Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/844 E. 2018/684 K. 11.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/480
KARAR NO : 2018/631
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 02/12/2009
KARAR TARİHİ : 11/07/2018
Mahkememizde görülen Alacak ve Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili Bodrum Asliye 3. Hukuk Mahkemesi vasıtası ile mahkememize göndermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ….tarihleri arasında 15.382 koli …. Enerji İçeceği ürününden satarak 10.000 kolilik satış kotasını aşması nedeniyle sözleşme gereği almayı hakettiği 15.382 koli ….l enerji içeceği primi olarak fazlaya dair ve fazlanın faizine ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 150.000,00 TL nin 09/03/2007 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa uyarınca… Bankasının kısa vadeli krediler uyguladığı, değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkilinin ….. tarihleri arasında 20.482 koli …l enerji içeceği ürününden satıp 10.000 kolilik satış kotasını aştığından sözleşmeye gereği almayı hakettiği 20.482 koli … Enerji içeceği primi karşılığı olarak fazlaya ve fazlanın faizine ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 25.000,00 TL nin yine avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, firmanın 09/03/2008 – 08/03/2009 tarihleri arasında 18.040 koli … enerji içeceği ürününden satıp 10.000 satış kotasını açtığından sözleşme gereği almayı haketmiş olduğu 18.040 koli … primi karşılığı olarak fazlaya ilişkin alacağın faizine ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin prim alacağının şimdilik 25.000,00 TL lik kısmının 09/03/2009 tarihinden itibaren yine avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkili tarafından 08/03/2009 başlangıç tarihli sözleşmenin 10. maddesi gereğince davalıya verilmiş olan …. . şubesi tarafından …. tarihli ve … TL bedelli teminat mektubunun tazmininin ve ödenmesine dair …. D. İş sayılı … tarihli Bodrum 3. Asl. Hukuk Mah. sinin tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına işbu teminat mektubunun iptaline, müvekkiline iadesine karar verilmesini, müvekkili tarafından keşide edilen ve davalı tarafından muhatap bankaya müracaat ve karşılıksız şerhi vurdurulan henüz davalı tarafından takibe konulmamış olan müvekkili tarafından ….. Şubesi …. nolu çek hesabından keşide edilen …keşide tarihli …nolu …TL bedelli . tarihli çek ile . nolu , . TL bedelli . keşide tarihli .nolu .TL bedelli 3 adet çek için müvekkilinin davalıya borçlu olmaması nedeniyle icra takibine konu olması için öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilerek müvekkilinin davalıdan olan alacağından takas ve mahsubu sebebiyle bedelsiz kalan işbu çeklerin iptaline karar verilmesini, portföy tazminatı ve sair fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davalının geçerli olmayan haksız fesih bildirimi nedeniyle firmanın bayilik sözleşmesinin 31 ay önce fesh edilmiş olduğundan müvekkilinin uğradığı yıllık ortalama 18.000 koli enerji içeceği prim kaybı nedeniyle bu süreye tekabül eden 54.000 koli enerji içeceği ve sözleşme devam etseydi müvekkilinin 3 yıllık satışlardan %20 kar marjı üzerinden kazanacağı 10.800 koli. enerji içeceği karşılığı olmak üzere toplam 64.800 koli bedelinin fazlaya ve fazlanın faizine ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL lik kısmının sözleşmenin haksız feshi itibarı ile avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili, davalının müvekkilinin hak etmiş olduğu prim alacaklarını ödemediği ve malda teslim etmediğinden cezai şart ödeme borcu sözleşmenin 7. maddesine göre doğmuş olup; fazlaya ve fazlanın faizine ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL nin avans faizi ile birlikte olmak üzere 300.000,00 TL alacağın 3095 sayılı yasa uyarınca ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili 19/01/2010 günlü cevap dilekçesi ile davacının haksız fesih iddiası ile alacak ( eda ) davası açtığını ancak ortada menfi tespit davası görülüyormuşçasına taleplerde bulunduğunu, davacının vermiş olduğu çeklerin karşılığında böyle bir borcu olmadığını iddia ediyor ise menfi tespit davası açması gerektiğini, taleplerin bu davada görülemeyeceğini, takas ve mahsup beyanınında yok hükmünde olan sözleşmelere dayanarak takas defi ileri sürelemeyeceğini standart bayilik sözleşmelerini en fazla 1 yıl yapıldığını, standart bayilik sözleşmelerinde ödemelerin en fazla 60 gün vadeli banka çeki ile ödenebileceğinin düzenlendiğini, standart bayilik sözleşmelerinde ürün fiyatı konusunda sözleşmeye bir hüküm konulmadığı müvekkilinin ticari uygulamalarında 2006 ve 2008 yıllarından bu yana satış