Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/874 E. 2021/441 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.Cİstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/874 Esas
KARAR NO : 2021/441
DAVA : Alacak (Komisyon alacağı ve Portföy Tazminatı)
DAVA TARİHİ : 26/07/2016
BİRLEŞEN DAVA —– Sayılı dosyası
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 11/02/2020
KARAR TARİHİ : 07/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı——- imzalandığını, sözleşme ile —–tanımlanan tüm —- müvekkilinin yetkili tek temsilci olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin—— kitlesi yaratarak binlerce gayrimenkul satışı yaplığını, ancak davalının basiretli vc dürüst tacir ilkesine aykırı olarak taraflar arasında akdedilen sözleşmeyi—– yev rıolıı ihtarnamesi ile hiçbir sebep göstermeksizin feshettiğini, davalının ihtarnamedeki iddialarının aksine müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı gibi aksine sözleşmeden kaynaklanan bakiye komisyon alacağı, portföy tazminatı alacağı, her türlü tazminat ile diğer yasal alacağının bulunduğunu, müvekkilinin sözleşmede belirtilen—– arsasının satışı sebebiyle— bağımsız bölüm satışının gerçekleştiğini—— cirosu sağlandığını, ancak davalının sözleşmeye aykırı bir şekilde satış hasılatı üzerinden —- altında komisyon oranını hesap edilerek müvekkili alacağının tenkis etmeye çatıştığını, satışlar haricinde kalan toplu gayrimenkul satışlarının gerçekleştiği halde bu satışların müvekkiline bildirilen rakamlara eklenmediğini, hile ile gizlendiğini, iş bu gayrimenkul satılan nedeniyle müvekkiline ödenmesi gereken komisyon bedellerinin de haksız bir şekilde ödenmediğini, bu sebeple ———- Nolu cevabı ihtarnamesinin gönderildiğini, iş bu cevabı ihtarnameye karşılık davalı taralından——yev nolu cevabi ihtarnamesi gönderilerek taleplerin kabul edilmediğini belirterek bu hususla hiçbir girişimde bulunmadığını, bunun üzerine sözleşmeden kaynaklanan komisyon alacağı sebebiyle müvekkili tarafından—- bedelli fatura aslının—– sayılı ihtarname ile davalıya tebliğ edildiğini, ancak davalının—– sayılı ihtarnamesi ile iade edildiğini, müvekkilinin —– tarihli sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine iş bu davarım açıldığını belirterek; müvekkilinin yabancı şirket statüsünde bir tüzel kişilik olduğundan ötürü ——– mevzuat gereğince sayın mahkemenin tensip ile takdir edeceği nakdi veya banka teminat mektubunu ibraz etmeye hazır olduğunu, sayın mahkemece müvekkilinin haklı olmasına rağmen alacağını tahsil edememesi sebebiyle mağduriyeti de gözönünde bulundurularak dava değeri üzerinden—– en asgari miktardan teminata karara verilmesine, mahkeme nezdinde gerçekleştirilecek yargılama neticesinde kuvvetle muhtemel hükmedilecek alacağın tahsilinin sağlanması bakımından dava konusu alacak yaklaşık olarak ispat edildiğinden ve muaccel olduğundan ötürü öncelikle davalı şirketin hak ve alacakları ile takınır taşınmaz malların ve diğer 3. şahıslardaki her türlü ve alacağının devir ve temlik ihtimaline bianen alacağının tahsilinin güvenceye alınması bakımından ihtiyati haciz kararı verilmesine, haklı davanın kabulüne, müvekkili şirketin —– başlıklı ve—- tarihli sözleşmenin ve her türlü ticari ilişkinin davalı tarafa haksız ve hukuka aykırı şekilde leslıi sebebiyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak — komisyon alacağı– ——— protloy tazminatının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının tamamen haksız ve kötü niyetli dava açılmasına sebebiyet verdiğinden— maddesi gereği takdir edilecek ücreti vekalete mahkum edilmesine, davalının tamamen haksız, ve kötli niyetli dava açılmasına sebebiyet verdiğinden —- maddesi gereği üst sınırdan disiplin para cezasına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının—– kurulan bir şirket olduğundan —— teminat göstermesi gerektiğini, müvekkili ile davacı firma sahibi ve yetkili olan—– arasında dava konusu— tarihli sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin niteliği itibariyle — tanımlanan gayrimenkul simsarlığı sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin konu başlıklı 2. Maddesinde görüleceği üzere davacının, müvekkilinin projelerinin tanıtım ve pazarlaması yaparak sözleşmenin önce ve sonrasında müşteri ile bağlantı kurulmasını sağlayacağı ve—- faaliyeti sonunda gerçekleşen her bireysel satış için komisyon ücretine hak kazanacağının düzenlendiğini, davacının defalarca dava dilekçesinde müvekkilinin tek yetkili temsilci ve satıcı olduğunu belirtmesine rağmen taraflar arasındaki ilişkinin izah edildiği şekilde nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, davacının müvekkilinin projelerindeki bağımsız bölümleri kendi nam ve hesabına satmadığını, sözleşmenin 4. Mad. uyarınca projelerin tanıtım ile pazarlamasını yaptığını, müşteriler ile bağlantı kurmak