Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/890 E. 2019/571 K. 21.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/621 Esas
KARAR NO : 2019/605
DAVA : İtirazın İptali (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 15/06/2017
KARAR TARİHİ: 28/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı davaya konu sözleşmenin ilgili hüküm uyarınca yetki itirazında bulunduğunu, davaya konu alacağın temliki sözleşmesi uyarınca müvekkillerinin tasfiye halindeki——— nezdinde ———– numaralı kar ve zarar katılım akdi cari hesaplar ve hesapların eklerinde bulunan 1.059,00 USD ve 31.873,43 Euro’yu bütün hakları ile birlikte ——— temlik ettiklerini, davalının 1.059,00 USD ve 31.873,43 Euro nakdi müvekkilerine ödemeyi kabul ve taahhüt ettiklerini, davalı şirketin davaya konu borcun 1.050,00 USD ve——-Euro kadarı için müvekkillerine ödeme yaptığını, kalan borcun taksitler halinde ödenmediğini, davalı şirketin ödenmeyen her bir taksidin vade tarihinde temerrüde düştüğünü beyanla davaya konu ödeme emrindeki alacağına ve ferisi niteliğindeki temerrüt faizine yönelik itirazın haksız olduğunu ve iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki akdedilen takip dayanağı sözleşmede doğabilecek ihtilafın İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlükleri olduğunu, bu nedenle davanın yetkisizlik nedeniyle reddinin gerektiğini, bu davadan görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, takibe dayanak olan sözleşme tümü ile değerlendirildiğinde sözleşme başlığında “alacağın temliki” dense de alacaklının değişmemesi, tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle alacağın temliki değil borcun naklinin söz konusu olduğunu, alacağın devri yani temliki devredenle devralan arasında yapılan tasarruf işlemi niteliğinde bir sözleşme ile alacağın, devredenin mal varlığından devralanın mal varlığına geçirilmesi iken borcun nakli borç ilişkisinin dışında kalan bir şahsın, alacaklı ile anlaşarak, borçluya ait ifa yükümlülüğünü üzerine alıp borçluyu borçtan kurtarmasına dendiğini, dava konusu somut olayda, taraflar arasında imzalanan sözleşme değerlendirildiğinde, anılan sözleşmede sözleşmenin başlığı” Alacağın Temliki müvekkil ———–. temlik alan, davacı taraf temlik eden olarak kabul edilmesine rağmen; alacaklının değişmemesi, tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle alacağın temliki değil borcun nakli işleminin söz konusu olduğunu, zira sözleşmede alacağın temliki denilmesine ve müvekkil ———– temlik alan olarak kabul edilmesine rağmen,———- alacağın temlik edildiği yeni alacaklı değil, davacı tarafın Tasfiye Halinde I———– alacağını ödemekle yükümlü olan ve borcu devralmış olan yeni borçlu olduğunu, dayanak sözleşmede müvekki———– davacı tarafın kendisine temlik ettiği tutarı taksitleri davacıya ödeyeceği yazılı olduğunu, yine sözleşmeye bakıldığında devreden borçlunun yani tasfiye halinde ——–“nin borçlu sıfatının ortadan kalktığı borcun müvekkil———– geçtiği görüldüğünü, yani sıra alacağın devri, borçlunun onayı olmaksızın gerçekleştirilebileceğini, ancak borcun naklinin yapılabilmesi için alacaklının kabul beyanı gerektiğini, bu nedenle tasfiye halinde bulunan———- borcunun müvekkil ———– devrini davacı tarafın kabul ettiği de sözleşmeden anlaşıldığını, dayanak sözleşmenin alacağın temliki değil borcun nakli ( yüklenilmesi ) niteliğinde olduğu açık ve sabit olup hal böyle olunca dayanak sözleşmenin niteliği gereği borcu devralan yeni borçlu ( müvekkil şirket ), eski borçlunun alacaklıya karşı haiz olduğu itiraz ve def ileri alacaklıya karşı ileri sürebileceğini, dava dışı tasfiye halindeki————- tasfiye süreci devam ettiğini ve kar- zarar hesabı sahiplerine tasfiye sürecinde alacak isabet edip etmeyeceği ve edecekse bu alacağın miktarı ancak tasfiye sonucunda belli olacağını, tasfiye süreci devam etmekte iken sonucu beklemeden icra takibi başlatması, dava açması vs. yollarla talepte bulunması yasal olarak mümkün olmadığını, alacak muaccel hale gelmediğini, tasfiye sonucunda bir alacak kalırsa davacının hak talebinde bulunabileceğini, dava konusu alacak takip ve dava tarihi itibarıyla talep edilebilir olmadığını, bu sebeple davalının borca itirazlarının haklı olduğu sonucu ve kanaatine ulaşılabileceğini, sonuç itibariyle dava niteliği itibariyle ticari dava olduğundan ve Ticaret Mahkemesinin görev alanına dahil olduğundan iş bu davanın öncelikle görevsizlik nedeniyle reddine, yetkisiz mahkemede açıldığından davanın yetki yönünden reddine, haksız, mesnetsiz, yasal dayanaktan yoksun ve zamansız ikame olunan davanın reddine, davacı aleyhine % 20’den aşağı olamamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava hukuki niteliği itibariyle; Davacı taraflarca başlatılan İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğü’nün ———–E. Sayılı icra dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın İİK 67 kapsamında iptali ve icra inkar tazminatından ibarettir.
