Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/875 E. 2020/1107 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/801 Esas
KARAR NO : 2020/981
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/07/2017
KARAR TARİHİ : 01/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının daha evvel davalı firmanın işçisi olduğunu, davalı firmada çalışmaktayken bir takım sorunlar yaşadığını ve ———– tarihinde iş akdinin feshedildiğini, iş akdinin feshedilmesinden sonra davalı firmanın davacı ile irtibata geçerek çalıştığı dönem içerisinde firmanın davacı tarafından maddi zarara uğratıldığını iddia ederek davalı lehine senet tanzim edilmesinin istenildiğini, davacının çocuğunun hasta olması ve üç ayrı operasyon geçirmesi gerektiğinden ve ——-bu masrafları karşılamadığından özel sağlık sigortasına ihtiyacı olması nedeniyle, çocuğunun özel sağlık sigortasından faydalanması için dava konusu senedi imzaladığını, ————- dosyasında davalı tarafından icra takibi başlatıldığını, ödeme emri ile birlikte senedin suretinin tebliğ edilmediğini, ödeme emrine bakıldığında ———- miktarlı senetten bahsedildiğinin görüldüğünü, senede bakıldığında bedelin malen ahzolunduğunun belirtildiğini, davacının davalıdan herhangi bir mal almadığını gibi aralarında ticari bir ilişkinin de söz konusu olmadığını, davacının davalıdan mal aldığı iddia ediliyor ise ne satın satıldığının ortaya konulması gerektiğini, söz konusu senetten dolayı davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, söz konusu senedin özel sağlık sigortasının devam ettirilmesi için müvekkilinin evladına yönelik babalık duyguları istismar edilerek psikolojik baskı ortamında kendisinden alındığını, kaldı ki davacının bu senedi davalıya teslim ettikten sonra özel sağlık sigortasının ——- tarihinde sonlandırıldığını öğrendiğini, müvekkilinin kandırıldığını, ‘özel sağlık sigortasını devam ettireceği bu şekilde çocuğunu ameliyat ettirebilirsin yeter ki sen bize bu senedi imzala’ denilmesine rağmen senedin tanzim tarihinden evvel özel sağlık sigortasının sonlandırıldığını sonradan öğrenildiğini beyanla, söz konusu senedin borçlusu olmadığının tespitine, davalının alacak miktarının %20’si oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı senedi ayırt etme güçlüğü ve ikrah altında tanzim ettiğini iddia ediyor ise de, bu iddiayı asla kabul etmemekle birlikte davanın hak düşürücü süre sebebiyle usulden reddi gerektiğini, davacı bir takım sorunlar yaşadığı için ——– tarihinde iş akdinin feshedildiğini belirtmiş ise de, bu sorunların ne olduğu konusunda açıklamada bulunmadığını, önemsiz gibi gösterilmek istenen bu sorunun ——— tarihli iddianamede görüleceği üzere, davacının hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanması olduğunu, iddianamede ve sorgu aşamasındaki ifadesinden de görüleceği üzere davacını zimmetine para geçirdiğini açık bir şekilde ikrar ettiğini, davacının —–tarihinden —-tarihine kadar muhasebe işlerinden sorumlu sigortalı işçi olarak çalıştığını, —— tarihinde bankalardan çekilen tutarlar ile şirket hesaplarındaki farklılığın tespitinin ardından davacıdan bu konuya ilişkin savunmasının istendiğini, davacının ——– tarihli savunmasında “bankalardan şirket adına çektiğim paraların bir kısmını şirkete bildirmeden ya da eksik bildirerek harcamalarımda kullandım, pişmanım, aklımda yaklaşık tutar —— civarındadır. Bu tutarın tamamını faizi ile beraber şirketinize 1 ay içerisinde ödeyeceğim, hesaplarda yapılacak inceleme neticesinde daha fazla tutarın zimmetimde olduğu tespit edilmesi halinde kalan tutarı da ödeyeceğim” dediğini, bu savunmaya istinaden davacının iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, şirketin uğradığı net zararın tespiti için incelemelere başlanıldığında zararın —— civarında olduğunun tespit edildiğini, davacının dava dilekçesinde bahsettiğinin aksine, davalı şirketin dışarıdan mali müşavirlik hizmeti sunan—– görüşmek istediğini,—— görüşen davacının “inceleme yapılmasına gerek olmadığını, zimmetine geçirdiği paranın —– olduğunu, çok mahcup olduğunu, fındık sezonu sonunda bu tutarı ödemek istediğini” dile getirerek dava konusu —– tutarlı ———- vadeli emre yazılı senedi keşide ederek teslim ettiğini, savcılık