Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/46 E. 2020/153 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/46 Esas
KARAR NO : 2020/153

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/01/2018
KARAR TARİHİ : 12/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 12/05/2015 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmeye göre müelleflik yükümlülüğünü davalının üstlendiğini, anahtar teslim olarak teslim edilmesi gerektiğini, müvekkilinin yükümlülüğü olan bedelin müellefin ricasına istinaden ödeme gününden evvel 349.500,00 TL+KDV olarak tamamının ödendiğini, müvekkili, davalının beyanına güvenerek proje tamamlanmadan bakiye kalan borcu da ödediğini, ancak davalının yapı kullanım izni belgelerini imzalamayacağını ve prpjeleri vermeyeceğini belirttiğini, bu şekilde müvekkilini mağdur ettiğini, müvekkilinin tüm müzakere girişimlerinin davalı tarafından cevap verilmemesi nedeniyle tüm iletişim yollarının kapandığını, davalının avukatları aracılığı ile müvekkilini aradığını ve bundan böyle görüşmeleri davalı adına avukatlarının yürüteceğinin bilgisinin verildiğini, davalı işin başından beri müvekkilini müzayaka haline düşürerek haksız menfaat elde etmeyi amaçladığını, işin gecikmesine sebep olduğunu ve müvekkilinin ciddi anlamda zarara uğrattığını, zor durumda kalan müvekkilinin 12/01/2017 tarihli sulh protokolü imzalamak zorunda kaldığını, müvekkilinin davalıya müzayaka altında 944 bin TL ödediğini, davalı, müvekkilinin müzayaka halinden istifade ederek müvekkiline zorla imzalatılan sulh protokolünün TBK’nın 28-37-38 ve 39. Maddeleri uyarınca bağlayıcı olmadığına ve protokolün iptaline, müvekkili şirketin zor durumda imzaladığı protokol gereğince ödediği 944.000,00TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyen ve işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin fikri haklar hukuk mahkemesi olduğunu, bu nedenle davanın görev yönünden reddinin gerektiğini, huzurdaki dava ile talep edilen hakkın zamanaşımına uğradığını, sulh protokolü uyarınca davacının dava hakkının bulunmadığını, müvekkiline şartamade belirtilen işten fazlasının yaptırıldığını, ancak ücretinin ödenmediğini, davacının tacir olduğunu ve TTK 18 maddesine göre basiretli davranma yükümü altında olduğunu ve huzurdaki dava ile sözleşmeye bağlılık ilkesini ihlal ettiğini, sulh protokolünün yönetim kurulunun onayı ile imzalandığını, sözleşmede müzayaka iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, sulh protokolünün iptali için gerekli müzayaka şartlarının oluşmadığını, davacının bahsettiği gibi projede teknik ve mimari hataların bulunmadığını belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, TBK.nun 28. kaddesi kapsamında taraflar arasında imzalanan 12/01/2017 tarihli sulh protokolünün iptali, sulh protoklü doğrultusunda ödenmek zorunda kalınan KDV dahil 944.000 TL nin ödeme tarihinden itibaren tahsili taleplidir.
TBK.nun 28. maddesinedeki düzenlemeye göre, “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.’’
Davanın sulh protoklünden itibaren 1 yıllık süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Aşırı yararlanma (gabin) halinin olması için objektif ve subjektif unsurların bir arada bulunması gerekir. Subjektif koşul, taraflardan biri taraflardan birinin düşünme, tartışma, karar verme konularında deneyimsiz, düşüncesiz veya dikkatli bir irade ortaya koyamayacak kadar çaresiz olmasıdır. Hiffet(hafiflik) içinde olan tarafın bu durumu karşı tarafça biliniyor ve bundan istifade ediliyor olması lazımdır. Burada gerek hiffet gerekse tecrübesizlik halinin olup olmadığı araştırılırken kişinin sosyal, kültürel durumu ve eğitim durumu göz önünde bulundurulur. Objektif koşul ise edimler arasında açık aırı bir orantısızılık olmasıdır.(———-
Borçlar Kanunu’nun 28.maddesinde düzenlenen gabinin varlığının kabulü için edimler arasında açık oransızlık bulunması (objektif şart) ve bu açık oransızlığın, zarara uğrayan tarafın müzayaka halinde bulunmasından veya tecrübesizliğinden veya işi hafife almasından (düşüncesizliğinden) karşı tarafın bilerek yararlanması (yani durumu istismar etmesi) (subjektif şart) sonucu meydana gelmesi gerekir.
Davacı —–, davalı mimarın inşaat sırasında ortadan kaybolduğunu, inşaat sırasında binaya fonksiyon kazandırmak için mimarın çizimlerinden uzaklaşıldığını, inyaatın geri dönülmez seviyeye geldiğini, ayrıca veri merkezi binasından yararlanmak isteyen banka ve diğer müşterilerin bekleyişi ve baskısının kendisinin müzayaka haline girmesine sebep olduğunu ileri sürmüştür.
