Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/631 E. 2019/501 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/631 Esas
KARAR NO : 2019/501
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 24/05/2016
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilleri——– babası ——————— tarihinde ——plakalı ———ait motosikletlerine yine ———- plakalı kamyonun çarması sonucu ağır yaralanarak hastaneye kaldırılmışsa da 23/12/2009 tarihinde vefat ettiğini, müvekkillerinin murisinin ZMSS poliçesindeki 150.000 TL’lik teminat kapsamında olan araçla kaza geçirdiği kazadan davalı … şirketinin sorumlu olduğundan 150.000 TL’lik teminat bedelinin karşılanması gerektiğini, müvekkiller adına tüm maddi ve manevi alacakları hususunda davalıya———–. Noterliği———– Yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, fakat davalı murisin kazada % 100 kusurlu olduğu, bu nedenle hak sahibi olmadıklarını beyan etmişlerse de bu konuda yerleşik içtihatlar bulunduğundan kusurlu olsa bile hak sahiplerinin destekten yoksun kalma sebebi ile teminat bedelince ödeme yapılmasına yönelik olduğu, bu nedenle sigortanın talebi reddi usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkillerinin kaza sonucu oluşan maddi ve manevi zararlarının tazmini için iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, kaza nedeniyle cizmani zarar nedeniyle tazminat istemlerinde zorunlu mali mesuliyet sigortalarından doğan uyuşmazlıklarda asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, müvekkil ———kendisinin ve çocuklarının masrafını karşılayacak maddi imkanı bulunmadığını, yaşanan bu kazadan sonra müvekkiller mağdur olduğunu, ihtiyaçlarını çevredeki komşuları tarafından karşılandığından yargılama gideri ve mahkeme harçlarını karşılayabilecek durumları olmaması nedeniyle adli yardım taleplerinin kabul edilmesini, sonuç olarak; poliçe kapsamındaki teminat bedelinin fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 30.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 24/03/2016 tarihinden itibaren yasal faiziyle beraber davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karıştığı beyan edilen ——— plakalı araç müvekkil tarafından ZMSS Poliçesi ile sigortalandığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın bu yönüyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, ZMMS genel şartları A.6. maddesi gereği; hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri, ilgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminatın dışında kaldığını, müvekkil şirketin sorumluluğu trafik poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu, trafik sigortası, kazadan zarar gören üçüncü şahısları koruma altına aldığını, davacı yan taleplerinin teminat dışı olduğu hususunun tespitini talep ettiklerini, dava konusu kazanın meydana gelmesinde araç işleteninin herhangi bir kusuru bulunmadığını, araç işleteninin kazanın meydana gelmesine etkisi olan herhangi bir eylemi bulunmadığı gibi, mevcut olmayan bir eylemle kaza yahut zarar arasında illiyet bağı da bulunmadığını, davacıların destekten yoksun kalma taleplerinin dayanağı kendi uğradıkları bedensel bir zarar değil; sürücünün bedensel zararının tazmini noktasında olduğunu, kazada kusur durumlarının tespiti için dosyanın———– sevk edilmesini, kusur durumu belirlendiğinde dosyanın hesaplama amacıyla, aktüeryal rapor hazırlanabilmesi için uzman bilirkişiye verilmesini, bakiye ömür, bilinen dönem, aktif ve pasif dönemin ayrı ayrı ve denetime elverişli biçimde hesaplanması gerektiğini, Maluliyet raporu, kusur raporu ve nüfus kaydı olmadan hesap yapılamayacağı göz önüne alındığında, hali hazırda ödeme yapılamaması müvekkil şirketin kusuru olmadığını, bu nedenle temerrüt tarihinde bu hususların dikkate alınmasını, kazaya karışan araç ticari olmadığı gibi, araç sahibi de tacir olmadığını, müvekkil KTK gereği sigortalıya halef olduğundan ticari faiz taleplerinin de reddi gerektiğini, bu nedenlerle öncelikle zamanaşımı itirazları gereği davanın reddine; müteveffanın kendi kusuruyla kendi ölümüne yol açması TCK kapsamında suç olarak düzenlenmediğinden ceza zamanaşımı uygulanamayacağının tespitine, davacı yanın işletene karşı dava hakkı olmadığından, KTK md.85, 91 ve 93 gereği işletenin sorumluluğunu teminat altına alan müvekkil şirketin sorumluluğu doğmayacağından husumet itirazımızın kabulü ile davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, her halde haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, 08/01/2009 tarihinde müteveffa ————– sevk ve idaresindeki ——–plakalı araç ile ——– plakalı dava dış———-sevk ve idaresindeki araçların karışmış oldukları trafik kazasında müteveffanın ölümü nedeniyle ——– plakalı araç sigortacısına karşı açılan destekten yoksun kalma tazminatı davasıdır.