fiyatının kutu başına 1,78 TL ile 2,41 TL arasında değiştiğini, müvekkili şirketin bu fiyat aralığının bayilerine fırsat eşitliği yaratacak şekilde düzenlediğini, standart bayilik sözleşmesinde prim konusunda düzenleme yapılmadığını, davacı tarafın varlığını iddia ettiği 26/11/2008 tarihli sözleşme ve 10/07/2006 tarihli ek protol hükümleri değerlendirildiğinde 09/03/2006 tarihinden itibaren yıllık dönemden 10.000 koli satış kotası yakalaması halinde müvekkili şirketin davacı şirkete yıl içerisindeki toplam sipariş miktarı kadar prim vereceğini, bu hükmün ek protokollede getirildiğini, buna göre prim tutarı toplam sipariş tutarı kadar olduğunu, yani davacının 10.000 koli siparişe ulaştığında satış fiyatının yarı yarıya azalacağını, müvekkili şirketin böyle bir yükümlülük altına girmesi için ortada hiçbir sebep olmadığını, böyle bir ticari tehammülde bulunmadığını, böyle bir durumda müvekkili şirketin zararının parayla ölçülemeyecek kadar olduğunu, davacının taleplerine dayanarak yapmış olduğu ve var olduğunu iddia ettiği 26/11/2008 tarihli sözleşme ve 10/07/2006 tarihli ek protokolün hukuken yok hükmünde olduğunu zira davacı şirketin müvekkili şirketin genel müdürü ……ile işbirliği yaparak haksız kar elde etmeyi ve müvekkili şirkete zarar vermeye amaçladığının açık olduğunu, davacı tarafından işbu davada ibraz edilen sözleşme ve ek protokolün birçok benzerlerinin …. müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra ortaya çıktığını, bu sözleşmenin tarafları olan kişilerin ….yakınlığının bilindiğini, bu nedenle davacı ve … hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, 26/11/2008 tarihli sözleşme ve 10/07/2006 tarihli ek protokolün müvekkili şirket aleyhine olacak şekilde sonradan geri tarihli olarak imzalandığını, davacı tarafın müvekkili şirkete gönderdiği 30/06/2009 tarihli mutabakatta aynı ” 30/06/2009 tarihi itibarı ile firmamızdaki hesabınız 40.562,29 TL alacak bakiyesi vermektedir. kayıtlardaki cari hesapların bakiyelerinde mutabık olduğumuzu bildiririz. “denildiğini, davacı tarafın müvekkil şirkete muaccel hale gelmiş 176.719,84 TL borcu bulunmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde bu durumu ikrar ettiğini, davacının haksız feshe ilişkin iddialarının yine hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiş aynı dilekçede delillerini liste halinde bildirmiştir.
Davacı, dava değeri olan 876.719,84 TL değer üzerinden mahkememizce ilk celse ara kararına uyarak harç ikmali yapmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE : Davacı vekili, dava dilekçesi ekinde 09/03/2006 tarihli bayilik sözleşmesi 10/07/2006 tarihli ek protokol ile 08/03/2009 başlangıç tarihli sözleşme fotokopisini sunmuştur. Bilahare 15/02/2010 günlü dilekçe ile, davalının usule ilişkin itirazlarına cevap vererek ekinde 16 sıra halinde delillerini bildirmiş 2006-2007-2008 ve 2009 yıllarına ait faturalar, sevk irsaliyeleri, davalının keşide ettiği …. tarihli … y. nolu haksız fesih ihbarı, …. Şubesine ait 3 adet çek fotokopisi, davalının Halikarnas ve . Kulüplerinde yaptığı sözleşmeleri, müvekkili tarafından keşide edilen …… Noterlik . tarih .. nolu ve …. tarihli…. nolu 2 ihtarnameyi ibraz etmiştir. Davalı vekili delillerini 19 sıra halinde 19/01/2011 günlü cevap dilekçesi ekinde liste halinde bildirmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde gerek prim alacakları ile ilgili 150.000,00 TL + 25.000,00 TL + 25.000,00 TL +400.000,00 teminat mektubunun iptali + 64.920,00 TL lik çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ve çek iptali + 64.920,00 TL lik çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ve çek iptali + 46.879,00 TL çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ve çekin iptali + 50.000,00 TL portföy tazminatı ve kar kaybının tahsili + 50.000,00 TL cezai şartın tahsili olmak üzere toplam dava değerinin 876.719,00 TL olup; bu değer üzerinden harç ikmali yapması gerektiğini oysa davacının 300.000,00 TL üzerinden harç yatırdığını, Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin ….. D. İş sayılı tedbir kararının yerinde olmadığını, tedbir kararı verildikten sonra dava açılmış ise tedbir inceleme görevinin davanın görüldüğü mahkemeye ait olacağını, davacının menfi tespit taleplerinin bu davada değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davacının var olduğunu iddia ettiği 26/11/2008 tarihli sözleşme ve 10/07/2006 tarihli ek protokol hükümlerinin müvekkili şirket aleyhine son derece ağır hükümler içerdiğini ve ticari uygulamalarına, iktisadi ve ticari hayatın akışına aykırı olduğunu, bu sözleşme ve ek protokolün …….. tarafından geri tarihli imzalandığını bildirmiştir.
