Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1363 E. 2020/17 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1363 Esas
KARAR NO : 2020/17 Karar DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ: 09/12/2016
KARAR TARİHİ: 14/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının yurt içinde fuar düzenleme yetki belgesine sahip bir anonim şirket olduğunu, davacının ilk yılında olmak üzere bugüne kadar ——- kez ——— düzenlediğini; fuarın ——- itibaren uluslararası olarak düzenlenmeye devam edildiğini; ——– sahibinin davacı/ …. olduğunu; ——— tarihlerinde ——-davacı—- tarafından düzenleneceğini, Davalının ise, ——- Kanununa göre kurulmuş bir tüzel kişi olduğunu; fuar düzenleme yetkisinin bulunmadığını, bu bakımdan fuar düzenlemesinin veya fuarın sahibi olmasının mümkün olamadığını; davalının, yurt içinde fuar düzenleme yetki belgesine sahip olmadığını; işbu yetki belgesi için başvuruda bulunmasının dahi mümkün olmadığını, bu nedenle, ————- açıkça kanuna aykırı olduğunu ve dolayısıyla da geçersiz olduğunu, dolayısıyla da davalı tarafa bir hak vermeyeceğini, belirtilen sebeplerle ——– tarihli (———noter onay tarihli) Sözleşmenin yokluğunun ve davalı tarafa bir hak vermeyeceğinin tespiti ile sözleşmenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ——— hiç bir zaman kendisinin fuar düzenlemediğini, ekli sözleşmelerden da açıkça anlaşılacağı üzer çok uzun yıllardır (10 yılı aşkın süredir) bu işi davacıya yaptırdığını, davacının, davalının fuar organizasyonu ile ilgili olarak davacı ile çalıştığı 10 yılı aşkın süre zarfından davacının, taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmelerden hiçbirin geçersizliğini iddia etmemiş olduğunu, davalı müvekkilinin, başka bir organizatör ile anlaşmaya varması üzerine davacının ile arasındaki ——onay tarihli Sözleşmeyi feshettiğini, sözleşmenin feshinden sonra davacının davalı aleyhine sürekli hukuka aykırı davalar açmaya başladığını, davalı ile davacı arasında akdedilmiş olan Sözleşmenin davalı tarafından ——- tarihinde, sözleşmede davalıya tanınmış olan fesih hakkını istinaden feshedildiğini, davalının, yasal hakkı olarak dava dışı ——– ile böyle bir fuar organizasyonu düzenlemek üzere sözleşme akdettiğini, sözleşme akdedilmeden önce teklifler alındığını, hatta davacınında teklif verdiğini, ancak davacının teklifinin uygun bulunmadığını, Davacının, birlikte gerçekleştirilmiş olan önceki fuar organizasyonundan dolayı davalıya olan toplam ——TL bakiye alacağı ödememek için türlü yollara başvurduğunu; davacının açmış olduğunu işbu davanın da bunlardan biri olduğunu, kaldı ki, davalı da ticari işletme işleten bir dernek niteliğinde olduğundan, TTK.md.16 uyarınca tacir sıfatına sahip olduğunu ve fuar düzenleme yetkisine sahip olduğunu; öte yandan davacı ile davalı arasında akdedilmiş olan dava konusu sözleşmenin, davalı tarafından haklı olarak feshedildiği tarihe kadar taraflar arasında uygulandığını, alacaklarının tahsili için icra takibi yaptıklarını, davacının itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasının devam ettiğini, davacının, icra takibine itirazında ve itirazın iptali davasında böyle bir iddiada bulunmadığını, belirtilen sebeplerle haksız davanın reddine yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasındaki ——– sayfa ve 19 maddeden oluşan————— HMK 106 md gereğince yokluğunun ve davalı tarafa bir hak vermeyeceğinin tespiti ile sözleşmenin iptaline ilişkindir.
