Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/406 E. 2019/643 K. 13.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/406 Esas
KARAR NO : 2019/643
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 14/12/2012
KARAR TARİHİ: 13/06/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin————adresinde bulunan işletmesinde kullandığı elektrik enerjisi sebebiyle 01/04/2012 tarihli taraflar arasında imzalanan elektrik satış sözleşmesi ile 2012 yılı Nisan, Mayıs ve Haziran ayları olmak üzere ———- nolu elektrik abonesi olduğunu, işbu aboneliğe istinaden davalı müvekkili şirketin kullandığı elektrik tüketim miktarına göre fatura tahakkuk ettiğini, davalı tarafından müvekkili şirkete ait faturalarda hizmet bedeli karşılığı olmayan “K/K bedeli” adı altında kayıp kaçak bedeli alındığı tespit edildiğini, davacı tarafından müvekkili şirkete ait 2012 yılı nisan ayına ait, —-numaralı faturada —– TL ——-numaralı faturada —–0 TL——— numaralı faturada 817,37 TL mayıs ayına ait ———– numaralı faturada ——— numaralı faturada 2.535,28 TL———numaralı faturada 882,81 TL ve haziran ayına ait ——– numaralı faturada 861,37 TL kayıp kaçak bedeli adı altında haksız ve hukuka aykırı tahsilat yapıldığını, davalı tarafından faturalara yansıtılan ve kanuni dayanağı bulunmayan işbu haksız ve hukuka aykırı kayıp kaçak bedellerinin müvekkili şirket tarafından davalıya ödendiğini belirterek davalı tarafından kayıp kaçak bedeli adı altında haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkili şirketten tahsil edilen 26.881,04 TL bedelin ve diğer aylara ilişkin bilirkişi tespiti ile ortaya çıkacak kayıp kaçak bedellerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra fazlaya ilişkin her türlü talep hakları saklı kalmak kaydıyla ödemelerin yapıldığı tarihlerden itibaren yasal faizleri ile birlikte hesaplanarak müvekkili şirkete iade edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kayıp kaçak kullanım bedeli kanunu ve EPDK’nın ilgili düzenlemelerine dayanan yasal olarak faturalara tahakkuk ettirilen bir meblağ olduğunu, kayıp kaçak bedelinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve kanunun temel amaçlarına uygun şekilde belirlediği bir bedel olduğunu, söz konusu bedeli belirlemek üzere alınan EPDK kararı kurumunun bir düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayıcı nitelikte olup bu bağlamda müvekkili şirketi de bağladığını, bu nedenle müvekkili şirketin ve diğer dağıtım şirketlerinin söz konusu karara aykırılık teşikl edecek bir işlemde bulunmalarının mümkün olmayacağını, kayıp kaçak kullanım bedeline ilişkin bu davalarda adli yargı mahkemelerinin görevli ve yetkili olmadığı gibi ilgili düzenlemenin muhatabının da dağıtım şirketi olmadığını Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu olduğunu, müvekkili şirketin hasım sıfatı taşımadığından davanın husumet yönünden reddini, elektrik piyasası kanunun 12. mad. idari para cezaları dahil kurul tarafından alınan bütün kararlara karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştay da görüleceğinin düzenlendiğini, elektrik satış sözleşmesinin 4. md. birim fiyata kayıp kaçak bedelinin de ekleneceğinin belirtildiğini, tarafların bu konuda mutabık kalarak karşılıklı olarak sözleşmeyi imzaladıklarını, ayrıca davacı şirket tarafından iadesi talep edilen kayıp-kaçak bedelleri ilgili devlet kurumlarına aktarıldığından müvekkili şirketin kendi hesabında bulunmayan bir meblağı iadesinin mümkün olmadığı gibi hakkaniyete de uygun olmadığını belirterek davaya bakmanın idari yargının görev alanına girdiğinden görevsizlik nedeni ile davanın usulden reddine, aksi halde hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle; kayıp kaçak bedellerinin iadesi istemli alacak davasıdır.
Kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —— Esas – ——–karar sayılı hükmü ile Anayasanın vergi ödevi başlıklı 73 maddesinde: ” Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi , resim , harç ve benzeri mali yükümlülükler Kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi , resim , harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık , istisnalar ve indirimleri ile oranlarına ilişkin hükümlerin de Kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar ile değişiklik yapma yetkisi bakanlar kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden Kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından ; bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şefaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşısında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
14/12/2012 tarihinde açılan iş bu davadan sonra 17/06/2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasanın 21. Maddesi ile 6446 sayılı Kanunun 17. Maddesinin birinci , üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının a-ç-d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen onuncu bent ile ” kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi , bu bedellerin kurumun düzenlediği işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Yasa ile eklenen geçici 19. Maddede ” bu maddeyi ihdas eden kanunla ön görülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. Maddede ise ” kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi , dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyeti ve Mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri , geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım ,sayaç okuma, perakende satış hizmeti , iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlamıştır.Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Hal böyle olunca dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ve yapılan değişikliklerin 17/06/2016 yürürlük tarihinde önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayalı olarak tahsil edilmiş ve dava konusu edilmiş olan kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedellerin ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Nitekim Mahkememizde görülmekte olan davada 15/05/2014 tarihli verilen karar neticesinde davacı vekilince verilen hüküm temyiz edilmiş ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ————K. Sayılı karar düzeltme ilamı ile de değişen kanun maddelerine değinerek Mahkememizce verilen kararın bozulmasına karar vermiştir.
Bundan başka davanın devamı sırasında dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayrımenkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun veya Anayasa mahkemesinin iptali kararı ile davanın konusuz kalması mümkün olup davanın bu şekilde konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair bir hüküm kurulmakta olup böyle bir karar aynı zamanda dava konusu hakkın artık mevcut kalmadığının da tespiti niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde dava tarihindeki haklılık önem kazanmış olup hangi taraf haklı ise o taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretinin taktiri gerekmektedir. Davacı davalı tarafından tahsil edilen bu bedellerin istirdatını talep etmekte olup, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumu değerlendirildiğinde dava açmakta haklıdır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ——– Karar sayılı ilamını : “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının , davadan sonra yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olamayacağından , davadan sonra yürürlüğe giren yasal değişiklik nedeniyle dava konusuz kalmışsa davacı lehine vekalet ücreti hükmedilmesi gerekir.” hükmünü haizdir.Öte yandan benzer bir davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ———-K. Sayılı ilamı ile davacı aleyhine gelen bilirkişi raporu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin ——– K. Sayılı ilamı ile Mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş ancak Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin ——–K. Sayılı ilamı ile “Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu noktada, mahkemece; HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir. Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Hal böyle olunca; ilk derece mahkemesince, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur. Her ne kadar verilen karara direnilmiş ise de henüz aksi yönde Hukuk Genel Kurulu Kararı çıkmadığı anlaşıldığından Mahkememizce de Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin ————- K. sayılı ilamı benimsenerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.
Hal böyle olunca belirtilen HGK kararı, Yargıtay kararı gereğince davasında haklı olan ve 6719 sayılı yasa kabul edilmese talep ettiği fazladan tahsilatı geri alabilecek konumda olan davacının ; dava tarihi itibariyle haklı olduğu; bu nedenle yargılama harç ve giderlerinin kural olarak HMK 326/1 maddesi uyarınca haksız çıkan aleyhine yükletileceği ve yine aynı şekilde HMK 330/1 maddesi gereğince vekalet ücretinin de dava anında haksız olan tarafa yükletileceğine ilişkin usul hukuku düzenlemeleri çerçevesinde ve——- Karar sayılı hükmü de nazara alınarak aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gerekli 44,40-TL harcın peşin alınan 21,15-TL harçtan mahsubu ile kalan 23,25-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan 1.322,20-TL yargılama gideri, 3,30 Vekalet Harcı, 21,15-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.346,65TL masrafın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. Maddesi uyarınca davacı lehine hükmedilen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendilerine iadesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 28/06/2019