Davacı 21/05/2010 günlü cevaba cevap dilekçesinde davalı savunmalarının yerinde olmadığını, davalı şirket genel müdürü …. şirketten ayrılmasından sonra . yakın olan bayilerin bu türden sözleşmelere dayanarak alacak talebinde bulundukları iddialarının kabul edilebilir bir durum olmadığını, davalı şirketin gerek 09/03/2006 tarihli ek protokol ve 2008 tarihli sözleşme hükümlerine uyguladığını, bunlara ilişkin uygulamanın davalının ticari defterlerinde yer aldığını, ancak müvekkilinin prim alacakları konu edildiğinde davalı tarafın bunları yok saydığını, davalının iddiasının aksine müvekkili ile davalı şirketin yönetim organı olan müdürün iradesinin uyuştuğunu, buna uygun olarak sözleşmeler imzalandığı ve uygulandığını, davalının BK 1 uyarınca davalı şirketin iradesi olmadığı ve irade uyuşması olmadığı için sözleşmelerin yok hükmünde olduğuna ilişkin iddiasının tamamen hukuk dışı olduğunu belirterek savunmanın reddi ile davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili 2. cevap dilekçesinde ise cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrarla; müvekkili tarafından…. noterliğinin ….y. sayılı ihtarnamesi ile …tarihinde davacı ile olan ticari ilişkiye son verildiği, davacı tarafından …. noterliği .. y. nolu ihtarname ile . tarihinde gönderilen ihtarnamede ilk defa davaya dayanak yapılan ek protokol ve sözleşmeden bahsedilerek 4.510.087.084,00 TL alacak talep edildiğini, ihtarnamede bahsedilen EK PROTOKOL VE SÖZLEŞMENİN müvekkili şirket kayıtlarında mevcut olmadığından durumun açıklığa kavuşturulması için şirket yetkilisi ile görüşüldüğünü bilgi alındığını ve davacı vekiline ve davacı şirkete e- posta gönderilerek ek protokol ve sözleşmenin 1 nüshasının istendiği ve ancak davacı ve vekilinin ek protokol ve sözleşmenin örneklerini müvekkiline ibraz etmediklerini, bundan da ek protokol ve sözleşmenin ….müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra ortaya çıkarıldığının anlaşıldığını, davacıya verilen bedelsiz ürünlerin hiçbirinin ek protokole ve sözleşmeye dayalı primler olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Feri Müdahil vekili davanın esası hakkındaki beyan dilekçesinde özetle: Davanın klasik bir alacak davası olmadığını, davalı şirketin ve feri müdahilin hukuka aykırı bir yapılanma ile karşı karşıya olduğunu, bu davanın temelinde davalı ve feri müdahil üzerinden milyonlarca euro tutarında haksız kazanç elde etme amacının bulunduğunu, davalı şirketin eski genel müdürü …. ilişkili olduğu kişi ve şirketler ile birlikte hareket ederek eski tarihli sözleşmeler üreterek alacak yaratılmaya çalışıldığını, davalı şirketin eski genel müdür… kurduğu ve yönettiği vakfın bilgisayarları üzerinde …i Üniversitesi tarafından yapılan teknik incelemede davaya dayanak yapılan … ek protokol ile . tarihli sözleşmenin ve Kalanta adli bayinin açmış olduğu davaya dayanak yapılan protokol ve sözleşmenin, protokol ve sözleşme tarihinden yıllar sonra hazırlanarak çıktılarının alındığının tespit edildiğini, dolayısıyla bu davaya dayanak yapılan 10/07/2006 tarihli ek protokol ile 26/11/2008 tarihli sözleşmenin sonradan eski tarih atılarak üretildiğinin sabit olduğunu, davacı yetkilileri ve aynı iddialar ile dava açan ….. adli şirket yetkililerinin davalı şirket eski genel müdürü .ile birlikte hareket ettiklerini ve organik bağ içerisinde olduklarını gösterir delillerin dilekçe ekinde sunulduğunu iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
5. celsede davacı taraf davaya dayanak yaptığı ek protokol ve bayilik sözleşmesini sunmuş bu belge asılları bilirkişi incelemesinde esas olmak üzere kasaya alınmıştır.
