Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1063 E. 2019/666 K. 20.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1063 Esas
KARAR NO : 2019/666
DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 14/09/2018
KARAR TARİHİ: 20/06/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davalı sirkette genel müdür sıfatıyla çalıştığını, taraflar arasında hizmet sözleşmesi yapıldığını, ancak sözleşme bitmeden ——– Noterliği’nin —— tarih ve ———- yevmiye no’lu ihtarnamesi ile haksız ve mesnetsiz olarak sözleşmenin feshedildiği bildirildiğini, müvekkilinin mesai sınırı olmadan prensipli hedef ve vizyona göre hareket ettiğini, doğruluk ve bağlılıkla , ahlak ve iyi niyetle çalıştığını, ancak üst yönetimce olumsuz tavır alınmaya başlandığını, mobing uygulandığını, müvekkili cevabi ihtarname göndererek haksız feshedildiğini, sözleşme gereği hak ettiği tazminat ve alacaklarını ihtar ettiğini, ancak ihtara rağmen tazminat hak ve alacakları ödenmediğinden bu davayı açtıklarını————TL Sözleşme gereği 12 net maaş tazminatı alacağının ileride arttırmak koşulu ile şimdilik (fesih tarihinden itibaren ticari faiz oranı yürütülmesine), 11.274,94-TL haksız ücret kesintisi nedeniyle eksik ödenen ücret alacaklarının kesinti tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, 1,00-TL mobing nedeniyle uğranılan manevi zararın sözleşmenin feshi tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, 1.000-TL Mobing nedeniyle sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan zarar, iş kaybı v.s. nedenlerle uğranılan maddi zararların bilirkişi incelemesi belirlenecek miktar üzerinden arttırma hakları saklı kalmak kaydıyla (fesih tarihinden itibaren ticari faiz oranı yürütülmesine), 1.000,00-TL Kıdem tazminatının bilirkişi incelemesi belirlenecek miktar üzerinden arttırma hakları saklı kalmak kaydıyla (fesih tarihinden itibaren ticari faiz oranı yürütülmesine), 1.000-TL İhbar tazminatının bilirkişi incelemesi belirlenecek miktar üzerinden arttırma haklarının saklı kalmak kaydıyla (fesih tarihinden itibaren ticari faiz oranı yürütülmesine), toplamda ————TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama harç ve giderleriyle ücreti ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; İş sözleşmesinden kaynaklı taleplere ilişkin arabulucuya başvurma şartı ihlal edildiğini, dava konusu somut uyuşmazlıkta, davacı tarafın ücret alacağı, manevi tazminat, maddi tazminat, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin iş sözleşmesine dayanması, davacı tarafından arabulucuya başvurulmadan dava açması sebebiyle dava şartı yokluğu sebebiyle görevli İş Mahkemesi tarafından davanın usulden reddine karar verilmesini, belirsiz alacak davası açma koşulları bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, davacının müvekkil şirkette 30.05.2017 tarihli Yönetici Atama Sözleşmesi ile Genel Müdür olarak atandığını, davacı, genel müdür görevini ve yetkilerini kötüye kullandığı, davacının genel müdür sıfatı ile yönetim kurulu bilgisi ve onayı olmaksızın demeçler verdiği ve şirketin gizli bilgilerini ve ticari sırlarını bu mecralarda kamuoyuna ifşa ettiğinin tespit edildiğini, davacının, müvekkil şirket yönetim kurulu onayı olmaksızın yurtdışı seyahat masrafını müvekkil şirketin kredi kartından tahsil ettiğini, iş ilişkisi karşılıklı güven esasına dayanan sürekli bir borç ilişkisi olup bu güvenin sarsıldığı durumlarda anılan tutumla karşılaşan taraftan böyle bir ilişkiyi sürdürmesini beklemek işin doğasına aykırı olduğunu, talep edilen 12 net maaş tazminat ödenmesi konusunda sözleşmede denklik olmayacağını, Borçlar Kanunu m. 438/II gereği 12 net maaş tazminat alacağı indirilmesi gerektiğini, davacı tarafın mobbing iddiası ile maddi ve manevi tazminat talebi haksız ve mesnetsiz olduğunu, karşı tarafın mobbing iddiası gerçek dışı olduğunu, maddi veya manevi açıdan uğranılan herhangi bir zarar da söz konusu olmadığını, davacı tarafın talep edilme koşulları bulunmayan kıdem ve ihbar tazminatı, ücret, 12 net maaş tazminat ile maddi ve manevi tazminat talebinin külliyen reddine karar verilmesini, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava hukuki niteliği itibariyle; davacı ile davalı arasında akdedilmiş yönetici atama sözleşmesi kapsamında davacının iş sözleşmesinin haksız nedenle feshine dayalı açmış olduğu, maaş alacağı, eksik ödenen ücret alacağı, manevi tazminat, uğramış olunan kayıp nedeniyle maddi tazminat, kıdem, ihbar tazminatı taleplerini içerir alacak davasıdır.
