Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/223 E. 2023/581 K. 07.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/223
KARAR NO : 2023/581

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/02/2017
KARAR TARİHİ : 07/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin “—-” adresinde bulunan restoranı— markası altında işlettiğini(sahip olduğunu); Davalı —- olan alacağının tahsili için almış olduğu ihtiyati haciz/kararını—-İcra Müdürlüğü —-Esas sayılı İcra takibi ile İcraya koymuş ve borçlu ile hiçbir ilgisi olmayan 10 küsür gerçeğe aykırı adresleri göstererek aldığı haciz talimatım —-İcra Müdürlüğü—-Talimat dosyası ile İşleme koyduğunu; Bu icra dosyası ile, 05.12.2016 tarihinde, davacı şirketin — markası ile işlettiği—-adresinde bulunan restorana, borçlu/—- Şirketi ile davacı şirket arasında organik bağ bulunduğu ve borçlu/—- muvazaalı şekilde alacaklılardan mal kaçırmak kastı ile faaliyetini davacı şirket üzerinden sürdüğü iddiasıyla, hacze gelindiğini; Talimat yazısında davalılar tarafından gösterilmiş olan adreslerin, davahlar tarafından kötü niyetli ve borçluya ait olmayan gerçeğe aykırı adresler olarak yazıldığını; nitekim davacının adresinin de bu şekilde yazıldığını ve bu suretle, davacı şirkete ait restoranda kötü niyetli olarak haksız haciz ve muhafaza işlemi yapıldığını; dolayısıyla bu haciz ve muhafaza işleminin davalılar tarafından davacı şirkete karşı işlenmiş bir haksız fiil (TBK.md.19) niteliğinde bulunduğunu; bunun sonucunda davacı şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını; Haciz işleminin ertesi günü davacı şirket tarafından, —-.İcra Müdürlüğü’nün—– Sayılı dosyasına istinaden yapılan haciz ve muhafaza işleminin haksız olduğunun ve malların iadesi gerektiğinin İcra Müdürlüğü’ne bildirildiğini ve malların iadesinin talep edildiğini; haczedilen malların davacı şirkete ait olduğunu gösteren evrakların sunulduğunu; bunun üzerine İcra Müdürlüğü tarafından, davalılara İİK.md.99 uyarınca istihkak iddialarını mahkemeye taşımaları için 7 günlük süre verildiğini, davalılar istihkak iddialarını mahkemeye taşımadıkları için 7 günlük sürenin sonunda, muhafaza altına alınmış olan malların davacı tarafından geri alındığını; Muhafaza altına alınan malların geri alınması için KDV dahil 2065 TL nakliye ücreti ödendiğini; Davacı şirketin haciz nedeniyle 5.000 TL bedelli avukatlık hizmeti aldığını; Yerinden sökülmüş olan malların tekrardan yerlerine monte edilmeleri için KDV dahil 354 TL tamir ücreti ödendiğini; Muhafaza altına alınan ! adet televizyonun kaybolduğunu; Haciz ve muhafaza işlemleri nedeniyle bir kısım müşterilerin davacıya ait restoranı terk ettiklerini, kapı önündeki polis ekibi arabaları ve restoranda yaşanan hengame (kargaşa) nedeniyle de müşterilerin restorana girmekten imtina ettiklerini; Bütün bunların yanı sıra, davacı şirketin 30.11.2016 — 06.02.2016 tarihleri arasında cirosu 104.527,04 TL iken, haciz v muhafaza işlemlerinin tatbik edilmesinden sonra, 07.12.2016 – 13.02.2016 tarihleri arasında cironun 87.306,82 TL olarak tespit edildiğini; dolayısıyla davacının ciro kaybı zararına uğradığını; Hukuka aykırı haciz ve muhafaza işlemleri nedeniyle davacının yukarıda açıklanan maddi zararlara uğradığı gibi, ayrıca prestij kaybı (ticari itibar zedelenmesi) nedeniyle manevi zarara da uğradığını; İddia etmekte ve “şimdilik 7.500 TL maddi zarar ile 30.000 TL manevi zararın davalılardan müteselsilen tahsiline” karar verilmesini talep etmektedir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı/avukatların söz konusu haciz ve muhafaza işlemlerini yasal görevleri doğrultusunda, diğer davalı şirketi vekaleten gerçekleştikleri için bu davada taraf sıfatlarının bulunmadığını; Haciz işlemi sırasında, davacının haczedilen mallara İİK.md.99 uyarınca Yediemin olmayı ısrarla kabul etmediğini; eğer haczedilen mallara Yediemin olmaya kabul etseydi, İİK.md.99 uyarınca malların Muhafaza altına alınmayacak olduğunu; fakat Yediemin olması haciz sırasında davacıya teklif edilmesine rağmen bunu kabul etmediğini; dolayısıyla da haciz işleminin uzamasına sebebiyet verdiğini; İİK.md.79 ve 85 gereğince Talimat İcra Dairesi’nin talimatı uygulamakta takdir yetkisi bulunmadığını; haciz mahallinde ileri sürülen İstihkak iddiaları hakkında karar verme yetkisinin Esas İcra Dairesine ait olduğunu; dolayısıyla haciz talimatı uyarınca haciz işlemi yapılmasında kanuna aykırılık bulunmadığını; İİK.md.85 uyarınca sadece borçlunun elindeki malların değil, borçlunun üçüncü şahıs elinde bulunan mallarının da haczedilebileceğini; haciz mahallinde ileri sürülen İstihkak iddiaları hakkında Alacaklı ve Vekilinin asla bir karar merci durumunda olmadığını; kaldı ki, haciz sırasında yapılan İstihkak iddiasının alacaklı ve vekili tarafından kabul edilmemiş olmasının alacaklı ve vekilinin kötü niyetli olduğunu göstermediğini; Alacağını tahsil etmek için icra takibi ve haciz yapmanın alacaklıya tanınmış yasal bir hak olduğunu; yasal hakkın kullanılmasının hukuka uygunluk sebebi olduğunu; Davacı ile borçlu şirket arasında, ortaklık yapıları ve faaliyet konuları yönünden organik bir bağ bulunduğunu; Bu nedenlerle, davacının davalılardan maddi ve manevi tazminat talep etme hakkının bulunmadığını iddia etmekte ve davanın reddine karar verilmesini talep etmektedir.