Dava dosyası, tarafların sundukları delil ve belgeler bu işlerde ehil bilirkişiler Prof. Dr. …..ve YMM yeminleri yaptırılarak tevdii edilmesine, her 2 şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ve iddia ve savunma itibarı ile rapor alınmasına karar davacı şirketin bodrumdaki şirket adresine ihtarlı tebligat çıkarılmak suretiyle yaptırılacak bilirkişi incelemesi için davacı şirketin 2006 dahil 2010 yılları arası tüm ticari defterlerini Mahkememize keşif gününden önce (keşif günü ve saati tebligatta belirtilmek suretiyle) ibraz etmelerinin istenmesine,aynı konuda Bodrum Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesine de bu konuda talimat yazılarak davacı şirketin meskur defterlerinin ibrazı ile Mahkememize gönderilmesinin sağlanmasının istenilmesine karar verilerek davalı şirket merkezinde 08/12/2010 tarihinde keşif sureti ile bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişilerden tarafların iddia ve savunmaları yanı sıra protokol ve sözleşme hükümleri gereği davacının prim alacağı bulunup bulunmadığı, bu sözleşme ve protokoller uyarınca daha önce prim alıp almadığı, ne zaman ve hangi isim altında prim aldığı , karşılıklı borç ve alacak durumları, davacı tarafla imzanın tip ve şekilde sözleşme ve protokollerinin başka bayillerlede imzalanıp imzalanmadığı, başka bayilere de prim ödemesi yapılıp yapılmadığı, davalı şirkete ait …. tarih 6155 sayılı Tic. Sic. Gaz. yayınlanan genel kurul kararı kapsamında 10/07/2006 tarihli ek protokol ile 26/11/2008 tarihli sözleşme hükümleri bilirkişilerce irdelenerek davalı şirketin o tarihlerde genel müdür olan …… tek başına bu sözleşme ve protokolü düzenleme yetkisi bulunup bulunmadığı konularında etraflıca rapor istenmesine ve bu yönde dava dosyamız ve eklerinin bilirkişi heyetine tevdiine karar verilerek rapor istenmiştir.
08/12/2010 tarihinde yapılan keşifte davalı şirket merkezinde hazır edilen davalı şirkete ait 2006-2007 – 2008 – 2009 – 2010 yıllarına ait tüm ticari defterler ile kayıtlar, davalının diğer şirketlerle yapmış oldukları sözleşmeler kayıt ve belgeler üzerinde bilirkişiler Prof. Dr….. ve YMM Temel var ile keşif yapılmış akabinde; davacı şirkete ait 2006-2007 -2008-2009 yılları tüm ticari defterleri mahkememiz kalemine sunulmakla; bunlarda bilirkişi heyetine tevdii edilmiş, bilirkişi, davacı ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapmak suretiyle davacının TTK madde 66 ve VUK madde 182 gereğince tutmakta zorunlu olduğu yevmiye ve envanter defterlerini inceleme konusu dönemi kapsayan 2006-2009 yıllarına ilişkin kapanış tasdiklerinin yaptırılmamış olduğu, bu durumda davacının yasal defterlerinin TTK madde 85 uyarınca lehine delil vasfı bulunmadığı, davalının ise tutmakta zorunlu olduğu defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptığı, bu durumda davalının yasal defterlerinin TTK madde 85 uyarınca lehine delil vasfı bulunduğu, davacı defterlerinde yer alan davalı hesabında 03/08/2009 tarihi itibariyle bakiyenin 0 olduğu fakat davacı çeklerinin bir kısmının ödeme gününde davacı tarafından ödenmediği ve davalı nezdindeki hesaba borç olarak işlendiği, davacı hesabına borç olarak işlenen tutarların olduğu ve davalı defterlerindeki hesap bakiyesinin de 176.719,84 TL davacı borçlu şeklinde olduğu, inceleme dönemleri itibariyle davalı şirket tarafından davacı dahil olmak üzere tüm bayilerine indirimler/iskontolar sağlandığı, davacıya da indirimler/iskontoların sağlandığı, bu kapsamda 2006 yılında “pazarlama,katılım bedeli” gibi açıklamalar ile faturalar alınarak indirimler yapıldığı, 2007 yılında bayiler adına satış faturalarının altında iskontolar uygulanarak indirimlerin uygulandığı, 2008 yılında da genel olarak bayiler adına satış faturalarının altında iskonto uygulanarak indirimlerin uygulandığı, bu indirimlerin/iskontoların prim olmadığı ve davalı şirket tarafından bayilere satışı yapılan ürünlerin belli bir kotayı doldurması halinde bir alana bir bedava şeklinde bir uygulamanın olmadığı, davacı ile