Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/553 E. 2019/19 K. 09.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/553 Esas
KARAR NO : 2019/19

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/12/2010
KARAR TARİHİ : 09/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 01/10/2007 başlangıç 31/12/2013 bitiş tarihli belirli süreli iş sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme gereğince davacının davalı şirkette genel müdür olarak çalışmaya başladığını, sektörde tecrübesi ile tanınan başarılı bir yönetici olduğunu, davalı şirketin kurulmasında kurucu olarak görev yaparak davalı şirketin genel müdürlüğünü yaptığını, kısa zamanda davalı şirketin sektörün öncü kurumlarından biri konumuna gelmesini, ülkenin birçok yerinde bulunan hastanelerin işletmelerine ortak olarak en büyük hastane zincirlerinden biri olmasını sağlamasına rağmen davalı işveren tarafından 23/11/2010 tarihinde hiçbir haklı neden bulunmaksızın teamüllere, etik kurallara ve kanunda öngörülen usule aykırı olarak yazılı bildirim kuralını dahi ihlal ederek şifai bir bildirim ile iş sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak sureti ile 5.000,00 TL kıdem tazminatı, 5.000,00 TL ücret alacağının ve 20.000,00 TL manevi tazminatın 23/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davalı şirketin yönetim kurulu ve hissedarı olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin ağırlıklı unsurunun hissedarlık ilişkisi oluşturduğunu, hissedarlık sözleşmesine ek olarak hizmet sözleşmesi adında bir sözleşmenin var olmasının ilişkinin niteliğini değiştirmeyeceğini, bu nedenle uygulanması gereken bu kurallar açısından iş mahkemesinin görevsiz olduğunu, davacının davalı şirketle arasındaki hukuki ilişkinin baskın unsurunun Türk Ticaret Kanununun şirketi temsil ve tam yetkili yönetim kurulu üyeliği veya Borçlar Kanunun vekalet sözleşmesi hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerektiğini, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesini, taraflar arasında tahkim yargılamasının mevcut olduğunu, bu hususun bekletici mesele sayılmasını, hizmet sözleşmesinin şirketi temsile yetkili kişilerce feshedilmediğini, bizzat davacı tarafından sonlandırıldığını, davacının istifa etmek sureti ile sözleşmeyi kendisinin sonlandırdığından haksız davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, davalı şirkete sözleşmeyle atanan ve genel müdür olarak görev yapan davacının şirketteki sözleşmesel süresi dolmadan davalı işveren tarafından 23/11/2010 tarihinde haklı neden olmaksızın iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeni ile bakiye ücret alacağı ve maddi zararlarının ve manevi zararlarının tahsili için maddi manevi tazminat davası, karşılık davanın da davacının sözleşmeyi haklı sebep olmaksızın feshetmesinden sonraki davranışları ve rekabet yasağı kurallarına aykırı fiil ve eylemlerinden dolayı açılmış maddi tazminat davasından ibarettir.
10/12/2010 tarihli dava ile … sözleşmesinin haksız olarak feshi nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş; davalı şirket ise 06/05/2011 tarihli cevap ve karşı davası ile davacı karşı davalının iş sırlarını saklamaması, rekabet yasağına aykırı hareket etmesi nedeniyle maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
Dava, Kadıköy ———– İş mahkemesinde ikame edilmiş; Kadıköy—-. İş Mahkemesinin 2010/1179 E, 2011/820 K sayılı kararıyla ticaret mahkemelerinin görevli olması nedeniyle görev yönünden davanın reddine karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay —– HD.nce onanarak kesinleşmiş, dosya Kapatılan Kadıköy —-. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/528 E esas sırasına kaydedilmiş, Kadıköy —– ATM.nin kapatılması üzerine yargılamaya aynı esas numarası üzerinden mahkememizde devam edilmiştir. Yapılan yargılamada tanıklar dinlenmiş; bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dört bilirkişi raporu dosyaya ibraz edilmiştir.
