Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/637 E. 2021/26 K. 12.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/637 Esas
KARAR NO : 2021/26
DAVA : İtirazın İptali (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2017
KARAR TARİHİ : 12/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Tarafların davalıya ait ——– satışı üzerinde anlaştıklarını, resmi devir öncesinde davıcının ——– tarihinde davalının — yatırdığını, sonrasında taraflar arasında —— tarihinde düzenlenen —– yevmiye numaralı ———- kurulduğunu, davacının —— onaylanması için ——– başvurduğunu, ancak —- devrine ilişkin ———sayılı yazılarıyla faaliyette olan ——– muvazaalı işletildiğine ve bu bu doğrultuda —— faaliyetinin durdurulmasına, kapanış işlemlerinin yapılmasına verildiğini, taraflar arasındaki ———- tarafından onaylanmayarak iptal edildiğini, davalıya gönderilen ihtarnamenin —– tarihinde tebliğ alınmasına rağmen —- davacıya ödenmediğini, davalının kusurundan kaynaklı sebeplerle müvekkilinin eczaneyi devralamadığını,——- iade edilmesinin gerektiği, itirazın iptaline, takibin asıl alacak, faiz ve fer’ileri yönünden devamına, kötüniyetli borçlu davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında —- devrine ilişkin sözleşmenin kurulduğunu, —- devir bedelinin —- değil, sözleşmede belirtildiği üzere —- olduğu, davalının yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, muvazaa kararı aleyhine açılan ———–davanın derdest olduğunu, beklenmesi gerektiği, müvekkili hakkında ———- muvazaa iddiası ile inceleme yapmasının en önemli sebebinin davacının geçmişte kuşkulu işlemlerde bulunduğunu ile ilgili olduğu, davacının bu anlamda kuşku duyulan bir kimse olduğunu, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle taraflar arasında akdedilen —— gereği davacı tarafça davalıya ödenen ——- bedelin, devir alınacak eczanenin faaliyetlerinin davalının eczaneyi muvazaalı işletmesi gerekçesiyle——– durdurulması ve bu kapsamda imkansızlık nedeniyle sözleşmeden dönen davacının davalıya ödediği kapora bedelinin iadesi istemliyle başlattığı ———- dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar isteminden ibarettir.
Mahkememizce icra dosyası celp edilmiş,———– dosyanın akıbeti sorulmuştur. Eksik hususlar tamamlandıktan sonra dosya sektör bilirkişisi ile nitelikli hesap uzmanı bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, her iki bilirkişinin ayrı ayrı tanzim ettikleri raporlarda özetle; sektör bilirkişisi —— muvazaalı olarak işletildiği hususundaki kanaatinin doğruluğu kanaatine olduğunu belirtmiş, yine nitelikli hesap uzmanı bilirkişisi; —- devir bedeli olarak —– olarak kararlaştırılmış ise de; dekont gereği davacının davalıya ödediği ——- yönünden zenginleşmenin meydana geldiği ve bu zenginleşmenin iadesinin gerekeceği kanaatine varıldığı içeriğiyle raporunu tanzim etmiştir. Mahkememizce alınan bilirkişi raporları taraflara tebliğ edilmiş, davalı taraf rapora itirazında eczaneye ilişkin idari olarak verilen işlemin ——- kararı ile iptal olduğunu, noter de yapılan sözleşmeye rağmen —– devir bedeli olarak——– istenilmesinin anlaşılamadığını, bankadan müvekkili adına gelen havalenin açıklama kısmına müvekkilinin dikkat etmediğini belirterek rapora itiraz etmiştir. Ancak aşağıda açıklanan sebeplerle davalının rapora itirazları yerinde görülmemiş ve davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık idari işlemle ruhsatı iptal edilen —————— davacı tarafça ödenen bedelin iadesi şartlarının oluşup oluşmadığıdır. TBK’nın 136. Maddesinde düzenlenen ifa imkansızlığı başlıklı hüküm: “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.” amir hükmünü haizdir. Eldeki davada başta mümkün olan eczanenin devri ifasının sonradan imkansızlaşması hali mevcuttur. Hatta yargılama devam ederken —– yaptığı işlemin iptali de söz konusudur. Bu durumda uyuşmazlıkta geçici bir ifa imkansızlığından mı yoksa TBK’nın 136. Maddesi kapsamında bir ifa imkansızlığından mı bahsedilmesi gerektiği hususunu uygulanması gereken maddenin tespiti için tartışmak gerekmektedir.
