Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/463 E. 2023/627 K. 18.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/463 Esas
KARAR NO: 2023/627
DAVA: Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ: 18/04/2016
KARAR TARİHİ: 18/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —- plaka nolu araç müvekkil şirket tarafından —- poliçesi ile sigortalandığını, sigortalı aracın 09.04.2011 tarihinde seyir halinde iken yanarak tamamen zayi olduğunu ve kullanılamaz hale geldiğini, sigortalı aracın yanarak zayi olmasına müteakip —— sayılı dosyası ile tespit yaptırılmış olup hazırlanan tespit raporuna göre sigortalı araçta meydana gelen hasarın üretim hatasından kaynaklandığının tespit edildiğini, tamamen zayi olan araç için 130.000 TL tazminatta mutabık kalınmış ve sigortalı——- poliçeden kaynaklanan 2.016 TL prim borcu mahsup edilerek 25.05.2011 tarihinde 127.984 TL ödeme yapıldığını,sigortalı aracın hurdasının müvekkili şirketçe satıldığını, bu satıştan elde edilen 18.359,00 TL’lik gelirin ödenen 130.000-TL tazminattan tenzil edilerek işbu davada konu edildiğini, daha önce—— sayılı dosyası ile sigortalı aracın üreticisi ithalatçısı olduğu düşünülen—- karşı tazminat davası açmış iseler de aracın davalı —– Tarafından ithal edildiğinin belirlenerek davanın pasif husmet ehliyeti yokluğundan reddedildiğini, sigortalı araç üretim hatası nedeniyle tam ziyaya uğraması nedeniyle ithalatçısı olan davalıya karşı işbu davayı açtıklarını, açıklanan nedenlerle 111.641,00-TL maddi tazminatın hasar ödeme tarihi olan 25.05.2011 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini, yargılama masraflarının ve vekâlet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortacının, sigorta ettiren bakımından işlemeye başlayan zamanaşımı süresinden geriye kalan süre içinde rücu davasını açması gerektiğini, sigortalıya yapılan ödeme ile zmaanşımının kesilmediğini, işbu davanın 18/04/2016 tarihinde rücuen tazminat davası olarak açıldığını, ayıplı olduğu iddia edilen davaya konu araç ile ilgili ayıp ihbarı yapılmadığını ve davanın süresinde açılmadığını, davaya konu aracın —— satıldığını, davacının sigortalısı ile müvekkil şirket arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, tacirler arası ticari satımlarda zamanaşımı süresi olan 6 aylık sürenin satılanın alıcıya ifa olarak teslim edildiği tarihten işlemeye başlayacağını, işbu davada haksız ve hukuka aykırı olarak ayıp iddiasında bulunan davacı tarafın yasal süreler içinde herhangi bir ayıp ihbarında bulunmaması ve tarafların tacir sıfatına haiz olmaları nedeniyle mevzuatta öngörülen 6 aylık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, husumet itirazı olarak davaya konusu aracın—— satımına karşılık aracın müvekkil şirkete rehnedildiğini, 29/09/2009 tarihli rehin sözleşmesinin ve satılamaz kaydının tescil kaydına işlendiğini, aracın plaka ve şase numarası değiştirilerek 3. Kişilere satıldığını, savcılığa şikayette bulunduklarını, aracın el değiştirip garanti kapsamında olmaması ve garanti süresinin geçmiş olması nedeniyle müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını, dava konusu araçta noksanlık bulunmadığını, aracın 2009’da satıldığını ve işbu davanın 2016’da açıldığını dolayısıyla aracın malik ve plaka değiştirdiği, yangının neden kaynaklandığının bilinmediğini belirterek davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; hukuki niteliği itibariyle davacı sigorta şirketine kasko sigortalı olan aracın seyir halindeyken yanarak tamamen zayi olması nedeniyle davacının, sigortalısına yaptığı ödemeyi söz konusu hasarın üretim hatasından kaynaklandığı iddiasıyla ithalatçı olan davalı şirketten rücuen tahsili için açtığı tazminat davasıdır.Davacı vekili tarafından; dava konusu araca ilişkin fotoğraflar, davacının—–hitaben düzenldiği, —– nolu rücu talebimiz hakkında” konulu yazı örneği, kasko ön ekspertiz raporu, 30/09/2009 tarihli dava dışı ——–hitaben davalı tarafından düzenlenen araç faturası, hasar dosyası vb. Belgeler sunulmuştur. Davalı vekili tarafından; araç teklif mektubu, rehin sözleşmesi vb. Belgeler sunulmuştur.
