Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/114 E. 2019/1064 K. 15.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/114 Esas
KARAR NO: 2019/1064
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 29/01/2016
KARAR TARİHİ: 15/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Yargıtay—.H.D. —K. sayılı – tarihli kararı ile onanmakla kesinleşen, İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesinin – E. -Kr sayılı – tarihli kararı ite hüküm altına alınan ve İstanbul Anadolu 21 İcra Müd. — E. sayılı dosyası İle kendisinden faiz, harç ve avukatlık ücreti ile birlikte — TL olarak tahsil edilen alacağın, davalıdan tahsilinin gerektiğini, davacı ile davalının bu Mahkeme kararında müteselsil sorumluluğuna hükmedildiğini, davacının tüm çalışanlarının aralıksız ve sürekli şekilde şok marketinde geçirdiğini, taraflar arasında yapılan işçi hak ve alacaklarından taşeronun sorumlu tutulduğu yolunda yapılan anlaşmaların asıl işvereni sorumluluktan kurtarmayacağını, taşeronluk sözleşmesi gereği müvekkilinin rücu hakkının bulunduğunu, davanın —-TL asıl alacak olarak —- tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı ile aralarındaki iç ilişkideki sorumluluğunun işçilere karşı olan sorumluluktan farklı olduğunu, davacı ile aralarında —- tarihli temizlik hizmeti alımına dair sözleşme bulunduğunu, bu sözleşmenin — maddeleri ile istihdam edilecek tüm personelin tüm hak ve sorumluluklarının davacıya ait olacağı düzenlemesinin bulunduğunu ve bu nedenle davacının kendilerinden bir talepte bulunmaya hakkı olmadığını, davacı ile davalı arasında alt-üst işveren ilişkisinin — tarihinde imzalanan sözleşme ile başladığını, bu tarihten önccsinde dava dışı ——— davacının arasında hizmet ilişkisi bulunduğunu, bu itibarla davalının bir sorumluluğunun bulunduğu kabul edilecek olsa bile, bu sorumluluğun — tarihinden sonra döneme ilişkin olabileceğini, davanın —— ihbarını, sonuç olarak davanın açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle; Davacı şirket ile davalı şirket arasında akdedilen taşeronluk sözleşmesi kapsamında, kesinleşen İstanbul Anadolu 2. İş mahkemesinin —- E. sayılı dosyası gereğince davalıların alt işveren-asıl işveren olarak kabul edilen Mahkeme kararı neticesinde tüm alacak kalemlerinin davacı şirket tarafından ödenmiş olması nedeniyle davalı taraftan rücuen tahsili talepli alacak davasıdır.
Mahkememizce İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesi’nin — E. Sayılı dosyası ile Anadolu 21.İcra Müdürlüğü’nün—- E. Sayılı icra dosyası celp edilmiş, her iki davalının da müştereken müteselsilen sorumluluğuna ilişkin İş Mahkemesi kararının Yargıtay -.Hukuk Dairesi’nin kararı ile onandığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen——1 tarihli Temizlik Sözleşmesinin davaya esas hükümleri incelendiğinde, yüklenici sıfatının davacıya ait olduğu, şirket sıfatının davalıya ait olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 3.1.10 Maddesi: “Yüklenici çalıştırdığı personellerin iş sözleşmesinden, İş Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu ve Genel Sağlık sigortası Kanunu, Vergi mevzuatı ile ilgili diğer mevzuat hükümlerinden doğan ücret, vergi, prim ile diğer yükümlülüklerini eksiz yerine getirecek, gelir vergisi ve sosyal sigorta prim kesintilerini de ilgili kurum ve kuruluşlara ödeyecektir.” hükmünü haizdir. Yine taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 3.1.17. maddesinin: “Yüklenicinin sözleşme uyarınca Şirketin işyerlerinde üstlendiği Hizmetin yerine getirilmesi sırasında, münhasıran belirtilen işyerinde çalıştırdığı işçilerin, çalıştırıldığı süre ile sınırlı olmak üzere iş sözleşmesi, İş Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık sigortası Kanundan yükümlülüklerinden münhasıran sorumludur. Ancak belirtilen yükümlülüklerin ilişkin olduğu hak ve taleplerden yada işçilerin iş kazasına uğramasından doğacak tazminatlardan dolayı Şirket herhangi bir ödeme yapmak zorunda kalırsa, sözü edilen ödeme veya tazminatı Yüklenici icra takibine gidilmeksizin 10 (on) gün içinde reeskont faiziyle ödemeyi yapan Şirkete ödemeyi kabul eder. Ayrıca Yüklenici bu ödemelerin Şirket nezdindeki istihkaklarından kesilmesini veya teminatlarından mahsup edilmesini peşinen kabul eder.” hükmünü içerdiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizce dava konusu uyuşmazlığın çözümüne ilişkin bilirkişi incelemesi yönünde ara karar oluşturulmuş olup, bilirkişi heyetinin 22/03/2017 tarihli raporunda özetle: ” 4857 sayılı kanunun 2. Maddesinde asıl işverenin alt işverenin işçilerine karşı müteselsilen sorumluluğu düzenlemesi var ise de asıl işveren ile alt işveren arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir hüküm bulunmadığını, öncelikle sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini, borçlar kanunu 167. Maddesi ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, yüklenici yani alt işverenin çalıştırdığı işçilerin iş sözleşmesi ve iş kanunundan doğan hak ve taleplerinden sorumlu olduğunun kabul edildiği, ödeme yapılan alacak kalemlerinin tamamının bahsi geçen iş sözleşmesi ve iş kanunundan kaynaklanan hak ve talepler olduğunu, sözleşmenin 3.1.17 maddesi ile bu alacakların sorumluluğunun davacı yüklenicide olduğunu, davalının sorumluluğunun olmadığının kararlaştırıldığını, davacının davalıya rücu hakkı bulunmadığı yolundaki görüş ve kanaatine varıldığını” şeklinde raporu Mahkememize sunmuşlardır.
