Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1387 E. 2020/66 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1387 Esas
KARAR NO : 2020/66 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/10/2016
KARAR TARİHİ: 23/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; Davalılardan …’nun yayın sahibi olduğu, davalı—————- tarihli sayısının 1.sayfasında başlayan ve —. sayfada devam eden diğer davalı … tarafından kaleme alınan——–başlıklı köşe yazısında müvekkili …’un babası ——— manevi şahsına yönelik olarak——- amcanın cesedini kim niçin kaçırdı? Cesedi kurda, kuşa, köpeklere yem edildi.” şeklindeki, gerçeklik değeri olmayan, iftira niteliği taşıyan söylemlerle müvekkillerinin kişilik haklarına açıkça saldırıda bulunulduğunu, söz konusu ifadenin özellikle saldırı amaçlı olarak yazıya konulduğu, —— yıl önce vuku bulmuş nebbaşilik olayının bir güncelliğinin bulunmadığı, haber değeri taşımadığı, söylenmesinde bir kamu yararının da bulunmadığı, yayında yer alan tek gerçek olan hususun —- tarihinde gerekleşen nebbaşilik olayı olduğunu, söz konusu yayınların düzeltilmesi için noter kanalıyla gönderilen ihtara rağmen düzeltme yapılmaması üzerine,——– Sulh Ceza Hakimliği’nin ——-D.İş sayılı dosyasıyla yapılan müracat neticesinde, Hakimliğin ——tarihli kararı ile cevap ve düzeltme metninin yayınlanması talebinin kabulüne karar verildiğini, kesinleşen tezkip kararının mahkemece ———-gönderilmesine rağmen, gazetenin mahkeme kararını yerine getirmeyerek tezkip metnini yayınlamadığını, Basın Kanunu’nun 18.maddesi gereği sorumluların cezalandırılması ve tezkip metninin—- binin üzerinde iki gazetede yayınlanması talebiyle——- Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, Cumhuriyet Savcılığınca ——– Asliye Ceza Mahkemesine———–Esasında kayıtlı açılan davanın halen derdest olduğunu, söz konusu yayının gerçeğe aykırı haber verme niteliğinde basın özgürlüğü ile bağdaştırılamaz, eleştirme hakkının sınırlarını aşan, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğundan, hükmedilmesi halinde bir vakıfa bağışlanacak olan her bir davacı için ——TL den toplam——-TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini ve mahkeme kararının —— yayınlanan tirajı ——– üzerindeki —- gazetede yayınlanmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile özetle; Davacıların talep ettikleri manevi tazminatı bir vakıfa bağışlayacaklarını söylediklerinden dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını, dava şartı yokluğundan davanın reddini, davalıların adresi —— Adliyesi yetki sınırında kaldığından yetkisizlik kararı verilmesini, davacılardan——- yayınlanan yazıda isminin geçmediğini, ——— ifadesi ile tüzel kişiliği olan ——– kastedilmediğini, aktif husumet yokluğundan davanın reddini, dava konusu köşeyazısında …’un adının tek bir yerde ve soru cümlesinde geçtiğini, bunun tek başına kişilik haklarına saldırı niteliğinde olamayacağını, söz konusu yazıda geçen ve dava konusu edilen ” kurda kuşa, köpeklere yem etmek ” söyleminin, değersiz kişilerin eline düşüp, ortadan kaldırılmak anlamını taşıyan deyim olduğunu ve söz konusu olayın gerçekte yaşandığını,—— en önemli iş adamının cesedinin başına gelenlerin hayret verici nitelikte olduğunu, cevap ve düzeltme yolunun, ceza hukukuna özgü çekişmesiz yargılama faaliyeti olduğunu, yargılamada karşı taraf bulunmadığından savunma yapılmadığı, silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğunu, bu konuda verilen kararların ceza ve hukuk davalarında delil teşkil etmeyeceğini, dava konusu köşe yazısının, eleştiri hakkının kullanıldığı, hakaret içermeyen, tamamen basının haber verme, kamuoyu aydınlatma hak ve görev sınırları içinde, hukuka uygunluk şartlarını taşıdığını, belirtilen ebeplerlerle davanın reddi gerektiğini, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, —– tarihli——–yayınlanan köşe yazısının, ifade ve basın özgürlüğü sınırlarını aşıp aşmadığı, eleştiri sınırlarının aşılması ve kötüye kullanılmasının söz konusu olup olmadığı, davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunup bulunmadığı, davacı Şirketin ticari itibarına, ticari faaliyetleri ve diğer ekonomik menfaatlerine zarar verici nitelikte bulunup bulunmadığı ve bu kapsamda manevi tazminat talebinin şartlarının mevcut olup olmadığına, kararın tirajı —–binin üzerinde iki gazetede yayınlanmasına ilişkindir.
