Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1155 E. 2020/649 K. 29.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1155 Esas
KARAR NO : 2020/649
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 30/05/2015
KARAR TARİHİ : 29/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: taraflar arasında akdedilen —— tarihli ——hükümleri gereğince, davalı şirketin, teşhir ürünlerinin değerinin yarı bedelinin ödenmesi ve ürün başına % 5 ilave prim iskontosu imkanlarından yararlandırıldığını, ancak aynı sözleşmenin 7. maddesi gereğince, kendisine tanınan imkanların bayiye hibe edilebilmesi için bayilik anlaşmasının en az üç yıl süreyle devam etmesi koşulu getirildiğini, bayilik sözleşmesinin üç yılın tamamlanmasından sonra feshedilmesi durumunda ise tüm bu bedellerin bayi tarafından nakden geri iadesinin kararlaştırıldığını, davalının —– bedelli çeki ödememesi ve sözleşme gereği üzerine düşen edimlerini yerine getirmemiş olması nedeniyle ——-ihtarnamesiyle sözleşmenin 12.maddesine dayalı olarak münhasır bayilik sözleşmesinin davalı yanca feshedildiği sonucu ihtar ve ihbar edildiğini, davalının sözleşme gereğince üzerine, düşen yükümlülüklerini yerine getirmemiş olması ve sonucunda sözleşmenin feshedilmesi ile davalının, teşhir ürünlerinin değerinin yarısı olan — ve % 5 ilave prim iskonto bedeli olan — olmak üzere toplam — borcunun doğduğunu, muaccel hale gelen ancak ödenmeyen bu alacağın tahsili için kapatılan —— sayılı dosyasıyla icra takibine giriştiklerini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itirazı üzerine, takibin durduğunu, itiraz dilekçesinin davacıya tebliğ edilmemesi nedeniyle —– tarihinde haricen itirazı öğrendiklerini belirterek sonuçta, icra takibine vaki haksız itirazın iptaline ve % 40 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili savunmasında özetle, davanın —–açılmış olması nedeniyle davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle görev itirazında bulunmuş, ayrıca aynı sözleşmeden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için müvekkili tarafından davacı aleyhine kapatılan —– dosyasıyla icra takibine girişildiğini, itiraz üzerine kapatılan—– dosyasıyla itirazın iptali davası açtıklarını, davanın kabul edildiğini, bu kararın karşı tarafça temyiz edildiğini, ancak taraflar arasında yapılan protokol gereğince davacının temyiz hakkından feragat ettiğini, kararın kesinleştiğini, bu davada da davacının davalıya karşı yaptığı icra takibinde aynı sözleşmeye dayandığını, her iki takibin aynı sözleşme ilişkisinden kaynaklandığını, kendilerince açılmış olan itirazın iptali davasında yapılan bilirkişi incelenmesinde karşı taraftan —- alacaklı olduklarının belirlendiğini ve bunun kesin hüküm haline geldiğini, HMK.’nın 114. maddesi uyarınca kesin hüküm bulunmamasının dava şartı niteliğinde olup iş bu davada dava şartının mevcut olmadığını, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, yine itirazın iptali davasının İİK. 67 .maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini, esas yönünden ise, taraflar arasında imzalanan bayilik sözlemesinin 13. maddesi gereğince, taraflar arasındaki ticari ilişkinin cari hesap şeklinde yürüyeceğini, müvekkilinin mal almadan ödeme yaptığını, daha sonra davacı tarafa ürün siparişi verildiğini, davalıya teslim edilen ürünlerin parasının da avanstan düşüldüğünü, bu şekilde müvekkilinin cari hesapta mevcut —— alacağının doğduğunu ve yukarıda sözü edilen mahkeme ilamı sonucu tahsil edildiğini, davacının buna rağmen karşı alacak iddiasının haksız olduğunu, ticari defterler incelenip daha önce kesinleşmiş olan hüküm verilmesine rağmen alacak iddiasının haksız olduğunu, taraflar arasında imzalanan —— tarihli protokol sonucu kendi alacaklarını tahsil ettiklerini, ilişkinin bu şekilde sonlandığını, sözleşmenin üç yıllık süre dolmadan feshedilmesi nedeniyle davaya konu talebin yapıldığını, oysa müvekkili tarafından davacıya gönderilen ihtarname incelendiğinde davacı tarafın kendisine ödenmiş olan —– bedelli çekin ödenmediği hususunu