Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/646 E. 2021/446 K. 23.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/912 Esas
KARAR NO : 2021/296
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 08/08/2016
KARAR TARİHİ : 23/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinden—– tarihinde davalı —-marka —- ile sürücü —– kırmızı ışığı ihlal ederek kontrolsüzce kavşağa girmesi ve kamyonu ile müteveffanın da içinde bulunduğu — çarpması neticesinde vefat ettiğini, merhumun—– yönetiminde olan minibüsün içerisinde yolcu olarak bulunmakta iken, davalı —– ön kısmının minibüsün sol yanına çarpmasıyla olayın meydana geldiğini, dava konusu ölümlü trafik kazası sonunda —- dosyasında yargılama sonunda davalı —- yıl hapis cezası ile cezalandırıldığını, söz konusu kazaya ilişkin—- tarihli bilirkişi raporu ve —– asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, beklenmedik bir anda ani yaşanan ve merhumun ölümüne sebep olan bu elim kaza müvekkilleri için büyük bir üzüntü ve acı kaynağı olduğunu, kazaya neden olan ——- bulunduğunu ve poliçe limiti miktarı kadar sorumluluğu bulunduğunu, mecburi mali mesuliyet dalında sigorta limitleri içerisinde zararın tahsili için sigorta şirketini de hasım olarak göstermek zaruretinin hasıl olduğunu, ileride alacaklarının tahsilinin imkansız kılmamak için davalı adına kayıtlı—– plaka sayılı aracın trafik tescil kaydına 3. Kişilere devir ve temliki önleyecek şekilde ve ayrıca menkul, gayrimenkul ve 3. Şahıslardaki hak ve alacaklarına hüküm kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir niteliğinde haciz konulmasını, müvekkillerinin herhangi bir geliri olmadığından dava harç ve masrafları için adli yardım kararı verilmesini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla—– maddi, ——– tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile birlikte —— maddi tazminat bakımından poliçe limiti tutarında sorumlu tutularak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı—- cevap dilekçesinde özetle; Davacıların tazminat isteklerinin haksız olduğunu, kazanın meydana gelmesinde bir kusurunun olmadığını, yargılandığı—– kararının kesinleşmediğini ve dosyaya itiraz ettiğini, davacıların itiraz edilen ve kesinleşmemiş kararı dayanak göstererek iş bu davayı açtığını, davacıların maddi tazminat taleplerinin dayanaksız olduğunu, talep edilen meblağın oldukça fazla olduğunu, tazminat talebini kabul etmemekle birlikte, mahkemece aleyhine tazminat kararı verilmesi durumunda —– dosyasına binaen vermiş olduğu ifadede açıkça belirttiği üzere kazaya sebebiyet veren en büyük etkenin sarı ışık yandığında frene basmış olmasına rağmen frenlerin tutmamış olduğu göz önüne alınması gerektiğini, tazminat miktarının bu duruma göre hesaplanması gerektiğini, tazminata hükmedilmesi durumunda, kazayı önlemek için elinden gelen tüm çabayı göstermiş olmasına rağmen frenin hava yapmasından dolayı tutmaması sonucu oluşan kazada kusurlu olmadığının açık olduğunu, bu sebeple taşımacılık işiyle uğraşıp aldığı ücretin belli olduğundan ve ceza yargılaması sonucu 2 yıl süreyle ehliyetinin alınıp tüm çalışma imkanının elinden alındığından tazminatın yüksek olması durumunda yoksulluğa düşeceğinin açık olduğunu, dava konusu olayda kusur dağılımı tespitinden sonra maddi tazminat taleplerinin netleştirilebilmesi için aktüer siciline kayıtlı bilirkişiden rapor alınmasını talep ettiklerini, açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı—- vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davayı konusu olay ile ilgili hiçbir bağının bulunmadığını, kanunda —- aldığı üzere davacıların tazminat taleplerini müvekkili şirkete yöneltebilmeleri için illiyet bağını kanıtlamaları gerektiğini, davacıların iddialarını ispat ile yükümlü olmalarına karşın dava dilekçesinde müvekkili şirketin adının dahi geçmediğini, dava dilekçesinde müvekkili şirketin— ton kadar demir parçasının taşımacılığını yaparken kazayı meydana getirdiği ibaresinin yer aldığını, davacının bu ibaresinden müvekkili şirketi hukuka göre hangi sorumluluk türü ile tazmine zorladığını anlayamadıklarını, müvekkili