Mahkememiz ——– tarihli ara kararı uyarınca, dosya konusunda uzman bilirkişi heyetine verilerek, rapor alınmasına karar verilmiştir. —— tarihli Bilirkişi Raporunda; Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 1.maddesine göre amacı, Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilmiş —– markasının sahibi ——— üyesi ———– ile bu sözleşmenin madde 9.3’ünde işbirliği içerisinde tertipleyeceği ———– ilişkin yapım şartlarını, uygulama kurallarını ve tarafların karşılıklı hak ve sorumluluklarını tespit edildiği, Davalı —— Davacı —— tarihinde —— sayılı yazı “Konusu:——— fuarının yapım sözleşmesinin feshi olan bir yazı göndererek sözleşmenin —- tarihi itibariyle feshedildiğini bildirdiği, Davalı tarafın ——— yıllarına ait ticari defter ve kayıtları incelendiği, belirtilmiştir.
Davacı vekilinin itirazları ve Mahkemece ilk alınan raporun yeterli görülmemesi üzerine dosya oluşturulan bir başka bilirkişi heyetine verilerek rapor alınmıştır. Bilirkişi Raporunda; Davalı tarafından dava dosyasına sunulmuş olan Sözleşme örnekleri incelendiğinde; davalı ile davacı arasında, uzun yıllardan beri, dava konusu sözleşme ile aynı türde sözleşmelerin akdedilmiş olduğu ve bu sözleşmelere dayalı akdi ilişkilerin kurulmuş olduğu, bunların; Davacı——– dava dışı——— arasında, —–tarihli ——— bu Sözleşmenin 2.1.”Sözleşmenin Konusu” başlıklı maddesi hükmüne göre; sözleşmenin, ———- yanı sıra —bu sözleşmede düzenlenmiş olan şartlar dahilinde —– (dahil) yıllarında birlikte düzenleyecekleri——- yapımına ilişkin uygulama kurallarını ve işbirliği kurallarını kapsadığı, Sözleşmenin 2.2 nolu maddesi hükmüne göre; sözleşmenin —– (dahil) yıllarında düzenlenecek olan fuarları kapsadığının belirtildiği, yine Davacı——– davadışı/—– arasında, ——– tarihli ———- akdedildiğini, Sözleşmenin 2. Maddesinde; sözleşmenin,———– işbirliği ile hazırlayacağı ————– yapımına ilişkin uygulama koşullarını, sorumlulukları ve işbirliği kurallarını kapsadığı, Sözleşmenin 3.1 nolu maddesi hükmüne göre; sözleşme——-(dahil) yıllarında düzenlenecek olan fuarları kapsadığının belirtildiği, En son olarak, Davacı/——- davalı/——- arasında, dava konusu —– Noter onav tarihli ——— yapımına ilişkin sözleşme akdedilmiş olduğu, Sözleşmenin 1.maddesi hükmüne göre; sözleşmenin amacının,—— tarafından tescil edilmiş olan ——-Markasının sahibi davalının, üyesi ———— işbirliği içerisinde tertipleyeceği ——seramik mutfak ve banyo fuarı’na ilişkin yapım şartlarını, uygulama kurallarını ve tarafların karşılıklı hak ve sorumluluklarını tespit etmek olduğunun belirtildiği, Sözleşmenin 2.maddesi hükmüne göre; sözleşmenin —- yılı fuarının başlamak üzere —- yıl süreli olduğu, davalının herhangi bir sebeple bu anlaşmayı— yıl içerisinde istediği zaman feshetmek hakkına sahip olduğunun sözleşme öngörüldüğü, davacı ile davalı arasında,———– düzenlenmesini ilişkin olarak, dava konusu sözleşme ile aynı türde sözleşmelerin uzun yıllardan beri akdedilmiş ve uygulanmış olduğu, gerek önceki sözleşmelerin gerekse dava konusu en son sözleşmenin geçersiz olmasına yol açacak herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığı, kaldı ki bir an için, bu sözleşmelerin geçersiz olduğu farz edilse bile; uzun yıllardır bu sözleşmelerin geçersiz olduğunu bilen ya da hiç değilse bilmesi gereken davacının, gerek önceki sözleşmelerin uygulandığı dönem içinde gerek dava konusu sözleşmenin uygulandığı (fesih tarihine kadarki) dönem içinde, bu sözleşmelerin geçersiz olduğu yönünde herhangi bir iddiada veya itirazda bulunmadığı, bu durum nedeniyle dava konusu ——-noter onay tarihli Sözleşmenin, davalı tarafından, sözleşmenin 2.1 nolu maddesi hükmünde kendisine tanınmış olan fesih hakkı kullanılmak suretiyle ———- tarihi itibariyle haklı olarak feshedilmesinden sonra, davacının bu sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etmesinin dürüstlük kuralına aykırı olacağı, iptalin ileriye etkili uygulanabileceği, davacının taleplerinin yerinde olmadığı yönünde mütalaa verilmiştir.