suretiyle satış öncesi ve sonrasında taraflar arasındaki koordinasyonu sağladığını, kendi faaliyeti sonucunda gerçekleşen bireysel daire satışları sebebiyle komisyon ücreti ödendiği göz önüne alındığında davacının tek satıcı olmadığını, yine davacının acente olarak nitelendirilmesinin de mümkün olmadığını, dava dilekçesinde yer verilen davacının körfez ülkelerinde tanınan ve saygın bir firma olduğu ve taraflar arasındaki sözleşmenin davacının portföy yaratma gücünden faydalanma gayesi ile imzalandığı iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacı şirketin. —- tarafından mezkur sözleşmenin imzalanmasında hemen önce kurulduğunu, bu nedenle —- tanınan saygın bir firma olmadığını, davacı şirket hakkında içerisinde —– geçmeyen tek bir haberin dahi bulunmadığını, davacı şirket yetkilisinin —- kurulan mezkur şirketin müvekkili ile imzalanacak sözleşme nedeniyle elde edilecek gelir göz önüne alındığında —- davacı şirketin kurularak işlemlerin hu şirket üzerinden yaptığını, taraflar arasındaki sözleşmenin—— yer alan hükümlerin davacının yerine getirmediğini, sözü edilen faaliyet, iş ve işlemlerin tamamının davacı şirket hesabına müvekkilinin yerine getirdiğini, davacı şirketin müvekkiline faaliyetleri sonrasında gerçekleştirilen kayda değer bir tanıtım ve pazarlama faaliyetinin bulunmadığını, davacının—– yevmiye nolu ihtarnamesi ile —— tarihli sözleşmesinin münhasır temsilcilik ilişkisinin hiçbir sebep belirtilmeksizin haksız ve hukuka aykırı feshedildiği iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin süresinin —- olduğunu ve süre uzatılmasına ilişkin yazılı bir anlaşmaya varılmadığını, müvekkilinin—–6 talihli ihtarnameyi davacının etik ve iyi niyet kurallarından uzak davranışları vc kendilerinde ikrar edildiği üzere müvekkili şirket projelerinin pazarlamasını yaptıkları ülkelerde aynı sektörde faaliyet gösteren rakip şirket projelerinin de pazarlamak suretiyle sözleşme konusu amacın gerçekleşmesini engelleyecek şekilde hareket ettiğini, müvekkil şirket kaynaklarını rakip şirketlerin menfaatinde kullanmaktan çekinmediğini, davacı ortaklarının şirket olanaklarını kullanarak —– dönük proje yapıp satmaları ve müvekkili şirketi temsile yetkiliymiş gibi hareket etmeye devam etmeleri sebebiyle ihtarnamenin çekildiğini ve durumun kamuoyunun bilgisine sunulmasının zorunlu hale geldiğini, davacı tarafında müvekkili nezdinde doğmuş ancak ödenmemiş herhangi bir komisyon alacağının bulunmadığını, davacı —– nolu ihtarname ekinde gönderilen —— faturanın —— nolu ihtarnamesi ile davacıya iade edildiğini, davacının—- vatandaşlarına müvekkilinin projelerinden bir kısmının sattığını.—– satış cirosu sağladığını bildirdiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin —— davacının kendi aracılık faaliyeti neticesinde gerçekleşen satışlar nedeniyle komisyon ödemesine hak kazanacağını, davacının kendisine ödenmeyen bir alacağının olmadığını, davacının iddia ettiği diğer bir hususun ise sözleşmeye aykırı şekilde komisyon alacağının —– oranının altında edilerek alacaklarının tenkis edildiğinin olduğunu, ancak davacının müvekkili tarafından kendisine verilen yapılan avans ödemelerinden kaynaklanan borcunu kapatmak amacıyla münferit bazı pazarlama faaliyetlerine girişilmesinin sona eren sözleşme kapsamına ele alınmayacağını, kabul anlamına gelememek kaydıyla sözleşmenin sona erdiği —— tarihinden sonra davacının aracılık ettiğini ve bu aracılık sonucunda gerçekleşen bireysel satışların bulunduğunun varsayılmalına karşın mezkur satışların bıı satışlardan doğduğu iddia edilen komisyon bedellerinin sözleşme dahilinde ve sözleşmeyle belirlenen—–üzerinden değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davacının iddia ettiği hususlardan bir diğerinin ise müvekkiline gerçekleştirilen toplu gayrimenkul satışlarının kendilerine bildirilen rakamlara eklendiğini, hile ile gizlenen toplu satışlara ilişkin komisyon bedellerinin haksız bir şekilde ödenmediği olduğunu, ancak toplu satışların sözleşmenin konusunu oluşturmadığından komisyon bedeli dahil olanak üzere hiçbir bedelin ödenmeyeceğinin kararlaştırıldığını, bu nedenle davacının mesnetsiz iddialarına itibar edilmeyeceğinin açık olduğunu. davacının müvekkilinin komisyon ücretini düşük ödemek adına doğrudan kendi namına düşük bedellerle gayrimenkul satışı gerçekleştirdiğini, sonrasında yüksek bedelle satıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının müvekkili nezdinde hiçbir hak ve alacağının bulunmadığı gibi müvekkiline milyonlarca lira borcunun olduğunu, davacı şirket yetkilileri ile müvekkil şirket, yetkilileri arasında şahsi yakınlık sebebiyle soyut ve mesnetsiz faturalar düzenlenerek avans niteliğinde ödemeler aldığını, sözleşmenin 4. Maddesinde belirtilen sözleşmesel faaliyetleri kapsamında gerçekleşen harcamaların davacı tarafından