——- plakalı aracın kaza anındaki sürücüsünün müteveffa ————olduğu, araç malikinin müteveffanın çalıştığı iş yeri olan———– olduğu, davalının da aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında sigortacısı olduğu dosya içerisinde mübrez belgelerden anlaşılmıştır.
Davalı taraf cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuş olup, kazanın ölümlü trafik kazası olması nedeniyle Türk Borçlar Kanunu’nun 72. Maddesi ve Türk Ceza Kanunu’nun 85, 66 maddeleri uyarınca davanın 15 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, davacıların da davayı 15 yıllık süre içerisinde açtığı anlaşıldığından zamanaşımı itirazı yerine görülmemiştir.
İncesu Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak ——— Sor. Numaralı soruşturma dosyası istenilmiş ve incelenmiş olup, C.Başsavcılığı’nın ——– tarihinde şüpheli ———kusurunun olmaması nedeniyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği görülmüştür.
Mahkememizce dosya kusur oranın tespiti için ———- Kurumuna gönderilmiş olup,———– tarihli raporunda özetle; Maktul ———- % 100 kusurlu olduğunu, sürücü ———- kusursuz olduğu şeklinde kanaat bildirdiklerin görülmüştür. Davacı vekili kusura ilişkin alınan rapora karşı itirazda bulunmuş ise de ATK raporunun olaya uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, C.Başsavcılığı’nca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile uyumlu olması nedeniyle itirazı yerinde görülmemiştir.
Bilindiği üzere 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.6. maddesinin (d) bendinde düzenlenen: “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” teminat dışı bırakılmıştır. 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen kazalarda bu hükümler uygulanmaktayken bu tarihten önce meydana gelen kazalarda bu hüküm uygulanmamaktadır. Hal böyle olunca Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri kapsamında dava konusu uyuşmazlığın değerlendirilmesi gerekmiştir.
Davacılar destekten yoksun kalanlar olup; mirasçılık sıfatından bağımsız olan destek tazminat taleplerinde talep edilen destek zararı ölenin değil üçüncü kişiler olan desteklerin üzerinde doğan, dolaylı ve yansıma yoluyla meydana gelen bir zarardır. Yansıma yolu ile meydana gelen zararlarda destek tazminatı isteyenlerin kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan daha fazlasını isteme hakkı yoktur. Nasıl ki desteğin müterafık kusuru neticesinde Türk Borçlar Kanunu’nun 52. Maddesi uyarınca desteklerin talep edebileceği maddi tazminatta indirim yapılması gerekmekte ise örneğin müteveffanın alkollü araç kullanan kişinin aracına bilerek bindiğinde zararın doğmasına veya artmasına neden olması nedeniyle yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında belirtilen %20 oranında müterafık indirim yapılması gerekmekteyse, kaza tarihi 01/06/2015 tarihinden önce olsa bile Türk Borçlar Kanunu 52. Maddesi uyarınca müteveffanın tam kusuru halinde de tazminatın tamamen kaldırılabilmesi gerekmektedir. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun 52. Maddesi uyarınca, zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim tazminatı indirebilecek veya kaldırabilecektir.
Nitekim benzer bir davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1315 Esas, 2017/1239 Karar sayılı ilamı: ” Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. maddesi, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.” hükmünü haizdir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2019/44 E. 2019/788 K. Sayılı ilamı da benzer mahiyettedir. Hal böyle olunca Mahkememizde görülmekte olan davada meydana gelen kaza her ne kadar 01/06/2015 tarihinden önce meydana gelmiş ise de davacıların desteğinin tam kusurlu olması nedeniyle davanın esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve ———–raporu birlikte değerlendirildiğinde; Davacılar desteğinin 08/01/2009 tarihinde meydana gelen kazada %100 kusurlu olduğu, ———— raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 52. Maddesi uyarınca yansıma yolu ile zarar gören desteklerin talep edebileceği tazminat taleplerinin desteğin kusuru oranında kaldırılabileceği, nasıl ki desteğin müterafık kusuru oranında (örneğin alkollü araç kullanan kişinin aracına bilerek binme, motorlu araç kullanırken kask takmama gibi ) yerleşmiş Yargıtay içtihatları uyarınca %20 indirim yapılması gerekiyorsa, tam kusur halinde destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmemesi gerektiği anlaşılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1315 Esas, 2017/1239 Karar sayılı ilamının benzer mahiyette olduğu görülmüş, hal böyle olunca davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın esastan reddine,
2-Alınması gerekli 29,20-TL başvurma harcı ile 44,40-TL peşin harç olmak üzere toplam 73,60-TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.600,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık içinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okundu. Usulen anlatıldı.30/05/2019