davalı şirket arasında yazılı mutabakatlar yapıldığı, davacının mutabakat yazışmalarının hiçbirinde talep ettiği şekilde alacağı olduğunu öne sürmediği, üstelik borcunu kapamak için davalı şirkete çekler verdiği, davacının talep ettiği hak ve alacakların defterlerindeki aktif ve nazım hesaplarında kayıtlı olmadığı, talep ettiği şekilde alacağı olan bir şirketin bunu hiç dile getirmemesinin ve alacağı olduğu halde çekler vermesinin ticari kurallara uygun düşmediği, davalı şirketin kayıtları üzerinde yapılan incelemede şirketin tescil ve ilan edilen imza sirkülerine göre davaya dayanak yapılan sözleşmelerin geçerliliğinin ortaklar kurulu kararı alınması ve genel müdür…. ile birlikte …. “ın müşterek imzası şart olduğundan davaya dayanak yapılan sözleşmelerin davalı şirket açısından geçerli olmadığının rapor edildiği, davalı şirketin kabul etmediği ek protokol ve sözleşmenin gerek taraflar arasındaki ilişki açısından gerek ticari mantık ve gerekse hayatın olağan akışı açısından uygulanabilir nitelikte olmadığı çünkü bu sözleşmelerden alınan mal bedeli kadar prim hakkı doğduğu, bu hakkın takas ve mahsubu ise malın bedelsiz olacağı anlamına geleceği ve bununda ticari açıdan mümkün olmayacağı şeklinde görüş bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili, bilirkişi raporuna karşı vermiş olduğu 22/12/2011 günlü dilekçe ile itiraz ederek ….. tarihli dilekçeler ve taleplerini tekrarla öncelikle Ümraniye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi…..E. ve Ümraniye 2. Asliye Ceza Mahkemesi…. E. sayılı dosyaların celbi ile bundan sonra yeni bir bilirkişi heyetinden kapsamlı rapor alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili…. günlü dilekçe ile bilirkişi raporunu kabul ederek geri tarihli olarak tanzim edilmiş sahte bayilik sözleşmesi ve ek protokolün esas alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişi heyetinin değerlendirmesinin yerinde olduğunu belirterek bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce verilen davanın reddine dair karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2013/13192 E. 2014/10388 K. sayılı kararı ile “Ümraniye 2.Asliye Ceza Mahkemesinin …… E. sayılı dosyasında, davalı ……. şikayeti üzerine, müşteki şirketin sözleşmeleri imzalayan yetkilisi …. ile davacı ….şirketi yetkilileri hakkında dava konusu uyuşmazlığın kaynağını oluşturan taraflar arasında imzalanmış sözleşmelerden dolayı hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçundan açılan ceza davasının devam ettiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda ceza mahkemesinin olası bir mahkumiyet kararının Borçlar Kanununun 53. maddesi (TBK m.74) uyarınca hukuk hâkimini bağlayacağı gözetilerek, söz konusu ceza davasının sonucunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun m.165/1 hükmü uyarınca bekletici mesele yapılması gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” denilerek hüküm bozulmuştur. Uyulan Yargıtay bozma kararı uyarınca Taraflar arasında görülen alacak davasının. tarihinde yapılan duruşmasında İst. Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen . E. sayılı kamu davasının sonucunun beklenmesine, davalı vekillerinin vermiş olduğu 05/04/2017 günlü dilekçe ekinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi’nin 2017/589 E. 671 K. sayılı İstinaf kararını ekleyerek sözlü yargılamaya geçilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin, mahkememize ibraz ettiği dilekçe ekindeki İstinaf kararı …. ve arkadaşları hakkında İst. Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin… gün . E. .8 K. sayılı beraat kararına karşı İstinaf başvurularının esastan reddine, kesin olarak 21/03/2017 tarihinde verildiği, İst. Anadolu 15. ATM ce verilmiş olan . E.. K. sayılı kararın Yargıtay 19. HD. ce 03/06/2014 günlü, 2013/13192 E. 2014/10388 K. sayılı kararı ile “….. hakkındaki kamu davasının bekletici mesele yapılması” gerekçesi ile bozulmuş olmakla ve. hakkındaki kamu davasında verilen beraat kararı da kesinleştiği görülmüştür.