ödemediğini, bu harcamaların müvekkil taralından davacı hesabına ödenmek zorunda kaldığını, yapılan incelemeler neticesinde cari hesap bakiyesinin kapatılmamış olması ve alacaklarını aşar şekilde faturalar tanzim edilmesinin ve bu yolla alınan avans ödemeleri sebebiyle —— tarihli ihtarname ile davacı şirket, şirket sahibi ile kardeşi—- ve aralarında organik bağ bulunan ——– ödenmeyen alacakların bir an evvel ödenmesi hususunun ihtar edildiğini, bu nedenle müvekkili şirket alacakları için takas mahsup talebinde bulunduğunu, sonuç itibariyle davacının sözleşmenin komisyon bedeli, temsilcinin aracılık ettiği ve bu aracılık sonucu gerçekleşen her bireysel satışı için, şeklindeki —— komisyon ücretine hak kazanması için satışa aracılık etmeleri ve bu aracılık faaliyetinin satış işlemi sonuçlanmasının şart olduğumu davacının bu satışlardan pay alma peşinde olduğunu, müvekkil şirketin —–niyet vc güvenini istismar ederek hak edilen komisyon ücretlerinin çok üzerinde avans mahiyetinde ödemeler aldıklarını, bu bağlamada müvekkilinin davacıya yaptığı fazla ödemelerin, kendileri hesabına yapılan ödemeler ile sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle her türlü istirdat talep tazminat ve dava hakkı sakkı kalmak kaydıyla haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep ettiğini belirterek, Sayın mahkeme tarafından öncelikle——– teminat tayin edilerek teminat yatırılması hususunda davacı şirkete kesin süre verilmesine, müvekkili şirket adımı ikame edilen haksız ve mesnetsiz davanın reddine, davacı aleyhine——-uyanıca müvekkil şirketle anlaşmaya varılan vekalet ücretinin tamamı ile üst sınırından disiplin para cezasına hükmedilmesine. yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya vükletilmeşine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraf şirketler arasında —– tarihli bir sözleşme imzalandığını; davacının projelerinin pazarlanması, tanıtımı ve satış görüşmeleri yapılmasına ilişkin imzalanan bu sözleşmeden sonra davacı tarafından gerçekleştirilen konut projelerinin —– tanıtımı ve pazarlanması hususunda —– tarihli simsarlık sözleşmesi de imzalandığını; devam eden süreçte davalının komisyon alacağı yönünden niza çıktığını; davalı şirketin komisyon alacağından dolayı——- dava açtığını; sözleşmede bütün tanıtım ve organizasyon masraflarının simsarda olacağının düzenlendiğini; her ne kadar karşı taraf bu sözleşmeyi temsilci sözleşmesi olarak ifade ediyorsa da ortada açıkça bir simsarlık sözleşmesi bulunduğunu; sözleşmenin aksine tanıtım ve organizasyon masraflarının karşı tarafın yetkilisi —- talebi üzerine müvekkili şirket tarafından karşılandığını; davalı simsar şirket tarafından —– getirilen——-yurt dışında yapmış bulunduğu faaliyetlere ilişkin masrafları karşıladıklarını; faturaları ödediklerini belirterek; —– takas ve mahsup şartlarının doğduğunu; kendilerininde karşı taraftan, muaccel alacakları bulunduğunu; bu alacakların sözleşmeden kaynaklandığını, sözleşme gereği karşı tarafça yapılacak harcamaların onun isteği ile müvekkili tarafından karşılandığını belirterek; alacaklarının hüküm altına alınmasını, karşı tarafın—– sayılı dosyasında bir alacağı çıkarsa bu alacaktan takas ve mahsubuna karar verilmesini talep etmiş; iş bu dosyanında ——- dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; birleşen davanın kasıtlı olarak dava açıldığını, birleşen davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, birleşen davada davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, müvekkilinin — tarihli protokolün tarafı olmadığını, birleşme kararı verilen—- dosyası kapsamında —– yöneltilmesi de mümkün olmadığını,
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, tek yetkili satıcı olduğunu ileri süren davacı şirket tarafından haksız feshedilen sözleşme nedeniyle talep edilen bakiye komisyon alacağı ve portföy tazminatı taleplidir.
Birleşen davada da, acente -müvekkil ilişkisi içinde acentenin yapması gereken masrafların müvekkil tarafından yapıldığı iddiası ile bunların rücu edilmesi talepli alacak davasıdır.
Davacı —-arasında ——- tarihli sözleşmenin imzalandığı, bu sözleşme ile davacının davalı şirketin—- satış yapılması için davalının tanıtımının yapılması, bölgede pazarlanması işini üstlendiği, davalının da davacının aracılık ettiği her bireysel satış için dairenin satış fiyatı üzerinden—– oranında komisyon bedeli ödemeyi taahhüt ettiği sabittir.
Davacı, hak kazandığı ancak kendisine ödenmeyen, şimdilik — komisyon alacağı ile —— davalı tarafça haksız ve hukuka aykırı şekilde feshi sebebiyle, —- tazminatının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davacı, sözleşmeye göre davalı şirket için —– bir pazar oluşturduğunu, müşteri çevresi sağladığını, sözleşmenin hiç bir sebep gösterilmeksizin—– tarihli noter ihtarnamesi ile haksız olarak feshedildiğini ileri sürmüştür.
