Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1071 E. 2020/189 K. 19.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1071 Esas
KARAR NO : 2020/189

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/06/2018
KARAR TARİHİ : 19/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalısının alacaklı, borçlusunun dava dışı ——- davacı müvekkili şirket olan, —————– bedelli bono ile İstanbul Anadolu —–. İcra Müdürlüğü’nün——– Esas sayılı dosyasından icra takibine girişmişse de davalı alacaklı ile dava dışı —– arasındaki işlemin muvazaalı olup, müvekkili şirketin davalı/alacaklıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı müvekkili şirkete —– olarak atanmış olup, açılacak davalarda harç muaf olduğunu, kayyımlık kararlarının —————- kapsamında yapılan soruşturma nedeniyle, ilgili şirketlerin—— olarak kullanıldığı gerekçesiyle verildiğini, müvekkili şirket hakkında verilen kayyım atama kararının, rüşvet şaibesiyle kaldırıldığını ve——————- tarafından yapılan muvazaalı işlemlerle —— oranda azaltılarak mal kaçırmaya çalışıldığını, ———-sürede gerekleştirdiği muvazaalı işlemler ile —– den fazla parayı——-almış gibi görünmekte olup, muvazaalı işlemler ile müvekkili şirketten kaçırmaya çalıştığı malların toplam değerinin ——— fazla olduğunu, davacı müvekkili ile davalı/alacaklı arasında hiçbir ticari yahut hukuki ilişki bulunmadığını, takip konusu senedin 06.07.2016 keşide tarihli olup, müvekkili şirket —— atama kararının —————– ile kaldırıldığı dönemde düzenlendiğini, bununla birlikte aynı dönemde müvekkili şirkete ait taşınmazların değerinin çok altında yahut muvazaalı satışlarla devredilerek, huzurdaki davaya konu senet gibi senetler düzenleyerek, terör finansmanının engellenmesi kapsamında konulan tedbiri, kanunun tanıdığı başkaca yollarla aşılmaya çalışıldığını, yine bu dönemde dava konusu senedin asıl borçlusu —————- şirket kasasına hiç girmeden muhasebeleştirerek uhdesine geçirdiğini, dava konusu senedin de tedbir kararını yasal yollardan aşma saikiyle hazırlandığını, bununla birlikte; senedin asıl borçlusu————- 6 aylık süreçte şirket kasasına hiç girmeden muhasebeleştirilen milyonlarca liraya sahipken, 685.000 TL davalıya borçlandığının iddia edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yine senedin düzenleme tarihi ile vade tarihi arasında 17 aylık bir zaman dilimi bulunmaktadır. Günümüz ekonomik koşullarında, kimsenin böyle bir vade tarihini kabul etmeyeceğinin açık olduğunu, dava konusu senetle ilgili müvekkil şirket kayıtlarında hiçbir bilgi bulunmamakla birlikte, davalının da senetle ilgili herhangi bir talepte bulunmadığını, bu hususta protesto çekilmediğini, davacı müvekkilinin böyle bir senet düzenlendiğini ancak icra takibi ile öğrendiğini, dava konusu senedin vade tarihi 01.11.2017 olmasına rağmen, davalının senedin vadesinden 6,5 ay sonra takibe giriştiğini, dava konusu senedin düzenleme, vade ve takip tarihleri, davalının alacağın tahsili hususunda protesto dahil hiçbir işlem yapmadan doğrudan icra takibine girişmesinin, böyle bir alacak borç ilişkisinin bulunmadığını, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu gösterdiğini, huzurdaki davada ispat külfetinin davalı üzerinde olduğunu, dava konusu senetteki kefaletin, müvekkili şirketin işletme konusunun dışında olduğundan, senet üzerindeki kefaletin müvekkili şirketi bağlamadığını, tüm bu nedenlerle, müvekkili şirketin borçlu olmadığı bir alacak iddiası ile haciz tehdidi altında olup, takibe devam edilmesi halinde telafisi imkansız zararlar doğabileceğinden, muhtemel zararların engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, izah edilen nedenlerle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; davalı aleyhine açtıkları menfi tespit davalarının kabulüne, müvekkilinin takip konusu senetle ilgili olarak davalıya hiçbir borcunun olmadığının tespitine, dava konusu senedin iptaline, dava konusu senedin tahsili halinde müvekkili şirketin ileride telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağı muhtemel olduğundan dava konusu senedin, teminatsız veya mahkemece uygun görülecek bir teminat mukabilinde ve iş bu dosya kapsamında yapılacak yargılama neticesi verilecek mahkeme kararının kesinleşmesine kadar, dava konusu senedin ödenmesi ve icra takibinin durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine, mahkeme masraftarı ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiş, 06/11/2019 tarihli——– nolu ara kararı uyarınca beyanda bulunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, bonoya dayalı takip nedeniyle açılan menfi tespit davasıdır.