Eldeki dava öncelikle İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmeye başlanmış, İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi ——— E.———- K. Sayılı ilamı ile alacağın bankacılık işleminden kaynaklı olması sebebiyle görevli mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğu kanaati ile görevsizlik kararı vermiştir.
Dava, davacı ile davalı arasında düzenlenen, davacının dava dışı———— olan alacağının, davalı tarafa devri, davalı tarafın da taksitler halinde bu alacağı davacıya ödemesine ilişkin olup, alacağın temliki sözleşmesinde belirlenen taraflara yüklenen edimlerin yerine getirilmemesinden kaynaklı olarak başlatılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca TTK’da düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır.
İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi alacağın bankacılık işleminden kaynakanması nedeniyle mutlak ticari dava olduğundan bahisle görevsizlik vermiş ise de; dava türü TTK’nın 4/1-f bendine uygun değildir. Zira Mahkememizde görülmekte olan davada taraflardan biri banka/finansal kurum olmadığı gibi, dava dışı Tasfiye Halindeki ————- davanın taraflarından birinden olan TTK 4/1-f kapsamındaki alacağını, taraflardan diğerine temlik ettiği ve yargılamanın da bu alacak nedeniyle yapıldığı söylenemez. Ayrıca uyuşmazlık konusu alacak, doğrudan doğruya davalının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı gibi davacılar da tacir değildir.
Uyuşmazlık alacağın temliki sözleşmesinde davalı tarafa yüklenen edimlerin yerine getirilmemesine dayalı olduğundan, mutlak veya nispi dava koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış, uyuşmazlığın çözümünde 6098 sayılı TBK’nın 183. vd. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı anlaşılmıştır. Nitekim benzer davalarda da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 16.HD’nin 2019/1161 E. 2019/1198 K. Sayılı ilamı ; 2019/608 E. 2019/646 K. Sayılı ilamı ; 2019/575 E. 2019/603 K. Sayılı ilamı ; 2019/517 E. 2019/575 K. Sayılı ilamı aynı mahiyettedir. Ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/14950 E. 2016/3539 K. Sayılı ilamı: “Somut olayda, davacı tarafından, temlik sözleşmesi uyarınca davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğinden bahisle itirazın iptali isteminde bulunulmuş olup, davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki tasfiye halindeki————– bu davada taraf olmadığı gibi, uyuşmazlık konusu alacak da doğrudan doğruya davalının ticari işletmesiyle ilgili değildir. Bu durumda, uyuşmazlığın çözümünde 6098 sayılı TBK’nın 183. vd. maddeleri uygulanacağından, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca dava konusu uyuşmazlığın ticari dava niteliği taşımadığı anlaşılmış olup, davanın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” hükmünü haizdir. Hal böyle olunca Mahkememizin görevli olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay kararları birlikte değerlendirildiğinde; Davanın mutlak/nispi ticari dava olmadığı, uyuşmazlığın çözümünde Türk Borçlar Kanunu’nun 183. Maddesi vd. maddelerinin uygulanacağı anlaşılmış, Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş, HMK’nın 21/1-c bendi gereği kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1–Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmesine, karşılıklı görev uyuşmazlığı nedeniyle mahkememiz görevsizlik kararının üst derece mahkemesince denetimden geçmeksizin kesinleşmesi halinde dosyanın görevli mahkemenin belirlenmesi bakımından re’sen İstanbul BAM ilgili Hukuk Dairesine gönderilmesine,
2-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece esas hükümle birlikte hüküm altına alınmasına,
Dair; davacı asil …’in yüzüne karşı davacı ve davalı vekillerinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/06/2019