Davalı ise, davacı ile öncesinde— tarihinde protokol yaptıklarını , sonrasında ——– sözleşme imzaladıklarını, davacının tek yetkili satıcı ve temsilci olmadığını, davacının —- göre acente olarak da kabul edilemeyeceğini, dava dilekçesinde davacının başka firmaların da tanıtımının yapıldığını ikrar ederek rekabet etmeme koşulunun da oluşmadığını ve hatta davacı şirketin —- yaparak davalının müşterilerine taşınmaz sattığını,davacının acente veya tek satıcı olmadığını, aradaki ilişkinin simsarlık ilişkisi olduğunu, davacının üstlendiği edimi de yerine getirmediğini, sözleşmenin 1 yıl süreli olduğunu, süre sonunda münferit bazı pazarlama işlerinin yapıldığını, 8. maddesine göre yazılı bir anlaşma ile sözleşme yenilenmediği için sözleşme süresinin uzamadığını, davacının hakkı olmadığı halde toplu satışlarla ilgili de komisyon talebinde bulunduğunu, özellikle——- satış yaparak aynı sektörde faaliyet gösteren rakip firmaların tanıtımının yapılması karşısında fesih bildiriminin de haklı olduğunu, borcu olmadığı gibi avans ödemelerde bulunmuş olması nedeniyle milyonlarca lira alacağı olduğunu ileri sürerek, savunlamalarını bu temelde inşa etmiştir.
— tarihli sözleşmenin davalı tarafından —-yevmiye nolu ihtarname ile feshedildiği göz önüne alınarak, davacı ile davalı arasındaki sözleşme ilişkisinin—- tarihinden —- tarihine kadar dört yıl devam ettiği kesindir.
Davalı ile davacı — şirketin ortalık yapısı itibariyle bağlantılı olduğu —— tarihinde imzalanan tek sayfalık protokolde——- için satış bedelinin—- ödeneceğine dair bir protokol imzalanmış ve dosyaya sunulmuşsa da, dava dışı şirketle yapılan bu protokol eldeki davanın esasını etkiler mahiyette değildir. Bu nedenle sözleşme ilişkisinin—- yılından—- yılına kadar sürdüğü kabul edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Davacı ve davalının iddiaları ile talep ve savunmalarını aydınlatılması için davalı şirketin anılan projelerde ——————————– bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiler — tarihli kök ve — tarihli ek raporlarını sunmuşlardır.
Bilirkişi heyeti kök raporunda, Taraflar arasında akdedilen—- tarihli sözleşmenin esasen bir yıl için tanzim olunduğu, ancak devamındaki— yıllarında davacı tarafından sözleşmeye konu işlerle ilgili faturalar düzenlendiği, bu faturaların davalı tarafından kabul edilerek ticari defter kayıtlarına alındığı ve en önemlisi davalı tarafından sözleşmenin — tarihinde feshedildiği göz önüne alındığında ticari ilişkinin dört yıl devam ettiğini, bu dört yıllık sürede dava dışı—–kayıtlarına güre—— tarihli sözleşmede belirtilen— vatandaşlarına davalı projelerinde—- tutarında satış işlemi gerçekleştiğini, satışa konu taşınmazların davalı projeleri olan—- projelerindeki bağımsız bölümler olduğu,— kayıtlarına göre bu satışların tamamının—- olarak belirtilen ülkelerin vatandaşlarına yapıldığını,—- taralından dosyaya ibraz olunan satış listesinin davacı tarafından dosyaya sunulu — listeleri ile alıcı, satıcı, bağımsız bölüm bilgileri, satış tarihi ve satış tutarı yönlerinden uyumlu olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye uygun olduğu anlatılan – dava dışı — tarafında doğrulanan — üzerinden davacının hak ettiği ödenmemiş bakiye komisyon alacağının— olarak hesaplandığını, davacının dört yıllık ticari ilişki dönemindeki talep edebileceği portföy tazminatı tutarının —- olarak hesaplandığı mütalaa etmiştir.
Ek raporda ise, özetle; Ek rapor aşamasında eksik hesaplandığı belirlenen ——– komisyon tutarının ilavesi ile davacının davalıdan——komisyon alacağının bulunduğunu, kök rapor aşamasında eksik hesaplandığı belirlenen komisyon tutarının ilavesi ile talep edilebilir portföy tazminatı tutarının—- olarak hesaplandığını, diğer hususlarda kök raporda ulaşılan görüşün konrunduğu mütalaa edilmiştir.
Kısaca yargılama sırasında sunulan hukuki mütalaalardan bahsetmek gerekirse, davalı şirket,—– tarihli hukuki mütalaayı sunmuştur. Bu mütalaada, davacı şirketin aracılık ettiğini ispat etmesi gerektiği, davacının defterlerine dış görünüş itibariyle itibar edilemeyeceği, sözleşmenin haklı sebeple feshedilmiş olduğu, davacıya münhasır bir pazarlama ve aracılık yetkisinin verilmemiş olduğu, komisyon ve denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun düşmediği belirtilmiştir. Davacı taraf da,—— tarihli hukuki mütalaasını sunmuştur. Bu mütalaada da, taraflar arasındaki ilişkinin acentelik ilişkisi olduğu, davacının münhasır temsilci olarak sözleşmede açıkça atandığı ve komisyon alacağına hak kazandığı, komisyon oranının —- olduğu, portföy tazminatı şartlarının gerçekleştiği, zamanaşımının dolmadığı, davanın belirsiz alacak davası olduğu mütalaa edilmiştir.