Davacı şirket, (——- 9 bankanın bir araya gelerek kurduğu bir anonim şirkettir. Dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere 10 kişilik yönetim kurulu, 9 banka tarafından gösterilen yönetim kurulu üyelerinden oluşmaktadır. Hiç kuşkusuz, tacirlerin, TBK.nun 28. maddesi kapsamı dışında tutulmasını gerektirir bir yasal zorunluluk bulunmamaktaysa da, davacı şirketin tecrübesiz, deneyimsiz olması söz konusu değildir. Davacı şirket tarafından, veri merkezi binasının davacı şirket için ticari faaliyet olmadığı ileri sürülmüşse de bunu kabul etmek mümkün değildir. Kar elde etme amacıyla kurulmuş olan anonim şirketin her tür faaliyeti ticari niteliktedir. TTK.nun 18/2.maddesi uyarınca “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi lazımdır”. Hal böyle olunca subjektif şartın gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesinde tacir olan davacının hiffet ve tecrübesizliğinden söz edilemeyecektir. Bu durumda müzayaka (zor durumda kalma) hali üzerinde durmak, varsa davalının, davacının müzayaka halinden bilerek yararlanıp yararlanmadığı hususunun da kanıtlanması gerekmektedir. —-
Müzayaka esas itibariyle ciddi bir mali sıkıntı halini ifade eder. Bir kimse böyle bir sıkıntı içinde, diğer tarafın ileri sürebileceği ağır şartlara kolaylıkla razı olabilir. Müzayaka halinin, sözleşmenin kurulduğu anda mevcut olması gerekir.(Yargıtay —.HD’sinin —– sayılı ilamı bu yöndedir.)
Eldeki davada davacı şirket, veri merkezi binası yapmak üzere dava dışı ——-projenin yönetilmesi için sözleşme imzalamıştır. Davacı, sonrasında davalı şirket ile 12/05/2015 tarihinde sözleşme imzalanmış, davalı mimari ve taşıyıcı —- ödeme yapmayı kabul etmiştir. Davalı projeleri çizerek davacıya teslim etmiş, davacı 27/07/2015 tarihinde ana yüklenici olarak —— sözleşme yapmıştır. Buraya kadar olan hususlar her iki tarafın da kabulündedir. Davacı, inşaat sırasında kimi bazı değişkilikler yapıldığını, inşaat bittiğinde, geri dönülemez hale geldiğinde yapı kaullanım izni alınması aşamasında davalıya ulaşamadıklarını, ulaştıklarında da davalının aşırı bedel talepleri ile karşı karşı kaldıklarını ileri sürmüştür. Davalı ise kendi çizdiği mimari projeden sapmalar olduğunu, davacı —- revize isteklerinin bitmediğini, projeye aykırı inşaatı denetlemeyen davacının kusurlu olduğunu ileri sürmüştür.
Gerçekten de davacının, dava dışı —- edimlerini, projeye ve sözleşmeye uygun inşaaat yapıp yapmadığını gerek bizzat gerekse ——- marifetiyle yapması gerekir. —- tarihli avan proje ve ruhsat için yapılan başvuruda sunulan 10/07/2015 tarihili projeden sonra 17/02/2017 tarihli son proje arasında fark yaratılmış olması davalıdan kaynaklanan bir hususdeğildir. Davacı vekilinin dilekçelerinden anylaşıldığı üzere binaya fonksiyonluk kazandırmak için girişilen değişiklikler olmuştur. O halde davacının en başta fonksiyon olmadığını düşündüğü projeyi kabul etmemesi, davalı ile sözleşme imzalamaması gerektiği sonucuna varılır. Bir diğer deyişle davacıyı, şayet zor duruma düşmüş ise, düşüren davacı olmamıştır. Ayrıca davacının elindeki imkanlarla davalıya karşı yasal haklarını kullanması mümkünken ne şekilde zor duruma düştüüğü ispata muhtaçtır. İş bitirme belgeleeri teslim eden, teminat mektubunu iade eden, sulh protokolü yapan davacının müzayaka haline düştüğünden söz edilemez. Zira tüm bunlar bir anda, bir anlık kararla değil, gelişen süreçte zamana yayılmış olarak gerçekleşmiştir. Davacı sulh görüşmeleri sonucunda sulh protokolü yaparak davalıya harici ek ilave işleri projelendirmesi nedeniyle ek ücret olarak 800.000 TL+ KDV ödemeyi kabul etmiştir. Pek tabi davalının ek ücrete hak kazanmadığını ileri sürerek dava açması, sözleşmedan doğan haklarını kullanması, bu arada faaliyete geçmek istiyorsa başka bir bina kiralayarak kısmen de olsa faaliyete geçmesi mümkündür. Davacının ticari mahvına sebep olacak bir durumun olmadığı, davalının da bu durumu sömürme kastıyla hareket etmediği anlaşılmıştır.
Açıklanan sebeplerle, taraflar arasında imzalanan sulh protokünde gabinin subjektif koşullarının oluşmamamış olması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Alınması gerekli 54,40TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 16.121,16 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 16.066,76 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına
4-Davalı tarafından yapılan 145,50TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
6- —– tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 64.250,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.