Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/732 E. 2020/81 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/732 Esas
KARAR NO : 2020/81

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/06/2018
KARAR TARİHİ : 23/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında ticari iş ilişkisi kurulduğu, cari hesap ekstresine dayalı alacak, davacı tarafından tahsil edilemeyince Bakırköy —— İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı tarafından borca ve yetkiye itiraz edildiğini, dosyanın yetkisizlikten dolayı İstanbul Anadolu —-. icra Müdürlüğü’ne gönderildiği ve —— Esas sırasına kaydının yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, —- cari hesap ekstresine istinaden davalı aleyhine başlatılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine, açılacak olan itirazın iptali davası öncesinde cari hesap ilişkisine istinaden 14/06/2016 tarihinde ———– ödeme yapıldığını, bakiye —– için davalı ile iletişime geçildiğini, davalı taraftan herhangi bir olumlu yanıt alınamadığı öne sürülerek itirazın iptaline, alacağın % 20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki —- tarihli sözleşmeye göre davacının verdiği taşıma hizmetlerinin karşılığının, davalı şirketten olan hak edişlerinin kısmen nakden ve kısmen de davalı şirketin anlaşmalı olduğu akaryakıt şirketlerindeki taşıt tanıma sistemi hesabından davacının aracına akaryakıt ikmali suretiyle ödendiğini, bu nedenle davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı ile davalı arasında TTK hükümleri uyarınca herhangi bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, Bakırköy —-. İcra Müdürlüğü’nün —–Esas sayılı dosyası üzerinden gönderilen ödeme emri üzerine davacının takip tarihi itibariyle davalı şirketten —alacağının bulunduğunun anlaşıldığını, takiple talep edilen —- asıl alacağın 8.366,69 TL’lik kısmına davalı borcu olmadığından açıkça itiraz edildiğini, itiraz dışı bırakılan 4.506,54 TL asıl alacağın hesaplanan icra takip ferileri ile birlikte 5.200,00 TL olarak icra dosyasına ödendiğini, davacının daha sonra Bakırköy —-. İcra Müdürlüğü’nün —- Esas sayılı dosyası ile —- cari hesap alacağı olduğu iddiasıyla yeni bir takip başlattığını, davalı şirket tarafından yapılan araştırmalar neticesinde davacıya herhangi bir borcu kalmadığından icra takibindeki borca ve yetkiye itiraz edildiğini, davacının bununla da yetinmeyerek Bakırköy —– İcra Müdürlüğü’nün —- Esas sayılı dosyası ile 17.393,80 TL cari hesap alacağı olduğu iddiasıyla takip başlattığını, davacının Bakırköy —-. İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı dosyasında 4.520,77 TL cari hesap alacağı olduğu iddiasında iken, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki devam etmemiş olmasına rağmen alacak taleplerinin ve iddialarının yaklaşık——nasıl ulaştığının anlaşılamadığı öne sürülerek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesi talep edilmektedir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle davacı tarafça başlatılan İstanbul Anadolu ——–. İcra Dairesi’nin—- Sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar isteminden ibarettir.