tarafından düzenlenen iddianame üzerine davacı aleyhine—————-dosyası ile hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanması nedeniyle dava açıldığını, davacının şu anki tavrından anlaşılmaktadır ki, davacının bu senedi tanzim ederek vermesinin amacının hakkında icra takibi başlatılmasını ötelemek ve bu sırada mal kaçırmak ve o tarihte davalı firmanın araştırmayı derinleştirmesini engellemek olduğunu, davacının dava dilekçesindeki iddiaların başlı başına hayatın olağan akışına ve maddi gerçekliğe aykırı olduğunu, davacının senedin üzerinde ——— ibaresinin bulunduğu, dolayısıyla bu senedin geçersiz olduğunu ileri sürdüğünü bizzat davacı tarafından yazılan——— ifadesinin senedin ihtiyari bir unsuru olduğunu, bu beyanın olması veya olmamasının senedin geçerliliğini değiştirmediğini, davacı bu senedi ne için verdiğini ikrar ettiği, davacının —- tarihinde ——- savunma amaçlı verdiği ifadesinde ” almış olduğum —– aldığımı kabul ettim ve ödeyeceğimi söyledim, bana şirket tarafından almış olduğum meblağın —— olduğu söylenip senet imzalamamı ve tazminat hakkımı vereceklerini söylediler. Ancak herhangi bir ödeme almadım” dediğini her mecrada senedi tanzim etmesinin gerekçesinin farklı bir şekilde dile getirildiğini, bu beyanların zimmetine geçirdiği tutara karşılık senet verdiğini açıkça ortaya koyduğunu beyanla, haksız davanın reddine, davacının takip konusu alacağın %20’si oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle davacı tarafça tanzim edilerek davalıya verilen ——- tanzim tarihli senedin irade bozukluğu altında davalıya verildiğinden bahisle açılan menfi tespit davasıdır.
Mahkememizce———– davacının hizmet döküm cetvelleri celp edilmiştir.
Mahkememizin ——– tarihli duruşmasında hazır bulunan davalı tanığının beyanı alınmıştır. —–beyanında özetle;—– mali müşaviri ———–olaydan sonra önce telefonla görüşüp ardından buluşarak bu senedi aldığı paraların karşılığında şirket adına keşide ettiğini, çocuğun sağlık sorunu hakkında pek bir bilgisinin olmadığını, çocuğunun biyerinin kırıldığını söylediğini, kendisini bu işi yaptığı için çocuğunun bir yeri kırıldığını beyan ettiğini, bunu çok iyi hatırladığını,——— çok yumuşak bir insan olup tehditle psikolojik baskıyla bir işi olmayacağını, bu nedenle şirket tarafından her hangi bir baskı tehdit uygulanmadığını, senedi de aldığı paralara garanti olarak verdiği bildiğini” beyan etmiştir. Davacı tarafça dava konusu senedin çocuğunun hastalığı sebebiyle özel sağlık sigortasının devam ettirileceği ve senedi imzalamazsa hamile eşinin kulağına sorunun gideceği düşünülerek psikolojik baskı altında verildiğinin iddia edildiği, dosyaya sunulan hastane kayıtlarından davacının çocuğunun——– tarihinde hastanede tedavi olduğu anlaşılmaktadır. İrade Bozuklukları yanılma, aldatma ve korkutma olmak üzere üç şekilde Türk Borçlar Kanunu’nun 30. Maddesi ve devamında düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesine göre, taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Davacı taraf aldatıldığını iddia etmekte ise de; dosyaya sunulan delillerden ve dinlenen tanık beyanından dava konusu senetlerin aldatma sonucu verildiğe ilişkin hiçbir delil olmadığı anlaşılmaktadır. Aksine; davacının savcılık aşamasında verdiği ifadeden senedin davacı tarafça şirketten alınan paralar sebebiyle verildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca irade bozukluğu ispatlanamadığından davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığını tartışmaya gerek olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafın bir diğer iddiası ise davacının davalıdan para veya mal almadığı için senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığıdır. Davacı taraf bu hususta davalının defter ve kayıtlarının incelenmesini talep etmiştir. Mahkememizce davalı tarafın ——-arası defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişi eşliğinde inceleme yapılmıştır. Bilirkişinin ——tarihli raporunda özetle: “Davalı şirketin defter ve kayıtlarının kendi lehine delil vasfını haiz olduğu, Davacının ————tarihleri arasında davalıya ait iş yerinin muhasebe bölümünde kasadan sorumlu olarak çalıştığını, davalı şirketin kasa hesabı incelemesinde davalının muhasebe sistemlerine