Davacı Vekili Cevaba Cevap Dilekçesinde Özetle; Davalıların tüm itirazların reddi ile yargılama sonunda davalıların, müvekkili —isimli restoranda 05/12/2016 tarihinde gerçekleştirilen haciz v e muhafaza işlemleri nedeniyle — icra müdürlüğünün — sayılı icra takibi dosyasına istihkak iddiasında bulunulmasına karşın davalılar tarafından İİK 99 md uyarınca tanınan 7 günlük sürede dava ikame olunmayarak müvekkili şirket ile borçlu şirket arasında organik bağ bulunduğu iddiası ile gerçekleştirilen haksız haciz ve muhafaza işlemlerinin haksız ve hukuka aykırı olduğu tespit edildiğini, 3. Kişi konumundaki müvekkili şirket mahallinde tatbik edilen haksız haciz ve muhafaza işlemleri nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı 7.500,00 TL maddi tüm zararları ile 30.000,00 TL manevi zararların davalılardan tahsilini talep ettikleri görülmüştür.
BİRLEŞEN —- ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN —- SAYILI DOSYASINDA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili —- adına tescilli “—-” markasının 1970 yılından beri kullanıldığını ve hatırı sayılır bir müşteri çevresi bulunduğunu, davalılardan —- dava dışı —aleyhine açmış olduğu ihtiyati haciz kararı ile —-.İcra Müdürlüğünün—- Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, icra dosyasından gönderilen talimat ile —.İcra Müdürlüğünün— Talimat sayılı dosyasından 05.12.2016 tarihinde müvekkillerinden —- adına tescilli — markası ile işletilen restauranta hacze gelindiğini ve haciz edilen malların kaldırılarak muhafaza altına alındığını, borçlu firma ile hiç bir ilgisi olmayan restaurantta ve müşterilerin önünde alacaklı vekilinin ısrarla gerçeğe aykırı beyanda bulunulduğunu, —- markasının marka değerinin zedelendiğini ve ticari itibarının zarara uğratıldığını, bu işlemin akabinde aynı icra talimat dosyasından bu sefer başka bir adreste bulunan —- haciz geldiğini, müvekkilinin bu olaylar nedeniyle prestij kaybı yaşadığını, davalı şirket ve vekillerinin — markası ile işletilen restaurantları kasıtlı olarak borçlu firma adresi olarak gösterdiklerini, müvekkiline ait işletmelerin dava dışı borçlu—-şirketi ile hiç bir ilgi ve alakası bulunmadığını, davalıların yapmış oldukları haksız haciz işlemleri nedeniyle müvekkillerinden —-adına tescilli “—-” markası ile işletilen iki ayrı restauranta üst üste iki gün haksız haciz işlemi ve müvekkili—- şirketinin de işlettiği restaurantta davalılar tarafından gerçekleştirilen haksız haciz işlemi dolayısıyla müvekkillerinin manevi zarara uğradığını, bu sebeplerle davacı —-için 50.000,00 TL ve davacı —- için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 70.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili davalı —- ile diğer davalılar Av. —- ve Av. —–arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğunu, davalıların bu vekalet ilişkisine dayalı olarak vekalet veren alacaklı adına —–.İcra Müdürlüğünün —- Esas sayılı icra takibini başlattıklarını, kendilerine izafe edilebilecek herhangi bir kasıt ve kusur bulunmadığını, müvekkilleri — ve —– husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca yetki ve görev itirazında bulunduklarını, dava dilekçesinde ileri sürüler hususların Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görev alanına girmediğini, davacıların talebinin İİK’nun 259.maddesinden kaynaklanan tazminat talebi olduğunu, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davalılar tarafından davacıların markasına yönelik tecavüz fiili gerçekleştirilmediğini, icra takip dosyasında sadece menkul haczi yapıldığını, davacıya ait markalar üzerinde herhangi bir haciz işlemi uygulanmadığını, alacağını tahsil etmek için icra takibi ve haciz yapmanın alacaklıya tanınmış yasal bir hak olduğunu, İİK’nun 85.maddesi uyarınca sadece borçlu nezdindeki malların değil, borçlunun üçüncü şahıs nezdindeki mallarının da haczedilebileceğini, davacılar ile borçlu şirket arasında organik bağ bulunduğunu, davacıların manevi tazminat taleplerinin sebepsiz zenginleşme amacı taşıdığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava Hukuki niteliği