Davanın ilk olarak —- tarihinde Anadolu ——. Asliye Hukuk Mahkemesinin——- sayılı dosyasında görüldüğü, mahkemece —————- tarihli kararla görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verildiği; bu karar üzerine dosyanın mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu İstanbul Anadolu——— İcra Müdürlüğü’nün —————– sayılı icra dosyası incelendiğinde, 24/05/2018 tarihli takip talebi ile bonoya dayalı olarak ——- asıl alacak ile 33.274,11 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 718.274,11 TL alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, takip tarihinden itibaren yasal faiz talep edildiği görülmüştür. Davaya konu icra dosyasında, ödeme emrinin davacıya/borçluya ————- tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Davacı, takipte borçlu görünen şirkete Anadolu ——–. Sulh Ceza Hakimliğinin —– tarihli kararıyla kayyım olarak atandığını, takibe konu bonodan dolayı şirketin borçlu olmadığını, şirket yetkilisi——————–soruşturmalarından yakalamalı olduğunu, şirkete idaha önce de kayyım atandığını, Anadolu ——ceza mahkemesi kararıyla kayyım tedbirinin kaldırıldığı, bu dönemde şirket yetkilisinin şirketin üztünde bulunan taşınmazları üçüncü kişilere devrettiğini, şirketi borcu sokacak gerçek olmayan çok sayıda bono düzenlediğini, bu bononun da bunlardan biri olduğunu, kayyım tedbirini kaldıran hakimin yargılandığını, şirkete daha sonra tekrar —————– kayyım olarak atandığını ancak bu dönemde çok sayıda alacağın yaratıldığını ieri sürerek konan senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar ile sunulan sulh ceza hakimlikleri kararları incelendiğinde, davacı ……—– tarihinde Anadolu —. Sulh Ceza Hakimliğinin—-sayılı kararıyla kayyım atandığı, bu kararın —- tarihinde ilan edildiği, — tarihinde Anadolu —. Sulh Ceza Hakimliğinin—– sayılı kararıyla kayyım kararının kaldırıldığı, bu karara —– tarihinde Anadolu—-. Sulh Ceza Hakimliğince ——- kararla tekrar kayyım atandığı;—- tarihinde Anadolu — Sulh Ceza Hakimliğinin —– sayılı kararıyla kaldırıldığı, bu karara tekra— itiraz edilmesi üzerine,—- tairhinde Anadolu — sulh Ceza Hakimliğinin ———– sayılı kararıyla —- kayyım olara atandığı, bu kararın 19/01/2017 tarihide ——— ilan edildiği anlaşılmıştır.
İşte kayyım tedbirinin kaldırıldığı 06/06/2016 tarihinden 12/01/2017 tariihne kadar geçen 6 aylık süreçte çok sayıda tapu devri yapıldığı, bunlarla ilgili tapu iptal tescil davaları açıldığı, bono düzenlendiği, iş bu menfi tespit davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
İcra takiben konan bononun düzenleme tarihi,——- Bononun borçlusu————- aynı zamanda bu dönemde şirketin yetkilisi olduğundan, şirketin kefilliğine ilişkin kaşe üzerinde de aynı imza vardır.
Kural olarak bono nedeniyle açılan menfi tespit davasında ispat yükü bononun borçlusuna aittir. Davacı, 678 sayılı KHK.nun 37. maddesi uyarınca şirketin ortağı, yöneticisi aleyhine takip başlatılmamış olması nedeniyle takibin usulsüz olduğunu, bu takip nedeniyle borçul olunmadığının tespitini talep etmiştir.
678 sayılı KHK.nun 37. maddesinin birinci fıkrasına göre “——– olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir. —— kapsamda şirket borçlarının ödenmesi ya da şirket sermaye ihtiyacının karşılanmasını teminen, kefillerin varlıklarının doğrudan veya ticari ve iktisadi bütünlük yoluyla satılması konusunda yetkilidir”. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de “——— olarak atandığı şirketlerin, müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil, kefil olduğu borçlarda ise kayyımlık kararının devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidilir”.
Gerçekten de davacı şirketin kefil olduğu bu bono için öncelikle asıl borçluya yani —– gidildiğinin ortaya konması gerekmektedir. Davalı vekili,—— tarihli beyan dilekçesi ile icra dosyasında ödeme emrinin—– tarihinde tebliğ edildiğini, ancak —- tarihte çıkarılan tebligatların —- şerhiyle geri döndüğünü beyan etmiş, alacağın dayanağına ilişkin tüm yargılama boyunca hiç bir açıklamada da bulunmamıştır.
Asıl borçlu konumunda bulunan —–adına çıkarılan tebligatların iade dönmesi tek başına, bu kişiye karşı yapılan takibin sonuçsuz kaldığı anlamına gelmeyecektir. Takibin sonuçsuz kalması için tahsilatın yapılamaması, aciz belgesi alınmış olması gerekir. Bu kurumlar işletilmeden keşideci olan ——— ile kefil olan şirket hakkında aynı anda takip başlatılmış olması da isabetli değildir. İcra takibinin 678 sayılı KHK’ya aykırı biçimde usulsüz olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan sebeplerle usulsüz yapılan bu takip nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE;
1-Davacının İstanbul Anadolu — İcra Müdürlüğü’nün— sayılı icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE;
2-Alınması gerekli —- harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından sarfedilen toplam 470,00TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalının üzerine bırakılması,
5-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
6——tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan — nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.