—– sayılı dosyası celbedilmişitr. Söz konusu dosyanın; —- tarafından—– plakalı aracın yanarak kullanılamaz hale gelmesi sonucu sigortalıya yapılan ödemeye ilişkin üretim hataları nedeniyle hasara uğrayan sigortalı araçtaki hasarın tazmini için açıldığı anlaşılmıştır. Davalı —– dilekçesinde özetle; söz konusu aracın kendileri tarafından üretilmediğini ve ithal de edilmediğini, sigortalının süresinde hasar ve ayıp ihbarında bulunmadığını, davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, davacının rücu hakkı olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir. Yapılan yargılama sonucunda——- sayılı kararı ile pasif husumet ehliyeti (davalı sıfatı) bulunmaması nedeniyle husumet yönünden reddine karar verdiği görülmüştür. Kararın gerekçesinde; davacı tarafın sigortalı aracın yanmasına, imalatındaki bir ayıbın sebebiyet verdiğini iddia ederek imalatçı veya ithalatçı sıfatıyla davalıdan tazminat istediği, dosya kapsamına göre davalının imalatçı olmadığı, dava konusu aracın yurtdışından ithal edilmiş olduğu, davalının ithalatçı da olmadığı, çünkü —- cevabi yazısına göre ithalatın dava dışı ——Tarafından yapıldığı, bu nedenle davalının hukuki ilişkinin tarafı olmadığı, kendisine husumet yöneltilemeyeceği, buna bağlı olarak davalı sıfatının yani pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı hususlarına yer verilmiştir. Söz konusu karar, tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine 09/05/2016 tarihinde kesinleşmiştir.
—– dosyası celbedilmiştir. Söz konusu dosyada —- tarihinde —- tarafından, ——–karşı kendisi nezdinde—- ile sigortalı ——– şasi nolu çekicinin 09/04/2011 tarihinde yanarak hasarlanması nedeniyle söz konusu çekici üzerinde tespit yapılması talep edilmiştir. Yapılan keşif sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda; aracın simetrik olarak yanma sebebinin ana elektrik ——– kablonun şase yapması (kısa devre) oluşturarak kabloların izolelerini tutuşturarak yangına sebep olduğu yönünde görüş bildirdiği görülmüştür.Mahkememizce; makine mühendisi ve sigortacılık konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 10/02/2020 tarihli rapor, taraflara tebliğ edilmiştir. Taraf vekilleri rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri sunmuştur. İtirazlar kapsamında dosyanın makine mühendisi, borçlar hukukçusu ve sigorta uzmanından oluşan yeni bir bilirkişi heyetine verilmesine karar verilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 24/08/2022 tarihli raporda özetle;
“1) Davacının kanuni halef sıfatına dayanarak dava açtığı,
2) Davalının zarardan hukuken sorumlu olması halinde kendisinden tazminat talep edilebileceği,
3) Heyetimizin teknik bilirkişi üyesi Sayın —— yaptığı değerlendirmede zararın gerçekleşme sebebinin araç elektrik kablo tesisatının üretimden kaynaklı gizli ayıplı olması nedeniyle şase yapması ve kablo izolelerinin tutuşması olduğu kanaatine ulaşıldığı, Sigorta Hukuku Yönünden;
4) Satış sözleşmesinde yer alan garanti hükmünün ve satış sözleşmesinin konusunu oluşturan malın ayıbından doğan sorumluluğun sözleşmenin tarafına karşı geçerli olduğu, dava konusu olayda satış konusu malın üçüncü kişilere devredilmesi sebebiyle davalı satıcının üçüncü kişilere karşı bu esaslara dayanarak sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı,