Görev dava şartı olup Mahkemece her aşamada re’sen nazara alınması gerektiğinden öncelikle Mahkememizin görevli olup olmadığını öncelikle tartışmak gerekmiştir. Bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca TTK’nda düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır.
İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. Maddesi ise iş mahkemelerinin görev alanını düzenlemekte olup, 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmaya görevlidir. Yine 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. Maddesi : “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. ” hükmünü içermektedir.
Davacı davalı şirkette pay sahibi olmadığı gibi , yönetim kurulu üyesi de değildir. Şirkete yalnızca genel müdür sıfatıyla atandığı şirketle başkaca bir ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dava iş akdinin haksız feshine dayalı alacak davası olup, dosya içerisinde mevcut delillerden ve tarafların iddia ve savunmalarından davacı ile davalı arasında bağımlılık ilişkisinin mevcut olduğu da anlaşılmaktadır. Benzer konulu bir davada Yargıtay konuyu görev yönünden ele almış olup, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin —————-K. Sayılı ilamı:” Davalı vekili, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 342. maddesinde, anonim şirket genel müdürlerinin iş görme edimini yerine getirmemiş olması halinde, şirket yönetim kurulu üyeleri ile aynı hükümlere tabi tutularak sorumlu olacağının kabul edildiği belirtilmiş ise de, açılan davanın genel müdürün sorumluluğundan kaynaklanan bir dava olmadığı, davacının genel müdür sıfatı ile hizmet akdi ile davalı şirkette çalıştığı ve davanın davacı işçi tarafından şirkete karşı açılan kıdem tazminatı alacağı istemi üzerine olduğu anlaşıldığından, iş mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmaktadır. ” hükmünü haizdir. Yine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin————- K. Sayılı ilamında: “Şirketlerde tüzel kişiliği temsil eden genel müdür veya müdürleri ticari temsilci oldukları açıktır. Ticari temsilcinin yukardaki düzenlemelere göre gerçek anlamda ortak olmadıkça, bağımsız hareket etmedikçe ve murahhas üye olmadığı sürece, iş ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerekir. Ayrıca ticari temsilci olan, genel müdür veya müdür ile tacir olan kişi arasında çıkan uyuşmazlıkların iş ilişkisi olması halinde uyuşmazlığın 6102 sayılı TTK.’nun 5/1 maddesi yollaması nedeni ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. Maddesi uyarınca iş mahkemesinde görülmesi gerekir. Zira anılan 5. Maddede açıkça ayrı düzenleme yoksa ticari davanın ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiği belirtilmiştir. 5521 sayılı kanun ayrı düzenleme öngörmüştür. Somut uyuşmazlıkta davalı sigorta şirketleri ile davacı arasında beş yıl belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığı, davacının———— tabir edilen genel müdür olarak çalışacağının, aylık ücret alacağının ve işverenlerin talimatına uygun olarak bağımlı çalışacağının belirtildiği, sözleşmenin iş sözleşmesinin unsurlarını taşıdığı açıktır. Davacının murahhas üye olduğu, ortak olduğu da savunulmamıştır. Yasadan kaynaklanan yönetim kurulu üyesi olması ona organ sıfatını kazandırmaz. Mahkemece davacının murahhas üye veya ortak olup olmadığı araştırılmadan, eksik inceleme ile görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır. ” şeklinde hüküm kurmuştur. Hal böyle olunca mutlak/nispi ticari dava koşullarının oluşmadığı, Mahkememizin görevli olmadığı, İş Mahkemelerinin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve Yargıtay İlamları birlikte değerlendirildiğinde: Davanın iş akdinin haksız feshine dayalı alacak davası olduğu, davacının şirket ortağı veya yönetim kurulu üyesi olmadığı, taraflar arasında yalnızca hizmet ilişkisinin kurulduğu, iş akdinin haksız nedenle feshine dayalı alacak davalarında İş Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmış, Mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.’nın 114(1)/c maddesinin yollamasıyla HMK.’nın 115(2). Maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.05/07/2019