şirketten tazminat taleplerine ilişkin herhangi bir beyan ve dayanağın mevcut olmadığını, davacıların farazi olarak müvekkili şirkete davayı yönelttiklerini, bu kazadan müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, müvekkili şirketin talimatından kaynaklı olmayan bu kazada sürücünün hatası ve sorumluluğunun olduğu hususu—— dosyası ile yapılan yargılama esnasında düzenlenen—- raporlarında da sabit olduğunu, müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığından zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını bu nedenlerle haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davaya konu talepler bakımından daha—– kararı bulunduğundan, davanın öncelikle kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, davacılar tarafından daha önce müvekkili şirkete başvuru yapıldığını ve sonucunda müvekkili şirket tarafından davacılardan eş —— davacılara ödendiğini, huzurdaki davanın açılmadan evvel davacı tarafından aynı kazaya ve aynı zarara ilişkin talepler bakımından eksik ödeme iddiasıyla —– yapıldığını ve başvuru sonucunda—– kararı ile talebin kısmen kabulüne karar verildiğini, tarafların karara karşı itirazda bulunmadığından hükmün kesinleştiğini, hakem kararına istinaden müvekkili tarafından hükmedilen tazminat ve ferileri bakımından ——ödeme yapıldığını, bu nedenle aynı kazaya ve aynı zarara ilişkin talepleri içeren huzurdaki davanın daha önce verilmiş kesin hüküm bulunması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu yönündeki iddialarını kabul etmediklerini, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında olduğunu, davacının başvuru tarihinden sonraki 8. Günden itibaren faiz talep edebilmesi için müvekkili şirkete eksiksiz belgelerle müracaat etmekle müvekkili sigorta şirketini temerrüde düşürdüklerini ispat etmek zorunda olduğunu, söz konusu olayın işleten açısından haksız fiilden kaynaklanan bir olay olduğunu, müvekkili şirketin de yasal olarak işletene düşen hukuki sorumluluğu üstlendiği göz önüne alındığında haksız fiilden kaynaklanan olaylarda ise ancak yasal faizin talep edilebileceğinin izahtan vareste olduğunu, dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, davanın öncelikle davaya konu tazminat bedelinin ödenmesi neticesinde müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirmiş olması sebebiyle reddine, yapılacak yargılamada sınırlı sorumluluk ilkesi, gerçek zararın giderilmesi ilkesi, zenginleşme yasağı ilkesi, kusur oranında sorumluluk ilkesinin gözetilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle davacıların eşi ve babası olan—- plakalı araç ile davalı —- sevk ve idaresindeki ve davalı sigorta şirketine —- tarihinde karıştığı kazada davacıların —- sebebiyle destekten yoksun kaldıkları iddiasıyla açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Mahkememizce —- dosyası celp edilmiş, tarafların sosyal ekonomik durum araştırmaları yapılmıştır. Tarafların kusur durumunun belirlenmesi amacıyla —- kusur raporu alınmıştır.—– tarihli raporunda özetle: “Sürücü—- kusursuz olduğunu, davalı sürücü — %100 oranında kusurlu olduğunu, müteveffa yolcu —- kusursuz olduğu” yönünde rapor tanzim edilmiştir. Kusur raporu alındıktan sonra hesap raporu alınmak üzere dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi raporunda özetle: “Sigorta tahkim komisyonunda görülen davanın hüküm tarihi itibari ile davacıların maddi zararları toplamının—- limitini aşmadığını, hükmün kesinleştiğini, dosya kapsamından kusur durumu vs. gibi unsurlarda yeni bir delil ve bir değişiklik meydana gelmediği anlaşıldığından kesin hüküm dikkate alınarak yeniden maddi tazminat hesabı yapılabilmesi mümkün görülmediğini, davalı —– manevi tazminatın kapsam dışı olduğunu, bu nedenle mahkemece manevi tazminat yönünden hüküm kurulması halinde davalı —- manevi tazminat yönünden de sorumluluğuna gidilemeyeceği görüş ve kanaatine varılmıştır.” içeriğiyle raporunu mahkememize sunmuştur. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş davacı tarafça rapora itiraz edilmiş ise de; aşağıda belirtilen sebeplerle itirazları yerinde görülmemiştir.