5) Sorumluluğa ilişkin değerlendirme kısmında detaylı olarak belirtildiği gibi, davalının olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat bakımından (4703 SAYILI ÜRÜNLERE İLİŞKİN TEKNİK MEVZUATIN HAZIRLANMASI VE UYGULANMASINA DAİR KANUN RG 11/7/2001 Sayı: 24459 )davalı m. 3 g) Üretici sıfatına sahip olduğu, olayın gerçekleştiği tarihteki mevzuat hükümleri uyarınca davalı ile zarar gören arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığı için davalının TBK’nun haksız fiil hükümleri uyarınca sorumlu tutulabileceği, ancak sorumluluğu hükmedilebilmesi için haksız fiilin unsurlarının gerçekleştiğinin ortaya konulması gerektiği, davalının zararın gerçekleşmesi bakımından kusurunun ispatlanması gerektiği, bu unsur ispatlanmadan davalının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı,
Borçlar Hukuku Yönünden;
6) Garanti sözleşmesinde aksi belirtilmediği sürece, ilk alıcı ile satış sözleşmesi yapan davacının, ilk alıcının garanti sözleşmesinden doğan alacağını da devralmış kabul edilmesi gerektiği, bu yorumun amaçsal yorum ilkelerine uygun olacağı,
7) Mahkemenizin kanaatinin davalının sorumlu olduğu yönünde olması halinde, davacının talep edebileceği zarar bedelinin 106.641,00 TL olduğu,” yönünde görüş bildirilmiştir.
Rapor taraflara tebliğ edilmiş, taraf vekilleri rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri sunmuştur. Taraf vekillerinin itirazlarının değerlendirilmesi ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 16/01/2023 tarihli ek raporda, kök rapordaki görüşlerin aynen korunduğu belirtilmiştir.Tüm dosya kapsamı, toplanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporları ve taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirkete kasko sigortalı aracın ilk olarak davalı şirket tarafından dava dışı —–satıldığı, daha sonra ise davacının sigortalısı dava dışı —– satıldığı, 09/04/2011 tarihinde yanarak zayi olduğu, davacı şirketin sigortalısına 127.984-TL ödeme yaptığı, söz konusu ödemenin rücuen tahsili için işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.Öncelikle burada rücuen tazminat talebi için halefiyete ilişkin gerekli koşulların oluşup oluşmadığına bakılması gerekmektedir. TTK’nın 1472. Maddesi gereğince sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Burada sigortalı dava dışı —— dava hakkı olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda dava hakkı ile ilgili farklı görüşler belirtmiştir. Dava dışı sigortalı—– davalı şirket arasında doğrudan bir ticari ilişki ve sözleşme bulunmamaktadır. Burada dava konusu aracı ilk alan şirket ile davalı şirket arasındaki satış ve garanti ilişkisinin davacının sigortalısı şirkete geçtiği kabul edildiği takdirde dava dışı sigortalının söz konusu hasarı yani ayıp ihbarını davalı şirkete derhal bildirmesi gerekliydi. Dosya kapsamında dava dışı sigortalının, aracı satın aldığı dava dışı—– Şirketine ve davalı şirkete ayıp ihbarında bulunduğuna ilişkin bir bilgi ve belge mevcut değildir. Söz konusu ayıp ihbarının yazılı olması gerekmektedir ——- Bu nedenle, dava dışı ——-, hasar nedeniyle davalı şirketin sorumluluğuna gitmesi mümkün olmadığından halefiyet gerçekleşmemiş olup, davacı sigorta şirketinin de rücuen davalı şirketten hasar bedelini talep etmesi mümkün değildir. Sonuç olarak ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspatlanamayan davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90-TL harçtan peşin alınan 1.906,55-TL harcın mahsubu ile artan 1.726,65-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 3.044,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi m. 13/4’e göre hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Tarafların artan gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 18/07/2023