Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/544 E. 2019/586 K. 22.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/544 Esas
KARAR NO: 2019/586
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/05/2017
KARAR TARİHİ : 22/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket (alıcı) ile davalı şirket (satıcı) arasında ——— parselde kâin ———- m2 alanlı dükkanın satışı hususunda adı yazılı prensip sözleşme imzalandığı, ilgili sözleşme çerçevesinde dükkanın satış bedelinin 2.700.000 TL olarak kararlaştırıldığını ve alıcı sıfatında bulunan davacı şirket tarafından davalı şirkete çek ve senet almak suretiyle ödeme yapıldığını, taraflar arasında imzalanan satış sözleşmesine konu taşınmazın teslim tarihi olarak 30.07 2014 tarihinin belirlendiğini ve sözleşme kapsamındaki diğer tüm yükümlülüklerin teslim tarihine göre kararlaştırıldığını, davalı şirketin sözleşme konusu dükkanı süresinde teslim etmemesi nedeniyle davacı şirketin söz konusu firma tarafından mağdur durumda bırakıldığını, davacı şirketin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği ve buna müteakip yapılan ödemelerin iadesini talep etme zarureti hasıl olduğunu, somut olayda davacı şirketin hukuki geçerliliği bulunmayan ve haklı sebeplerle feshettiği adi satış sözleşmesine binaen ödemiş olduğu 280.000 TL’nın ve verilen senetlerin denkleştirici adalet ilkesi de göz önünde bulundurularak davacı şirketin her bir çekin tahsil edildiği tarihten itibaren işlemiş ————– avans faizi ile birlikte ödenilen işbu miktarın faizi ile birlikte davalı şirket tarafından ödenmesi gerektiğini, bu nedenlerle, davalı ile davacı arasında imzalanan sözleşmeye binaen teslim edilen çek ve senetlerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davacı şirkete iadesine, davacının davalıya yazılı belge ile teslim ettiği senetler için telafisi imkansız zararların odaya çıkmaması adına öncelikle icra takibine konu edilmemesi için ödeme yasağı şeklinde ihtiyatı tedbir kararı verilmesine, senetlerin davacıya iadesine, senetlerin iptaline, senet bedellerinin yargılama sırasında ödenmek zorda kalınması halinde istirdadına, ödenen toplam 280.000 TL’nin her bir çekin ödendiği tarihten itibaren işlemiş avans faizi ile birlikte sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletılmesıne karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı ite davacı arasında, davalının müteahhit sıfatıyla———- parsel sayılı taşınmazda yapacağı binadaki brüt ———-m2 dükkanın inşaat imalatı bitekten sonra alım satımı hususunda anlaştıklarını ve bu hususta kendi aralarında yazılı bir ön protokol imzaladıklarını, davalının taşınmazı yaptığı ön protokolde konu dükkanı sözleşme şartlarına uygun halde imal ederek satışa hazır hale getirdiğini ve davacıya defalarca dükkanın devrini alması hususunda talepte bulunduğunu, ancak davacının satışı almaya yanaşmadığını, iş bu ihtarnamenin keşide edildiği tarihe kadar herhangi bir şekilde girişimde bulunmayan ve ön protokol gereği edimlerini yerine getirmeyerek davacının, işbu ihtarnameden – ay sonra keşide ettiği——– Noterliği nin ——— tarihli ve ——— tarihli ihtarnamesi ile taşınmazın süresinde teslim edilmediğinden bahisle sözleşmeyi feshettiğini davalıya bildirdiği, dava dilekçesinde zirkredilen —– Noterliği’nin ——— yevmiye nolu ve ——– tarihli ihtarnamesinin davalıya —- Noterliği’nin —— tarihli ve ——– tarihli ihtarnamesi ile birlikte tebliğ edildiğini, davalının davacıya ihtarname keşide ettiği 30.03 2015 tarihine kadar davacı tarafından davalı aleyhine keşide edilmiş herhangi bir ihtarname olmadığını, zaten taşınmazın bitirildiğini bilen davacının buna da gerek duymadığını, davalının söz konusu taşınmazı müteahhit sıfatıyla yaptığı ve ön protokolün de bu kapsamda yapıldığı ortada olmakla huzurdaki davaya Tüketici Mahkemesinde bakılabileceğini, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi talep edildiğini, davaya konu sözleşme uyarınca ödemelerin protokol tarihinde değil daha sonra yapılmış olup davalıya verilen çeklerden en son tarihli çekin 10.01.2015 tarihinde ödendiğini, huzurdaki davanın ise 12.05.2017 tarihinde açıldığını, yani davacının, en son ödeme tarihinden itibaren 2 yıl geçtikten sonra huzurdaki davayı açtığını, bu durumda 2 yıllık sürenin dolduğu ve davanın zamanaşımına uğradığını bu nedenle huzurdaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle, görevsizlik nedeniyle davanın reddine, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesi talep edilmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, davacı ve davalı şirketler arasında yapılan adi yazılı (geçersiz) taşınmaz satımına dair sözleşme nedeniyle verilen senetlerin iadesi ve tahsil edilenlerin istirdadı taleplidir.