Eldeki davada öncelikle davalılardan —— itirazını değerlendirmek gerekmektedir. Davalı —– aracın hem sahibi hem de sürücüsüdür. Davacı taraf diğer davalı —- yönelik davasını ise kaza anında— taşımasından dolayı ticari ilişki kapsamında açmıştır. İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır.Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve —-kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde——-üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir.
Taraflar arasında devamlı bir ticari ilişki bulunması davalıya tek başına işleten sıfatını kazandırmayacağı açıktır.—— ilamı mevcuttur. Mahkememizce bu ilam ışığında ceza dosyası— üzerinden celp edilerek incelenmiş olup, davalı—- aracında diğer davalının logosunun bulunduğuna ilişkin bir delil bulunamamıştır. Taraflar arasında taşımacılık sözleşmesi mevcut olup, —- tarihinde kazadan – gün önce yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır. Ancak dosyada davalı —- tamamını diğer davalıya bıraktığına ilişkin somut hiçbir delil yoktur. Düzenlenen faturalar nakliye bedeli açıklaması ile düzenlenmiştir. Davalı —- diğer davalı dışında başkaca kişilerle ticari ilişki kurabileceği, nakliyesini üstlenebileceği açıktır. Mahkememizce davacı tarafa davalının fiili hakimiyetine ilişkin dayandığı tüm delilleri sunması, Mahkememizce araştırılmasını istediği, toplanmasını istediği delilleri bildirmesi için kesin süre verilmiş, davacı taraf kesin sürede yalnızca beyan dilekçesi sunmuş, herhangi bir delile de dayanmamıştır. Hal böyle olunca davalı ——- husumeti ispatlanamadığından husumet yokluğundan reddi gerekmiştir.
——- göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, —- yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için —-yaşın, kız çocukları için —aşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Davacı —– olup, kaza tarihinde —- yaşındadır. Dosyada öğrenim yaptığına ilişkin somut bir delil sunulmamış olması sebebiyle destek tazminatı isteyemeyeceği anlaşılmış, bu nedenle——yönünden maddi tazminat davasının esastan reddi gerekmiştir. Bu davacı yönünden tahkim kararı bulunmadığından kesin hüküm itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı —–davacılara tahkim kararından önce toplam—- ödeme yapıldığını, daha sonra eksik ödeme iddiasıyla— başvurulduğunu ve davalı sigorta şirketince feriler dahil toplam —– ödeme daha yapıldığını, kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini beyan etmiştir. Mahkememizce celp edilen tahkim dosyasında davacılardan —– karşı başvuruda bulunduğu, hakem heyetince —- bakiye alacağın davacıya verilmesine karar verildiği, diğer davacıların ise yapılan ödeme nedeniyle bakiye alacaklarının kalmadığına karar verildiği, hakem kararına davalı —– itiraz ettiği, —– itirazın reddedildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık—– kararlarının kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı noktasındadır. —– tarafların aralarındaki uyuşmazlığın çözümlenmesi için yaptıkları anlaşma çerçevesinde, devlet tarafından denetlenen, kararları kesin hüküm teşkil eden ve mahkeme kararları gibi icra edilebilen özel bir yargı faaliyetidir.—– Sayılı ilamında:”Dava —— tazminat istemine ilişkindir.—— verilen karar, —- niteliğinde olup maddi anlamda kesin hükme elverişlidir. Bir başka anlatımla hakem kararı kesinleşince, mahkeme kararları gibi kesin hüküm niteliğini haizdir. Zira hakem kararları da kazai yetkiyi haiz mahkeme kararları kuvvetinde uyuşmazlığı nihayete erdirip, çekişmeyi bitirir.” gerekçesi ile bu hususa değinmiştir.——– ilamında: “Daha önce tahkim komisyonuna yapılan başvuruda davalı olarak gösterilen kişi; aracın——- olup eldeki bu davanın tarafları ise aracın maliki ve sürücüsü olup kesin hüküm olarak kabul edilen önceki davanın taraflarından farklıdır. Bu durumda mahkemece aracın sürücüsü ve işleteni olan bu davadaki—— yönünden bu dava için kesin hüküm olduğu nitelendirilen anılan tahkim komisyonu dosyasının tarafları ile bu davanın taraflarının farklı olduğu gözetilerek davalılar ——-yönünden işin esasına girilip tarafların iddia, savunma ve delilleri toplanarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” gerekçesi ile sigorta şirketi yönünden mahkemece verilen kesin hüküm kararı hakkında bozma kararı vermemiştir. Hal böyle olunca tahkim kararlarının kesin hüküm