Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/614 E. 2019/534 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/614 Esas
KARAR NO : 2019/534
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/05/2016
KARAR TARİHİ: 16/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin matbaacılık işini yaptığını, davalının müvekkile elektrik enerjisi temin ederek hizmet karşılığı olarak müvekkile aylık elektrik faturası düzenleyerek tahsil etttiğini, davalı ——————tarihine kadar İ———– altında müvekkile elektrik temin etmekteyken kısmi olarak bölünmüş ve perakende elektrik satış faaliyeti ———–tarihinden itibaren, bu kısmi bölünme işleminin tarafı olmak üzere davalı şirket Y———-. ile de ayrıca bir “Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi” de akdedildiğini, özelleştirilme kapsamında hisse satışı gerçekleştirilen ———–şirket hisselerinin %100’ü blok satışı yöntemi ile ihaleye çıkarılarak —- devredildiğini, ———- dağıtım faaliyetlerini devam ettirdiğini ancak perakende satış faaliyetlerinin ———– tarafından gerçekleştirildiğini, davalı tarafların sözleşmenin akdedildiğinden bugüne kadar faturaların tamamına “kayıp-kaçak bedeli, iletim, dağıtım, sayaç okuma, perakende hizmet bedeli, işletilen vergi ve bu bedeller üzerinden işletilen ————payı adı altında haksız ve hiçbir hukuki mesnedi olmayan bir bedel yansıtmış ve bu bedeli müvekkilden tahsil ettiklerini, buna ilişkin Yargıtay tarafından süreklilik arz eden kararlar verilmeye başlanmasıyla birlikte, 2012 yılından itibaren dağıtım ve tedarik şirketleri bu bedelleri faturalarda ayrı bir kalem olarak gösterme uygulamalarından vazgeçmişler ve bu bedeli yeniden “perakende satış (aktif enerji)” bedeli içine dâhil etmeye başladığını, davalı ve gerekse diğer dağıtım ve tedarik şirketleri bu kayıp-kaçak bedelini müşterilerine yansıtmaktalarsa da 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4/2. Maddesi EPDK’ya yalnızca 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadar olan maliyeti ve kâr payını belirleme yetkisi vermekte, kayıp ile kaçak kullanılan kayıp bedellerinin kurallara uyan müşterilerden alınmasına cevaz vermediğini, 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.Maddesinde elektrik piyasası düzenleme kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmediğini, tüketici olan vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, yani şeffaflık hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından olduğunu, dağıtım ve tedarik lisansı sahibi şirketlerin yıllardır önüne geçemedikleri açık olan elektrik hırsızlığı ve/veya kayıp elektrik bedellerini, iletim, dağıtım, sayaç okuma, perakende hizmet bedelinin, işletilen vergi ve bu bedeller üzerinden işletilen trt payının kurallara uyan müşterilerinden ve dolayısıyla müvekkil şirketten talep etmeleri haksız ve hukuka aykırı olup, haksız olarak tahsil edilen bu bedellerin istirdadı için bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, şimdilik davalılar tarafından 31.05.2006 -16.05.2016 dönemleri için tüm faturalarda haksız olarak tahsil edilen 2,500,00 TL kayıp-kaçak bedelinin, iletim, dağıtım, sayaç okuma, perakende hizmet bedelinin, işletilen vergi ve bu bedeller üzerinden işletilen trt payının her bir haksız bedelin tahsil edildiği tarihten itibaren bankaların kısa vadeli kredilere uyguladıkları avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, masraf ve vekâlet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ————— vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kayıp kaçak bedeli ve diğer tarife bileşenlerinin elektrikte birer maliyet unsuru olmasına karşılık bazı yargı mercileri tarafından “vergi benzeri birer yükümlülük” olarak telakki edilerek; kanunla düzenlenmediklerinden bahisle tüketiciden alınamayacakları yönünde yorum yaptıklarını, hukuki olmayan yorumlarla davaların kabulüne karar verilmiş ve elektrik piyasası sürdürülebilir olmayan bir ortama sürüklendiğini, bir gerçek veya tüzel kişinin tabi olduğu tarifede öngörülen ödemelerden herhangi birini yapmaması hâlinde, söz konusu hizmetin durdurulabilmesini de içeren usul ve esaslar kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlendiğini, kurul tarafından tüketici özelliklerine göre abone grupları belirlendiğini, kurulca düzenlemeye tabi tarifeler, doğrudan nihai tüketiciye veya nihai tüketiciye yansıtılmak üzere ilgili tüketiciye enerji tedarik eden lisans sahibi tüzel kişilere yansıtılır.” hükmüne yer verildiğini, dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alınacak teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlar bu kayıpları düşürmeyi teşvik edecek şekilde kurul tarafından belirlenerek tüketiciye yansıtıldığını, 6719 Sayılı Kanunun derdest dava ve icra