Borçlar Kanunu’nun 74.maddesine göre hukuk mahkemesi ceza hakimi tarafından verilen beraat kararı ile bağlı değildir. Eylemin ceza yargılaması açısından suçun unsurlarını taşımaması hukuk hakimini bağlayıcı bir özellik değildir. (HGK 07/11/2007/4-8312007/815) Eylemin hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu gerekçesine dayanan ceza mahkemesinin beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz. (3HD 16/04/2015 2015/3852 E. 2015/6427K) Ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararının hukuk hakimi için bağlayıcı olabilmesi için maddi vakıa tespiti yapılmış olması gerekir, bekletici mesele yapılan ceza davasında bir maddi vakıa tespiti yapılmadığı gibi, hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle verilen bu tip beraat kararında maddi vakıa tespitinin yapılmasının da hukuken söz konusu olamayacağı anlaşılmıştır, kaldı ki bekletici mesele yapılan ceza davasında verilen beraat kararında, sözleşmelerin geçersizliğinin her zaman ileri sürülebileceğinin açıklandığı, ceza mahkemesi tarafından sözleşmelerin geçerli olup olmadığı veya uygulanıp uygulanmadığı konularında herhangi bir araştırma yapılmamış olduğu, aksine bu hususların hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle beraat kararı verildiği anlaşılmıştır. Ceza mahkemesi tarafından taraflar arasındaki ihtilafın hukuki uyuşmazlık olduğu gerekçesiyle verilen beraat kararının 10/07/2006 tarihli ek protokol ile 26/11/2008 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunu ve mahkememizi bağlayıcı nitelikte olmadığı anlaşılmıştır.
Taraflarca imzalandığı ve geçerli olduğu kabul edilen 09/03/2006 tarihli bayilik sözleşmesinin 25.maddesine göre “Aşağıda imzası olan şahısların ilgili oldukları gerçek ve tüzel kişilere temsil ve ilzama yetkili olduklarını gösteren şirket karar defterinin ilgili bölümü ticaret sicil gazetesinin onaylı fotokopisi ve imza sirküleri iş bu sözleşmenin ayrılmaz bir parçasıdır” şeklinde olduğu anlaşılmıştır. Davalı şirketin o dönemde 12/10/2004 tarihinde tescil ve 6155 sayılı .. ilan edilmiş olan ortaklar kurulu kararı ve imza sirkülerine göre “Her birinin bedeli 70.000,00 Euro’yu aşan danışmanlık ve diğer anlaşmalar” “Şirket için, içerik, süre ve bedel bakımından olağan dışı veya fazla önem taşıyan anlaşmaların” çift imza ile yapılması gerektiği anlaşılmıştır. 09/03/2006 tarihli bayilik sözleşmesine bakıldığında bu sözleşmenin standart bir bayilik sözleşmesi olduğu, prim, cezai şart gibi davalı açısından olağan dışı bir hüküm bulunmadığı, …. davalı şirket adına 09/03/2006 tarihli sözleşmeyi yapmaya yetkili olduğu anlaşılmıştır ancak 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmede ise bilirkişi heyeti tarafından belirtildiği şekilde içerik, süre ve bedel bakımından davalı şirketin diğer bayilik sözleşmelerinden ayrıldığı, davalı şirket aleyhine prim ve cezai şartların düzenlenmiş olduğu, düzenlenmiş olan prim ve cezai şartların olağanüstü ağır olduğu ve ticari mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla davalı şirketin o dönemde genel müdürü olan ……. bu şekilde bir sözleşme imzalama yetkisinin olmadığını bildiğini ve 09/03/2006 tarihli sözleşmenin 25.maddesi nedeniyle davacının da ….. davalı adına bu şekilde ek protokol ve sözleşme imzalama yetkisi olmadığına vakıf olduğunu kabul etmek gerekmiştir. TTK madde 371/2 (ETTK madde 321/2) ‘ye göre imza sirkülerinde kısıtlamalara vakıf olan veya durumun gereğinden kısıtlamaları bilebilecek 3.kişilere karşı geçersizlik ileri sürülebilir. Davacı, davalı şirketin imza sirkülerindeki kısıtlamalara vakıf olduğu için 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunu kabul etmek ve davacının bu yöne ilişkin davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Yine davalının eski genel müdürü ….. ait vakfın benzer mahiyette