Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/155 E. 2019/284 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/155 Esas
KARAR NO : 2019/284 Karar

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/02/2018
KARAR TARİHİ : 21/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili başlangıçta on müvekkili adına açtığı dava dilekçesinde özetle: Müvekkillerinin davalı şirket tarafından ——- isimiyle inşa edilen ve bitirilerek teslimi taahhüt edilen site içinde daireler satın aldıklarını, site ve bağımsız bölümlerin özelliklerinin gazete reklamlarında, broşürlerde, ilanlarda, müteahhidin yazılarında, ınternet sitelerinde pek çok tanıtım evrakında ve müvekkillerinin sözleşmelerinde açıklandığını, sitenin yapılacağı arsanın 48270 m2 olacağını, inşaatın teknik özelliklerinin sözleşmede belirtildiğini, sözleşmelere göre dairelerin 29.11.2000 tarihinde tesliminin kararlaştırıldığını, buna rağmen dairelerin müvekkillerine şartnamede belirtilen nitelikte teslim edilmediğini, ayrıca geç teslim edildiğini belirterek tazminat miktarlarını ayrı ayrı açıklayıp, on davacı için toplam 379.391,61 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davacı şirket için talep ettiği tazminat kalemleri eksik işler bedeli 15.000,00 TL, dairenin geç teslimi nedeniyle gecikme tazminatı 4.600,00 TL, maddi tazminat 5.000,00 TL, manevi tazminat 1.650,00 TL olmak üzere toplam 26.250,00 TL’dir. Davacı vekili, bu tutarın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili savunmasında özetle: İddiaların kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle dairelerin geç teslim edilmediğini, daireleri süresinde teslim ettiklerini, teslim tarihinin Kasım 2000 olup, bu tarihte daireleri bitirip davacılar da dahil tüm müşterilerini daireleri teslim almaya davet edildiklerini, 2000 yılının Aralık ayı içinde de teslim tutanakları ile daireleri teslim ettiklerini, 17.08.1999 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle İstanbul da dahil pek çok ilde inşaat işlerinin yetkili merciler tarafından altı ay gibi bir süreyle yasaklanmış olmasına rağmen müvekkilinin büyük bir özveri göstererek bu süreyi kapattığını ve dairelerin sözleşmede yer alan teslim tarihine yetiştirildiğini, maddi tazminat taleplerinin yerinde olmadığını, çünkü davacıların maddi bir kayıplarının söz konusu olmadığını, sözleşmeye konu dairelerin bu gün itibariyle fiyatlarını katlamış durumda olduğunu, yüksek pirim yaptığını, davacıların ileri sürdüğü eksik işlere ilişkin talepleri kabul etmediklerini, dairelerin teknik şartnameye uygun şekilde yapılıp teslim edildiğini, müvekkili firmanın bu konuda tanınmış ve güvenilir bir firma olduğunu, sitenin daha iyi, güzel bir yer olması için elinden gelen bütün gayreti gösterdiğini, bu amaçla çalışmaların ve inşaatların devam ettiğini, manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, manevi zararın oluşmadığını, yaklaşık 600 adet dairenin bulunduğu sitenin on adet daire sahibinin asılsız gerekçelerle davayı açtıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEMEveGEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile davacıya daire satışına ilişkin sözleşme uyarınca dairenin zamanında teslim edilmemesi, eksik ve ayıplı imalat yapılması nedeniyle eksik ve ayıplı işler bedelinin tahsili ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir.
