Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/859 E. 2021/498 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/859 Esas
KARAR NO : 2021/498 Karar
DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 16/12/2016
KARAR TARİHİ : 30/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalının —–yılında evlendiklerini, davacının öğretmen, davalının ise mimar olduğunu, davalının —-yılında kendi işi olan—– kurduğunu, davalının halen kurucusu ve sahibi olduğu bu şirkette çalışmaya devam ettiğini, tarafların —– sayılı boşanma davasını açtıklarını, davalının boşanma davası açıldıktan sonra evlilik birliği boyunca edinilen tüm malvarlığını elden çıkarmaya başladığını, sahibi olduğu —— devrettiğini, şirketin bir çok malvarlığının bulunduğunu ve davalının mal kaçırma gayesiyle kötü niyetli olarak bunları muvazaalı olarak tasfiye ettiğini, —sene birlikte oturulan ve aile konutu olan taşınmazı dahi —-karşılığında satışa çıkardığını belirterek——- muvazaalı bir şekilde —— hissesinin devri işleminin iptali ile eski hale iadesine, bu durumun mümkün olmaması halinde tespit edilecek rayiç hisse değerinin davacı alacak kalemi olarak işlenmesine, vekalet ücretleri ile yargılama giderlerinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait olmayan bir malın hissesinin devir işleminin hisse sahibi kişi davaya dahil edilmeden, dava kendisine ihbar edilmeden, iptal edilmesinin hukuka aykırı bir sonuç çıkaracağını, davacı tarafın dava dilekçesindeki hisse devrine ilişkin beyanlarının soyut olduğunu bu beyanlarının dışında başkaca bir delili bulunmadığını, müvekkilinin ticari faaliyetinin çoğunda bir ortakla çalıştığını, ayrıca hisse devrinin boşanma aşamasına denk gelmediğini, davalının yüksek mimar olduğunu, hisse devri —– şirkete paradan ziyade sermaye olarak emeğini getirmiş olduğunu, davacı tarafın iddiası gibi mal kaçırma olsa şirketin —- hissesinin değil tamamının devredilmiş olacağını belirterek öncelikle davanın taraf teşkili sağlanmadığından usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, ——– hisse devrinin muvazaalı yapıldığı iddiası ile tasarrufun iptali ve eski hale iadesinin mümkün olup olmadığı, şirket hisse değerinin tespiti, devredilen hissenin rayiç değerinin davacı alacak kalemine eklenmesine ilişkin bulunmaktadır.
Dosyanın, ——– dosyasından verilen görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca TTK’nda düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. 6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Dava konusu uyuşmazlıkta taraflar tacir olmadığı gibi uyuşmazlık nisbi yahut mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Somut uyuşmazlıktaki dava, tacir olmayan şahıslar arasında boşanma davası ve mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar ile birlikte açılmış olan tasarrufun iptaline ilişkin bulunmaktadır.
Dava TBK.nın 19. maddesi gereğince, İİK.nın 277 ve devamı maddelerinin kıyasen uygulanması istemiyle açılan tasarrufun iptali davasıdır. Bu tür davalar ile güdülen amaç; bir alacağın tamamının ya da bir kısmının tahsiline olanak bırakmamak amacıyla, borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukuksal işlemlerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kimselerle yapılan bütün hukuksal işlemlerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yol ile alacağı tahsil etmektir. Kural olarak üçüncü kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlamaktadır. Davacının bu davadaki amacı ———— alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı iptal davasında davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. Bu yasal nedenle iptal davası, davacıya alacağını veya açtığı davada tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu işlem veya tasarruf konusu malların aynı ile ilgili olmadığı gibi tarafların sıfatının ——- hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi yoktur. Kaldı ki davada incelenmesi gereken husus davalının yaptığı tasarrufların iptali gerekip gerekmediği, başka bir anlatımla BK.nın 19. maddesinde yazılı şartların gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Davacı şirket ortağı olmadığı gibi, şirket hisse devrinin TTK’da düzenlenen şekilde yapılmadığını da iddia etmemektedir. Davacı hisse devrinin muvazalı yapıldığı iddiasındadır. Bu yönüyle somut olayda taraflar arasında TTK hükümlerinin uygulanması kaynaklı bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davasında ya da somut olayda olduğu gibi TBK’nın 19. maddesi gereğince ve İİK’nın kıyasen uygulanması istemli olarak açılan davalarda hukuki işlemin taraflar arasındaki ticari nitelikteki alım satım ve benzeri ilişkiler görevin belirlenmesinde etkili değildir. Somut uyuşmazlık TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olmadığından 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kalmaktadır.———-
Açıklanan nedenlerle, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlıkta görevli mahkemenin genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu değerlendirilmiş, bu sebeple HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca, mahkemenin görevli olmasının dava şartlarından olduğu ve dava şartlarının da davanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiğinden, HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın görevli ———- gönderilmesine, karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde her iki mahkeme arasında görev uyuşmazlığı oluştuğundan dosyanın merci tayini için ——– gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin——- olduğuna,
3-HMK 20. Madde uyarınca kararın kesinleşmesi ve süresinde talep halinde dosyanın görevli —— gönderilmesine,
4——- karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilmiş olmakla, taraflarca mahkememiz kararına karşı İstinaf yoluna başvurulmadığı takdirde dosyanın merci tayini için———- gönderilmesine,
5- 6100 Sayılı HMK’nun 331/2. maddesi gereği yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya görevli mahkemede devam edilmemesi durumunda, tarafların talebi üzerine dosya üzerinden durumun tespiti ile yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.30/03/2021