Davacı vekili rapora karşı itiraz dilekçesi sunmuş olup, itiraz dilekçesinde özetle davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğini, ücrete ilişkin düzenlemeyi kabul anlamına gelmemekle birlikte kıdem ve ihbar tazminatından sorumluluğa ilişkin düzenleme bulunmadığını beyan etmiştir.
Mahkememizce bilirkişilerden ek rapor alınmış olup, bilirkişi heyetinin ——– tarihli ek raporunda özetle: ” İlgili maddenin bu alacakları kapsamadığı yolundaki davacı itirazının haklı olmadığını, mevcut belgeler kapsamında davacının itirazlarının değerlendirilmesi ve kabulünün mümkün olmadığını, esas rapordaki tespitlerinde değişiklik bulunmadığını Mahkemenin takdirine sunduklarını ” görüş ve kanaati ile raporlarını ibraz etmişlerdir.
Tarafların iddia ve savunmaları kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 20. ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşulları, ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra akdedilen sözleşmelere uygulanacak olup, taraflar arasındaki temizlik sözleşmesinin ——– tarihinde akdedildiği göz önüne alındığında genel işlem koşullarının uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesi’nin ——– Sayılı dosyasında davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğu dış ilişkiye ve işçiyi korumaya yönelik bulunduğundan iç ilişkide de eşit paylarla sorumlu olduklarını söylemek için ilgili kanun maddeleri ve sözleşme hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 167. Maddesi: (818 sayılı BK 146)”Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar” hükmünü içermektedir. Madde içeriğinden dış ilişkide müteselsil borçlu olanların iç ilişkide eşit paylarla sorumluluğun aksini kararlaştırabileceği açıkça anlaşılmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinde de bu hususun aksi kararlaştırılmış olunup; açıkça işçinin iş sözleşmesi, İş Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık sigortası Kanundan doğan yükümlülüklerinden davacının münhasıran sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Nitekim davacının ödemiş bulunduğu kıdem, genel tatil alacağı, yıllık izin alacağı, fazla mesai alacağına ilişkin alacak kalemleri de İş Kanunu’ndan doğmakta olup sözleşme gereği münhasır davacının sorumluluğundadır. Hal böyle olunca davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Benzer mahiyette Yargıtay — Hukuk Dairesi’nin ————- Sayılı ilamında: “Dava işçi alacaklarının üst işverenden rücuen tahsiline ilişkindir. taraflar arasında hizmet sözleşmesi imzalanmış sözleşme uyarınca davacıya ait işçiler davalının iş yerinde güvenlik hizmeti vermeye başladıktan sonra istifa etmiş ve işçiler işçilik haklarından kaynaklanan alacaklarını davacıdan yargı yolu ile talep ederek almışlardır. İşçiler davacının işçileridir. Taraflar arasındaki sözleşmede işçilerin alacaklarından iç ilişkide üst işverenin de sorumlu olduğuna ilişkin özel bir düzenlenme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının işçilere ödediği işçi alacaklarının davalıdan talep edilebilmesi mümkün değildir. Mahkemece yanılgılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” gerekçesi ile Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Yine Yargıtay — Hukuk Dairesi’nin ——– Sayılı ilamı: ” Bu durumda mahkemece, davalının kayden işçileri olduğu anlaşılan dava dışı işçilerin, işçilik hak ve alacakları nedeniyle davalı yüklenicinin sorumlu olacağı yönünde açıkça düzenleme içeren, sözleşmenin 9. maddesi uyarınca sözleşme eklerinden bir olan İdari Şartname hükmünün tarafları bağlayacağı, davacının İş Mahkemesi ilamına göre ödemiş olduğu miktarın tamamını davalı yükleniciden Teknik Şartname hükmü uyarınca rücuen talep hakkı bulunduğu gözetilerek, varsa ödeme miktarı belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.” gerekçesi ile sözleşme hükümlerinin tarafları bağlayacağı açıkça belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde: Davanın asıl işveren- alt işveren ilişki kapsamında davacı tarafça dava dışı işçiye Mahkeme ilamı doğrultusunda ödenen işçilik alacakları kalemlerinin davalıdan müteselsil sorumluluk gereği rücuen tahsiline ilişkin alacak davası olduğu anlaşılmış, dava dışı işçinin kaydi olarak davacı şirkette çalıştığı tespit edilmiş, taraflar arasında akdedilen ——— tarihli sözleşmeye yürürlük tarihi itibariyle genel işlem koşullarının uygulanmasının mümkün olmadığına kanaat getirilmiş, sözleşme hükümleri doğrultusunda davacının yapmış olduğu işçilik alacaklarına ilişkin ödemeden münhasıran sorumlu olduğu, davalının ise sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmış, bilirkişi raporu hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunmuş, Yargıtay içtihatları da göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40-TL harçtan peşin alınan 709,47-TL harçtan mahsubu ile bakiye 665,07-TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki esaslara göre belirlenen 4.919,81-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde yatıran tarafa iadesine
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.15/10/2019