Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/479 E. 2021/1421 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/479 Esas
KARAR NO : 2021/1421 Karar
DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali)
DAVA TARİHİ: 08/12/2016
KARAR TARİHİ: 28/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinden özetle; —- aranarak diğer davalının —– adresindeki ofisine çağrıldığını, müvekkilnin bunu kabul etmemesi üzerine araba ile kendisinin aldırıldığını, müvekkilinin yanında —- birlikte arabaya bindiğini ve —-olarak bilinen davalının — gittiğinde davalıların birlikte olduğunu gördüğünü, davalı — müvekkiline — sene önce iş yaptığı — alacağının bir bölümünü alamadığını, bu borca müvekkilimi kefil yaptığını beyan ederek müvekkiline senet imzalatmaya çalıştığını, müvekkilinin böyle bir borca kefil olmadığını, ticareti kendilerinin yaptığını söyleyerek mekandan ayrılmak istemesi üzerine diğer davalının iş yerinin kapılarını kilitlediğini, arkadaşı —–yanında müvekkilini darp ederek zorla senet imzalattırılmaya çalışıldığını, müvekkilinin üzerinde kurulan baskı ve darp nedeniyle ve de kapıların kilitlenmesi, arkadaşı — gözaltında tutulması sebebiyle vade tarihi — olarak yazılan lehtar bölümü boş bırakılan nakten yazılan —- miktarlı senedi sahte imza atan müvekkiline tanzim ettirdiklerini ve senedi aldıktan sonra kendisini ve arkadaşını serbest bıraktıklarını, bu olayın şokunu atlatan müvekkilinin olayı savcılığa bildireceğini söylemesi üzerine,—-müvekkilini konuşmak için ertesi gün ofisine çağırdığını, davalının müvekkiline senedi vermeyeceğini beyan ederek yetkilisi olduğu şirket adına tanzim ettiği —–görüntüsünde olduğunu, müvekkilinin davalılar tarafında komploya uğratılarak elinden zorla senet alındığın için hukuki gerekçeler yaratılmaya çalışıldığını, olayla ilgili olarak suç duyurusunda bulunulası üzerine —-dosyasında soruşturmanın yürütüldüğünü, senede müvekkili tarafından sahte imza atıldığı belirtilerek dava sonuçlanana değin ihtiyati tedbir kararı verilerek senedin ödemesinin tedbiren durdurulmasına, senedin iptaline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı —– cevap dilekçesinden özetle; Davacının iddalarının gerkçek dışı olduğunu, davacıyı ticari olarak iş yapmasından dolayı tanıdığını, davacının —– müşteri olarak bağlantı kurabileceği şirketler olduğunu, siparişler üzerinden komisyon usulü ile çalışabileceğini söylediğini, bunun üzerine anlaşılarak iş yapılmaya başlandığını, başlangıçta işlerin parasını peşin aldığını, ancak son işin parasını alamadığını, bunun üzerine davacı ile —- gittiklerini, buradaki şirketlerden birisinde yetkilinin —-bilen akrabasının kendisinin dolandırıldığını beyan ettiğini, davacının dilekçesindeki — olarak bahsedilen diğer davalının arkadaşı olduğunu, müvekkilinin şirkete kendi rızası ile geldiğini, burada davacının müvekkilinden —karşılığında hiçbir şeye karışmadan alacaklarını devir etmesini istediğini, müvekkilin tahmini zararının —- olması sebebi ile bunu kabul etmediğini, davacının suçu — bulunan arkadaşına attığını, tüm bu hususların tanık ile sabit olduğunu, davacının senedin sahte olduğuna dair iddialarının da asılsız olduğunu ve imza incelemesi ile bu hususun sabit olacağını, görüşmeler sonucunda davacının en fazla —- miktarlı yıl sonu vadeli senet verebileceği, karşılığında —- sınırları içinde miktarı ne olursa olsun tüm hak ve alacakların kendisine temlik ve bu hususta yetki verilmesini istediğini, mutabık kalınarak senedin davalı—- verildiğini, senedi tanıklar huzurunda düzenlediğini, senedin tesliminden sonra ibra belgesi başlıklı belgeyi imza ettiklerini, vekaletname düzenlendiğini, her iki belge aslının davacı tarafça alındığını, davacının iddia ettiği gibi zorla alıkoyulduğu bir yere ertesi gün tekrar gitmesinin bile hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının iddialarının asılsız olduğunu üstelik —– bekledikten sonra savcılığa başvurmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, —– isminin de —– hava verilmesi için kasten yazıldığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, teminat tutarının arttırılmasını, davanın reddine karar verilmesini, davalının ayrıca tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı —– cevap dilekçesinden özetle; dava konusu senedin tarafı olmadığını, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iddalarının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin saygın bir iş adamı olduğunu, —-olarak kullandığı bir lakabının olmdığını, bu hususun davacı tarafından algı oluşturmak için dava dilekçesine bu şekilde geçtiğini, dava konusu senedin tanıklar huzurunda davacının özgür iradesi ile düzenlendiğini, davacının iddia ettiği gibi zorla alıkoyulduğu bir yere hürriyetine kavuştuğu günün ertesi günü tekrar gitmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının —-gün sonra savcılığa da başvurmasının abes olduğunu, ayrıca davacının davada ve savcılık dosyasındaki söylemlerinin çelişkili olduğunun, davacının savcılık ifadesindeki beyanının incelenmesi ile anlaşılacağını, tanıklarla bu durumun sabit olduğunu, davanın reddine karar verilmesini, teminat miktarının arttırılmasını, davalının tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, hukuki niteliği itibariyle senedin (bono) iptali, menfi tespit ve davalı tarafın icra tazminatına ilişkin bulunmaktadır.