Davacı ile davalı şirket arasında 01/10/2007-31/12/2013 arası dönem için belirli süreli iş sözleşmesi akdedilmiş ve davacı, davalı şirkette genel müdür olarak çalışmaya başlamıştır. Ayrıca sözleşmeyle davalı şirketin %20 hissedarı olarak ve yönetim kuruluna 5. üye olarak seçileceği kararlaştırılmış, ücret olarakta genel müdürlük görevi için yıllık brüt 365.000,00 TL ödeme yapılacağı tespit edilmiştir. Ancak davacının genel müdürlük görevinden istifa ettiği, davalı tarafından savunulmuş ise de bu konuda bir istifaname sunulmamış davalı şirket yönetiminin 23/01/2010 tarihinde davacı ile görüşmesi sonucu istifa etmesi halinde sözleşme gereği 500.000,00 EURO bir cezai müeyyide ile karşılaşması söz konusu olduğundan ayrılmasının istifa olmayıp işine son verme olarak nitelendirildiği sonucuna varılmıştır ki dinlenen davacı tanıkları …,————- yeminli anlatımları ile davacının işten ayrılması öncesi oluşan ortamın yarattığı nedenler ile davacının, davalı şirket genel müdürlüğünden kendi isteği ile ayrılmadığı, işine son verildiği anlaşılmıştır.
Dinlenen davalı tanıkları … ve —————-davacının, davalı şirket genel müdürlüğünden istifa ettiği hakkında bir beyanda bulunmamışlar, 23/11/2011 günü davacının ofisinde toplandıkları davacının bir konuşma yaptıklarını, istifa ettiğine yada çıkarıldığına dair bir şey söylemediğini, sadece görevinden ayrıldığını söylediğini, şirketteki hissedarlığının devam ettiğini bildirmiş, davacı tanıklarından … ise diğer tanıkların beyanların aksine davacının bürosunda verdiği kokteylde kendilerine çalışmalarından dolayı teşekkür ettiğini ve genel müdürlükten istifa ettiğini, yollarını ayırdığını, bundan sonra hisse sahibi olarak devam edeceğini bildirdiğini beyan etmişse de aynı toplantıda alınan diğer tanıkların davacının veda konuşmasında istifa ettiğine dair bir beyan duymadıkları görülmekle ve davacı vekilinin talebi ile tekrar sorulduğunda davacının istifa ettim şeklinde bir cümle kurup kurmadığını tam olarak hatırlamadığını bildirmiş, davacının istifasına dair davalı tarafından bir istifanamede sunmadığından davacının işten istifa etmediği, işten çıkarıldığı sonucuna varılmış ve bundan dolayı da sözleşme hükümlerine göre 21/11/2010 tarihinden iş sözleşmesinin sona erdiği 31/12/2013 tarihine kadar ki dönem için tazminata hak kazandığı sonucuna varılmıştır.
Davacının, davalı şirketteki genel müdürlük görevine son verilmesi nedeni ile 24/11/2011-31/12/2013 arası dönem için sözleşmeye göre çalışsaydı alacağı net ücret olarak kök raporda tespit edilen net 913.742,71 TL olarak tespit edilmiştir. Kök rapordaki bu hesaplama resmi kayıtlara uygun ve denetlemeye imkan verecek niteliktedir.
Davacı, hizmet akdinin davalı tarafından sonlandırılması nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 5.000,00 TL kazanç kaybından dolayı maddi tazminat, ayrıca 5.000,00 TL kıdem tazminatı talep etmiştir. Alınan kök rapor sonrası davalı tarafın davacının, davalı şirketteki genel müdürlük görevinden ayrılmasından sonra——— 25.549,91 TL ve —— den 89.285,34 TL çalışmaları karşılığı aldığı ücretler ile—–ayrılmasından sonraki sözleşmenin feshedilmeseydi 31/12/2013 tarihine kadar 3 aylık dönem için ise ——————19/09/2011-30/09/2013 arası dönemde aylık kazanç ortalaması olan 3.382,57 TL den olmak üzere 10.147,72 TL nin ki toplam 124.982,97 TL nin kök raporda tespit edilen (19/03/2012-31/12/2013 arası dönem için) 913.742,71 TL den düşümü ile davacının haksız fesih nedeni ile yoksun kaldığı kazanç kaybının 788.759,74 TL olduğu anlaşılmış ve bunun 5.000,00 TL sine dava tarihinden itibaren bakiyesi olan 783.759,74 TL sine ise taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin sona erdiği 31/12/2013 tarihinden itibaren devlet bankalarının 1 yıl vadeli mevduata ödedikleri en yüksek banka mevduat faizi oranı üzerinden faizle birlikte davalıdan alınarak davacı …’ya ödenmesine karar verilmiştir. Yine asıl davada manevi tazminat talebi yönünden, davacının davalı şirket genel müdürlüğünden ayrıldıktan sonra çalıştığı 2 ayrı şirketteki gelir durumları da değerlendirildiğinde daha düşük bir gelirle çalışmak zorunda kalacağı için büyük ölçüde manevi elem, ızdırap ve üzüntü içerisine düşmüş olması hayatın olağan akışına da uygun olup, dinlenen tanık beyanları ile de iş akdinin sona erdiği tarihte şirket çalışanlarının katılımı ile yaptığı toplantıdaki hüzünlü olduğu anlaşılan konuşmasından dolayı manevi zarara uğradığı sonucuna varılmış, taktiren 6.