uygun olarak Resmi kasa hesabı takip etmesi haricinde şirkette her türlü kasa işlemlerinin takibinin yapıldığı ayrı bir fiili kasa takibinin daha yapıldığı, yapılan incelemede personele ödenen maaş avanslarının geri ödemesinde iade alınan tutarın resmi kasa hesabında kayıt altına alındığı fakat fiili kasaya girişinin yapılmadığı, personele verilen iş avansının harcanmayan kısmının iadesinde resmi kasa hesabında kayıt altına alındığı fakat fiili kasaya girişinin yapılmadığı ya da eksik yapıldığı,kasanın kontrolünden sonra fiili kasanın bakiye devirlerinin ertesi güne eksik aktarılarak aradaki farkın alındığı,personel tarafından iş gereği yapılan harcamaların beyan edildiği ———- resmi kasaya uygun olarak işlendiği fakat fiili kasada mükerrer çıkış yapıldığı veya yüksek gösterilerek aradaki farkın alındığı,bankadan çekilen tutarların resmi kasaya uygun işlendiği, fiili kasaya işlenmediği ya da eksik işlendiği, davacının çalıştığı dönemde ———— tutarındaki bedeli zimmetine geçirdiği görüş ve kanaatine varılmıştır” şeklinde raporunu tespit edilen işlemleri de ekine ekleyerek Mahkememize sunmuştur. Mahkememizce alınan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, her iki taraf da rapora karşı beyan ve itirazlarını sunmuştur. Davacı taraf bilirkişi raporuna karşı itirazında raporun ekinde sadece—- usulsüz işleme yer verildiği, fiili kasa kayıtlarının hukuken geçerli olmadığını iddia edilmiş ise de; rapor ekinde usulsüz —— işleme de yer verildiği ancak örnekleme yoluyla —– sunulduğu, davacının şirkette çalıştığı dönemde kasadan sorumlu olduğu göz önüne alındığında fiili kasa kayıtlarını da kendinin oluşturacağı, yine ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda da zimmet suçuna ilişkin tespit edilen miktarın ——- olduğu, ceza mahkemesinde davacı tarafın zimmetine geçirdiği miktarın mahkememizce tespit edilen miktardan da yüksek olduğu, davalı tarafça dosyaya sunulan belgeden davacının imzasını içerir yazıya göre davalı şirketten yaklaşık —— tutarında para aldığını, bu tutardan daha fazlasının tespiti halinde tespit edilecek tutarın da ödenileceğinin açıkça taahhüt edildiği, davalının zararının en az ———— olduğu ancak alınan bilirkişi raporuna göre tanzim edilen senet miktarından her türlü daha yüksek zararının mevcut olduğu bu nedenle davacının senetteki miktar kadar davalıya borçlu olduğu anlaşılmıştır. Nitekim —————görülmekte olan davada da mahkemece rapor hükme esas alınarak davacının mahkumiyetine karar verilmiş, istinaf aşamasında lehe kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği dikkate alınarak uzlaştırma işlemlerinin yapılması için mahkeme kararının kaldırıldığı, Mahkemenin ise yeniden yaptığı yargılama neticesinde bilirkişi raporu da hükme esas alınarak davacının cezalandırılmasına karar verdiği anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporu ve mahkeme kararı birlikte değerlendirildiğinde; davanın davacı tarafça tanzim edilerek davalıya verilen ——– tanzim tarihli senedin irade bozukluğu altında davalıya verildiğinden bahisle açılan menfi tespit davası olduğu, davacı tarafın dava konusu senedi irade bozukluğu altında düzenlediğinin ispat edilemediği, davalı tarafça dosyaya sunulan delillerden davacının ————- davalı şirketi zarara soktuğunun açıkça beyan edildiği, mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre ise zararın —- ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporuna göre zararın — olduğu, dava konusu senet miktarı göz önüne alındığında her türlü davalının —— zararının bulunduğu, dava konusu senedin bedelsiz olmadığı anlaşılmış, davacının rapora itirazları; davacının davalı şirkete hitaben yazdığı yazı, ceza mahkemesinde ve mahkememizde alınan rapor, davacının iş yerinde muhasebeden sorumlu olması ve kayıtları kendisinin tutması göz önüne alınarak yerinde görülmemiş, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40-TL harçtan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.707,75-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.653,35-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen 14,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 13.450,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.01/12/2020