takipleri bakımından da uygulanması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığını, elektriğin toptan ve perakende satışı müvekkil şirket faaliyetleri arasında yer almamakta, ayrışmaya ilişkin esaslar çerçevesinde kurulan Perakende Satış şirketleri tarafından yürütüldüğünü, davacının davasında haklı olması ve alacak iddiasının kabul edilmesi halinde, bölünme planıyla kendisine borç tahsis edilen (birinci derecede sorumlu bulunan şirket) şirketin ödeme yükümlülüğü altında bulunduğu, bu şirkete yasal başvuru yapılmaksızın (dava/icra takibi v.s.) ikincil sorumlu şirketlerden 2. fıkrada belirtilen istisnai haller haricinde talepte bulunulamayacağı belirlendiğini, iş bu davanın konusunu oluşturan, genel olarak davacı şirkete düzenlenen ve tahsil edilen fatura kalemlerinin iade işleminin şirketlerince yapılması, bu bedellerin müvekkil şirketten talep edilmesi TTK’nun yukarıda belirtilen hükümleri dikkate alındığında hukuken mümkün olmadığını, davacının iadesini talep ettiği fatura kalemleri müvekkil şirket tarafından tahsil edilmediğini, müvekkil ticari defterleri de bu hususu doğruladığını, yasal düzenlemeye rağmen davanın reddedilmememesi halinde, —-kararları yürürlükteyken, bu kararlara binaen ilgilisi tarafından tahsil edilen bedellerin alınmasından vazgeçilmesi mümkün olmadığı gibi, tahsil edilen bedellerin istirdatı da mevzuat gereğince mümkün olmadığını, davacı tarafça iadesi talep edilen elektrik faturasındaki tahakkuklar ilgili şirketin kendi inisiyatifi ile belirlenmediğini, davalı ——ile bağlantısı bulunmayan iade taleplerinin, —–Kararları iptal edilmeksizin talep edilmesinin mümkün olmaması, —–kararlarının da ancak idare mahkemeleri kanalıyla ipital edilebilmesi yasal zorunluluğu karşısında müvekkile yöneltilen davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafla, elektrik sözleşmesinin tarafı olan dava dışı şirket tarafından imza edilen sözleşmede; —–kararları ile birlikte dava ile iadesi talep olunan bedellerin de tahsil edileceği belirtilmiş, bu hususlar davacı şirketçe kabul edildiğini, açıklanan sebeplerle 6446 Sayılı Yasa’nın 17 ve geçici 20. maddesi doğrultusunda davanın reddine, 6446 Sayılı Yasa’dan kaynaklanan ayrıştırma ve kısmi bölünme sebebiyle müvekkil şirketin davanın tarafı olmadığının kabulüne, pasif husumet yokluğundan davanın reddine, 6446 Sayılı’nın 17/4 maddesi kapsamında —–kararları iptal edilmeksizin davaya konu fatura kalemlerinin ilgili perakende satış (tedarik) şirketi tarafından —-kararları doğrultusunda tahsil edilmiş olduğunun kabulüne, davanın reddine, tahakkuk ve tahsil edildikleri tarih bakımından yürürlükte bulunan —-Kararlarına ve mevzuata uygun fatura kalemlerinin tahsilinin, ilgili —-kararı iptal edilmeksizin iade edilmesinin hukuken mümkün olmadığının kabulü ile davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ———- vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Kayıp kaçak bedeli, iletim sistem kullanım bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli, perakende satış hizmet bedeli-sayaç okuma bedeline ilişkin tüketicilerden tahsilinin mümkün olmadığı yönünde yoruma maruz kaldığını, ancak 6719 Sayılı Kanunla çözüme kavuştuğunu, ————- tarafından yapılmakta olan satış faaliyetleri ve fatura tahsilatları süreçleri, yasal ayrışma sonrası müvekkil ————- tarafından devralındığını, faturalar aracılığıyla tüketicilerden tahsil edilen dava konusu bedeller müvekkilim şirket tarafından aracı sıfatıyla tahsil edildiğini ve ——– aktarıldığını, davalı ———-i kayıp-kaçağı önlemekle yükümlü olduğu olup davada müvekkilllerimin hasım gösterilmesi ve dava konusu bedellerin müvekkilimden talep edilmesi hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davada husumetin ————– yöneltilmesi gerekmekte olup öncelikle davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini, davacı dilekçesinde haksız ve hukuka aykırı alındığını iddia ettiği faturalara ait bedellerin ne kadar olduğunu açıkça belirtmemiş; belirsiz alacak davası ikame ettiğini, davacı talep ettiği faturalarda tahsil edilen kayıp kaçak bedellerini tespit etmesi mümkün olduğunu ve ıslahının da mümkün olmadığını, bazı yargı mercilerinin tutumu nedeniyle yasama organı bu sorunu bir yasa çıkartmak suretiyle çözmek ve elektrik piyasasında meydana gelen bu hasarı düzeltmek zorunda kaldığını, 6719 sayılı Kanun’un 21 inci maddesi ile 6446 sayılı Kanun’un 17 nci maddesi ile bu hasarın düzeltildiğini, 6719 Sayılı Kanunun belirtilen hükümleri aynı zamanda devam eden uyuşmazlıklara da uygulanacağı yasa metninde açıkça belirtildiğini, ayrıca müvekkil şirket gibi faaliyet gösteren şirketlerin kullanıcılara yansıtabilecekleri tarifelerin —–tarafından belirlendiğini, tahsil edilen miktarların