Bazı hallerde borç, sözleşmeyle kararlaştırılan edimin yerine getirilmesinin, sözleşmenin kurulmasından sonra kanun veya yetkili makam kararıyla yasaklanmış olması nedeniyle ifa edilemez. Bu tip engellerin yalnızca bir süreliğine var olması halinde geçici imkânsızlıktan söz edilmektedir. Sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan bazı durumlar nedeniyle, edimin ifa edilmesine ilişkin bir iznin veya ruhsatın iptali hukukî imkânsızlığa yol açar. Geçici imkânsızlık hallerinde, kural olarak TBK’nın 136. maddesi anlamında bir imkânsızlık değil, halen ifası mümkün bir edimin yerine getirilmesinde temerrüt söz konusudur. Sürekli imkânsızlık ile geçici imkânsızlığın kural olarak farklı hükümlere tabi olması, borcun ifasını engelleyen olayın ne zaman sürekli, ne zaman geçici nitelikte sayılacağının belirlenmesini gerektirir. Mutlak kesin vadeli işlemlerin yanı sıra, sözleşmenin amacına ulaşılmasının esasen geçici nitelikte bir engel nedeniyle şüpheli hale geldiği ve sözleşmenin herhangi bir tarafından engelin ortadan kalkmasına kadar sözleşmeyle bağlı kalmasının dürüstlük kuralı uyarınca beklenemeyeceği durumların da sürekli imkânsızlık meydana getirdiği kabul edilmektedir. Nitekim uygulamada ——olarak adlandırılan bir sürenin ardından borçlunun ifa yükümünün sona erdiği ve alacaklının imkânsızlıktan borçlunun sorumlu olması şartıyla uğradığı zararın tazminini talep edebileceği kabul edilmektedir. Bunun sonucu olarak, bazı hallerde, özü itibariyle geçici nitelikteki olguların da ifayı sürekli olarak imkânsız kıldığını kabul etmek gerekir. TBK, geçici imkânsızlığın ifa yükümü üzerindeki etkisine ilişkin bir hüküm içermemektedir. Geçici imkânsızlık halinde, TBK 112’ye kıyasen, ifa yükümünün geçici nitelikteki engel var olduğu süre boyunca ertelendiği kabul edilmelidir. İmkânsızlık hükümlerinin kıyasen uygulanmasından çıkan bu sonuç haricinde geçici olarak imkânsız hale gelen borç, ifasında gecikilmiş diğer tüm borçlar gibi ele alınır ve temerrüt hükümlerine ——- Sayılı ilamında :”Şüphesiz geçici imkânsızlığın varlığı, beraberinde tarafların bu sözleşmeyle ne kadar süre bağlı kalacakları sorununu getirir. Bu konudaki kural ——– ilkesi gereği tarafların sözleşmeyle bağlı tutulmasıdır. Ancak bazı özel durumlar vardır ki, tarafları o sözleşmeyle bağlı saymak hem onların ekonomik özgürlüklerini engeller, hem de bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırır. Uygulamada, geçici imkânsızlık halinde tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresine ———- denilmektedir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğini de her somut olaya göre ve onun çerçevesinde değerlendirmek gerekir.” gerekçesi ile ahde tahammül süresinden bahsetmiştir. Dava konusu idarenin vermiş olduğu kararla alınan —– ruhsat iptali işlemi, davalının beyanına ve sunduğu kararlara göre iptal edilmiş dolayısıyla imkansızlık ortadan kalmış ise de; sürecin uzunluğu da göz önüne alındığında davacının ahde tahammül süresini aşmaktadır. Zira davacının engelin ortadan kalkmasına kadar sözleşmeyle bağlı kalmasının dürüstlük kuralı uyarınca beklenemeyeceği, beklenmesinin ise davacının ekonomik özgürlüğünü sarsacağı açıktır. Bu nedenle esasen baştan geçici imkansız olarak ortaya çıkan işlem Mahkememizin kanaati ile ahde tahammül süresini aşarak geçici olmaktan çıkmıştır. Davalı taraf TBK’nın 136. Maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca aldığını geri vermekle yükümlüdür. Aksi düşünülse bile; yani burada geçici ifa imkansızlığı bulunduğu kanaatine varılsa bile, temerrüt hükümleri gereği —- —— gereği davacı yine ödediği bedeli isteyebilir. Davacı taraf ödediği bedel dışında bir zarar talep etmediğinden kusurlu-kusursuz imkansızlık hallerini tartışmaya gerek görülmemiştir.
Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık —— devir bedeli olarak davacının davalıya ödediği —geri alıp alamayacağı noktasındadır. Davalı taraf — devir bedelinin —– olduğunu iddia etmekte, davacı ise bu bedelin noterden yapılan sözleşmelerde sözleşme bedeli üzerinden damga vergisi ve harç alındığından düşük gösterilmekle bu şekilde yazıldığını beyan etmektedir. Her ne kadar —- tarihli noter aracılığıyla düzenlenen sözleşmede —- karşılığında eczanenin devrinin kararlaştırıldığı görülmekte ise de; davacı taraf bu miktarın aksini yine başka bir yazılı delil olan banka dekontu ile ispatlamıştır.— açıklamasında açıkça —– ifadesine yer verilmiştir. Bu durumda davacının davalıya —- devri için ödediği açıkça belli —- tamamını geri isteyebileceği kanaatine varılmıştır. Davacının işlemiş faiz talebi ihtarname ile davalıya açıkça —– süre verildiği halde tebliğ tarihinden itibaren hesaplandığı anlaşılmakla kısmen uygun görülmemiş, mahkememizce yeniden yapılan hesaplamada işlemiş faiz talebinin—- gerektiği kanaatine varılmakla kısmen kabul edilmiş, hal böyle olunca itirazın kısmen iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiş, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
1——-sayılı icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin — asıl alacak — işlemiş faiz olmak üzere toplam —- üzerinden asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine yıllık—— oranında yasal faiz yürütülmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Kabul edilen — alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 10.264,19-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.818,33-TL harcın mahsubu ile bakiye 8.445,86-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 1.818,33-TL peşin harç, 31,40-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 1.849,73-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından harç dışında harcanan 1.540,00-TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan ———- davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından harcanan 18,00-TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%99,80 Kabul %0,20 Ret) 0,04-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 18.224,60-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 295,89-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.12/01/2021