Kadıköy ——.Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.10.2005 tarih ve —- Esas, —— Karar sayılı Kararı ile davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesinde olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, İstanbul —–. Tüketici Mahkemesi 29.03.20011 tarihli duruşmada verdiği ara kararla davacı ——————— açtığı davanın —- Esas sayılı dosyadan tefrikine karar vermiş, akabinde ——— Karar sayılı karar ile görevsizlik karar vererek dosyanın Kadıköy —–.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Kadıköy —-.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/139 Esasına kaydedilen davaya İstanbul Anadolu—–.Asliye Ticaret Mahkemesinin aynı esasında görülmüş ve Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, Mahkememizin 08.04.2014 tarih ve —- sayılı karar ile; davalının sözleşmeye göre vaat ettiği özellikleri taşıyan bir daireyi ortak alanları ile birlikte davacıya teslim etmekle yükümlü olduğu, eksik ve ayıplı ifa nedeniyle davacının uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlü olduğu, davalı tarafın sözleşmede vaat ettiği bazı unsurların eksik ifa edildiği, eksik ifa nedeniyle oluşan davacı zararının zamanaşımı süresinde ihbara gerek kalmadan talep edebileceğini, belirlenen eksiklerin bedelinin 13.200 TL olarak hesaplandığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay —-. Hukuk Dairesinin 2016/1348 Esas, 2016/6902 Karar sayılı kararıyla; Taraflar tacir olmakla aralarındaki ilişkinin, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 25.maddesi kapsamında ticari satım olarak değerlendirilmesi gerektiği, anılan maddenin üçüncü bendinde açık ayıp halinde iki gün içinde, sair hallerde ise sekiz gün içinde muayene edilerek ayıplı olduğunun anlaşılması halinde keyfiyetin satıcıya bildirilmesi mecburiyetinin getirilmiş olduğu, davalının, taşınmazı 30.04.2001 tarihinde resmi satış sözleşmesi ile almış olduğu, bu tarihten itibaren Türk Ticaret Kanunu 25. maddesi çerçevesinde ayıp ihbar süreleri içinde durumu satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu, mahkemece uyuşmazlığın bu çerçeve içinde değerlendirilip varılacak uygun sonuca göre karar verilmesi gerekirken, somut olayda uygulama kabiliyeti bulunmayan 818 sayılı Kanunun 96. maddesi doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesi ile Mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememiz dosyası —– tarihinde yukarıda belirtilen esasa kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verilmekle bu çerçevede yapılan yargılama neticesinde, davacı tarafa beyanda bulunması için kesin süre verilmiş, davacı tarafça 19.06.2018 tarihinde verilen dilekçe ile tazminat talebinin daire içersindeki eksik ve kusurlu işlerden değil sitenin ortak yerlerindeki sosyal tesisler ve ortak yaşam alanlarındaki eksik ve ayıplı olmasından kaynaklı olduğunu, davacının bunlara anında muttali olmasının mümkün olmadığını, 12.11.2002 tarihinde belirtilen hususlarda muttali olunduğunu, davanın 15.11.2002 tarihinde açıldığını, taleplerinin süresinde olduğunu savunmuştur.
Dava dilekçesinin incelenmesinde davacı tarafın daire ve sitedeki eksiklikler dolayısıyla maddi ve manevi tazminat isteminde bulunduğu görülmektedir. Dosya kapsamındaki tapu kaydından dava konusu dairenin davacı tarafa 30.04.2001 tarihinde devredildiği görülmüştür.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşmektedir, yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmesi gerekmektedir.
Ticari satımlarda ayıp ihbarının olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 25.maddesinde belirtilen süreler içinde yapılması gerekir. Hükme göre açık ayıplarda 2 gün, açıkça belli olmayan ayıplarda 8 gün içinde ayıp ihbarı yapılmalıdır. Ayıp ihbarının yapıldığını ileri süren kişi 6762 sayılı TTK’nun 20.maddesinde öngörülen şekilde yapıldığını kanıtlamalıdır. 6762 sayılı TTK’nun 20/3.maddesine göre, ayıp ihbarının noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektupla yahut telgrafla yapıldığı kanıtlanmalıdır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve Yargıtay ilamı birlikte değerlendirildiğinde;Tacir olan davacı tarafça 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 25/3. maddesi mucibince kanun hükmünde öngörülen süre içerisinde davalı tarafça ayıp ihbarında bulunulduğuna ilişkin dosya kapsamında bir delil sunulmamış olmakla birlikte esasen davacı tarafın ayıp ihbarında bulunulduğuna ilişkin bir iddiası da bulunmamaktadır. Bu çerçevede, davacı tarafça ayıp ihbar süreleri içerisinde sessiz kalınmakla dava dilekçe ile ileri sürülen malın eksik ve ayıplı tesliminin davacı kabulünde olduğu, davacının mevcut duruma rıza gösterdiği kabul edilmelidir. Tacir olan davacının anılan süreyi sessiz geçirerek sonrasında eksik ve ayıp iddiası ile talepte bulunmasının yerinde bulunmadığı değerlendirilmekle davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
2- Alınması gereken 44,40-TL harcın başlangıçta alınan 360,30-TL harçtan mahsubu ile bakiye 315,90-TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacının üzerine bırakılması,
4-Davalı tarafından sarfedilen 850,00-TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
6-A-Maddi tazminat talebi yönünden; davalı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden asgari avukatlık ücreti tarifesine hesaplanan 2.952,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B-Manevi tazminat talebi yönünden; davalı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden asgari avukatlık ücreti tarifesine hesaplanan 1.650,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.