itibariyle; haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasıdır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise; —- İcra Müdürlüğü’nün —-sayılı dosyasından gönderilen haciz talimatının—-. İcra Müdürlüğü’nün —. Sayılı dosyasından davacıya ait iş yerinde uygulanması nedeni ile davacının davalılardan maddi ve manevi tazminat talep etme şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda olduğu tespit edilmiştir.Taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış,—- İcra müdürlüğü — esas sayılı icra dosyası—– icra müdürlüğü —- talimat sayılı dosyası, — Ağır Ceza Mahkemesi— Esas sayılı dosyası,—Ağır Ceza Mahkemesi — Esas sayılı dosyaları celp edilerek mahkememiz dosyasına alınmış, mahkememiz 26/04/2018 tarihli— nolu ara kararı gereği tanıklarının dinlenmesine karar verilerek , mahkememiz 18/09/2018 tarihli duruşmada huzurda hazır bulunmuşlardır.
Tanık — beyanında; “Ben davacı şirkette 2002 yılından beri çalışıyorum. Ara sıra işe giriş çıkışlarım oldu. Kasiyer olarak çalışıyorum halende çalışmaya devam ediyorum. Dava konusu olayın meydana geldiği tarihte ben iş yerindeydim. Daha önce benim çalıştığım süreç içerisinde hiç haciz yada icra işlemi olmamıştı. Olay günü saat 15:30-16:00 gibi icra geldiğini söylediler ve benden şirketin kaşesi ve diğer evrakları hazır etmemi, ihtiyaç olabileceğini söylediler. Saat 18:30’a kadar ne konuşuldu ne oldu bilmiyorum, akşam servis saatinde tahmini 19:00 gibi iş yerinin önünde tam müşterilerin gireceği kapının önünde polisler ve kasalı kamyonet gördüm. Daha sonra sorumlu müdür olan—beyle uzun boylu esmer bir avukatın ve icra memurunun konuştuğunu gördüm. Şahısları ismen bilmiyorum kimin avukat kimin icra memuru olduğunu bilmiyorum. — bey mutfakta değer olarak yüksek değerde olan eşyalar olduğunu oradan istediklerini yazabileceklerini, salonda müşteriler olduğunu salonda müşterileri rahatsız etmemelerini rica etti. —beyi iterek salona geçtiler.Ancak gelenler salonda haciz yapacaklarını söylediler. Hatta içerde müşteriler varken merdiven getirip bizim maç yayını için kullandığımız televizyonu söktüler. Bu sırada müşteriler rahatsız oldu ve hesaplarını ödeyerek gitmeye başladılar. Üst katta ve mutfakra daha değerli şeyler olmasına rağmen özellikle müşterilein olduğu alanda haciz yaptılar değer olarak değerli olmayan ancak restoranın işine yarayan araç ve malzemeleri haczettiler. Çorba ısıttığımız ocak ile hesapları aldığımız bilgisayarı haczettiler.Bu olay çabuk bir şekilde duyuldu çünkü bir restoranda çalıan bir süre sonra başka bir yerde çalışır. Bana —batıp batmadığını sordular. Çalışanlar tedirgin oldu. Yeni iş bakan oldu. İşlerini kaybetme durumunda olduklarını düşündüler. İş bulup çıkanlar oldu ancak bu nedenlemi bilmiyorum etkisi olduğunu düşünüyorum. Saat 23:30’a kadar işlemler sürdü. Alınan araç ve malzemeler 1 hafta 10 gün sonra geri geldi.Sonradan öğrendiğime göre bize ait olmayan bir borcu psikolojik baskı yaparak imza atıp üstlendirmek için bu işlemlerin yapıldığını öğrendim benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık— beyanında; “Ben 1999 yılından 2018 Ocak sonuna kadar davacı şirkette çalıştım. Olay meydana geldiği tarihte restorant sorumlusu olarak çalışıyordum. Restoran dışındaydım haber verdiler restorana geldim. Saat 15:00 gibi iş yerine gelmişler. Bildiğim kadarıyla davalı — borcu nedeniyle bizim şirketin ortaklarından birinin — ortak olduğu iddiasıyla iş yerine gelmişler. Ben borçla alakamız olmadığını söyledim evrakları araştırmalarını söyledim. Ancak talimat dosyası olması nedeni ile böyle bir zorunluluklarının olmadığını beyan ettiler. Yediemin olarak malları teslim edebileceklerini söylediler ben avukatımızla konuştum. Bizim borcumuz olmaması nedeniyle malların haczedilmesini ve yedieminliği kabul etmediğimizi söyledim. İcra memuru ve adını bilmediğim uzun boylu, esmer, bıyıklı avukat müşterilerin olduğu salonda haciz yapmak istediler ben müşterileri rahatsız etmeden mutfakta daha değerli malzemeleri haczedebileceklerini söyledim. Salona girmemelerini rica ettim. Memur hanım kendilerini engelleyemeyeceğimi söyleyerek salonda bulunan televizyonu merdiven kurarak nakliye için