Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/4 E. 2019/401 K. 16.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/4 Esas
KARAR NO : 2019/401
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 04/01/2016
KARAR TARİHİ: 16/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;06.03.2007 günü dava dışı sürücü —— sevk ve idaresindeki —- plakalı aracın direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi neticesinde takla attığını ve araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkil —- kaza neticesinde ağır şekilde yaralandığını, davalı şirkete sigortalı bulunan ———- plakalı sayılı araç karışmış olduğu trafik kazası neticesinde müvekkilin maluliyetine sebep olduğunu, müvekkilinin iş gücü kaybı ve maddi kazanç kaybına uğradığını, bu sebeple huzurda açılan davanın kabulü ile söz konusu kaza müvekkilin vücut fonksiyonlarını kaybederek sürekli sakatlığına sebebiyet verdiğinden davalı sigorta şirketinin ödemekle sorumlu olduğu miktarın şimdilik —–TL sinin ,kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı taraftan tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, kaza nedeniyle maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin , zararı ve tazmin yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içerisinde zamanaşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak ise; davaya konu aracın müvekkil sigorta şirketi tarafından sigortalandığını, dosyanın maluliyet durumunun tespiti için ———– İhtisas Kurumuna sevkinin gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı bakıcı giderleri, tedavi giderleri kapsamında olduğundan 6111 Sayılı Yasa gereği —– tarafından karşılanması gerektiğinden davacının bu yöndeki isteminin reddi gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere hesaplanacak tazminattan hatır taşımasının tenzili gerektiğini, davacı taraf araca herhangi bir ücret ödemeksizin hatır karşılığı bindiğini, hesaplama konusunun aktüerya bilirkişince yapılması gerektiğini, davacı tarafından resmi belge sunulmaması durumunda gelirin asgari ücret üzerinden esas alınması gerektiğini, müvekkilinin poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirkete herhangi bir başvurusu bulunmadığını, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi itibariyle yasal faiz olması gerektiğini, araç ruhsattan da anlaşılacağı üzere hususi araç olup avans faizinin de reddi gerektiğini, açıklandığı nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, haksız ve mesnetsiz davanın esastan ve usulden reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle; ——- plakalı aracın takla atması nedeniyle araçta yolcu olarak bulunan davacının maluliyet nedeniyle maddi tazminat isteminden ibarettir.
Davalı tarafa dava dilekçesi 26/01/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafça 28/01/2016 tarihinde muhabere yoluyla 2 haftalık cevap süresi içerisinde süre uzatım talepli dilekçe gönderildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce 02/03/2016 tarihinde süre uzatım kararı verilmiş, verilen karar davalı tarafa 15/03/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafça 1 aylık ek süre içerisinde 17/03/2016 tarihinde cevap dilekçesi sunularak zamanaşımı itirazında bulunulmuştur.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2015/332 E. 2015/7522 K. Sayılı ilamında :”Dava dilekçesi, davalı tarafa 06.03.2012 tarihinde ve HMK’nın 122. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre içerisinde cevap hakkı tanınacağına dair meşruhatı ihtiva eder şekilde tebliğ edildiği, davalı tarafın 19.03.2012 tarihinde ve süresinde gerekçeleri de belirtilmek sureti ile HMK’nın 127. maddesi gereğince 1 aylık ek süre talep ettiği, hakim tarafından dilekçe üzerine 2 hafta uzatılmasına dair ibarenin yazıldığı, ancak ek sürenin hangi tarihten itibaren başlayacağının belirtilmediği, çıkartılan tebligatta ise “19.03.2012 havale tarihli süre uzatım dilekçesinin kabulü ile tarafınıza cevap verme süresinin bitiminden itibaren 2 hafta süre verilerek süreniz uzatılmıştır.” ibaresinin yazılı olduğu ve 04.04.2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. HMK’nın 127. maddesinin çıkarılış amacına göre, bu hususun karşı tarafa tebliğ tarihinden itibaren başlayacağının kabulü gerekir. Mahkemece bu husus gözardı edilerek cevap dilekçesinin süre geçtiğinden bahisle yok sayılması doğru olmadığı gibi, zamanaşımı ile ilgili talebin de cevap dilekçesi süresinde verilmediğinden bahisle dikkate alınmaması doğru olmamıştır.” şeklinde hüküm kurmuştur. Yargıtay ilamında belirtildiği gibi HMK 127. Maddesinin getiriliş amacı göz önüne alındığında, Mahkememizde yapılmakta olan yargılamada davalının süre uzatım talebi dilekçesinin süresinde olduğu bu nedenle süre uzatım talep edebileceği,davalının süre uzatım kararının tebliğinden itibaren 1 aylık süre içerisinde cevap dilekçesi vererek süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.