davalının imza sirkülerine aykırı sözleşmeye dayanarak davalı aleyhine dosyamızda kararı mübrez Ümraniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin……. Esas,…. Karar sayılı dosyası ile dava açtığı, davaya dayanak yapılan sözleşmenin davalının imza sirkülerine aykırı olduğu ve bu nedenle sözleşmenin hukuken yok olduğu gerekçesi ile mahkemece davanın reddine karar verildiği, mahkeme kararının Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2013/30 Esas, 2013/26680 Karar sayılı ilamı ile onandığı ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan sebeplerle davalının imza sirkülerine aykırı olarak imzalanan 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmenin bu nedenle hukuken geçersiz olduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirketin defterleri üzerinde yapılan incelemede davalının birebir prim uygulamasının olmadığı, davalının bütün bayilerine indirim ve iskonto uyguladığı, bu kapsamda “.. Bedeli gibi açıklamalar ile faturalar alınarak veya faturalarda iskonto uygulanarak indirim yapıldığı, bu indirim ve iskontoların prim olmadığı, davacıya da indirim ve iskonto uyguladığı, birebir prim uygulamasının olmadığı, davacının defterleri üzerinde yapılan incelemede davacının defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı ve delil vasfında olmadığı, davacının talep ettiği alacak ve hakların defterlerinin ne aktif hesabında ne de nazım hesabında kayıtlı olmadığı bilirkişi heyeti tarafından belirtilmiştir. Mahkememiz nezdinde görülmekte olan aynı mahiyetteki . Esas, (Eski .Esas) sayılı davaya sunulan başka bir bilirkişi heyeti raporunda da benzer tespitlerde bulunulmuştur. ) Bekletici mesele yapılan ceza davası ile birleşen kamu davasında cumhuriyet savcılığı tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde de benzer tespitler yapılmış, davalının prim uygulamasının olmadığı, davalıya kesilmiş bir prim faturasının bulunmadığı, sözleşmelerin eski tarihli olarak yapıldığının düşünüldüğü rapor edilmiştir, Yine davalının sunduğu Yeminli mali müşavir raporunda da aynı yönde tespitler yapılmıştır. Davalının o dönemde bağımsız dış denetçiliğini yapan …. firmasının hazırladığı ve davalının sunduğu raporda ise o dönemde yapılan incelemeler esnasında 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmeye dair herhangi bir kayda rastlanmadığı rapor edilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkememizce denetlenip benimsenen bilirkişi heyet raporuna iştirak edilmiş ve 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmenin taraflar arasında uygulanmadığını ve hukuken geçersiz olduğunu kabul etmek gerekmiştir.
Davacı ile davalı arasında yapılan mutabakatlarda davacının talep ettiği şekilde bu yıllar için alacağı olduğunu ileri sürmediği, aksine borcunu kapatmak için çekler verdiği, bütün borç alacak için davalı ile mutabakatlar yaptığı, talep ettiği şekilde alacağı olan davacının bu mutabakatları yapmasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğini kabul etmek gerekmiştir.
10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşme bakımından yapılan incelemede davalının diğer bayiler ile imzaladığı bütün standart bayilik sözleşmelerinde kota aşımı halinde prim uygulaması yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığı, sadece mahkememizde görülmekte olan başka bir davada aynı mahiyette ek protokol ve sözleşmeye dayanıldığı, davalının da aynı mahiyette savunmalar yaptığı, davalının diğer bayilerinden farklı olarak davacıya prim vermesi için bir sebep bulunmadığı ve bunun ticari açıdan da mümkün olmadığı, kaldı ki ek protokol ve sözleşmeden alınan mal kadar prim hakkı doğduğu, takas mahsup durumundan malın bedelsiz olacağı sonucunun çıkacağı ve bunun da ticari açıdan mümkün olmadığı açılmış, davacının bu yönden iddiaları kabule şayan bulunmamıştır.