gelen çalışanlar sökmeye başladılar. Saat 15:00’de gelmelerine rağmen tam servisin yoğun olduğu saat olan saat 20:00’de haciz işlemleri yapmaya başladılar. Değersiz olmasına rağmen bizim en çok kullandığımız çorba ısıtma ocağını haczettiler. Müşteri otomasyon sistemini de aldılar. Malzemeleri yükleyip gittiler. Biz daha sonra gerekli evrakları toplayıp avukatımız aracılığıyla malzemeleri geri aldık. En çok marka değerimiz zarar gördü müşterilerimizin yanında haciz işleminin yapılmış olması nedeni ile müşteriler kalkıp gittiler. Daha sonra haczedilen malzemeleri alırken yediemin ücreti ve nakliye ücreti ödedik. Bazı malzemeler örneğin televizyon servise gitti bu nedenle de masrafımız oldu. Haciz sırasında Avukat bey icra memuruna baskı yapıyordu. Bu şekilde haciz işlemleri yapıldı.Avukatın bana karşı haksız bir işlem varsa dava açarsınız müvekkilim firma zengindir. Zararınızı karşılar şeklinde bir beyanı oldu . Ben —bu süreçte tanıdım ayrıca —diye birini de şantiyede birisi var diyorlardı ama soy adını bilmiyorum.Davacı vekilinin talebi üzerine tanıktan kimliği ve yemini tahtında soruldu: Polis arabaları ve nakliye arabası önce iş yerinin önüne geldi. Daha sonra rica ettik otoparka çekildi. — müşterilerimiz bu konuda hassas olduğu için polis araçlarının iş yerinin önünde durması hoş olmaz diye düşündük. Ayrıca içeri girerken itiş kalkış oldu. Avukat çok agresifti biz girmeyin dedik. Ama gireceklerini söylediler, benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık —- beyannıda; “ben davacı şirketin —-şubesinde genel müdür olarak çalışıyorum, —- şubede haciz işlemi olduğu konusunda beni aradılar, ben ilgili yere gittim, gittiğimde bir avukat vardı, kamyonet vardı, polis vardı, bir de bayan haciz memuru vardı, bize ait olmayan bir borç yüzünden haciz işlemi yapmak istediklerini söylediler, saat 15:30-16:00 civarında haciz işlemi başladı, saat 20:00’ye kadar iş yerindeydiler, haciz konusu borç şirket ortaklarından birinin eski şirketine aitmiş diye hatırlıyorum, ancak şirketin adını hatırlamıyorum, Restaurant’da maç izlenmesi kurulduğundan televizyonu merdivenle sökmeye çalıştılar, biz başka televizyonların da olduğunu müşterilerin yanındaki televizyonun yerine diğerlerini alabileceklerini söylememize rağmen müşterilerin bulunduğu yerde haciz yapmak istediler, müşterilerin yoğun bulunduğu saatte mutfaktaki ocağı sökmek istediler, siparişlerin girildiği bilgisayarı sökmek istediler, bir kısım malı alarak götürdüler, yedi emin deposuna bırakmışlar, sonra mallar geri alındı ancak sonraki süreci ben bilmiyorum avukatlarımız ilgilendi, olaydan sonra çevredeki iş yerlerinden bize ”borcunuzu ödeyemediniz haciz mi geldi?” diye sorular sordular, itibarımız zedelendi. Benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık —- beyanında; “ben davalı —-bürosunda takip memuru olarak 2016 yılından beri çalışıyorum,—-yardımcı olmak için olay tarihinde ben de haciz mahalinde bulundum, dosya borçlusu — Mühendislikti, bu şirketin ortağı davacı şirketin de ortağı olması nedeniyle davacı şirkete hacze gidildi, davacı taraf haczedilen malları yedi emin olarak almak istemedi, bu nedenle muhafaza işlemi uygulandı, haciz sırasında satışı kolay olan mallar tercih edildi, Davacı vekilinin talebi üzerine —-ortağının — ortaklığının bulunmamasına rağmen ertesi gün neden — hacze gidildiği soruldu: Benim bir bilgim yoktur.. Bilgim ve görgüm bundan ibarettir dedi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememiz 29/09/2020 nolu celse —nolu ara kararı gereği, dosyanın bir mali müşavir, bir nitelikli hesaplama uzmanından oluşan bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiş, bilirkişi heyeti 08/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “..eğer davalılar tarafından davacı şirkete ait restoranda, hukuka aykırı olarak Haciz ve Muhafaza işlemi yapılmış ise, davalılar bu işlemleri ile, restoranın sahibi durumundaki davacı/— karşı, TBK.md.49 anlamında “Haksız Fiil’de bulunmuş olacaklarını,eğer davalıların bu haksız fiil neticesinde davacı şirketin ticari itibarı zedelenmiş ise davacı şirketin kişilik hakkının ihlal edilmiş