Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1412 E. 2020/244 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1412 Esas
KARAR NO : 2020/244

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/08/2016
KARAR TARİHİ : 05/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ——– imzaladığı, daha sonra 4673 sayılı Kanunun geçici 2.maddesi gereğince Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile yenilediği “imtiyaz sözleşmesi” kapsamında yürüttüğünü, bu çerçevede abonelerine mobil elektronik haberleşime hizmeti sunan, hisseleri—— olduğunu,şiketin markası olan “——- tanınmış bir marka olduğunu ve koruma altında olduğunu, davalı tarafından ———- ———— şeklinde ağır hakaret içeren paylaşımı sonrası, kendisine neden bunu yazdığını soran birisine ise “yok müşterilerini kandırarak haksız kazanç elde etmesi —– şeklinde müvekkilini haksız kazanç elde ettiğini ileri sürdüğünü, böylece davalının müvekkilinin müşterilerini kandırarak haksız kazanç elde ettiği iddiasında bulunduğunu ve tüm — ağır hakaret ettiğini belirterek, kişilik haklarını ve ticari itibarını ağır bir şekilde ihlal eden küfürleri ve somut olgu istinadı niteliğindeki iddiaları nedeni ile 100.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı ancak cevap verilmediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle davalı tarafın; — paylaştığı ve davacı şirkete yönelik küfür içeren yazısı ile davacı yanın müşterilerini kandırarak haksız kazanç elde ettiğine yönelik paylaşımları nedeniyle davacı şirketin kişilik haklarını ve ticari itibarını ihlal ettiği gerekçesiyle açılan manevi tazminat davasıdır.
Dava, öncelikle İstanbul Anadolu ——–. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmeye başlanmış, mahkemenin vermiş olduğu——– tarihli ilamının davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —. Hukuk Dairesi —- Sayılı ilamı ile: “İstanbul Anadolu —–. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararının kaldırılarak dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine” karar verilmiştir.Görevsizlik kararı üzerine dosya Mahkememize tevzi edilmiş ve yargılamaya devam edilmiştir. Görevsiz mahkemede yapılan ön inceleme duruşmasında davalı taraf paylaşımları atığını kabul etmiş, davalının mesleğinin tıbbi sekreter olduğu anlaşılmış, Mahkememizce de —-araştırması yapılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —–Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; ”Tüzel kişilerin manevi tazminat talep edip edemeyeceği tartışmalı olmakla birlikte hukuk düzeninin tüzel kişileri hukuk sujesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref ve itibar gibi kişisel varlıklar bahşedilmiş olduğuna göre, kişisel varlıklara yapılan saldırı nedeniyle elem ve ızdırap duymayacaklarından söz edilerek tüzel kişilerin manevî tazminat adı ile bir paranın ödetilmesi davası açamayacaklarını kabul etmek yasa koyucunun amacına aykırı düşecektir. Gerek Medenî Kanun ve gerekse Borçlar Kanunu yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır. Günümüzde doktrin ve Yargıtay tarafından yaygın olarak benimsenen görüş, gerçek kişilere özgü olanlar dışında kalan kişilik haklarında tüzel kişilerin de manevi zarara uğrayabileceğini ve bu nedenle manevi tazminat talebinde bulunabileceğini kabul etmektedir.” Öte yandan Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK —– Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yüksek Yargıtay kararları, AİHM kararları ışığında davalı tarafça inkar edilmeyen ve davacının açıkça ismi belirtilmek ve — ekleyerek daha geniş alana yaymak suretiyle atmış olduğu tweetinde: “—– içeriğini haiz olup yine bu — olarak da davacının müşterilerini kandırarak haksız kazanç elde etmesine bağladığı anlaşılmaktadır. Davalının küfür içeriğinde—– ve davacının kişilik haklarının zedelenmiş olduğu, ifadelerin ağır ve rencide edici nitelikte olduğu görülmektedir. Atılan —- davacının faaliyetlerini veya ticari işlerini sosyal medya ortamında gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleme niteliğinde olup, manevi tazminat koşullarının oluştuğu sonucuna varılmış olmakla; fiilin gerçekleşme zamanı, tarafların sosyal ekonomik durumları, olayın ağırlığı, paranın satın alma gücü hep birlikte değerlendirildiğinde takdiren 500,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen Kabulü ile, 500,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40-TL harçtan peşin alınan 1.707,75-TL harcın mahsubu ile kalan 1.653,35-TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan toplam 83,60-TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Davacı tarafından harç dışında harcanan 183,10-TL yargılama giderinin davanın ret ve kabul oranına göre (%0,50 Kabul %99,50 Ret) hesaplanan 0,92-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ———– göre hesaplanan 500,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalının yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.