belirtip, bunların davalı tarafından bayiliğin tek taraflı olarak feshedildiği şeklinde yorumlandığını, bu yorumun hukuki dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin tek taraflı olarak sözleşmeyi feshettiğine dair bir beyanının olmadığını, sözleşme süresi üç yıl olup —– tarihinde sona erdiğini, sözleşmenin bu tarihten önce feshedildiğine dair davacı tarafın da bir beyanının da bulunmadığını, cari hesapta müvekkilinin fazla ödemesinin mahkeme ilamı sonucu protokolle tahsil edildiğini, bu nedenle —- tarihli, —- çeki ödemediklerini, zaten fazla ödemeleri bulunduğundan bu çeki ödemediklerini, davacının kötü niyetli olarak fazladan para tahsil etmeyi amaçladığını belirterek, davanın reddine ve % 40 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibariyle sözleşmenin süresinden önce feshedildiği iddiasıyla, davalıya sözleşme uyarınca verilmiş olan teşhir ürünlerinin yarı bedelinin ve % 5 ilave prim iskonto bedellerinin tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK. 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili isteğine ilişkindir.
Dosya ——dosyasından verilen görevsizlik kararıyla mahkememize tevzi edilmiştir.
Mahkememizin —- Sayılı dosyasından davanın kısmen kabulüne dair verilen — tarihli kararın temyiz edilmesi üzerine,—— yapılan temyiz incelemesi sonucu;
“Yargılama sırasında mahkemece iki kişilik bilirkişi heyetinden aldırılan kök raporda davacı tarafın bayilik sözleşmesini feshetmekte haklı bulunduğu belirtilmiş ise de, davalı vekilinin itirazları sonucu aldırılan ek raporda, bilirkişilerden birisinin kök rapordaki tespitlerde ısrar ederken, diğer bilirkişinin gerekçeleri de ortaya koyarak davacı tarafın akdi fesihte haklı bulunmadığını ve böylece takibe konu alacak isteminin yerinde olmadığını bildirdiği saptanmıştır.
O halde bu olgular karşısında mahkemece; dosyaya sunulan ek raporlar arasındaki çelişkinin giderilerek, davacı tarafın bayilik sözleşmesini feshetmek de haklı bulunup bulunmadığının sözleşme hükümleri ve tüm delilleri birlikte değerlendirilmek suretiyle saptandıktan sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, hangi rapora üstünlük tanındığı da açıkça ortaya konulmadan, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.”
gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek mahkememizin—–dosyasından davanın kısmen kabulüne dair verilen 09/06/2016 tarihli kararın temyiz edilmesi üzerine, —— dosyası ile yapılan temyiz incelemesi sonucu;
“Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında akdolunan bayilik sözleşmesinin ilgili maddeleri de irdelenmek suretiyle somut olayda davalı yanın sözleşme hükümlerine aykırı davranarak mal alımı yapmayıp çek bedelini de ödemeyerek davacı tarafın haklı nedenle akdi feshetmesine yol açtığı böylece teşhir ürünleri yarı bedeli olan —– tutarındaki alacak iddiasının kanıtlanmış ise de %5 iskonto prim bedeli alacağına yönelik sözleşmede bir hüküm bulunmamasından dolayı bu konudaki iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de bozma gereği yerine getirilmemiştir. Mahkemece bilirkişilerin rapor ve ek raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için ikinci bir bilirkişi heyeti oluşturulup bozma ilamında belirtilen hususlarda yeni rapor alınarak karar verilmesi gerekirken aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, bozma ilamında belirtildiği gibi bilirkişi heyeti oluşturularak bozma ilamı doğrultusunda rapor tanzim edilmesi istenmiş, bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen —— tarihli rapor dosyaya sunulmuştur. Bilirkişi raporunda, davacının taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi zımni olarak sona erdirdiği, sözleşmede %5’lik iskonto bedelinin iade edileceğine dair hüküm bulunmadığından sözleşme davalı tarafından feshedilse bile davacının bu bedeli talep edemeyeceği, sözleşmenin 8. maddesine göre teşhir ürünlerinin yarı bedeli olan —- davacının davalıdan talep edebileceği, incelenen ticari defterlere göre —– tarihi itibariyle davacı tarafın davalıya — borçlu göründüğü, davalı