niteliğinde bulunduğu tartışmasızdır. Bu nedenlerle davalılardan —– yönünden davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacıların diğer davalı —- karşı açmış oldukları dava kesin hüküm teşkil etmese de; TBK’nın 168. Maddesinde: “Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır.” hükmü mevcuttur. Davacılar ilk olarak sigorta şirketinden toplam —- ödeme almış, daha sonra tahkim tarafından——- tazminat kararı verilmiş, sigorta şirketince de ödeme yapılmıştır. Davacılar—— itiraz etmeyerek verilen kararı kesinleştirmişlerdir. Mahkememizce kesin hüküm nedeniyle Sigorta şirketi aleyhine karar verilemeyeceği göz önüne alındığında; davacıların—- yönünden durumu iyileştirilerek diğer davalı —-tek başına tazminatla karşı karşıya kalmasına sebep olmuşlardır. Poliçede limit tükenmediği halde —- sorumluluktan kurtulmuştur. Hal böyle olunca TBK’nın 168. Maddesi gereği diğer davalı — aleyhine tazminata hükmedilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Nitekim benzer nitelikte —–ilamı mevcuttur. Hal böyle olunca —– yönünden de maddi tazminat davasının reddi gerekmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.—– gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.—– Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Dava konusu trafik kazasında vefat eden davacıların desteğinin kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmaması, alınan kusur raporunda davalının %100 kusurlu olduğunun anlaşılması, tarafların sosyal ekonomik durumları ve dava konusu kaza tarihi dikkate alınarak takdiren, Davacı —– olmak üzere toplam —– manevi tazminat takdir edilmiştir. Davacılar dava dilekçesinde tazminatın en yüksek mevduat faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiş, davalıya ait aracın ticari kaydının bulunduğu göz önüne alınarak, avans faizi olarak talepleri uygun bulunmuş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılardan—- yönünden kesin hüküm nedeniyle, diğer davalı —- yönünden TBK’nın 168. Maddesi uyarınca esastan, diğer davalı —- yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine,
2-Davacılardan— yönünden açılan maddi tazminat davasının — yönünden esastan, diğer davalı—- yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine,
3-Davacıların manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile;
-Davacı— yönünden —
-Davacı——–
-Davacı ——
-Davacı —-
-Davacı—- olmak üzere toplam — tazminatın davalı—– tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile davacılara verilmesine, diğer davalı—- yönünden manevi tazminat isteminin husumet yokluğu nedeniyle reddine,
4-Alınması gerekli 6.147,90-TL harçtan davacı tarafça tamamlama harcı olarak yatırılan 560,50-TL’nin mahsubu ile bakiye 5.587,40-TL harcın davalı —– tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacılar tarafından yatırılan 560,50-TL tamamlama harcı, 29,20-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 589,70-TL harç giderinin davalı —- tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Davacı tarafından harç dışında harcanan adli tıp rapor masrafı dahil toplam 1.452,75-TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre hesaplanan toplam 797,27-TL’nin davalı —– alınarak davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı — tarafından harcanan toplam 50,00-TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalı—– verilmesine,
8-Maddi tazminat talebi yönünden; davalı —- kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.000,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı—- verilmesine,
9-Maddi tazminat talebi yönünden davalı —- kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 3/2 ve 13. maddelere göre hesaplanan—- vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı —– verilmesine,
10-Kabul edilen Manevi Tazminat talebi yönünden davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan davacılar vekili için takdir olunan — nispi vekalet ücretinin davalı—– alınarak davacılara verilmesine,
11-Reddedilen Manevi Tazminat talebi yönünden davalı —– kendini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’ye göre hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı —- verilmesine,
12-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı—— vekilinin yüzüne karşı diğer davalıların yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 23/02/2021