Dava, —– tarihli ———– davalı tarafın fuar düzenleme hak ve yetkisinin bulunmadığı gerekçesi ile yokluğunun ve davacıya bir hak vermeyeceğinin tespitine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunun 106.maddesinde düzenlenen tespit davasının açılabilmesi için tespit davası açanın kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması gerekir. Davacı taraf davalının fuar düzenlemeye yetkisinin olmadığını, bu alanda fuar düzenleme yetkisinin kendisinde olduğunu, davalının fuar düzenleyemeyeceğini iddia etmektedir. Davalı taraf ise kendisinin bizzat fuar düzenlemediğini bu alanda yetkilendirilmiş şirketler vasıtası ile faur düzenlendiğini, sözleşmenin geçerli olduğunu, karşı tarafın sözleşmeden kaynaklı alacaklarını ödememek için böyle bir yola başvurduğunu iddia etmektedir.
Davalının bu tür organizasyonları gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğinin değerlendirilmesi bakımından öncelikle davalı derneğin tüzüğüne bakmak önem arz etmektedir. Davalı Türk Medeni Kanunun 56 ve devamı maddelerine göre kurulmuş dernek niteliğinde olup tüzel kişiliğe haizdir.
Davalı Ana Tüzüğünün “Federasyonun Amacı, Faaliyet Alanı, Çalışma Konu ve Biçimleri” başlıklı 2.maddesinde; federasyonun endüstriyel ve sanatsal her türlü seramik, porselen, refrakter malzemesi ve bunların hammaddelerinin üretimi, satış ve pazarlaması işi ile iştigal eden derneklerin ortak sorunlarına çözüm aramak, ürün kalitesini ve verimliliğini yükseltmek, araştırma ve geliştir ve teknik üretim çabalarını desteklemek.—— faaliyetlerin yurt içinde ve yurt dışında tanıtımı sağlamak… Yurt içinde ve yurt dışında sektör ürünlerinin kullanımını teşviki, pazar paylarının arttırılması amacına yönelik olarak ortak tanıtım ve reklam yöntemleri geliştirir bu amaçla sponsorlukta dahil etkin çalışmalar yapar….seminer, konferans, panel ve benzeri toplantılar düzenleyebilir, dergi bülten, kitap broşür çıkarabilir. Sergi ve fuar düzenleyebilir ve yurt içi ve yurt dışı fuarlara katılabilir…münhasıran amacının gerçekleştirilmesini sağlamak amacını sağlamaya yönelik olarak, kazanç paylaşmayı amaçlayan iktisadi işletmeler kurabilir….şeklinde belirlenmiştir. Davalı Federasyonun tüzüğünün incelenmesinde; yurt içinde ve yurt dışında fuar düzenleme ve bu fuarlara katılma, reklam ve tanıtım faaliyetlerinin amaçları arasında sayıldığı görülmektedir.
Davalının … adı altında bir iktisadi işletme kurduğu, bununda——– tarihli———– ilan edildiği, bu iktisadi işletmenin ——— tarihinde unvan değişikliğine giderek isminin başına ——– kelimesini eklettirdiği görülmektedir.