Dosya ———gönderilerek maluliyete ilişkin rapor verilmesi istenmiş olup 21/12/2018 tarihli —– Raporunda——— doğumlu——— tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının ——– karar sayılı Sosyal Sigortalar Sağlık İşletmeleri Tüzüğü hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin———–7 tarihinden itibaren 3 (üç) aya kadar uzayabileceğine dair rapor sunulduğu görülmüştür. Kazanın 11/10/2008 tarihinden önce meydana gelmesi nedeniyle raporun kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmeliğe uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı tarafından rapora itiraz edilmiş olup, kazaya bağlı vücut fonksiyon kaybının halen devam ettiğini bu nedenle dosyanın———-u Başkanlığı Genel Kurulu’na gönderilmesini talep edilmiştir. Ancak davacının bu yönde bir delil sunmadığı, Mahkememizce raporun yeterince kanaat verici olduğu, herhangi bir çelişki de olmadığı neticeten dosyanın Hukuk Genel Kurulu’na gönderilme koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından talebi yerinde görülmemiştir.Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. TBK’nın 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir. Dava konusu tek taraflı trafik kazasında davacının yolcu konumunda olduğu ve aynı araçta bulunan dört kişinin yaralandığı, kaza nedeniyle ölen olmadığı ve davacı hariç diğer mağdurların hayati tehlike geçirmeyecek şekilde yaralandıkları Çorum C.Başsavcılığı’nın—— Sor. N—– K. Nolu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararından anlaşılmıştır. 5237 sayılı TCK’nun 89/1-4 ve 66/1-e maddeleri uyarınca, dava konusu trafik kazasında birden fazla kişi yaralandığında, öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Davacı tarafından verilen 13/04/2016 havale tarihli dilekçe ile olaya 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de, 10 yıllık zamanaşımı süresi ancak 2 yıllık zamanaşımının şartlarının bulunmadığı hallerde uygulama alanı bulabilmektedir. Davacı zararı ve tazminat yükümlüsünü olay tarihi itibariyle bilmektedir. Bu nedenle 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanamaz. Hal böyle olunca davanın 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi içerisinde açılıp açılmadığı değerlendirilmelidir. Olayda gelişen durum bulunmayıp,——– raporundan da anlaşılacağı üzere davacının kaza tarihinden itibaren en geç 3 ay sonunda iyileştiği, yani zararının en geç ———– tarihinde sona erdiği anlaşılmıştır. Kazanın 06/03/2007 tarihinde gerçekleştiği, davanın 04/01/2016 tarihinde kazadan itibaren 8 yıl 10 ay sonra açıldığı anlaşılmış, bu nedenle davalının zamanaşımı itirazı yerine görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı,kaza tespit tutanağı, ——raporu, savcılık dosyası ve toplanan delillerin incelenmesi sonucunda:Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 2015/332 E. 2015/7522 K. Sayılı ilamında da belirtildiği gibi davalının süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu, ———raporuna göre iyileşme süresinin 3 ay olduğu, davacının zararının en geç bu tarihten sonra ortadan kalktığı 10 yıllık zamanaşımının uygulanabilme koşullarının olmadığı, davanın ceza zamanaşımı olan 8 yılın geçmesi ile kazadan 8 yıl 10 ay sonra açıldığı anlaşıldığından davalının yapmış olduğu zamanaşımı itirazı yerinde bulunmakla, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,
2-Alınması gerekli 68,31 TL harcın peşin alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 39,11 TL harcın davacıdan tahsili ile hazine’ye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından masraf yapmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına taktir olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine
6-Davacı tarafından gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde artan gider avansının kendilerine iadesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/05/2019