—– tarihli ara kararı ile dava konusu senetle ilgili olarak davalılar tarafından tahsil ve takip yapılmaması yönünde %20 teminat mukabilinde tedbir kararı verilmiştir.
——görevsizlik kararı üzerine Mahkememize gönderilmiş, yukarıdaki esasa kaydı yapılarak, yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı taraf senetteki imzanın sahte olduğunu iddia etmiş ise de bu iddiası kendi beyanları ile çelişmekte olup davacı vekili, müvekkilinin senedi kendisinin imzaladığını dava ve cevaba cevap dilekçesinde açıkça bildirmiş, davacı asil de —— tarihli Celsede tehdit edildiği için senedi kendisinin karalama suretiyle imza ettiğini bildirmiştir. Belirtilen sebeple dava konusu senet üzerinde imza incelemesi yapılasına gerek bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dosya içerisine alınan—- dosyasının incelenmesinde; Şüpheliler ——— işlediklerine dair haklarında kamu davasının açılmasını gerektirir yeterli ve kesin nitelikte delil elde edilemediği, müşteki şüpheli — tanık olarak gösterdiği —suçlamaları doğrulamadığı, müşteki şüpheli —suçunu işlediğine dair hakkında kamu davasının açılmasını gerektirir dosyada delil bulunmadığı, taraflar arasında ticari bir uyuşmazlık ve anlaşmazılığın bulunduğu bu uyuşmazlık ve anlaşmazlığının çözüm yerinin ilgili Hukuk Mahkemeleri olduğu, İftira suçunun ise bu aşamada oluşmadığı, kararın kesinleşmesinden sonra iftira suçundan işlem yapılabileceği ekli evrak kapsamından anlaşıldığı belirtilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Müşteki vekilinin itirazı üzerine —- tarihli kararla itirazın kesin olarak reddine karar verildiği görülmüştür.
Davacı tanıklarına çıkartılan davetiyeler iade olmuş, mahkemece davacı vekiline adres bildirmesi için süre verilmiş, davacı vekilince tanığın bildirilen adresine çıkartılan davetiyenin de aynı şekilde iade olması üzerine davacının tanığı dinletmekten vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir. Esasen davacının dinletmek istediği tanık—–kollukta ve savcılıkta ifade verdiği görülmektedir. Davacı tanığı —- dosyasından alınan ifadesinde; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. Şikayetçilire .—-herhangi bir ticari ilişkim, alacak verecek meselem yoktur. Ben bu kişileri daha önceden tanımam. Bundan yaklaşık — kadar önce ağabeyim—-ağabeyim ofisine gelmişti. Ofiste bulunduğumuz sırada — telefon geldi. Giderken ”haydi birlikte gidelim” dedi. İkimiz birlikte yani ben ve— çıkarak —bulunan ofisine gittik. Burada —–aralarında konuşturlar. Daha önceden birlikte iş yapmışlar. Bu işten bir miktar para alacağı kalmış. Onu konuşuyorlardı ancak biraz yüksek sesle ve hararetle konuşuyorlardı. Daha sonra kendi aralarnıda anlaştılar. —- kendisi senedi yazarak imzalayıp —-beye verdi. Ertesi gün noterde buluşmak üzere konuşup anlaşıp ayrıldılar. Olay sırasında kimse kimseye tokat atmadı, zorla senet imzalatmadı. Ben bunlara şahit oldum,” şeklinde beyanda bulunmuştur. Tanığın kolluktaki ifadesi de benzer şekilde bulunmaktadır.