Yargılama sırasında davalı taraf ayrıca —- tarafından hazırlanmış—- tarihli uzman görüşü ile—– tarihli özel mütalaaları sunmuştur. Bu mütalaalarda da benzer şekilde aradaki ilişkide aradaki ilişkinin taşınmaz simsarlığı olabileceği,—- listesinde yer almayan — cevaplarında yer alan tüm taşınmazların bilirkişilerce hesaba katılmış olmasının usulsüz olduğu, tarafların— oranı zaman zaman– olarak uyguladığı, – uygulandığı kabul edilse dahi toplam satış tutarı olan——— edeceği, daha önceden davacıya ödenmiş— – karşılığı olan — düşülürse geriye—- kalacağı, daha fazla bir komisyon tutarının olmadığı, portföy tazminatının da istenemeyeceği, davanın kısmi dava olarak açıldığı, belirsiz alacak davası olmadığı, bu nedenle zamanaşımı hesabının buna göre yapılması gerektiği, davacının ——– cinsinden dava açarak seçimlik hakkını kullandığı artık döviz cinsinden alacak talep edemeyeceği mütalaa edilmiştir.
Sözlü tahkikat aşamasına geçildiğinde de davalı—- tarihli uzman mütalaasını sunmuştur. Bu mütalaada kısaca, açılan davanın belirsiz alacak davası olamayacağı, kısmi dava olduğu,— cinsinden talepte bulunularak artık— cinsinden talepte bulunulamayacağı,—- tarihinden önceki satışlarda alacağın zaman aşımına uğradığı portföy tazminatı için hak düşürücü sürenin geçtiği ve koşulların bulunmadığı, davacı defterlerinin ispat gücünün olmadığı belirtilmiştir.
Tüm bu toplanan belge ve bilgilerden hareketle aradaki uyuşmazlık noktaları tek tek ele alınmıştır.
Taraflar arasında giderilmesi gereken ilk mesele, aktedilen—— tarihli sözleşmenin hukuki mahiyetidir.
Davacı tek satıcı, tek yetkili olduğunu, acentelik ilişkisini düzenleyen hükümlerin doğrudan veya kıyasen uygulanması gerektiğini, davalı ise simsarlık sözleşmesi hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
TTK.nun 102 maddesinde yer alan tanımdan hareketle, ‘Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir’. Simsarlık sözleşmeleri ise TBK.nda düzenlenmiş olup, TBK.nun 520. maddesine göre simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır.
Basitçe irdelemek gerekirse acenteliğin az veya çok belli bir süre devam etmesi gerekir. Acente belli bir bölgede önceden belirlenmemiş sayıda sözleşmenin yapılmasına aracılık eder. Acentelik sözleşmesi aktedildiğinde öngörülen sözleşme süresi boyunca müvekkilin kaç tane üçüncü kişi ile kaç tane sözleşme imzalanacağı belli değildir. Tacir yardımcısı olan acente de sözleşme süresi içinde kaç tane sözleşmede aracılık edeceğini bilemez. Simsarlık faaliyetinin ise süreye ilgi yoktur. Zaten simsar(tellal) ise tek veya sınırlı sayıda sözleşme yapılmasına aracılık ettiği için genelde simsarlık sözleşmesinin süresi de kısa olur. Her bir aracılık işi yeni bir simsarlık sözleşmesi niteliğindedir. Acente, aksi kararlaştırılmadıkça aynı bölge veya yerde birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik yapamadığı gibi, müvekkil de aynı bölge veya yer için birden fazla acente atayamaz. Simsarlık içinse böyle bir şart söz konusu değildir. —- Ayrıca her ikisi de bağımsız tacir yardımcısı olan acente ile komisyoncu—- arasındaki farkın da ortaya konması faydali olacaktır. Acente sürekli ve bağımsız çalışan tacir yardımcısıdır. Komisyonculukta ise süreklilik yoktur. Komisyoncu, acentenin aksine coğrafi anlamda bir sınırı olmaksızın, üçüncü kişi ile sözleşmeleri bizzat kendi adına yapmakta, acentenin aksine olağan masraflarını dahi müvekkilden isteyebilmektedir. Komisyonculuk sözleşmesi uzun süre devam da etse acentelikte geçerli olan “süreklilik” koşulu oluşmaz. Alnı simsarlıkta olduğu gibi her bir yeni satış sözleşmesi yeni bir komisyonculuk sözleşmesi niteliğindedir. —– Komisyoncu ile simsar arasındaki fark ise temsil etme yetkisinde kendini gösterir. Simsar sözleşme öncesi tarafları bir araya getirir, taraflara sözleşme şartlarını bildirir ve tarafları bağdaştırmaya çalışır. Karşılığında her iki taraftar da ücret ve yaptığı masrafları isteyebilir. Komisyoncu ise üçüncü kişilerle sözleşmeyi bizzat kendisi yapar. Komisyoncu sözleme yapma konusunda hem yetkili hem de yapma borcu altındadır. Komisyoncu sözleşmeyi yapma ve bu sözleşme uyarınca tüm hak ve yetkilerini vekalet verene devretme borcu altındadır.—— Acente ise TTK.nun 106. maddesine göre özel bir letki almadan müvekkili adına sözleşme yapamaz.