Taraflardan ikisinin de tacir olduğu ve uyuşmazlığın iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olduğu görülerek davanın TTK.nun 4/1 maddesi uyarınca ticari dava olduğu anlaşılmakla, davalının görev itirazlarına itibar edilmeyerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı ve davalı şirket arasında bila tarihli sözleşme ile davacının alıcı olduğu, davalının satıcı olduğu, “dükkan satış sözleşmesi” başlıklı sözleşmeye göre, davacının davalıya 4’ü çek, 6’sı bono olan her biri 70.000TL bedelli toplam (700.000TL bedelli) 10 kambiyo senedi vereceği, ayrıca tapu devri sırasında 2.000.000 TL vereceği ; böylece toplamda 2.700.000 TL satış bedeli üzerinde anlaştıkları, davalının da sözleşmenin 5. maddesine göre en geç 30/07/2014 tarihinde taşınmazı teslim ederek devretmeyi taahhüt ettiği anlaşılmıştır.24/01/2014 tarihli belgeye göre de davacının davalıya sözleşmede bahsi geçen 4’ü çek, 6’sı bono olan kıymetli evrakları teslim ettiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında satım bedeli, teslim bedeli, ödeme şekli hususlarında hiç bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bankaya yazılan müzekkere cevaplarına ve tarafların incelenen defterlerine göre, 4 adet çekin tahsil edilerek bedelinin davalı tarafa ödendiği, kalan 6 adet senedin yargılama sırasında da halen davalının yedinde bulunduğu, davalının kendi kabulün de dahil olmak üzere iki tarafın kabulündedir.
Davacı, davalının, sözleşme ile kararlaştırılan teslim tarihinden 8 ay sonra 30/03/2015 tarihli noter ihtarnamesi ile tapuyu devre, taşınmazı teslime hazır olduğunu bildirdiğini ancak süresinde taşınmazın devredilmemiş olması nedeniyle kendisi için market olarak işletmeyi düşündüğü taşınmazda, çevrede açılan çok sayıda market nedeniyle sözleşmenin anlamının kalmadığı gerekçesiyle haklı olarak feshettiğini ileri sürmüştür. Davalı ise davacının 06/10/2015 tarihli fesih ihtarnamesinin, davacıyı tapuda devre çağırdıktan tam 7 ay sonra yapılmış olması nedeniyle geçersiz ve kötü niyetli olduğunu, ayrıca sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre zaman aşımının dolduğunu ileri sürmüştür.
Noter ihtarnamelerine bakıldığında, davalının 30/03/2015 tarihli ihtarname ile davacıya tapu devrini yapmaya hazır olduklarını bildirdiği; davacının 04/05/2015 tarihli ihtarname ile satın alma nedenleri ortadan kalktığından sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği (ancak bu ihtarnamenin iade edilerek davalıya tebliğ edilmemiş olduğu), davacının daha sonra 06/10/2015 tarihinde tekrar davalıya sözleşmeyi feshettiklerini, nakit olarak ödenen 280.000 TL nin iadesinin ve tüm senetlerinin iadesinin talep edildiği görülmüştür.
Tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin resmi şekilde yapılması, geçerlilik koşuludur (TMK’nun 706, TBK’nun. 237, Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60.maddeleri). Dolayısıyla, yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenledir ki, gerek mahkemece gerekse Yargıtay’ca doğrudan göz önünde tutulur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.12.2001 gün ve 2001/13-1021 E., 2001/1101 K.; 16.04.2008 gün ve 2008/8-324 E., 2008/328 K.; 27.05.2009 gün ve 2009/1-181 E., 2009/220 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/14-290 E., 2010/328 K. sayılı ilamları). Davaya konu sözleşme de adi yazılı yapılarak yasanın aradığı geçerlilik koşulunu sağlamadığından geçersizdir.
Geçersiz sözleşmelerde, kural olarak her iki taraf da sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre verdiklerini iade etmekle yükümlüdür. Ancak bunun için ille de alacağın sebepsiz zenginleşmeden doğması gerekmez.
7.6.1939 tarih, 1936/31 ve 1939/47 sayılı YİBBGK. Kararında; “taşınmazın haricen satışının ve satışının vaadine müttealik (ilişkin) muameleler kanunen muteber (geçerli) bulunmamış ise de, satıcının memuru mahsus huzurunda (bu işle görevli memur önünde) ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedelin iadesini (geri verileceğini) taahhüt etmiş ve alıcı da aralarında tekerrür eden (kararlaştırılmış bulunan) bedeli bu şartla satıcıya vereceğini taahhüt etmiş (üstlenmiş) ise, bu gibi uyuşmazlıklar BK. nun 125. maddesine(yeni TBK m. 146) göre, 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımı süresinin başlangıcı, ferağdan cayma (dönme) ve imtina tarihidir” denilmiştir.
Sözü edilen İçtihatları Birleştirme Kararı karşısında, satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı taktirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecburdur. Bu nedenle alıcı, satıcının ferağ vermesini bekler. Ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı isteme hakkı doğar. İşte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı, kural olarak; bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı tarih olarak kabul edilmektedir.”
Anılan İBK kararına göre, somut olayda da TBK.nun 146. maddesine göre 10 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanacağı anlaşılmakla, davalının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre belirlenen 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğuna dair itirazlarına itibar edilmeyerek alcının ödediği parayı geri iade isteyebileceği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar bilirkişi heyeti her bir çek yönünden faiz hesabı yapmışsa da, bu hesabın yapılması isabetli olmamıştır. Aynı şekilde davacı vekili de rapora göre ıslah dilekçesi vererek faizler yönünden talepte bulunmuşsa da, çeklerin tahsil edildikleri tarihten itibaren talep gibi avans faizi ile tahsiline dair hüküm kurulmuş, fazlaya ilişkin kısmın reddine karar vermek gerekmiştir. Tahsil edilmeyen çekler yönünden ise borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın Kısmen KABULÜNE;
1——– Şubesine ait, ——— numaralı ——— TL bedelli çekin, tahsil edildiği——— tarihinden itibaren; ——- numaralı ——— TL bedelli çekin, tahsil edildiği—— tarihinden itibaren; —— numaralı ——–TL bedelli çekin, tahsil edildiği ———- tarihinden itibaren; ——— numaralı ———- TL bedelli çekin, tahsil edildiği 07/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Davacı tarafından davalıya verilen,——- vade tarihli ———– TL;——– vade tarihli ——- TL;———5 vade tarihli ———TL; ——— vade tarihli ——— TL; ——– vade tarihli ——-TL;———-vade tarihli ———– TL senetler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığı tespit edildiğinden senetlerin davacıya iadesine;
2- Alınması gerekli 47.817,00 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 13.138,25 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 34.678,75 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 31,40 TL. başvurma harcı, 13.138,25 TL peşin harcın toplamı olan 13.169,65 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarfedilen toplam 1.340,60 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren (%90,99 kabul %9,01 ret oranında) olmak üzere 1.219,82 TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarfedilen toplam 22 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren(%90,99 kabul %9,01 ret oranında) olmak üzere 1,98 TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına
6- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
7- Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 41.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen miktar üzerinden davalı vekili için takdir olunan 7.973,84 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 22/05/2019