Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/365 E. 2023/723 K. 03.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/365
KARAR NO : 2023/723

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/03/2018
KARAR TARİHİ : 03/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar dava dilekçesinde özetle; Dava konusu senedi .. dükkanını çalıştırıp borçlarını ödemesi için … ve—– teminat senedi olarak aldığını, senedin aynısının düzenlendiğini yada çalındığını yada düşürülmek kaydı ile kaybettiklerini beyan ettiği açıklanan nedenlerle takibin durdurulmasına, ilgili senetten doltayı borçlu olmadıklarının tespiti ile davalının %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masraf ve giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle yetki itirazlarının olduğunu, davanın yetkili ve görevli mahkeme —–Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu,davacıların dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu hususların gerçeğe aykırı olduğunu açıklanan nedenlerle hukuki dayanaktan yoksun ve usul ve yasa hükümlerine aykırı olan davanın reddine, kötüniyetli olan davacılar aleyhine % 40 tazminata hükmedilmesine, takibin devamına, yargılama gider ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; hukuki niteliği itibariyle İcra takibinden sonra davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespiti istemli menfi tespit davasıdır.Öncelikle alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin ve bu senette yer alan bedel kaydının hukuksal anlamını irdelemekte yarar vardır. Zira dava konusu senette bedel kaydı vardır ve Nakten olarak belirtilmiştir.Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Dava konusu senedin bono niteliğinde olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (—–).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (—–.Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Bonoda yazılı bulunan bedel kaydının hem borçlu hem de alacaklı tarafından talil edilmesi hâlinde ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususu da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bonodaki bedel kaydının her iki tarafça talil edilmesi hâlinde ispat yükü borçlu üzerindedir. Diğer bir ifade ile bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Dava konusu bonoda davacı … lehtar,… keşideci,diğer davacı —— ise Kefil olarak senedi imzalamıştır. Bononun arka yüzünde ise … yazı ve imzası ile senedi ciroladığı görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki davacı … bu ciro işlemine ve imzaya açıkça bir itirazı olmamıştır. Ayrıca senedin ihdas nedeni olarak “Nakten” kaydı bulunmaktadır.
Davacı, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, … isimli şahsı tanımadıklarını, senedin bedelsiz olduğunu, ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuş, davalı ise davacının iddialarının doğru olmadığını senede karşı yapılan itirazların senetle ispatlanmasını gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı 03.01.2018 tarihinde şüpheli sıfatı ile verdiği ifadesinde ise … ve … ev almak istediğini evin bedeli olarak önden 100.000,00 TL verdiğini ancak daha sonra davacıların kendilerine evi satamayacaklarını söylediğini, bunun üzerine kendisine 13.000,00 TL para ve davaya konu senedi verdiklerini beyan etmiştir. Davalının bu beyanını senedin “talili” olarak nitelendirmek ve ispat yükünün davalıya geçtiğini kabul etmek mümkün değildir. Zira davalı elden verdiği nakit karşılığında senedi aldığını ifade etmiştir.O halde yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu yolundaki genel kuralın yer değiştirmeyeceği ve davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği kabul edilmelidir.Senet borçlusunun davada delil olarak ileri sürdüğü Soruşturma dosyaları,icra dosyası,—–Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası dava konusu senede ilişkin takip ve Mahkeme dosyaları olup diğer ceza dosyaları ise kendileri ve dava dışı —–ile aralarında olan davaya ilişkindir. Davacıların, davalı ile ilgili olarak yapmış oldukları Resmi Belgede sahtecilik suçlaması ile ilgili olarak da—–Cumhuriyet başsavcılının —- sayılı soruşturmada —— sayılı kararı ile Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Bu karar karşı yapılan itiraz da ret edilerek takipsizlik kararı kesinleşmiştir. Ayrıca bahsi geçen soruşturma dosyalarındaki davacı ifadeleri ile dava sırasındaki davacı iddiaları da çelişkilidir. Örneğin davacılardan —– 13/02/2018 tarihinde—– Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde “….haricen öğrendiğim kadarı ile İşlerinin kötü gitmesinden dolayı şikayetçiye nakte çevirmesi için senet vermiş …. bu durumu anlattı ve aracı olmamı istedi…” şeklinde ifadede bulunmasına rağmen Mahkememizin 24/11/2020 tarihli celsesinde ” Dava konusu senet 87.000,00 TL tutarındaki davalı … hamil göründüğü senettir, muhtemelen dava konusu senet ——tarafından çalınarak davalıya verilmiştir, dava konusu senet sahte değildir, imzalarımız üzerinde ciroluyken çalınmıştır, senedin arkasında —- hanımında cirosu vardır, senedin —– hanımca neden cirolandığını bilmiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Yine diğer davacılarında soruşturma ve dav sırasındaki ifadeleri çelişkilidir.Sonuç olarak bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu yolundaki genel kuralın yer değiştirmeyeceği ve davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği ancak davacı tarafça bu yönde bir delil ve belge sunulamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85-TL harcın peşin alınan 1.485,75-TL peşin harç, 74,50-TL Tamamlama harcı toplamından oluşan 1.560,25-TL harçtan mahsubu ile artan 1.290,40-TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir olunan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.