Eldeki olayda davacının kendi namına bir satış yapmadığı,—– müşterilerle doğrudan davalı şirketin satış sözleşmeleri yaptığı çok açıktır. Bir diğer ifadeyle komisyonculuk ilişkisinin söz konusu olmadığı kesindir. Sözleşme hükümlerine göre davacının belli bir bölge ve süre sınırı sınırlı olup, önceden sayısı belli olmayan sayıda sözleşmenin kurulmasına aracılık edeceği anlaşılmaktadır. Süreklilik, bölge sınırlaması koşulu da mevcuttur. Bu durumda davacının TTK.nun 104. maddesinde düzenlenen——– koşulunu, süreklilik koşulunu sağladığı ve acente olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Davalı tarafın, sözleşmeye göre satışın bireysel konut satışı ile sınırlı olmasının — unsurunun ortadan kaldırdığı iddiası isabetli değildir.— ile kastedilen belli bir bölge, müşteri çevresidir. Bir diğer ifadeyle sözleşme sadece konut satışında komisyon verileceğini düzenlemekle davacının konut satışında o bölgede, o müşteri çevresi için tek yetkili satıcı olarak inhisar tekel hakkı vardır. Davalı tarafın, davacının rakip başka firmalara da aracılık hizmeti verdiği iddiası ise ispatlanmaya muhtaç kalmıştır. Sırf davacının dava dilekçesinde, kendini tanıtırken —- projelerinin tanıtımı, pazarlanması faaliyetlerinde bulunduğuna dair beyanı ile davacının, davalı ile rekabet halinde olan firmalara aynı tarih ve bölgede hizmet verdiği sonucu çıkarılamaz. Davalı, davacının, sözleşme ile üstlendiği sürede, bölgede ve müşteri çevresinde davacının başka ticari işletmelerin taşınmazlarını da pazarladığı iddiasında ise bunu somut delillerle ortaya koyması gerekir ancak bu yönde sunulmuş somut bir delil yoktur.
Aradaki hukuki ilişkinin acentelik ilişkisi tespit edildikten sonra, ikinci mesele davacının iki kalem halinde talep ettiği komisyon alacağı ve portföy tazminatı alacağı talepleridir.
Davacının öncelikle bakiye komisyon alacağı olup olmadığı, varsa ne kadar olduğu, hangi oranlara göre hesaplanması gerektiği tespit edilmelidir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesinde her bireysel satış için satış bedeli üzerinden net—- oranında komisyon bedeli ödeneceği kararlaştırılmıştır. Davacı komisyon bedeli ödenmeyen satışlar için, bu oran üzerinden hesap yapılanması gerektiğini, davalı ise her bir taşınmaz için farklı oranların kabul edildiğini, buna dair—- tarihli belgelerin mevcut olduğunu ileri sürmüştür. — tarihli belgede imza isim yoktur.– tarihli belgede de— talimatıyla — sonuçlandığında ——— yazdığı, isim olmadan bir imza olduğu, belgenin sol tarafında da isim olmadan kime ait olduğu anlaşılmayan bir imzanın olduğu görülmüştür. Ne var ki dosyadaki hiç bir belge, tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları—– oranını değiştirdiklerini göstermemektedir. Tarafların defterleri incelendiğinde her bir taşınmaz satışı için ayrı kayıt açılmadığı, davacının pey der pey fatura kestiği, bu faturaları davalıya gönderdiği, davalının bu faturaları defterlerine kaydettiği, ve kısmi ödemelerde bulunduğu görülmektedir. Bu kısmi ödemelere göre tarafların sözleşme ile kararlaştırılan oranı değiştirdikleri sonucuna varmak mümkün değildir.
Kök ve ek rapordaki ayrıntıları belirtildiği üzere, — ayıtları esas alınarak yapılan satışların esas alındığı, bu satışların davacının ve davalının kayıtları ile de uyumlu olduğu, Davalının— kayıtlarına göre——olmak üzere — sattığı, toplam satış tutarının — olduğu, bu satış tutarının fesihten sonraki satışları da kapsadığı, fesihten sonra — tutarında— satış yapıldığı, bu düşüldüğünde davalı şirketin toplamda—- tutarında satış yaptığı anlaşılmaktadır.—— taşınmazın toplam satış bedelidir. Bu satışların içinde hiç banka, yatırım fonu ve benzeri kişilere toplu satış olmadığı tespit edilmiştir. ——– Davacının kayıtlarına göre davalı toplamda — ödeme yapmıştır. O halde bu üç projeden davacının bakiye komisyon alacağı—-
Ek raporla ayrıca — adet taşınmazın daha satıldığı bunların toplam satış tutarının — olduğu görülmüştür. Bu satış tutarının– yani komisyon alacağı tutarı —–
Bilirkişiler kök ve ek raporda buldukları iki komisyon alacağını toplarken —— (Bilirkişilerin bu hatası, kök raporda– Sayfada buldukları– raporun – Sayfasında sonuç kısmında sehven — olarak yazmış olmasından kaynaklanmıştır.——-Ancak bu durum ek rapor gerektirmemektedir, toplamda ——- olduğu ek raporda da bulunmuştur.
Ayrıca davalının delil olarak sunduğu ve nazara alınmasını talep ettiği—- tarihli belgede — satışı için komisyon hesabı yapmıştır. Oysa mahkememizce nazara alınan taşınmaz sayısı daha — Bu bakımdan—- esas alınmış olması da doğrudur.
——- Bunların satış rakamı toplamı — Bunun — Davalının yaptığı— düşülürse bakiye — Bu sağlama yapılabildiği için,—- tekrar ek rapor almaya da gerek görülmemiştir
Portföy tazminatı talebine gelince; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesinde “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” hükmü düzenlenmiş olup, denkleştirme tazminatı talep koşulları belirlenmiştir.
