Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1284 E. 2021/306 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1284 Esas
KARAR NO : 2021/306
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/03/2015
KARAR TARİHİ : 23/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili —- hitaben sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; —– yazı ile müvekkillerinin kişilik haklarına açıkça saldırıda bulunulduğunu, köşe yazısında——- olduğunu ve bu projenin hayata geçmesi için dışarıdan ve içeriden——- olarak—– kurumların gösterildiğini, içeride işbirlikçi olarak ise—– kurum ve kuruluşların gösterildiğini, anılan yazıda müvekkillerinin —– içinde olduğunu ifade edilerek toplum nezdinde kötü gösterildiğini, haberin içinde ———- anlatımıyla müvekkillerinden —- zikredildiğini, müvekkillerinin hiçbir zaman darbeci olmadığını, böyle hukuk dışı oluşumların içinde bulunmadığını, darbeci olarak yorumlanıp, topluma kötü gösterilmesinin kişilik haklarının ihlali sayıldığını, ayrıca—— çöktürmek gibi bir oluşumun içinde olmadıkları gibi böyle bir düşüncelerinin de hiçbir zaman olmadığını, müvekkillerinden —–gösterildiğini,—— girişiminin —- olarak gösterilmesininhükümete — —– gösterilmesinin de açıkça kişilik haklarının ihlali olduğunu, müvekkili—– gösterildiğini, müvekkillerinin —- bu güne yasaların izin verdiği pek çok alanda öncü kuruluşlar kurduğunu, bu kuruluşların tüm iş ve işlemlerinin kamu denetimine tabi olduğunu, şirketlerinde—- yaklaşan çalışan bulunduğunu, milli kuruluşların hiçbir somut veri yokken bir kalemde karalandığını, müvekkillerinin —- gayret gösteren ekonomik olarak güçlenmesi için bir çok çalışmalar içinde bulunduğunu, —- sıralamasındaki tek ——-sürdürdüğünü,——– nitelemeleri ve beyanlarının—-olduğundan bahisle her bir davacı için——– manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini ve hükmen——- adet —– davalıdan alınarak yayınlanmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar—– sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davalılardan —- sebebiyle—–sebebiyle iş bu davanın birleştirilmesi gerektiğini, yakınmaya konu yazıda —- aldığını, şirket ya da isim şirket, ya da isim veyahut başka bir canlı adı olduğunun belirtilmediğini,—- olduğunu belirten bir işaretin yazıda kullanılmadığını, bu bağlamda ——– ifadesiyle davacı tüzel kişi——-Yönünden davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi bile kabul edilse aynı ifadeler için—- tazminat isteyebilmesinin mümkün olmadığını, yazı bir bütün olarak ele alındığında—— sırasında yaşananların analizinden ibaret olduğunu, ilk girişte yer alan suçlamaların muhatabının açıkça ifade edildiğini, huzurdaki davanın hukuki bir hak —- sonra dava açılmasının bunu gösteren karinelerden biri olduğunu, — büyük ve dünyada önemli bir yere sahip ekonomik gücü temsil eden davacıların aleyhinde bulunmasının suç olarak dava dilekçesinde gösterildiğini, davacıların elindeki bu büyük güç, ona haksız saldırılara karşı daha fazla koruma sağlamayacağı gibi, sıradan insanlara oranla saldırılara daha fazla maruz kalmasına belli ölçüde izin verdiğini, bunun sadece —- dünyanın bir çok yerinde böyle olduğunu, hangi ifadenin makalenin neresinden alındığı görmezden gelinerek, yazarın kastı ve makalenin bütünlüğü bozularak suç icat edilmeye çalışıldığını, davalı yazarın—- —- toplumla paylaşmasının görevi kapsamında —– basına tanınmış hak olduğunu, yazının asıl muhatabının kim olduğunun ilk paragrafta açık ve net olarak ortaya konulduğunu, davacıların alınganlık göstererek üstüne alındığını, —- hükümete karşı bir kalkışma olarak nitelendirildiğini, bu kalkışmanın içinde olanlar hakkında müebbet hapis cezası istemiyle davalar açıldığını, davacının—— —- diyen—— muhatap olan davacıların da benzer eliştirelere muhatap olmasının olağan kabul edilmesi gerektiğini, eleştiri hakkının bireysel bir haktan öte kamusal ve toplumsal bir ödev olduğunu, gazetecinin herhangi bir icraatı yanlış bulup değiştirilmesi yönünde kamuoyu oluşturma istemesinin olağan olduğunu, köşe yazısının basın özgürlüğü kapsamında eleştiri hakkının kullanılmasından ibaret olduğunu, kamuoyu önündeki kişilerin, toplumsal aktörlerin genişletilmiş eleştiri hakları hem de arttırılmış tahammül yükümlülükleri bulunduğunu, kamuoyuna mal olmuş kişiler ve konular hakkında alışılmışın dışında yayın yapılabileceğini, haberin yayınlandığı anda belirli bir bilginin doğru olduğuna inanmak için yeterli bir nedene sahip olunması halinde, sorumluluğa gidilemeyeceğini, gazetecilerin genişletilmiş eleştiri haklarının bulunduğunu, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, ceza niteliği kavramına uygun düşmediği gibi asıl amacın davalıları cezalandırmak olduğunu, bu nedenlerle yerinde olmayan davanın usul ve esas yönünden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle — davalı —– davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla açılan manevi tazminat davasıdır.
Eldeki dava öncelikle—- Sayılı numarasını almış olup, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, verilen karara davacılar ve katılma yoluyla davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş, dosya ——– görevsizliğine karar vermiş, dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
Dava bakımından öncelikle ifade özgürlüğünü açıklamak gerekmektedir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
Ne var ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa’nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davalının dava konusu yayında davacı hakkında sarf ettiği söz ve ifadelerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez. Kamuya mal olmuş kişilerin şeref ve itibarı ile ifade özgürlüğünün çatışması hâlinde bu iki hak arasında makul bir denge kurulmalıdır. Dengeleme yapılırken; dava konusu açıklamanın kamu yararına ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı, ilgili kişinin tanınırlığı, toplumdaki rolü ve işlevi ile yazıya konu olan faaliyetin niteliği, açıklama veya yayının konusu, kapsamı, şekli ve etkileri, ilgili kişinin daha önceki davranışları, bilgilerin elde edilme koşulları ve gerçekliği ile uygulanan yaptırımın niteliği göz önüne alınmalıdır.
Somut olayda gazete yazısı bir bütün olarak incelendiğinde; gezi parkı olaylarının kaleme alındığı, gezi parkı olaylarının tarihi ile yazının kaleme alındığı tarih göz önüne alındığında toplumun haber ve fikir alma ihtiyacını karşıladığı, yazı içeriğinde davacıların darbeci olduklarına ilişkin somut bir isnat bulunmadığı, davacıların tanınırlığı, toplumdaki rolleri ve işlevleri dikkate alındığında kamuya mal oldukları, bu nedenle ifade özgürlüğüne müdahale etmenin çok daha sınırlı şartlarda meydana gelebileceği, davalının basın özgürlüğü çerçevesinde yazısını kaleme aldığı, yazının basın ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşmadığı kanaatine varılmakla davanın reddine karar verilmiş, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olmadığından her bir davacı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Her iki davacı yönünden açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30-TL harçtan peşin alınan 1.707,75-TL harcın mahsubu ile artan 1.648,45-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından sarf edilen toplam 30,50 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
5-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendilerine iadesine,
6-Davalılar kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacı—— alınarak davalılara verilmesine,
7-Davalılar kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacı——- alınarak davalılara verilmesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 23/02/2021