olacağı, bu durumda da davacı şirket davalılardan manevi tazminat alacağına hak kazanacağını, davacı şirketin manevi tazminata alacağına hak kazanabilmesi için, ticari itibarının zedelenmiş olduğunu ispat etmesi gerektiğini, fakat davacı şirket bu hususu ispat edemese bile, eğer somut olayın hal ve şartları gereği böyle bir zarara uğramış olduğu kabul edilebiliyor ise, manevi zarara uğradığı hususu “fiili karine” olarak kabul edilmesi gerektiğini, Peki manevi zararın tutarı nasıl hesaplanacaktır: Davacı şirketin uğramış olduğu manevi zararın tutarın hesaplanmasında, özellikle; davalıların haksız haciz ve muhafaza işlemini gerçekleştirmede kusurlarının derecesi (ağır kusurlu olarak mı, hafif kusurlu olarak gerçekleştirdikleri); söz konusu haksız fiilin hayatın olağan akışında davacı şirketin ticari itibarını ne derecede zedelemiş olduğu ve davacı şirket artaklarının bundan dolayı duymuş oldukları üzüntünün derecesi dikkate alınmalıdır. eğer davalılar, somut olaydaki Haciz ve Muhafaza işlemini hukuka aykırı olarak gerçekleştirmiş iseler, kanaatimizce davacının somut olayda talep ettiği 20.000 TL’lik manevi tazminat tutarının uygun olduğu kabul edilmesi gerektiğini, —-markasının sahibi durumunda olan Davacı—- davalılardan manevi tazminat alacağına hak kazanıp kazanamayacağına gelince: eğer somut olayda davalılar hukuka aykırı olarak haciz ve Muhafaza işlemi gerçekleştirmiş iseler, bu işlemleri ile, davacı/—– karşı haksız fiil işlemiş olacaklardır. Dolayısıyla da bu işlemler neticesinde davacı— Şirketi’nin ticari itibarın zedelenmiş ise, davacı—– Şirketi davalılardan manevi tazminat talep etmeye hak kazanacaktır (TBK.md.58). Eğer davacı/— Şirketi’ne ait olan restoranda gerçekleştirilen haciz ve muhafaza işlemleri neticesinde, davacı/—-adına tescilli olan—– markasının da ticari itibarı zedelenmiş ise, kanaatimizce davacı/—– davalılardan manevi tazminat talep etmeye hak kazanır. Zira müşteriler sözkonusu restorana çoğunlukla —-markası için giderler ve “—- gittiklerinden” söz ederler. —markası, —-bilinen ve itibar gören bir markadır. Kanaatimizce, eğer davalılar söz konusu restoranda hukuka aykırı haciz ve muhafaza işlemi gerçekleştirmişler ise, hayatın olağan akışında bu işlemlerden dolayı—- markasının da ticari itibarı zedelenir ve bu markanın sahibi durumunda olan davacı/—– bundan dolayı Üüzüntü duyar. Bu nedenle da bu marka nın sahibi durumunda olan davacı/—– davalılardan manevi tazminat talep etmeye hak kazanacağını,Davacı—- uğramış olduğu manevi zararın tutarın hesaplanmasında, özellikle; davalıların haksız haciz ve muhafaza işlemini gerçekleştirmedeki kusurlarının derecesi (ağır kusurlu olarak mı, hafif kusurlu olarak mıi gerçekleştirdikleri); söz konusu haksız fiilin hayatın olağan akışında davacı şirketin ticari İtibarını ne derecede zedelemiş olduğu ve davacı şirket ortaklarının bundan dolayı duymuş oldukları üzüntünün derecesi dikkate alınmalıdır. Eğer davalılar, samut olaydaki Haciz ve Muhafaza işlemini hukuka aykırı olarak gerçekleştirmiş iseler, kanaatimizce davacının 40.000 TL manevi tazminat tutarına hak kazanması uygun olacağını, davacının hangi durumda, davalı/Avukatlardan maddi ve manevi tazminat talep etmeye hak kazanacağı hususuna gelince: eğer davalı avukatlar, kanun (İİK.) hükümlerine aykırı şekilde haciz ve muhafaza işlemi uygulamış iseler, mesleki kurallara da aykırı olarak haciz ve muhafaza işlemi uygulamış olacaklardır. Dolayısıyla da davacılara karşı “haksız fiilde” bulunmuş olacağı, bu durumda kanaatimizce davacı, davalı/avukatlardan da maddi ve manevi tazminat talep etmeye hak kazanacağı, ancak şu hususu belirtelim ki, davalıların somut olayda Hukuka Aykırı olarak Haciz ve Muhafaza işlemi gerçekleştirmiş olup olmadıklarının değerlendirilmesi kurulumuzun uzmanlığını girmediği, bu hususun değerlendirilmesi, “İcra Hukukunda uzman avukat veya öğretim üyesi” bilirkişilerin uzmanlığına girdiğ, . Bu nedenle somut olayda davalıların Hukuka Aykırı olarak Haciz ve Muhafaza işlemi gerçekleştirmiş olup olmadıkları hususunda kurulumuzca bir değerlendirme yapılması mümkün olamadığı..” şeklinde rapor sunulmuştur.