Kısaca aranan koşullar, sözleşmenin sona ermesi, yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da “önemli menfaatler” elde edilmesi, acentenin ücret kaybına uğraması, denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olmasıdır. Denkleştirme talebi için kanunun aradığı şartlar kümülatiftir. Bu bağlamda, öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil müvekkil, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır ——- Acentenin portföy tazminatı talep edebilmesi için dört koşulun gerçekleşmesi gerekir: 1-Acentelik sözleşmesinin denkleştirme talep edecek şekilde sona ermiş olması, 2-Acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra müvekkilin, acentenin çabasıyla oluşturulan yeni müşteri çevresinden önemli menfaatler elde etmeye devam etmesi, 3-Sözleşmenin sona ermiş olması nedeniyle acentenin, müvekkiline devrettiği yeni müşteri çevresinden gelir elde etme imkanını kaybetmiş olması, 4-Acenteye denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun —- olması——–
Bilirkişi heyeti portföy tazminatının istenebileceğini,— komisyon alacağı olduğunu, bu gelirin— süren sözleşme ilişkisi çerçevesinde — ortalamasının—-olduğunu belirterek —- portföy tazminatı istenebileceğini mütalaa etmişlerdir.
Eldeki davada, fesihin haksız olduğu açıktır. Fesih ihtarnamesinden sonra davalı şirket—- tutarında satış yapmıştır. Ne var ki bu satışların davacının getirdiği müşterilere yapılıp yapılmadığı belli değildir. Bilirkişi heyeti —— tazminatı talep edilebileceğini mütalaa etmişlerse de, davacının fesih ihtarından sonra——- başka şirketler adına satış faaliyeti için pazarlama faaliyeti yürütülebileceği, davacının davalıya devrettiği müşteri çevresinden gelir elde etme imkanını kaybetmediği, davalının da önemli ölçüde menfaat elde etmeye devam ettiğinin ispatlanamadığı, hakkaniyetin denkleştirme tazminatını gerektirmediği sonucuna varılmış; bilirkişi heyetinin görüşüne itibar edilmeyerek portföy tazminatı talebi reddedilmiştir.
Ele alınması gereken üçüncü mesele, davacının —- talepte bulunup bulunamayacağıdır.
Davacının — tarihli bedel artırım dilekçesi ile dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talep ettiği — komisyon alacağı ile,– tazminatı olan talebini,– alacağı ve —— olarak artırdığı görülmüştür.
—– kararları, TBK.nın 67 maddesi (eBK m.83) nazara alındığında, davacı tercihi — yana kullanmakla artık alacağını—- cinsinden talep edemez. Davalı tarafın bu yöndeki itirazı isabetlidir. Davacı, dava dilekçesinde talebini — talep ederek, tercihini ortaya koymakla bedel artırım talebi ile — talepte bulunamayacağından, — toplamda talep ettiği — dava tarihindeki— karşılığını talep edebileceği kabul edilmiştir.—–
Bu sebeple davacının talebi — hükme bağlanmıştır. —– bakiye komisyon alacağının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Tereddütün giderilmesi gereken dördüncü mesele davanın kısmi mi belirsiz alacak davası mı olduğudur. Davacı belirsiz dava açtığını, davalı kısmi dava açıldığını ileri sürmüştür.
Kural olarak,——– karada da belirtildiği üzere, HMK.nun 33 maddesine göre hakim, dava dilekçesindeki isimlendirmeyle bağlı olmaksızın davanın eda davası, tespit davası, kısmi dava, belirsiz alacak davası, seçimlik dava vs çeşitlerinden hangisi olduğunu belirleyerek yargılamayı sürdürmelidir.
Eldeki davada, Mahkemece davanın niteliği hususunda bir belirleme yapılmadan, davacıya da süre verilmeden, karar aşamasına gelindiği görülmüştür. Bedel artırım dilekçesinin verilmesinden sonra taraflar arasında davanın belirsiz alacak davası olup olmadığı mesele olmuştur. Talep, komisyon alacağı ile portföy tazminatıdır. Portföy tazminatı talebinin, bilirkişi incelemesi ile belirlenebilir hale geleceği, talebin mahiyeti gereği belirsiz alacak davası olarak açılacağı sabittir. Komisyon alacağı talebine gelince davacının aracılık yaptığı satışları kabaca büyük ölçüde bildiği kabul edilirse de, nihai görüşmeler/pazarlıklar sonucunda hangi müşteri ile ne kadarlık bedel üzerinden satış yapıldığı ancak davalının defterleri ile —— göre belirlenebilir. Davacının kendi defter ve kayıtları ile komisyon alacağını net olarak bilmesi gerektiği, uyuşmazlığın mahiyeti gereği söylenemeyecektir.
Hemen belirtmek gerekir ki mahiyeti itibariyle belirsiz alacak davası olacak bir hususun, kısmi dava olarak açılması da mümkündür. Ancak eldeki dava dilekçesinde ve devamındaki beyanlarda kısmi dava olarak açıldığını ortaya koyan bir iradeye rastlanmamaktadır. Bu nedenle mahkememizce dava belirsiz alacak davası olarak kabul edilmiştir.—- tarihinde açılmış, açıldığı tarih itibariyle HMK.nun 107 maddesinin 3. Fıkrası 7251 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmamış idi.——– kararda da belirsiz alacak- kısmi dava ayrımı, “sürpriz karar verme yasağı” çerçevesinde ayrıntılı şekilde tartışılmış; yargılamanın o anki seyrine göre, ilgilinin haklı olarak beklemediği, karşılaşmayı öngörmediği biçimde, mahkemece belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar olmadığından davanın reddi kararının hukuki güvenlik, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olduğu içtihat edilmiştir.)