Dosyada,——- Asliye Hukuk Mahkemesinin —— tarihli ve ——- Esas , ———- Karar sayılı kararı ile; davaya konu edilen yazıda şirkete yönelik hiçbir ifade yer almadığı, davacı şirketin aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın davacı şirket yönünden reddine, diğer davacı … yönünden yapılan haberin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğundan davanın kısmen kabulüne, —–TL manevi tazminatın ——- tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Davacılar ve davalılar vekili istinaf yoluna başvurmuş vurması üzerine—— BAM —. Hukuk Dairesinin — Esas, — Karar ilamı ile; HMK’nın 1. maddesi uyarınca göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olduğu, yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerektiği, gazetede yayınlanan haber içeriklerinde davacı şirketin ticari itibarına yönelik bir saldırı oluşturup oluşturmadığının ihtilaflı olduğu dolayısıyla uyuşmazlığın tarafların işletmesi ile ilgili olduğu, davada görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu, buna göre Mahkemece davacıların davasının görev dava şartı nedeniyle usulden reddine ve talep halinde dosyanın görevli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, esastan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu, bu nedenle sair yönleri incelenmeksizin davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca kararın kaldırılarak dosyanın görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Dosya —— tarihinde Mahkememizin ——- Esas sayılı dosyasına tevzi edilmiş ve yargılamaya bu esas üzerinden devam edilmiştir.
Davalılar vekili yetki itirazında bulunarak—- Adliyesi Mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürmüştür. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca yayının yapıldığı gazetenin, dağıtımı yapılan her yerde toplum tarafından okunmak sureti ile zarar oluşacağından ve haksız fiil hükümlerine dayanılması sebebiyle HMK 16 maddesi gereği haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği, zararın meydana geldiği, gelme ihtimalinin bulunduğu, zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri yetkili kılındığından ayrıca TMK 25/son maddesi uyarınca kişilik haklarının korunması için davacının kendi yerleşim yerinde dava açabileceği kabul edildiğinden, ———– yetki sınırları içerisinde dağıtımı yapılan gazetelerden olduğu gibi davacı tarafın ikametgahlarıda Anadolu Adliyesinin yetki sınırlarında olduğundan, davalı tarafın yetki itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalılar vekilinin, hükmedilecek tazminatın davacılarca bağışlanacağı belirtilmesi sebebiyle, davacı tarafın dava açmakta yararı bulunmadığı yönündeki itirazı, dava sonunda kazanılacak paranın bağışlanacak olması hukuki yararın yokluğunu göstermeyeceğinden, yerinde görülmemiştir.
Dava konusu edilen yazıda——- ifadesi ve yazının geneli dikkate alındığında, ——-ve ticari faaliyetlerinin de mevzu bahis olması ve davalı——– ailesinin sahip olduğu şirket olması dolayısıyla davalılar vekilinin husumet itirazı yerinde görülmemiştir.
Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükleri düzenleyen bölümü ve Türk Medeni Kanununun 24 ve 25 maddesi ve özel yasalarla kişilik haklarına güvence altına alınmıştır.
Türk Borçlar Kanununun 49 ve devamı maddelerinde haksız fiil sorumluluğu düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 58.madesi gereğince; kişilik haklarının zedelenmesinden zarar görenin uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar paranın ödenmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Ancak bu kapsamda bir tazminata hükmedilebilmesi için fiilin hukuka aykırı nitelik taşıması gereklidir.
TMK.48.maddesi uyarınca; tüzel kişiler, gerçek kişilerin tüm haklarından yararlanabilirler. Bu kapsamda kişiliğin korunması haklarından yararlanabilecekleri ve kişilik haklarının zarara uğraması halinde manevi tazminat talep haklarının bulunduğu tartışmasızdır.
5187 sayılı Basın Kanununun 13.maddesinde; basılı eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı eser sahibinin, yayın sahibi ve varsa temsilcisi ve tüzel kişiliklerde en üst yöneticinin sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla davalıların davada taraf sıfatının bulunduğu değerlendirilmiştir.
Anılan maddeye göre manevi tazminat istenebilmesi için yayının veya eleştirinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması, bu saldırının manevi bir zarar doğurması, tüzel kişiler açısından ise tüzel kişinin ticari veya mesleki itibarını zedeleyici ve zarar verici nitelikte bulunması, saldırı ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunması ve yayında hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması gerekir. Hukuka uygunluk nedenleri açısından yazı içeriğinin; gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında arasında düşünsel bağlılık bulunması gerekli bulunmaktadır. Yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel bir haberin ya da eleştirinin, özle biçim arasında denge kurularak yayımlanmasında hukuka aykırılıktan söz edilemeyecektir.
Davaya konu edilen yazıda davacılar vekilince ağırlıklı olarak ön plana çıkarılan ifade; ——– amcanın cesedini kim niçin kaçırdı? Cesedi kurda, kuşa, köpeklere yem edildi.” şeklindedir. İfade de geçen “kurda kuşa yem edilmek” ibaresi halk arasında öteden beri kullanılan bir deyim olup yerine göre “sahipsiz ve korumasız bırakılma”, “sahipsiz ve korumasız bırakılan kişi ya da şey üzerinden menfaat temin edilmesi”, “”sahipsiz bırakılarak zarara uğramak”, “kişinin tuzağa düşürülerek zarar uğratılması”. “herhangi bir hayvan tarafından yenilmek”, “değerli bir şeyin istenmeyen kişilerin eline geçmesi” gibi durumları ifade etmek için kullanılmaktadır. Davalı yazar bu ifadeye “….köpeklere yem edilmek” ifadesini eklemiştir. Söz konusu ifadenin ve yazı içeriğinin değerlendirilmesinde dava konusu yazıda geçen ifadenin davacılara ve davacı murisi ——- davacı …’da bulunan hatırasına hakaret içerir nitelikte bulunmadığı, yazıda kullanılan deyimin hedef aldığı kişiler naaşı çalan kişiler olduğu görülmektedir.