Taraflarca bilirkişi raporuna itirazda bulunulmuş, mahkememiz 21/09/2021 tarihli — nolu ara kararı gereği, dosyanın bir icra hukukunda uzman ve bir nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişisinden oluşacak heyete tevdine karar verilmiş, 24/12/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; ” —- Dava dışı asıl borçlu —-şirketinin de ortağı olması sebebiyle Davacı ve Dava dışı şirketler arasında ortaklık yapısında ancak benzerlik olduğu anlaşılmıştır … dosyada öncelikle asıl borçluya başvurulduğuna dair dosyada bulunan ve okunabilir belgeler arasında bir belgenin olmaması sebebiyle uygun sıralama ile yapılan bir haciz olmaması nedeniyle bir hatanın olduğu ve hatta alacaklının m. 99 İİK kapsamında istihkak davasını açmayarak, üçüncü kişinin istihkak iddialarını kabul ederek, yapılan haciz işlemin bu yönü ile de doğru olmadığını gösterdiği..” şeklinde rapor sunulmuştur.
Mahkememiz 14/02/2022 tarihli — nolu ara kararı gereği, dosyanın rapor sunan bilirkişi heyetine bir makine mühendisi eklenerek heyete tevdine karar verilmiş, 31/10/2022 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; “..teknik yönden; —-İcra Müdürlüğünün —-Talimat sayılı ve 05.12.2016 tarihli ve saat 18:55 de yazılan haciz tutanağında bahsi geçen 19 adet malın fiili haciz işlemine tabi tutularak, Davacı firmanın işletmesinden teslim alınarak yediemine nakledildiği yazdığı fili Haciz edilen mallar arasında, mutfak ocaklarının, televizyonların ve diğer malların olduğu fiili haciz edilen malların, Haciz Tutanağında bahsi geçmeyen ve adresi belirtilmemiş yediemin deposuna nakliye kamyonu ile nakledildiği yazdığı görüldüğü, dosyaya sunulan evraklar arasında, bahsi geçen mallara ait faturaların da bulunduğu görüldüğü, malların cinsi, nitelikleri ve özelliklerinin tespiti için yine dosya muhteviyatında teslim edilen ve kamera kayıtları olduğu belirtilen 3 adet CD incelenmek istenmiş, ancak, CD ler içerisinde olduğu iddia edilen kayıtlar bulunamadığı, dosya muhteviyatında bulunan belgelere göre, ftili haciz edilen malların tekrar montajı, nakliyesi ve Yediemin deposunda kaybolduğu iddia edilen televizyon ile oluşan zararların değerlendirilmesi, toplam 9.499,00 TL zararın olduğunu, Mali yönden; davacı şirkete ait aralık 2016 dönemi toplam hasılatının 386.518,67 TL olduğunun hesaplandığı, davaya konu haciz işleminin 05.12.2016 Pazartesi günü gerçekleştiği, Davacı şirketin Aralık ayı boyunca ortalama cirosunun 6.385,60 TL olduğu, 05.12.2016 tarihinde ise gerçekleşen cironun 4.290,09 TL olduğu Diğer bir ifade ile ortalama cironun 2.094,61 TL altında kaldığı, saat açısında — raporlarında 16:30-22:00 aralığı kazanç kaybının tespitinin mümkün olmadığı, 07.12.2016-13.12.2016 tarihleri arasında Davacı şirketin ortalama olarak günlük 11.582,02 TL kazanç elde ettiği, bu tarihler dışında şirketin Aralık 2016 döneminde ortalama olarak günlük 12.726,85 TL kazanç sağladığı, bu durumda şirketin 1.144,83 TL kazanç kaybı olduğu, davacı şirketin 2016 yılı gelir tablosu incelemesinde şirketin ana faaliyet konusunda Faaliyet karı elde etmediği ve buna bağlı olarak 2016 yılını 986.378,82 TL Dönem Net Zararı ile kapattığı görülmüştür. Diğer bir ifade ile şirketin 2016 yılında yapmış olduğu satışlardan satışların maliyeti ve faaliyet giderlerinin ümü sonucunda kar elde etmediği, şirketin Faaliyet Karının bulunmadığı, bu nedenle 05.12.2016 haciz tarihinde 2.094,61 TL kazanç kaybı ve 07.12.2016-13.12.2016 tarihleri arasında 1.144,83 TL kazanç kaybına yönelik şirketin elde ettiği bir karlılığın bulunmadığı görüldüğü … haciz işlemleri ve kazanç kaybı arasında illiyet bağının kurulabileceğine, kabul edilmesi mümkün gözüktüğü..” şeklinde rapor sunulmuştur.
Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; ihtiyati haciz, İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş para borcu alacakları ile muayyen yerleşim yeri bulunmayan, mal kaçıran ya da kaçan, hileye başvuran borçluların vadesi gelmemiş para borcundan doğan alacakları temin bakımından alacaklıya talep hakkı tanıyan ve şartların varlığı hâlinde borçlunun yedinde ya da üçüncü kişide bulunan taşınır ve taşınmaz malları ile alacakları üzerine konulan bir nevi güçlendirilmiş tedbirdir. Anılan Kanun’un 258. maddesinde ise, alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecbur olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat yeterli olup, kesin bir ispat aranmamaktadır. İcra ve İflas Kanunu’nun 259. maddesinin 1. fıkrasında ihtiyati haciz isteyen alacaklının haksız çıkması hâlinde karşı tarafın zararından sorumlu olması öngörülmüştür. Bu hüküm gereğince tazminata hükmedilebilmesi için kusurun gerekli olmadığı kabul edilmektedir. Yani buradaki sorumluluk, kusursuz sorumluluktur (—–). Ancak bu düzenlemede belirtilen tazminat, maddi tazminat olmakla manevi tazminata hükmedilmesi için İcra ve İflas Kanunu hükümlerinde yer alan şartlar değil 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde yer alan “Kişilik haklarının zedelenmesi” hükmünde öngörülen şartlar aranmaktadır. Bu yönüyle görülmekte olan davada manevi tazminat talebinin hukuksal dayanağı haksız fiildir. Haksız fiilden doğan borçlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49–76. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun “Sorumluluk” başlıklı 49. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” hükmü yer almaktadır. Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde;“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Görüldüğü üzere, 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Burada da kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu aranmaktadır. Ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir. 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesinin uygulanabilmesi için ilk olarak saldırının hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka uygun bir eylem, bu maddenin uygulanmasına imkân vermez. İkinci koşul ise kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusursuz sorumluluk hâlleri hariç kusurunun bulunması gerekir. Kişilik hakkı zedelenenin ayrıca manevi zarara uğramış olması gerekirken hukuka aykırı saldırı ile manevi zarar arasında uygun illiyet bağı da bulunmalıdır (—- Bu açıklamalar ışığında kural olarak haksız haciz uygulanması nedeniyle aleyhine haciz uygulanan kişi manevi tazminat isteminde bulunabilir. Ancak, haciz bilerek veya ağır kusurlu olarak dayanağı olan olay yanlış biçimde gösterilerek hak kötüye kullanılmış olursa eylem hukuka aykırı olur ve bu kapsamda manevi tazminata hükmedilebilir —: Haksız Haciz Sebebiyle Kişilik Hakkı İhlalinin Hukuksal Sonucu Olarak Mânevi Tazminata Hükmedilmesinin Şartları ve Konuya İlişkin Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, — Hukuk Fakültesi Dergisi, —-
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı —– dava dışı —– olan alacağının tahsili için ihtiyati haciz kararı aldığı, ihtiyati haciz kararının —-. İcra Müdürlüğü — Esas sayılı dosyasında işleme konduğu, borçlu/—–Şirketi ile davacı şirket arasında organik bağ bulunduğu ve borçlu—- muvazaalı şekilde alacaklılardan mal kaçırmak kastı ile faaliyetini davacı şirket üzerinden sürdüğü iddiasıyla bu dosyadan aldığı haciz talimatı ile —-. İcra Müdürlüğü —– Talimat dosyası ile, asıl dosyada, davacıya ait—-adresinde bulunan ile birleşen dosyada davacıya ait —–adresinde bulunan —– markası ile işletilen restoranlarda haciz işlemi yapıldığı, haciz işleminden dolayı zarara uğrağını iddia eden işletme sahibi ve marka işletme marka sahibinin eldeki maddi ve manevi tazminat davasını açtığı anlaşılmıştır. davacı şirketler ile asıl borçlu —– arasında organik bağın ve asıl borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı işlemler yapıldığının davalı tarafından ispat edilemediği, dosyada alacaklı tarafından öncelikle asıl borçluya başvurulduğuna dair bir belgenin olmaması sebebiyle uygun sıralama ile yapılan bir haciz olmaması nedeniyle bir hatanın olduğu ve hatta alacaklının m. 99 İİK kapsamında istihkak davasını açmayarak, üçüncü kişinin istihkak iddialarını kabul ederek, yapılan haciz işlemin bu yönü ile de doğru olmadığını gösterdiği, davalı —– ilk önce asıl borçluya başvurmaması, davacıların istihkaka iddialarını kabul ederek dava açmaması, davacılar ile asıl borçlu arasındaki organik bağı ispat edememesinden dolayı ihtiyati haciz uygulamasında ağır kusurlu hareket ettiği kanaatine varılmış, davacıların maddi zararlarının kusursuz sorumluluk kapsamında karşılanması, yine davacıların manevi zararlarının ise kusur sorumluluğu kapsamında karşılanması gerektiği kanaatine varılmıştır. Haciz işlemlerinin müşterilerin gözü önünde gerçekleşmiş olması, haciz esnasında yaşan gergin ortamdan dolayı müşterilerin rahatsız olacağı, “—” markasının tanınırlığı da dikkate