Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1034 E. 2019/1381 K. 17.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1034 Esas
KARAR NO : 2019/1381

DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 29/09/2017
KARAR TARİHİ : 17/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan—– Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin —— sayfasında borçlu olduğunu gördüğünü, İstanbul Anadolu —- İcra Müdürlüğü’nün —-sayı dosyasını incelendiğinde başka borçlu adına açılan dosyaya sonradan 89/1-2-3 haciz ihbarnameleri yoluyla borçlu olarak dosyaya eklendiğini öğrendiğini, yaptıkları araştırmalarda 89/1-2-3 haciz ihbarnamelerinin usulsüz tebligat ile kesinleştirildiği gördüklerini ve —– tarihinde tebligatların usulsüz olduğundan 89/1-2ve 89/3 haciz ihbarnamelerine itiraz edildiğini ve müvekkilinin borçlu sıfatının silinmesi ile dosyada vaki hacizlerin kaldırılmasını talep ettiklerini, İcra Müdürlüğünce bu talep reddedildiğini, borçlusu —— olan icra dosyasında müvekkiline gönderilen 89/1 haciz ihbarnamesi —- tarihinde adres kapalı ve muhatap işte olduğundan bahisle ve TK. 21 maddesi uyarınca muhtara tebliğ edildiğini, ancak muhatabın işte olduğu beyanın kimden alındığının belli olmadığını, ayrıca muhtarın ıslak imzasının olmadığını, kaşe imza ile muhtarlığa teslim edildiğini ve 2 no’lu haber kağıdı bırakıldığına dair en yakın komşu yönetici ismi ve imzası bulunmadığını, usulsüz tebligatın yapılmasına— muttali olunduğunu ve —- borçlunun hiçbir hak ve alacağı olmadığına dair 89/1 haciz ihbarnamesine itiraz edildiğini, 89/3 haciz ihbarnamesinin de aynı şekilde usulsüz tebliğ edildiğini, diğer çıkarılan 13 davetiyenin ise kime tebliğ edildiği belli olmadığını ve usulsüz olduğunu, ayrıca kıymet takdiri yapıldığını ve oda usulsüz şekilde tebliğ edildiğini, müvekkilinin ikamet ettiği adresin kapalı bir adres olmadığını, eşi ve çocukları ile beraber ikamet ettiği adres olduğunu, bu sebeple tüm tebligatların muhtara yapılması postacının işini usule uygun yapmadığını, haciz ihbarnameleri gibi kötüye kullanılma ihtimali yüksek olan yöntemlerle aslında borçlu olmayan müvekkilinde olduğu gibi şahısların borçlu olarak dosyalara eklenmesi yasada oldukça sıkı şekillere bağlandığını, usulsüz tebligatlarla müvekkilin borçlu yapıldığını, ve ikamet ettiği evin satışa çıkarıldığını, dosya esas borçlusu —- müvekkilinden herhangi bir şekilde hak ve alacağı olmadığını, müvekkilinin borçlu olarak dosyaya eklenmesi görüldüğü üzere açıkça hukuka aykırı olduğunu, bu sebeple yargılama bitinceye kadar müvekkili açısından takibin tedbiren durdurulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın usul yönünden süresinde açılmış bir dava olmadığını, Davacı tarafın mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, davacıya yapılan tebligatların, davacının mernis adresine yapıldığını, usulüne uygun olduğunu, davacı tarafın dava tarihinden 7 önceki tarihi ıttıla tarihi olarak belirtmiş olmasının inandırıcı olmadığını, davacı tarafın öğrenme tarihi olarak ——- tarihini beyan ettiğini, oysa davacının avukatını vekil tayin ettiği tarihin —- olduğunu, yani davacı —tarihinde Avukatına noterden vekalet verdiğini, her nasılsa bir gün sonra—- tarihinde davacı bu dosyadan haberdar olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli olduğunu, davacının amacının satış işlemlerini geciktirmek olduğunu, İstanbul Anadolu —-. İcra Hukuk Mahkemesinin — esas sayılı dosyası ile kıymet taktirine itiraz davası açtığını, ancak davacı tarafın gerekli bilirkişi ücretlerini mahkeme veznesine yatırmadığından davanın reddedildiğini, İcra dosyasının bu dava dosyası içerisinde olduğundan satış işlemlerinin durduğunu, zaten davacının asıl amacınında bu olduğunu, yine davacı tarafın İstanbul Anadolu —.İcra Hukuk Mahkemesinin —-esas sayılı dosyası ile tedbir talepli takibin iptali davası açtığını, mahkeme tarafından davacının tedbir talebinin reddedildiğini, bu nedenlerle açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği İstanbul Anadolu—-. İcra Müdürlüğü’nün —– Sayılı dosyasında davacı tarafa İİK 89 uyarınca gönderilen haciz ihbarnamelerinin usulsüz tebligat nedeniyle geçersiz olduğuna dayalı menfi tespit davasıdır.
Dosya münderecatından davacı tarafın usulsuz tebligat nedeniyle icra memur muamelesini şikayet davası açtığı, davanın görüldüğü İstanbul Anadolu —. İcra Hukuk Mahkemesi’nin — Sayılı ilamı ile davanın reddine karar verdiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —–. Sayılı ilamı ile tebligatın usulsüz olduğu, beyan edilen tarihin tebliğ tarihi sayılması gerektiği ve bu tebligata dayanarak yapılan müteakip işlemlerin iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verildiği, kararın temyiz edildiği görülmüştür.
Davacı ile davalı arasında uyuşmazlığa neden olan takibin borçlu —–aleyhine kambiyo takibi yapılmasına dayalı olduğu görülmüştür.
İİK’nın 89.maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davalarında görevli mahkeme genel mahkemeler olup; tarafların tacir olmasının veya temel ilişkinin ticari nitelikte bulunmasının veya borcun temelini oluşturan senedin kambiyo senedi niteliğinde olmasının görev yönünün belirlenmesinde, bir etkisi bulunmamaktadır. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi—-. HD’nin —-Sayılı ilamı) Yine benzer mahiyette Yargıtay —. HD’nin—-. Sayılı ilamında kambiyo senetlerine mahsus takip nedeniyle 3. Kişinin açtığı menfi tespit davasında açıkça: “İİK 89. maddesindeki haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarında görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Mahkemece, bu husus gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde Asliye Ticaret Mahkemesi’ ne görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile ilk derece Mahkemesinin kararının bozulmasına karar vermiştir.
Bilindiği gibi, bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca TTK’nda düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. 6335 sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK.’nın 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür ve görev hususu HMK’nun 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Yukarıda bahsedilen içtihatlar ve amir kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde dava mutlak ticari dava değildir. Öte yandan Mahkememizce her iki tarafın vergi kayıtları getirtilerek tarafların tacir olup olmadığı, nispi ticari dava koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmiştir. İlgili vergi dairelerinden gelen yazı cevaplarından …’ın 2001 yılında faaliyetini terk ettiği anlaşılmış, bu tarihten sonra hiçbir faaliyetinin olmadığı görülmektedir. Yine her iki taraf vekili de müvekkillerinin tacir olduğunu iddia etmemektedirler. Gelen yazı cevapları ve tarafların beyanları doğrultusunda nispi ticari dava koşullarının da oluşmadığı anlaşılmış açıklanan sebeplerle Mahkememizin görevsizliğine, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olması sebebiyle dosyanın HMK 114/1-c ve 115/2 uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine talep halinde Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.’nın 114(1)/c maddesinin yollamasıyla HMK.’nın 115(2). Maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı davacı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.