yasada belirtilmiş olan kurumlara aktarıldığını, kayıp-kaçak bedeli ve diğer dava konusu bedellere ilişkin uygulamada şönetmeliklerinde yer alan diğer hükümler dikkate alınarak gerçekleştirildiğini, E.P.D.K 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli ve diğer bedeller tahsil ettiğini, tedarik lisansı çerçevesinde faaliyet gösteren müvekkilin perakende satış sözleşmesi ve ikili anlaşmalar kapsamında elektrik enerjisi satışı üzerine faaliyet gösterdiğini, mevzuat çerçevesinde düzenlenen faturaların müvekkilince aracı sıfatıyla tahsil edilerek —————————aktarıldığını, müvekkil şirket ile sözleşme imzalarken yukarıda yazılı ilgili mevzuatı ve mevzuatta belirlenen her türlü tutar ve oranları kabul ve taahhüt ettiğini, davacının faturayı aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içeriğine itiraz etmediğini, davanın reddine, aksi halde dava konusu bedellere ait iade taleplerinin mali yükümlülüğü, ilgili dağıtım şirketine ait olduğundan husumetin ———————— yöneltilmesi gerekmekte olup davanın HUSUMET yönünden reddine karar verilmesini, davacının talep ettiği faturalarda tahsil edilen dava konusu bedelleri tespit etmesi mümkün olduğundan belirsiz alacak davasının hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı —————-. Vekilinin cevap dilekçesinde özetle; yetki sözleşmesine göre davanın Ankara Mahkemelerinde açılması gerektiğini, müvekkil şirket dava konusu bedeller ile ilgili olarak ilgili enerji mevzuatı çerçevesinde hareket ettiğini, malumları olduğu üzere elektrik, üretiminden tüketime doğru akışında üretim, iletim, dağıtım, sistem işletim, piyasa işletim, ithalat ihracat, satış gibi piyasa faaliyetleri sonucu tüketicilere ulaştığını, her bir faaliyet kapsamında niteliğine göre değişik maaliyetler ortaya çıktığını, elektirik dağımı şirketleri ve müvekkil şirket gibi tedarik şirketleri de; —-tarafından belirlenen bedelleri tahsil ettiğini, 6719 Sayılı Kanun 4.6.2016 tarihinde kabul edilerek Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, bu kanunun 21. maddesi ile kayıp kaçak bedellerinin kurul tarafından belirlenebileceği kabul edildiğinden bu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasında Borçlar Kanunu’nun 26. maddesi doğrultusunda serbest iradeleriyle sözleşme akdedildiğini, sözleşmenin geçersiz veya muvazaalı olduğuna dair davacının itirazı bulunmadığını, tüketici, tedarikçi firmayı kendinin seçebildiğini, taraflar arasındaki sözleşme özgür iradeyle imzalandığını, elektrik tarifeleri —–tarafından belirlendiğini, kanuna, hakkaniyete ve hukukun genel ilkelerine aykırılığından bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin bu tarifeler üzerinde değişiklik yapamayacağı gibi tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil etmek gibi bir davranışta bulunadığını, tüketicilere kesintisiz bir elektrik hizmeti sağlanabilmesi için üretilen elektriğin (özellikle de teknik kaybın) maliyetinin tüketicilere yansıtılması faaliyetin doğal bir sonucu olduğunu, kayıp kaçak bedeli —–Kurumunun kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve kanunun temel amaçlarına uygun şekilde belirlediği bir bedel olduğunu, yasanın bu yetkiyi EPDK’ya verdiğini, kaliteli ve sürekli elektrik hizmeti temini için gerekli önlemlerin alınmasına yönelik olarak elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik temininde iletim, dağıtım ve tedarikinde ortaya çıkan meri mevzuata göre maliyetin bir parçası olan kayıp-kaçak bedelinin elektrik piyasası faaliyetlerinin düzgün yürütülmesi, kaliteli ve sürekli bir elektrik hizmeti sağlanmasının temini için kayıp-kaçak bedelinin tüketicilere yansıtılmasında hukuka, meri mevzuata ve hakkaniyete aykırılığının olmadığını, davacı dava dilekçesinde Dağıtım Bedeli, Sayaç Okuma Bedeli, Perakende Satış Hizmet Bedeli ve İletim Bede-linin iadesi talebinde de bulunduğunu, müvekkil şirket davacı şirkete elektrik tedarik ettiğini, müvekkil şirketce alınan Perakende Satış Bedeli ve İletim Bedelinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığını, davacı sözleşmeye dayanarak faturaların tebellüğ edildiği tarihten itibaren 8 gün içerisinde itirazda bulunmadığından kabul etmiş sayılacağını, kurul Kararlarının iptali için yargı yoluna başvurulabileceğini, iptali için davaların danıştayda görülmesi gerektiğini, müvekkilin enerji mevzuatı hükümlerine uygun bir şekilde hareket ettiğini, öncelikle davanın ————ı Düzenleme Kurulu’na ihbarına; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekillik ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle; kayıp ve kaçak bedelleri, iletim, dağıtım,sayaç okuma, perakende hizmet bedeli, işletilen vergi ve bu bedeller üzerinden işletilen ———- payının iadesi istemli alacak davasıdır.
Kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli 2013/7- 2454 Esas – 2014/679 karar sayılı hükmü ile Anayasanın vergi ödevi başlıklı 73 maddesinde: ” Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi , resim , harç ve benzeri mali yükümlülükler Kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi , resim , harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık , istisnalar ve indirimleri ile oranlarına ilişkin hükümlerin de Kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar ile değişiklik yapma yetkisi bakanlar kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli uygulamasının —–kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden Kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde —–tarafından belirlenerek uygulandığından ; bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şefaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşısında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan —–kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Davada hukuk genel kurulunun bu kararına dayalı olarak 18/05/2016 tarihinde açılmıştır.
Dava tarihinden sonra 17/06/2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasanın 21. Maddesi ile 6446 sayılı Kanunun 17. Maddesinin birinci , üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fakrasının a-ç-d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen onuncu bent ile ” kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi , bu bedellerin kurumun düzenlediği işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Yasa ile eklenen geçici 19. Maddede ” bu maddeyi ihdas eden kanunla ön görülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. Maddede ise ” kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi , dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyeti ve Mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri , geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım ,sayaç okuma, perakende satış hizmeti , iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlamıştır.Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Hal böyle olunca dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ve yapılan değişikliklerin 17/06/2016 yürürlük tarihinde önceki dönemde geçerli olan ——–kararlarına dayalı olarak tahsil edilmiş ve dava konusu edilmiş olan kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedellerin ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bundan başka davanın devamı sırasında dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayrımenkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun veya Anayasa mahkemesinin iptali kararı ile davanın konusuz kalması mümkün olup davanın bu şekilde konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair bir hüküm kurulmakta olup böyle bir karar aynı zamanda dava konusu hakkın artık mevcut kalmadığının da tespiti niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde dava tarihindeki haklılık önem kazanmış olup hangi taraf haklı ise o taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretinin taktiri gerekmektedir. Davacı davalı tarafından tahsil edilen bu bedellerin istirdatını talep etmekte olup, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumu değerlendirildiğinde dava açmakta haklıdır.
Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/160 E. 2017/16545 K. Sayılı ilamı ile “Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu noktada, mahkemece; HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir. Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Hal böyle olunca; ilk derece mahkemesince, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.
Tüm dosya kapsamı,toplanan deliller, Yargıtay kararları gereğince davasında haklı olan ve 6719 sayılı yasa kabul edilmese talep ettiği fazladan tahsilatı geri alabilecek konumda olan davacının, dava tarihi itibariyle haklı olduğu; bu nedenle yargılama harç ve giderlerinin kural olarak HMK 326/1 maddesi uyarınca haksız çıkan aleyhine yükletileceği ve yine aynı şekilde HMK 330/1 maddesi gereğince vekalet ücretinin de dava anında haksız olan tarafa yükletileceğine ilişkin usul hukuku düzenlemeleri çerçevesinde ve İstanbul BAM, 3 HD, 2017/2210E, 2018/1142 K: Ankara BAM, 24. HD.nin 2016/12 E, 2016/12 Karar : Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/160 E. 2017/16545 K. Sayılı hükmü de nazara alınarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gerekli 44,40-TL harcın peşin alınan 42,70-TL harçtan mahsubu ile kalan 1,70-TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan 255,00-TL posta masrafı, 29,20-TL başvurma harcı, 42,70-TL peşin harç olmak üzere toplam 326,90-TL masrafın davalılardan alınarak davacıya verilmesine
4-Davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.500,00-TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı ————arafından yapılan 45,00 TL masrafın kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendilerine iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı davalı ————–. Vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.11/06/2019