Davacı tarafça dava dilekçesinde; itirazın iptali istenen bedelin 12.534,40-TL olduğu belirtilmiş ancak harçlandırılan miktarın 17.393,80-TL olduğu tespit edilmiş olup, HMK 31 uyarınca davacı vekiline netice-i talebi açıklattırılmış, ——– olduğu beyan edilmiş olup, yargılamaya bu miktar üzerinden devam etmek gerekmiştir. Taraflar arasında 17/06/2014 tarihinde kiralık servis aracı sözleşmesi akdediliği görülmüş, araç şoförlü olarak kiralandığından hizmet sözleşmesi niteliğinde bulunduğu ve mahkememizin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
Uyuşmazlığın tacirler arasında olması nedeniyle Mahkememizce ticari defterlerin incelenmesi için taraflara gün verilmiş, taraflar belirlenen gün ve saatte deterlerini ibraz etmiştir. Mahkememizce re’sen seçilen mali müşavir bilirkişinin 14/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle: “Davacı tarafın 2016 yılına ait yevmiye defterini sunduğu, tutulması zorunlu diğer defterlerin incelemeye sunulmadığı, bu nedenle defterlerdeki kayıtların birbirini doğrulayıp doğrulamadığının tespit edilemediği, davalı defterlerine ilişkin mükellefiyetin tam ve eksiksiz yerine getirildiği, davacının 2016 yılı kapanış kaydının —— muavin kayıtlarında ise tahsilat ve ödemeler açıklamasıyla davalı lehine hesabın sıfırlandığının görüldüğü, davalı şirketin ticari defterlerindeki —-olup davacı taraf yevmiye defterindeki 17.393,80 TL ile farkın neden kaynaklandığının davacı şirketin 2014 ve 2015 yıllarına ait ticari defterleri sunulmadığından tespit edilemediğini, yine davacı şirketin 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterleri incelemeye sunulmadığından 02/04/2018 tarihi itibarı ile davacının davalıdan alacaklı olup olmadığının tespit edilemediği sonuç ve kanaatine varılılmıştır” şeklinde raporunu Mahkememize sunmuştur.
Bilirkişi raporunda davalı şirketin kendi defterlerine göre 2018 yılı takip tarihi itibariyle davacıya borçlu görünüp görünmediği hususunda raporda herhangi bir bilgi olmadığı anlaşıldığından ayrıca raporda davalının cari hesap görüntüsü vs. bulunmadığından bu haliyle eksik ve denetime elverişli olmadığı anlaşıldığından, dosyanın davalının kendi kayıtlarına göre davacıya takip tarihi itibariyle borçlu görünüp görünmediği hususunda ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdi yönünde ara karar oluşturulmuş, davalı vekili defter ve kayıtlarını sunmamış olup, Mahkememizin ara kararında davacı defter ve kayıtlarının incelenmesi yönünde bir cümle olmamasına rağmen, davacı taraftan 14/02/2019 tarihli celsede sunulması istenen ve kesin süreye rağmen sunulmayan 2014-2018 yılları arası defter ve kayıtlarını yeniden sunmuş, her ne kadar bu defter ve kayıtlar üzerinde de bilirkişi incelemesi yapılmış ise de; kesin süreye rağmen davacı tarafça ilk bilirkişi raporunda ilgili defter ve kayıtlar sunulmadığından ek rapor davacı defterleri yönünden hükme esas alınmamıştır.
Bilirkişinin 09/08/2019 tarihli ek raporunda özetle: “Davacı tarafın usul ve yasaya uygun olarak tutulmuş 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil kudretine haiz olduğunu, 2018 yılına ait yevmiye defterinin kapanış tasdikinin bulunmaması nedeniyle TTK 6-1. maddesine uygun olarak tutulmadığı ve bu nedenle HMK 222. madde uyarınca sahibi aleyhine delil kudretine haiz olduğunu, davalı tarafın usul ve yasaya uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinin sahibi lehine delil kudretine haiz olduğunu, davacı şirket ticari defterlerinde kayıtlı 30.267,03 TL tutarındaki 10 adet faturanın, davalı şirket ticari defterlerinde de kayıtlı olması nedeniyle faturalar karşılığında mal veya hizmet sunulduğuna ilişkin ispat yükünün yerine getirilmiş olduğunu,davacı tarafın ———–ödeme kaydının kapanış kaydı yerine sehven yapıldığının ifade edildiği, her iki tarafın da ticari defterlerindeki kayıtların, kendi aleyhlerine bir durum ortaya koyduğu 02/04/2018 takip tarihi itibarıyla davacı şirket ticari defterlerine göre davacının davalıdan bir alacağı olmadığı görülürken davalı şirket ticari defterlerine göre davacının davalıdan 17,159,39 TL alacaklı olduğunu, davacı tarafın ticari defterlerindeki 30/12/2017 tarihli ve 8.393,80 TL tutarlı kaydın, yıl sonu kapanış kaydı yapılmak istenirken sehven hesabın kapatıldığına ilişkin açıklamanın kabul edilebilir olduğu ve bu tutarlı bir ödeme yapılmış ise ispat yükünün davalı taraf üzerinde olduğunu, tarafların ticari defterlerindeki fatura kayıtlarının birbiriyle örtüştüğü toplam 30.267,03 TL tutarındaki faturalar karşılığında mal veya hizmet verildiğinin anlaşıldığını, davacı tarafın kabulünde olan 21.873,23 TL ödemenin de dikkate alınmasıyla 02/04/2018 takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan 8.393,80 TL alacaklı olduğunu, sehven yapıldığı ileri sürülen 8,393,80 TL tutarlı kaydın davacı aleyhine değerlendirilmesi durumunda ise 02/04/2018 takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağının olmayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır” şeklinde ek raporunu mahkememize sunmuştur.
