Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/172 E. 2021/28 K. 12.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/172 Esas
KARAR NO : 2021/28
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/02/2017
KARAR TARİHİ: 12/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından——– dosyasından müvekkili ile ——- istinaden, ilamsız takip başlatıldığını, davalı şirket tarafından dayanak olarak gösterilen sözleşme kapsamında müvekkilinin davalıya ödemekle yükümlü olduğu herhangi bir bedel bulunmadığından, müvekkili hakkında haksız olarak başlatılmış icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini, icra takibine konu—— ——ilgili olarak, müşteri —-davalı şirket arasında ——- tarihli bir —- sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin ise anılan sözleşmeyi taraflar ile aralarında prensip olarak anlaştıkları için şahsen imzaladığını, anılan sözleşmede satışı kararlaştırılan taşınmazın, ——-kayıtlı olduğunu, davalı tarafından müvekkili aleyhinde başlatılan icra takibine dayanak sözleşmede ise sadece müvekkili —- imzası bulunmadığının açık olduğunu, anılan sözleşmenin ———— Kişilere pazarlaması, satması, kiralaması ya da satış akdini gerçekleştirmemesi halinde müşteri —- cayma bedeli ile davalı şirkete —– tutarında ödeme yapacağı hüküm altına alındığını, ancak söz konusu taşınmazın, sözleşme kapsamındaki şartlara uygun şekilde ——-Tarafından müşteriye satıldığını, anılan sözleşme kapsamında, —– düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı şirketin ne müvekkili ——-herhangi bir alacağının bulunmadığını, zira taşınmazın satışı gerçekleştirilmiş ve satıştan cayılmadığını, davalı şirket tarafından sözleşmenin tarafı olmamasına rağmen, müvekkili —– ödeme emri gönderildiğini ve müvekkilinin banka hesapları ile adına kayıtlı taşınmazına haksız yere haciz konulduğunu, davalı tarafından müvekkili adına kayıtlı gayrimenkulün satışı işlemlerine devam edildiğini, bu nedenlerle ————- sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin dava sonuna kadar durdurulmasını, davalı şirket tarafından %20 kötüniyet tazminatı ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafa karşı yapılan icra takibinin usulüne uygun alarak davacıya tebliğ edildiğini, davacı tarafça icra takibine yasal süresi içerisinde itiraz edilmediğini ve borcun kabul edildiğini, eğer davacı tarafın icra takibini kabul etmiyor ise icra takibine yasal süresi içerisinde itiraz edebilecek olduğunu, itiraz süreleri geçtikten sonra icra dosyasına aslında taraf olmadığını iddia etmesinin de hukuk mantık ve vicdanına aykırı olduğunu, sözleşme gereğince gayrimenkul satışı yapıldığında müvekkiline de —— ödeme yapılacağının karar altına alındığını, ancak gayrimenkul satıldığı halde müvekkilinin ücretinin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davacıya ve ——– icra takibi başlatıldığını ve tarafların da bu icra takibine itiraz etmediğini, sözleşmede müvekkilinin ücretinin nakden ve defaten ödenmesi gerektiğinin açık olduğunu, bu suretle de, davacı tarafın dava dilekçesini kabul etmediklerini, her türlü karşı dava ve talep haklarının saklı kalması kaydıyla davanın esastan reddedilmesini, haksız açılan dava sebebiyle davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle dava dışı ———– satışına ilişkin aracılık eden davalının simsarlık sözleşmesi kapsamında alacağına yönelik başlatığı icra takibine, davacının sözleşmedeki imzayı kendi adına değil şirket adına attığı bu kapsamda sözleşmede taraf sıfatının olmadığından bahisle açılan menfi tespit davasıdır.
Bilindiği gibi, bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca TTK’nda düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. Öte yandan 6335 sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK.’nın 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür ve görev hususu HMK’nun 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Eldeki dava simsarlık sözleşmesine ilişkin olup mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenle nispi ticari dava şartlarının oluşup oluşmadığını tartışmak gerekmektedir. Mahkememizce vergi dairesine müzekkere yazılmış, gelen yazı cevabından davacının mükellefiyet kaydının bulunmadığı, şirket ortağı olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir. Mahkememizce —— kayıtları incelenmiş davacının tacir kaydının olmadığı anlaşılmıştır. Davacının şirket yetkilisi olması tacir olduğu anlamına gelmemektedir. Bu nedenle davacının tacir olmadığı, nispi ticari dava şartlarının da oluşmadığı anlaşılmıştır.———-Dosya kapsamına göre; Davalı gerçek kişinin —— kaydı dosyada mevcut olup, davanın her iki tarafı da tacir sıfatını haizdir.———– düzenlendiğinden; kanunda yazılı mutlak ticari davalardan olmadığından mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Ancak her iki tarafın tacir bulunması halinde dava nispi ticari dava olarak kabul edileceğinden somut olayda Asliye Ticaret Mahkemeleri davaya bakmakla görevlidir. ” gerekçesini haizdir. Her ne kadar sözleşme davacının yetkilisi olduğu şirkete ait taşınmazın satışı için yapılmış ise de; bu husus davayı; davacı açısından nispi ticari dava haline getirmemektedir. Zira nispi ticari davalar her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan olup, davacının kendi adına bir ticari işletmesi bulunmamaktadır. Hal böyle olunca mahkememizin görevsizliğine, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.’nın 114(1)/c maddesinin yollamasıyla HMK.’nın 115(2). Maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli——- Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 12/01/2021