Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/639 E. 2019/195 K. 26.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/639 Esas
KARAR NO : 2019/195 Karar

DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 29/05/2018
KARAR TARİHİ : 26/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … ile davalı ———- firması arasında 20.04.2017 tarihinde ————restorasyonu işinin görülmesi konusunda sözleşme yapıldığını, projenin ———— Kuruluna 29.05.2017 tarihinde sunularak onaylandığını, şantiye çalışmalarına başlandığını, müvekkilinin çalışmalarına devam ederken ———- tarihinde şantiyenin mühürlendiğinden 40 gün çalışma yapılamadığı gibi 10.10.2017 tarihinde de davalı müteahit firma tarafından Mescit kısmında bulunan iskele taban ısıtma sistemi yapılması nedeniyle sökülerek çalışma imkanı kalmadığından müvekkili ve ekibinin çalışmalarına ara vermek zorunda kaldığını, 10.01.2018 tarihine kadar yeni iş bitim süresinin düzenlendiğini, ———- atanan ————— tarafından denetleneceğinin şirket tarafından e-mail yoluyla bildirildiğini, ——————-tarafından sunulan raporda, her iki eyvanda karşı duvar ve iki yan altıgen çini panoların kabul edilebilir durumda olduğunun, belirtildiğini, yapılan işlemlerin karşılığı ve alınan avansın kapatılması için müvekkili tarafından 05/10/2017 tarihinde davalı şirkete mail atıldığını ve fatura kesimi için hesap onayı talep edildiğini, şirket yetkilisi tarafından e-mail yoluyla ————– tarafından rapor adı altında yazılan hakaretane bir yazının taraflarına gönderildiğini, bu yazının üslubunun her türlü etik değerinin dışında olduğunu, davalı şirket yönetim kurulu başkanı tarafından 05/01/2018 tarihinde atılan e-mail ile sözleşme fiyatlarının anlaşıldığı şekilde arttırıldığı belirtilmiş ve sözleşme revize onayı talep edilmiş olduğunu, 06/01/2018 tarihinde fiyatların güncellendiğinin bildirildiğini, 15.01.2018 ve 18.01.2018 tarihinde atılan iki e-mail ile müvekkilinin projeye devam edip etmeyeceğinin sorulduğunu, fiyatlarda anlaşılmasına rağmen 09.02.2018 tarihli davalının mailinde danışmanın raporuna göre işe devam konusunda karar verileceğinin bildirildiği ve müvekkilinin çalışmaları askıya alındığını, bu e-mailde işin bitirilme tarihinin 30.07.2018 olarak belirtildiğini, yapılan işlerin karşılığı olarak 29.09.2017’de kesilen ve her iki şirket tarafından kayıtlara alınan 87.438+12.159,07 KDV toplam 96.597,06 TL lık faturaya karşılık 6 ay sonra iade faturası kesilerek müvekkiline gönderildiğini, yasalara aykırı olarak kesilen söz konusu faturanın Üsküdar —————. Noterliğinin 27.03.2018 tarih ——- yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iade edildiğini, davalının 16.04.2018 tarihinde çektiği ihtarnameyle de içeriği doğru olmayan bahanelerle şantiyenin kapalı olduğu ve çalışmanın mümkün olmadığı bir tarihte ve 15 maddede belirtildiği üzere işin bitim tarihi 30.07.2018 olmasına rağmen sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı feshedildiği, buna rağmen müvekkilinin 18.04.2018 tarih ———- yevmiye nolu ihtarnameyle işe, alacaklarının ödenmesi kaydıyla ve şantiyenin açılmasıyla çalışmalara başlamak niyetinde olduğunu açıkça beyan etmesine ve alacağı olmasına rağmen davalının verdiği avansın iadesi için İstanbul —————. İcra Dairesinin 2018/15123 sayılı dosyasıyla icra takibi yaptığını, takibin itiraz yoluyla durdurulduğunu, davalı tarafın haksız yere akti feshetmesi ve alacaklarının ödenmemesi nedeniyle fazlaya ait talep hakları mahfuz kalmak şartıyla şimdilik kaydıyla 20.000 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi konusunda karar ittihazıyla, mevduata uygulanan en yüksek faizin hesaplanarak, masraf ve vekalet ücretiyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede belirtilen “bu sözleşmenin uygulanmasında doğan ihtilaflarda İstanbul Mahkemeleri ve İcra dairelerinin yetkili olacaktır.” ibaresi bulunduğundan bu davada yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davalı hakkında İstanbul ———-. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/685 Esas sayılı dosyasıyla görülmekte olan itirazın iptali davası bulunduğundan bu dosya ile birleştirilmesini, edim borçlarını gereği gibi ifa etmeyen ayıplı ifa edilen, sözleşmeye aykırı hareket eden, işin devamının davalı açısından çekilmez bir hal aldığı sabit olan davacının edim borçlarına aykırı hareket etmesi nedeniyle sözleşmenin feshinde haklı olduklarının tespitine, davacıya borçlu olmadıklarının tespitine, davanın reddine, aksine bir kanaatte, dürüstlük kuralına aykırı iddia ve ithamlar bulunan davacı iddialarının ispat edilmemiş olması nedeniyle davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle ; eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacağın tahsiline ilişkindir.
Davalı vekilince süresi içerisinde yetki itirazında bulunularak, taraflar arasında imzalanan 20.04.2017 tarihli Sözleşmesinin 16. maddesi gereği İstanbul Mahkemelerinin ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu ileri sürülmüştür.
Taraflar arasında 20.04.2017 tarihli Sözleşmesinin 16.maddesi incelendiğinde, taraflar arasındaki ihtilafların hallinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğuna dair yetki şartı bulunduğu görülmüştür.
HMK’nun 17. Maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.(
T.T.K.’nun 14.maddesine göre; “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.”. Aynı Kanunun 17.maddesi hükmünde ise; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
Taraflar tacir olup, yapmış oldukları yetki sözleşmesi HMK 18.madde uyarınca göre geçerli bulunmaktadır. HMK nın 17. maddesinde; tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş ve doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmamış ise davanın sözleşme ile yetkili kılınan bu mahkemede açılacağı düzenlemesi karşısında davalının yetki itirazı yerinde bulunmakla mahkememizin yetkisizliğine, dosyanın yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin yetkisizliği sebebi ile davanın usulden reddine,
2- Karar kesinleştiğinde ve yasal süre içerisinde başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2 uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderinin görevli-yetkili mahkemece değerlendirilmesine, davanın yetkisizlik kararı üzerine talepte bulunulmaması ve dosyanın gönderilmemesi halinde talep üzerine dosya ele alınarak vekalet ücreti ve yargılama giderleri hususunda karar verilmesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.