tarafın ise davacıdan—— alacaklı göründüğü, yönünde görüş bildirmişlerdir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, rapora davalı tarafından itiraz edilerek yeni rapor alınması talep edilmiş, rapora karşı ileri sürülen itirazlar mahkememizce değerlendirilebilecek hususlar olduğundan yeni rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddiaları, savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve uyulmasına karar verilen Yargıtay bozma ilamları bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, taraflar arasında bayilik sözleşmesi imzalandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin feshedilip edilmediği, davacının sözleşmeye istinaden davalıya vermiş olduğu teşhir ürünlerinin bedelinin yarısını ve %5’lik iskonto bedelini sözleşmeye göre davalıdan talep edip edemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Davacı tarafın, davalının kendisine vermiş olduğu çekin bedelini ödemediğini, kendisinden mal almak için sipariş vermediğini, bu nedenle taraflar arasında imzalanmış olan bayilik sözleşmesini feshetmiş sayıldığını iddia ettiği, ——- tarihinde davalıya bu hususta ihtarname keşide etmiş olduğu görülmüştür.
Davalı tarafın ise, bedelini avans olarak peşin ödemek suretiyle sipariş ettiği ürünlerin kendisine teslim edilmediğini, zaten davacıdan alacaklı durumda olması nedeniyle avans olarak verdiği sıralı çeklerden sonuncusu olan —- bedelli çeki ödemediğini, sözleşmenin kendisi tarafından feshedilmediğini, beyan ettiği görülmüştür.
Mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan defter incelemelerinde, —- tarihi itibariyle davacının defterlerine göre davacının davalıya — borçlu olduğu, davalının defterlerine göre ise davalının davacıdan —-alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Davalı tarafından davacı aleyhine — tahsili için—-dosyası ile başlatılan icra takibine davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine,—- Sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında, davacının davalıdan —- alacaklı olduğu kabul edilerek, davanın kabulüne, takibin devamına karar verilmiş olduğu, taraflar arasında imzalanan —- tarihli protokolle bu davaya konu borcun ödenerek tarafların bu hususta ibralaştığı görülmüştür.
Keşide ettiği ihtarname tarihinde kendi defterlerine göre davalıya ——borçlu olduğu anlaşılan davacı tarafından, her ne kadar davalının kendisine verdiği çeki ödemediği ve sipariş vermediği gerekçesiyle taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı tarafından zımen feshedilmiş sayılacağı iddia edilmiş olsa da, peşin yapmış olduğu ödeme nedeniyle davacıdan zaten alacaklı olan ve yaptığı ödemeye istinaden verdiği siparişlerin kendisine teslim edilmediği anlaşılan davalının, taraflar arasında bu hususta yapılan bir anlaşma olmadıkça davacıya daha fazla ödeme yapmak istememesi haklı nedene dayanmaktadır. Parasını peşin ödeyerek vermiş olduğu siparişlerin teslim edilmemesi nedeniyle alacaklı durumda olan davalının, alacağını arttırmak istememesi ve önceki siparişin teslim edilmemiş olması nedeniyle sipariş teslim edilinceye kadar yeni sipariş vermek istememesi kabul edilebilir bir tutumdur. Davalının bu tutumu, tacir olan taraflar arasındaki yazılı sözleşmeyi zımnen feshettiği yönünde yorumlanamayacağından, —– tarihli ek rapor dışındaki raporlardaki görüşlere itibar edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, sözleşmenin davalı tarafından erken feshedildiği iddiasına dayalı olarak davacının davalıdan teşhir ürünlerinin bedelini talep edebilmesi mümkün olmadığından ve davalının %5 iskonto bedelini davacıya ödemekle yükümlü olduğu yönünde sözleşmede bir hüküm bulunmadığından davanın reddine, davacının kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 54,40-TL harcın peşin alınan 278,85-TL harçtan mahsubu ile bakiye 224,45-TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından harcanan 149.00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendilerine iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/09/2020