Bilindiği gibi HMK’nın 222. Maddesi uyarınca; ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Davacı vekili Mahkememizin ara kararına rağmen kök bilirkişi raporuna yalnızca 2016 yılı yevmiye defterlerini sunmuş olup, sunması gereken tüm defter ve kayıtları sunmadığından defter ve kayıtlarını sahibi aleyhine delil olarak kabul etmek gerekmiştir. Sunulan defter ve kayıtlarında 30/12/2017 tarihinde davalı şirketten olan 8.393,80-TL alacağını tahsilat ve ödemeler açıklamasıyla davalı lehine alacak kaydı yaparak hesabını sıfırlamış ve sehven bu kaydın yapıldığı açıklamasında bulunmuştur. Her ne kadar kaydın sehven yapıldığı açıklamasında bulunulmuş ise de daha sonra kaydın düzeltilmesi yoluna da gidilmemiş ve alacaklı görünmemektedir. Öte yandan davalı defter ve kayıtlarına göre davalı aleyhine davacıya borç kaydı bulunmaktadır. Bu durumda her iki tarafın defter ve kayıtları sahibi aleyhine delil teşkil etmekte olup, davacı defter ve kayıtlarında davalı lehine alacağın tahsilat ve ödemeler açıklamasıyla kapatıldığı göz önüne alındığında alacağın tahsil edilmediğini ispat yükü davacıdadır. Davacı taraf bu kaydın aksini ispatlar somut hiçbir delil sunmadığı gibi dava dilekçesinde yemin deliline dayanmadığından yemin delili de hatırlatılamamıştır. Nitekim Yargıtay ——. Sayılı ilamında açıkça: “Mahkemece de kabul edildiği gibi her iki tarafın ticari defterlerinin kendi aleyhine delil teşkil etmesi halinde, öncelikle davacı kayıtları kendi aleyhine delil kabul edilerek davanın sonuçlandırılması gerekir. Ancak, bu halin davalı borçlunun ödeme yaptığını savunması halinde uygulanması mümkündür.” gerekçesini haiz olup, eldeki davada davalı taraf da tüm borçlara ilişkin ödeme yaptığını savunmaktadır. Yine benzer nitelikte ————– Bölge Adliye Mahkemesi ——— Sayılı ilamında da tahsilat kaydının davacı aleyhine yorumlanması gerekeceği belirtilmiştir. Açıklanan sebeplerle davacı defter ve kayıtlarına göre davalıdan herhangi bir alacağı bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi niteliğinde araç kiralama sözleşmesi akdedildiği, davacı tarafça sözleşme kapsamında bakiye borcun ödenmediği iddiasıyla takip başlatıldığı anlaşılmış, her iki tarafın defter ve kayıtları sahibi aleyhine delil teşkil ettiğinden ve davalı tarafça da herhangi bir borcun kalmadığı beyan edildiğinden, emsal içtihatlar da göz önüne alınarak davacı defter ve kayıtlarında kendi aleyhine davalı lehine tahsilat kaydı doğrultusunda davalının davacıya borcunun olmadığı kanaatine varılmış ve davanın reddine karar verilmiş, takibin kötü niyetli olduğu dosya kapsamında sabit olmamakla kötü niyet tazminatına hükmedilmemiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın esastan REDDİNE,
2-Koşulları oluşmadığından, kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli ———harçtan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 297,05-TL harcın mahsubu ile artan 242,65-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 13,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden —– Tarifesi gereğince hesaplanan —— vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendisine iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.