Bununla birlikte söz konusu ifade ve yazının irbütün olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup, söz konusu nebbaşilik olayı ——– tarihinde meydana gelmekle birlikte olayın üzerinden uzun zaman geçtikten sonra gündeme getirildiği ortadadır. Ancak dava konusu yazı okunduğunda genel olarak, davalı yazar tarafından yazının içeriği itibariyle bu olaya değinildiği görülmektedir. Burada söz konusu olayın aradan uzun bir zaman dilimi geçtikten sonra davalı yazar tarafından gündeme getirilmesinin, davacıların kişilik haklarına, müteveffanın davacıda olan hatırasına ve şirketin ticari itibarına zarar verici nitelikte bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yargıtay —–.Hukuk Dairesinin ve Avrupa insan Hakları Mahkemesinin istikrarlı kararlarıyla ortaya konulduğu üzere; toplumda gözönünde olan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır, ve hatta inciltici eleştirilere katlanmaları gerektiği, AİHS ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirler değil, aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendiren ifadelerinde bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, sürekli toplumun gözünün önünde olan, tanınmış kişilere yönelik eleştirilerin sınırı, sıradan vatandaşa göre daha geniş değerlendirilmelidir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi——- tarihl———— başvuru no lu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir.
Anayasal haklardan olan basın özgürlüğü, Anayasanın 28.maddesi ve 5187 sayılı Basın Kanunu ile düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeler ile basının özgürce yayın yapması güvence altına alınmıştır. Basın, bu sayede toplumu ilgilendiren ya da önemli gördüğü konularda araştırma, izleme ve değerlendirme yapabilecek, elde ettiği bilgileri yayarak toplumu bilgilendirme, öğretme, yönlendirme yapabilecektir. Söz konusu güvence ile sağlıklı ve bilinçli bir toplumun temini açısından, toplumun gelişen olaylardan, toplumu ilgilendiren konulardan bilgi alması böylece kendini geliştirebilmesi ve toplumu oluşturan bireylerin kendi özgün düşüncesine sahip olabilmesi sağlanabilecektir.
Bu sebepledir ki Yargıtay’ın da bir çok kararında benimsediği üzere bu tür davaların değerlendirilmesinde farklı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntem izlenmesi gerekli bulunmaktadır. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda hukuk düzeninin çatışan iki değerden birini, diğerine üstün tutulması gerekir. Burada da temel ölçüt kamu yararıdır. Genel olarak benimsendiği üzere basının haberi verirken objektif ölçütler içinde kalması, yayının gerçek olması, kamu yararı bulunması, toplumsal ilginin varlığı, konunun güncelliği, haberin verilmesinde özle biçim arasındaki dengenin korunması gerekir. Burada geçmişte olmuş bir olayın gündemde olan olaylarla birlikte gündeme getirilmesi konunun anlatımı bakımından bütünsel bir tutarlılığın bulunması halinde mümkün bulunmaktadır. Aksi durum, belli bir konunun işlenmesinde geçmişte cereyan etmiş olayların yeniden irdelenerek günümüzde meydana gelen olaylarla birlikte değerlendirilmesinin önünü kapayacak ve basının işlevini gereği gibi yerine getirmesine engel teşkil edebilecektir.
Dava konusu edilen ifade ve köşe yazısı ve de belirtilen hususların birlikte değerlendirilmesinde, yukarıda da ifade edildiği üzere kullanılan deyimin davacıları hedef alır bir niteliğinin bulunmadığı, yazıda geçen söz ve ifadelerin eleştiri sınırları içinde kaldığı, söz konusu olayın aradan uzun bir zaman dilimi geçtikten sonra davalı yazar tarafından gündeme getirilmesinde yazının tamamı dikkate alındığında, konunun gündeme getirilebileceği, işlenebileceği, yazarın yazı içeriğinde işlediği kendi düşüncesine göre olağan olabileceği, Anayasa ve yasalar ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan basın özgürlüğü kapsamında konunun değerlendirildiğinde ise söz konusu ifadenin, davacıların kişilik haklarını ihlal eder nitelikte bulunmadığı, müteveffanın davacıda olan hatırasına ve şirketin ticari itibarına zarar verici nitelikte bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle davacıların açmış oldukları davanın ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların açmış oldukları davanın ayrı ayrı reddine,
2-Alınması gerekli 54,40 TL harcın peşin alınan 1.707,75- TL harçtan mahsubu ile artan 1.653,35 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki esaslara göre 3.400,00 TL nispi avukatlık ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davalılara verilmesine ,
Dair, Davacı Vekilinin yüzüne ve Davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/01/2020