Bilirkişi heyeti raporunda davacının davalıya keşide ederek verdiği ve davalıya ödemediği çeklerden dolayı borçlu olduğu sübut olmuştur. Borcun teminatı olarak verilen teminat mektubu ile ilgili talep yine tüm dosya kapsamı itibariyle yerinde görülmemiştir.
Yine yaptırılan bilirkişi incelemesi ile de davacının kapanış tasdiki olmayan ve kendi lehine delil teşkil etmeyen ticari defter kayıtlarında görünmemesine rağmen, davalının usulüne uygun tutulan ve kendi lehine delil vasfında bulunan defter kayıtlarında taraflar arasındaki mal satımından dolayı davacının davalıya borçlu olduğu, bu borcunu kapamak için davaya konu çekleri davalıya verdiği açıklanmış, davalının dilekçe ekinde sunduğu ve davalının da kabul ettiği belgelerden anlaşıldığı üzere bu çeklerin karşılıksız çıktığı ve icra takibine konu edildiği, icra takiplerinin devam ettiği anlaşılmış olmakla bu yöne ilişkin menfi tespit davasının reddi gerekmiştir.
Yine taraflarca imzalandığı ve geçerli olduğu kabul edilen 09/03/2006 tarihli bayilik sözleşmesinin süresinin sona erdiği 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmenin hukuken geçerli olmadığı ve taraflar arasında uygulanmadığı, davacının davalıya 176.719,84 TL borcu olduğu sabit olmakla; davalının bayilik ilişkisini feshetmesinde haklı nedenler bulunduğundan, geçersiz olduğu kabul edilen 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşme uyarınca cezai şart, portföy tazminatı, kar mahrumiyeti talebinde bulunulamayacağından, kaldı ki 09/03/2006 tarihli bayilik sözleşmesinde davacıya münhasır bayilik verilmediği anlaşılmış olduğundan davacının kar mahrumiyeti, portföy tazminatı ve cezai şart alacağına yönelik talebi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Dava dosyası bir bütün olarak değerlendirildiğinde 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmenin hukuken geçersiz olduğu ve davalının bu geçersizliği davacıya karşı ileri sürebileceği, 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmenin taraflar arasında uygulanmadığını kabul etmek gerekmiştir. Davalının diğer bayileri ile imzaladığı bayilik sözleşmelerinde prim hükümlerinin bulunmadığı ve standart sözleşmeler olduğu, davalının birebir prim uygulamasının olmadığı, davacının yazılı mutabakat yazışmalarının hiçbirinde talep ettiği şekilde alacak talebinde bulunmadığı gibi ihtirazi kayıp ta koymadığı, 10/07/2006 tarihli ek protokol ve 26/11/2008 tarihli sözleşmenin hayatın olağan akışına ve ticari mantığa aykırı olduğu,…… davalı şirketten ayrıldıktan sonra organik bağ içerisinde olduğu kişilerle davalı aleyhine borç yaratmaya çalıştığına dair davalının savunmalarının davalı tarafından sunulan mahkeme kararları ve bilirkişi raporları incelendiğinde samimi olduğunun anlaşıldığı, uzman bilirkişi heyetinin gerekçeli ve denetime elverişli raporunda iddia ve savunmalarının etraflıca değerlendirildiği ve araştırılacak bir hususun kalmamış olduğu anlaşılmıştır. Uzman bilirkişi heyeti raporu benimsenerek hükme esas alınmış, ayrıca dosyaya sunulan kayıt ve belgeler itibari ile davanın gereksiz yere sürümcemede kalmasına neden olacağından ve keza neticeye etkili görülmediğinden davacı tarafın yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek bulunmadığına karar verilerek bu konudaki davacı tarafın taleplerinin reddi ile davacının sübut bulmayan ve yerinde görülmeyen davasının reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere,
1-Davacının, davasının REDDİNE,
2-Mahkememizce 10/06/2010 tarihli müteferrik kararla konulmuş olan tedbirin kaldırılmasına,
3- Davacının, mahkememize yatırmış olduğu 7.335,70 TL harçtan alınması gerekli 24,30 TL red harcının mahsubu ile 7.311,40 TL fazla harcın ve keza davacının dava açarken Bodrum Hukuk Mahkemeleri veznesine yatırmış olduğu 4.050,00 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4- Dava değerine göre kendisini vekil ile temsil eden davalı yararına 2018 yılı AAÜT 7. maddesi gereğince takdir olunan 49.018,79 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5- Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6- Gider avanslarından artan tutarların hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
Davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı hükmün tebliğden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. . 11/07/2018