alındığından yapılan haksız haczin asıl dosyada davacı —adresinde bulunan —- isimli işletmenin sahibi olan tüzel kişi olması, birleşen davada davacı—– adresinde bulunan —-isimli işletmenin sahibi —- tüzel kişi olması, —- markasının birleşen davada davacı —- adına tescilli olması nedeniyle bu kişilerin manevi olarak zarara uğradıkları kanaatine varılmış, olayın oluş şekli tarafların kusur durumu dikkate alınarak manevi tazminata hükmedilmiştir. Maddi tazminat yönünden ise, 05.12.2016 haciz tarihinde 2.094,61 TL kazanç kaybı ve 07.12.2016-13.12.2016 tarihleri arasında 1.144,83 TL kazanç kaybı oluştuğu, kazanç kaybı ile haksız haciz arasında illiyet bağının bulunduğu, nakliye bedeli, ocak tamir bedeli ve haciz esnasında kaybolan TV bedeli olmak üzere 9.499,00 TL zararın oluştuğu, davacının haciz nedeniyle 5.000,00 TL avukatlık ücreti ödemiş olduğu toplam maddi zararın 17.738,44 TL olduğu anlaşıldığından bu miktar üzerinden maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Diğer davalılar —- ve — yönünden yapılan değerlendirmede ise; bu kişilerin avukat oldukları, diğer davalı —– vekillik görevini yerine getirdikleri, vekil adına yapılan işlemlerden şahsi olarak sorumlu olmadıkları, davacı aleyhine kasıtlı fiillerinin olmadığı, bu davalıların davada pasif husumetlerinin bulunmadığı anlaşıldığından bu davalılar yönünden usulden ret kararı verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Devam eden duruşmaların olması ve iş yoğunluğu nedeniyle ayrıntısı bir aylık süre içerisinde yazılacak gerekçeli kararda gösterileceği üzere ;
Asıl dava yönünden;
2-Davanın davalılar- —yönünden pasif husumet yokluğundan USULDEN REDDİNE,
3-Davacının maddi tazminat talebinin davalı ——. yönünden KABULÜ ile, (7.500,00 TL’sine dava tarihi olan 23.02.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 10.238,44 TL’sine ıslah tarihi olan 27.01.2023 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte) 17.738,44 TL’nin bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacının manevi tazminat talebinin davalı —- yönünden KISMEN KABULÜ ile, 20.000,00 TL’nin davalı —-alınarak davacıya verilmesine,
Maddi Tazminat Yönünden;
5- Alınması gerekli 1.211,71 TL harcın davacı tarafından yatırılan 640,41 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 571,30 TL harcın davalı—– tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 640,41 TL peşin harç ve 31,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 671,81 TL harcın davalı—–alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından harç dışında harcanan 6.016,60 TL yargılama giderinin davalı —–alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı —- tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı —– verilmesine,
9-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı —- alınarak davacıya verilmesine,
10-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Manevi Tazminat yönünden;
11- Alınması gerekli 1.366,20 TL harcın davalı —– tahsili ile hazineye irad kaydına,
12-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı —– alınarak davacıya verilmesine,
13-Davalı —– kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı —- davacıya verilmesine,
14-Davalılar —- ile —– kendini vekille temsil ettirdiğinden (tüm talepler yönünden) A.AÜ.T göre davalılar —— vekili için takdir olunan 9.200,00 TL nin davacıdan alınarak davalılar —–verilmesine,
Birleşen—–Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——. sayılı dosyası yönünden;
16-Davanın davalılar —- ve —–yönünden pasif husumet yokluğundan USULDEN REDDİNE,
17- Davacı —- manevi tazminat talebinin davalı ——. yönünden KABULÜ ile, 20.000,00 TL’nin bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
18- Davacı —- manevi tazminat talebinin davalı —– yönünden KISMEN KABULÜ ile, 40.000,00 TL’nin bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davacı —– yönünden;
19- Alınması gerekli 1.366,20 TL harcın davacı tarafından yatırılan 1.195,43 TL harçtan mahsubu ile bakiye 170,77 TL ‘nin davalı —— tahsili ile hazineye irad kaydına,
20-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 1.195,43 TL peşin harç ve 31,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 1.226,83 TL ‘nin davalı—–alınarak davacıya verilmesine,
21-Davacı tarafından harç dışında harcanan 605,00 TL yargılama giderinin davalı —– alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
22-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı —– alınarak davacıya verilmesine,Davacı—– yönünden;
23-Alınması gerekli 2.732,40 TL harcın davalı —- tahsili ile hazineye irad kaydına,
24-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı —– alınarak davacıya verilmesine,
25-Davalı —- kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak —– verilmesine,
26-Davalılar —–ile—- kendini vekille temsil ettirdiğinden (tüm talepler yönünden) A.AÜ.T göre davalılar —- ile —–vekili için takdir olunan 9.200,00 TL nin davacıdan alınarak davalılar —- verilmesine,
27-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair, tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.