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Karşı dava yönünden ise; iş akdinin davacı tarafından feshedilmediği, davacının, davalı şirketteki görevinden istifa etmediği, davalı tarafından işten ayrılmasının istendiği, aynı zamanda davacının işten ayrılmasından sonra davalı şirketteki çalışmaları ve iş sırrını saklanması ve rekabet yasağı kurallarına aykırı davrandığına dair hiçbir delil bulunamamış olması göz önüne alınarak karşı dava yönünden kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin————– sayılı, 26/06/2015 tarihli iş bu kararı davalı karşı davacı tarafça temyiz edilerek, dosya Yargıtay’a gönderilmiş; Yargıtay —-. HD.nin 2015/11567 E, 2016/5784 K sayılı ilamı ile “mahkemece sözleşmeye her aykırılığın manevi tazminatı gerektirmeyeceği nazara alınmadan davacı tarafın manevi tazminat istemine ilişkin koşulların oluşmadığı gözardı edilerek isabetli olmayan yazılı gerekçelerle manevi tazminatın hüküm altına alınması ve hüküm altına alınan alacak miktarının davaya dayanak yapılan sözleşmenin niteliği de nazara alınarak yasal faizi ile tahsile karar verilmesi gerekirken denetlenebilir yasal dayanağı da gösterilmeden yazılı şekilde devlet bankalarının 1 yıllık vadeli mevduata ödedikleri en yüksek banka mevduat faizi oranı üzerinden tahsiline hükmedilmesi, ıslahla artırılan miktara ıslah tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmek gerekirken yazılı şekilde 31.12.2013 tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesinin doğru olmaması” gerekçeleriyle bozulmuş; sair itiraz ve karşı dava yönünden verilen hükmün onanmasına karar verilmiştir. Karar düzeltme yoluna gidilmişse de Y, ———–. HD’nin 2016/9877 E, 2018/1994 K sayılı ilamıyla bozma kararı yerinde görülmüş, dosya mahkememizin yukarıda yazılı esas sırasına kaydedilmiş; usul ve yasaya uygun Yargıtay ilamına uyulmasına karar verilmiş, yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma ilamında belirtildiği üzere, taraflar arasındaki iş akdinin davalı şirketçe haksız feshedildiği sabitse de, davacının kişilik haklarına bir saldırı olmadığından davacının manevi tazimat talebi yerinde görülmemiş, buna göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının, davalı aleyhine açmış olduğu ıslah talepli davasının KISMEN KABULÜne;
2-Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile, hizmet akdinin davalı tarafından haksız feshi nedeni ile davacının yoksun kaldığı kazanç kaybı tutarı olan 788.759,74 TL nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, işbu tutarın 5.000,00 TL sine dava tarihi olan 10/12/2010 tarihinden itibaren, bakiyesi olan 783.759,74 TL sine ise ıslah tarihi olan 26/02/2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı …’ya ödenmesine,
3-Davacının, manevi tazminat talebinin REDDİNE;
4-Davalı-karşı davacı … AŞ nin davacı … aleyhine açtığı karşı davanın reddine dair karar kesinleşmiş olmakla, hüküm kurulmasına yer olmadığına;
5- Alınması gerekli 53.880,18 TL harçtan davacı tarafından peşin ve ıslah harcı olarak yatırılan toplam 13.682,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 40.198,18 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6- a) Davacı/karşı davalı tarafından dava açılırken yatırılan 17,15 TL başvurma harcı, 13.682,00 TL peşin harcın toplamı olan 13.699,15 TL’nin davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya verilmesine,
b) Davacı/karşı davalı tarafından sarfedilen toplam 7.929,00 TL yargılama giderlerinin davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya verilmesine,
7-Davalı/karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,
8- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
9- Avukatlık asgari ücret tarifesine göre maddi tazminat yönünden davacı/karşı davalı vekili için takdir olunan 45.500,39 TL nispi vekalet ücretinin davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya verilmesine,
10- Avukatlık asgari ücret tarifesine göre manevi tazminat yönünden davalı/karşı davacı vekili için takdir olunan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı/karşı davalıdan alınarak davalı/karşı davacıya verilmesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.