Her iki tarafın, dava ve cevap dilekçesindeki beyanları da dikkate alınarak dosya —– verilerek, davalı —yetkili olduğu —- ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen — olup: — ortağı—tarihinden bu tarafa tek yetkilisi ve tasfiye memuru olduğu, —- kapatıldığı, dosyaya sunulan faturaların incelendiğinde; — bulunan firmalar ile direk bir ticari ilişkisi mevcut olmayıp, ihracat işleminin — tarafından gerçekleştirildiği, —- davanın taraflarından farklı kişiler olduğu, sunulan belgelere göre, davalı —- alacaklı olmayıp, mal satmış olduğu —- alacaklı olduğu, ancak alacaklı olduğu tutarın, ticari defter ve belgeler ile diğer ödeme vesikaları sunulmadığından tespit edilemediği, davacı —-dosyaya sunular belgelere göre ve mali yönden- bir ticari ilişki mevcut olmadığı, senedin borçlusu —- tarihli vekaletname çerçevesinde değerlendirilmesi hususunun hukuki nitelikte olduğu, şeklinde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; Davacı taraf dava konusu senedin zor kullanılarak tehditle alındığını, karşı tarafın hukuki gerekçeler ihdas etmeye çalışarak buna gizlemeye çalıştığını iddia ederek senedin iptali talep etmektedir. Davacı talebi aynı zamanda borçlu olmadığının tespitini içermektedir. Davacı taraf bu iddiasını ispat için ibraname ve vekaletname örneği sunmuş ve tanık delile dayanmıştır.
Dava konusu edilen senet TTK’nun 776 vd maddelerinde düzenlenen bono niteliğinde olup kambiyo senetlerindendir. Kayıtsız şartsız asıl borç ilişkisinden bağımsız —— bir borç ikrarını içermektedir. Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça TBK’nin 133/2 maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki —— bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’iler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir. Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır. Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı —- hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 687. maddesi anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir. Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı TBK) 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir.
Somut olayda, irade sakatlığı ve bedelsizliğe dayalı olarak dava konusu senedin iptali ve senetten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istenmektedir. Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü alacaklıdadır. Bununla birlikte davalı elinde, davacının imzasını inkar etmediği illetten mücerret borç ikrarını içeren bono niteliğinde kambiyo senedi bulunmaktadır. Bu durumda davacının söz konusu senetten dolayı neden ve niçin borçlu olmadığını ve dayanılan irade sakatlığının gerçekleştiğini ispat etmesi gerekir.
6100 sayılı HMK m.203/1-ç. maddesi gereğince hukuki işlemlerde hata, hile, gabin, ve ikrah iddialarında tanık dinlenilebileceği kanun koyucu tarafından benimsenmiştir. Ancak davacı tanığının adresine ulaşılamamış ve tanık dinlenememiştir. Davacı tanığı kolluktaki ve savcılıktaki ifadelerinde davacı iddialarını doğrulamamış, aksine senedin davacının kendi iradesiyle zorlama olmaksızın imza edildiğini beyan etmiştir. Davacı taraf irade sakatlığını ispat edememektedir.
Davacı taraf senedin niçin iptalinin gerekiğini, senetten dolayı ne sebeple borçlu olunmadığını, aynı kuvvette yazılı delillerle ispat etmesi gerekli bulunmakla birlikte bu hususta bir delil getirememiş ve davasını ispat edememiştir. Belirtilen sebeplerle davacının davasının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı taraf senedin tahsil ve takibinin mahkemece tedbiren durdurulması sebebiyle tazminat talep etmiştir. Mahkemenin —— tarihli ara kararı ile görevsiz mahkemece verilen tedbir kararının devamına karar verilmiştir.
Kural olarak senet borçlusunun tazminata mahkum edilmesi için icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın fiilen uygulanmış olması gerekir. Yine alacaklı senede dayalı olarak icra takibi yapmamış ise tazminata hükmedilemeyecektir. Ancak senet borçlusu tarafından icra takibinden önce açılan menfi tespit davasında tedbir talep edilmesi üzerine mahkemece takip yapılmasının önlenmesi yönünde tedbir kararı verilmesi halinde, davanın reddi ile birlikte alacaklı lehine tazminata hükmetmek gerekir. Bu durumda alacaklı verilen ve uygulanan tedbir kararı sonucunda alacağını geç almış olacağından tazminat istemi yerinde bulunmaktadır — Belirtilen sebeple davalı —- tazminat talebi yerinde bulunarak senet tutarının %20 oranında tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı —-konusu senedin lehtarı ya da cirantası olmadığından dolayısıyla dava konusu senette davada taraf olmasını gerektirir bir sıfatı bulunmadığından bu davalıya karşı açılan davanın pasif husumet—- yokluğundan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı —– hakkında açılan davanın PASİF HUSUMET (TARAF SIFATI) YOKLUĞUNDAN REDDİNE,
2-Davalı— hakkında açılan davanın REDDİNE,
3-Davalı — icra tazminatı talebinin kabulü ile; dava konusu senet tutarının % 20 oranında tazminatın davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
4- Alınması gerekli 59,30TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 2.049,30-TL peşin harcın mahsubu ile kalan 1.990‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5- Davacı tarafından yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6- Davalı —-tarafından yapılan 800,00-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
7- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
8- Davalı —-hakkında açılan dava pasif husumet yokluğundan red olunduğundan bu davalı yönünden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı — için takdir olunan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
9- Davalı —- hakkında açılan dava red olunduğundan bu dava yönünden ;Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı —-vekili için takdir olunan 15.350,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalılar Vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/12/2021