Bir başka mesele alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığıdır. Acentelik sözleşmesinden doğan tüm talepler TBK.nun 147/b-5 maddesi uyarınca beş yıllık zaman aşımına tabidir ve zaman aşımı sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işlemeye başlar—– olayda sözleşme davalının noter ihtarı ile — tarihinde feshedilmiş, bu dava da —— tarihinde açılmış olmakla, alacağın zamanaşımına uğramadığı çok açıktır.
Birleşen dava üzerinde de kısaca durmak gerekir
Asıl davada—- tarihli celsede HMK.nun 184. Maddesi uyarınca bir sonraki celse sözlü tahkikata geçileceği ihtar edilmiş, sonraki celse—- dosyanın mahkememiz dosyası ile birleştirildiği görülmüştür. Birleşen——-dosyasında davacının—- davalının—- olduğu, davacı—- tarihli sözleşme ile simsarlık ilişkisinin kurulduğunu, sözleşmenin — göre tüm masrafların—- tarafından karşılanması gerektiğini, ancak dava dışı şirket yetkilisi —– talebi üzerine sonradan düşülmek üzere pek çok masrafın kendileri tarafından yapıldığını, TBK.nun 139. Maddesi doğrultusunda —–alacaklarının tespitini ve bunların takas ve mahsubunu talep ettiği görülmüştür. Takas mahsup talebi için kanun belli bir süre veya şekil şartı öngörmemiştir. —- Davalı-birleşen davacı , mahsup edilmesini istediği tutarı ayrıca bir dava konusu yapmış olmakla, asıl davadaki mahsup talebini değerlendirmeye gerek kalmamıştır.
Davacı birleşen dosya davalısı birleşen davanın tefrikini talep etmişse de, uyuşmazlığın aynı sözleşmeden kaynaklandığı, talep sonuçları itibariyle davaların tefrikinin mümkün olmadığı görülerek tefrik talebinin reddine karar verilmiş, birleşen dava yönünden de ön inceleme yapılarak davanın esasına geçilmiştir. Birleşen davada, davacısının sunduğu fatura, belge ve diğer belgelerle birlikte tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmasına karar verilmiştir.
Bir mali müşavir, bir işletme uzmanı, bir inşaat mühendisinden oluşturulan bilirkişi heyeti — tarihli raporunda, özetle, davacı — ticari defterlerine göre — alacaklı olduğunu, Davacının—— pazarlama faaliyeti altında yaptığını ileri sürdüğü harcamalara ilişkin, defterlerinde somut bir kayıt olmadığı gibi, bir mutabakat olmadığı, yansıtma faturası olmadığı, bu zamana kadar karşı taraftan istendiğini gösterir bir belge bilgi olmadığı, bu tutarın talep edilemeyeceği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporuna karşı birleşen dosya davacısı itiraz dilekçesi sunmuşsa da, sunulan itirazların itibar edilebilir bir tarafı yoktur. Raporun usul ve yasaya uygun olduğu, sözleşmeye göre pazarlama faaliyet masraflarının —ait olduğu, somut olayda —– bu masrafları kendisinin yaptığını ileri sürüyorsa bunun yazılı belgeyle ispatının zorunlu olduğu,—- arasında yürürlükte olan sözleşme ilişkisi içinde bu masrafların hiç talep konusu yapılmadığı, noterden çekilen fesih ihtarnamesinde de bahsinin geçmediği ve bu haliyle birleşen davanın ispatlanamadığı kabul edilmiştir.
Açıklanan sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
—— bakiye komisyon alacağı vardır. Bunun dava tarihindeki —- karşılığı hükme bağlanmıştır. Davacı, bilirkişinin maddi hatasını farketmeyip rapordaki tutar kadar bedel artırım ile —- talep etmiş olup, komisyon alacağı kaleminde bu nedenle bir kısmın reddine karar vermek, ona göre vekalet ücretine hükmetmek gerekmiştir. Portföy tazminatı da adı üstünde tazminat niteliğinde olduğundan, reddine karar verilmekle, AAÜT 13/4 maddesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmetmek gerekmiştir.)
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
A)Asıl davanın KISMEN KABULÜNE;
1—- bakiye komisyon alacağının dava tarihi olan —- tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesince işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine;
2-Davacının portföy tazminatı isteminin reddine;
3- Alınması gerekli– harçtan davacı tarafından peşin ve tamamlama harcı olarak yatırılan— harcın mahsubu ile bakiye — davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 29,20TL. başvurma harcı, 2.725.577,50TL peşin harcın toplamı olan 2.725.606,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarfedilen toplam 15.458,40 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren—– olmak üzere 15.440,23TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarfedilen toplam 122,60TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren—- olmak üzere 0,14 TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
7-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı—– vekili için takdir olunan 551.988,73-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen komisyon alacağı miktar üzerinden davalı —- vekili için takdir olunan 7.888,42-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen— tazminat bedeli üzerinden davalı — vekili için takdir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafından MÖHUK 48. Maddesine göre yatırılan teminatın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
B) BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
1—– sayılı DAVANIN REDDİNE;
2- Alınması gerekli 59,30TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 315.745,49 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 315.686,19 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde birleşen davada davacı tarafa iadesine,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
6- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre birleşen davada davalı—- vekili için takdir olunan 273.514,56-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilleri ile davalı vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 07/04/2021