T.M.K’nın 56. maddesine göre, “Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır”. Anılan madde metninden anlaşılacağı üzere dernekler, bir kişi grubunun belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek veya aralarında ortak olan menfaatleri korumak maksadıyla oluşturdukları tüzel kişilerdir. Bununla birlikte ticari şirketlerden farkı, amaçlarının manevi oluşunda görülür. Türk hukukunda iktisadi bir amaç güdecek olan kişi topluluklarının dernek biçiminde kurulması mümkün değildir. Ancak derneklerin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere “ticari bir konu ile uğraşmalarına”, daha doğru bir ifade ile “ticari işletme işletmelerine” Medeni Kanunda bir engel bulunmamaktadır.
T.T.K’nın 16. maddesine göre, “(1) Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere ———- kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar”. Aynı Kanunun 40. maddesinde; Her tacirin, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettireceği düzenlenmiştir.
Belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca, ticaret siciline tescil edilecek olan, derneğin kendisi değil, fakat ticari şekilde işlettiği işletmesidir. Ticari konu, derneğin manevi amacına ulaşmasını sağladığı sürece derneklerin ticari bir konuyla uğraşması yasaklanmamıştır. İşlettiği ticari işletme dolayısıyla tacir sayılan ve işletmesini ticaret siciline tescil ettirmiş olan dernek, ticari işletmesiyle ilgili işlerde Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olur. Dernek iktisadi işletmesinin dernekten ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Yine T.T.K’nın 18. maddesi ve Ticaret Sicili Tüzüğü’nün 72, 73 ve 76. maddeleri uyarınca dernek ve vakfa ait ticari işletmelerin ticaret siciline tescil edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde ”(1) Aşağıda sayılan kurumların kazançları, kurumlar vergisine tâbidir:… ç) Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler.” denilmek suretiyle dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler kurumlar vergisine tabi tutulmuştur.
Belirtilen hususların birlikte değerlendirilmesinde derneklerin kurmuş oldukları ticari işletmeler vasıtasıyla kazanç getirici faaliyetlerde bulunabileceklerini söylenebilecektir.
TOBB tarafından 5174 sayılı Kanunun 12/v, 34/l,56/g ve 71/g maddeleri uyarınca çıkartılan Yurt İçinde Fuar Düzenlenmesine Dair Usul Esaslarında, bu esasların 8.maddesinde aranan şartları taşıyan ve devamı maddelerine göre yetkilendirilen firmaların fuar takvimine alınarak fuar düzenleyebilecekleri belirlenmiştir. Anılan Esaslara aykırı durumların tespiti halinde uygulanacak müeyyideler aynı Esasların 23.maddesinde düzenlenmiştir.
Ancak davalı Federasyon, zaten fuar düzenlediği iddiasında bulunmamaktadır. Dernek Tüzüğü ile belirlenen amaçları doğrultusunda, fuar düzenleme konusunda yetkilendirilmiş firmalar ile anlaşma imzalamak suretiyle bu amacını gerçekleştirmektedir. Esasen davalının davacı ile imzaladığı sözleşmeler de bu kapsamda bulunmaktadır.
Dolayısıyla davalı tüzel kişiliğe sahip bir dernek olup anılan kanun hükümleri çerçevesinde iktisadi bir işletme kurmak suretiyle kazanç getirici faaliyette bulunabilecek ve bu çerçevede dernek tüzüğünde yeralan amaçlarını gerçekleştirmek bakımından fuar düzenleme konusunda yetkilendirilmiş firmalar ile sözleşme yapabilecektir. Nitekim dava konusu olan ——- tarihli ———– de bu kapsamda olup geçerli bulunmaktadır.
Kaldı ki —— tarihli ——— tarihli ———- taraflar arasında aynı amaçla akdedilmiştir. Davacı taraf bu sözleşmelerin yok hükmünde olduğunu iddia etmemiştir. Anılan sözleşmeler yürürlükte iken bu yönde bir ihtirazi kayıt koymayan ve dava konusu etmeyen davacının bu tutumu MK.md.2’deki dürüstlük kuralına aykırı bulunmakta olup hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Hakkın kötüye kullanılmasını ise hukuk düzeni himaye etmeyecektir.
Belirtilen sebeplerle davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 54,40-TL harcın peşin alınan 29,20-TL harçtan mahsubu ile bakiye 25,20-TL ‘nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendilerine iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı..14/01/2020