Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/648 E. 2023/275 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/648 Esas
KARAR NO : 2023/275

DAVA : Tazminat (Hapis hakkının haksız kullanımından kaynaklanan haksız fiile dayalı)
DAVA TARİHİ : 15/06/2015
KARAR TARİHİ : 12/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hapis hakkının haksız kullanımından kaynaklanan haksız fiile dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı, 31.12.2012 tarihinde mülkiyeti kendisine ait olan ——plakalı araçlar ile leasing sözleşmesi ile kiralanmış olan ve zilyetliği kendisine bulunan——- plakalı araçların tamir maksadı ile servis işi ile uğraşan Davalıya teslim edildiğini, kendisinin hafriyat işleri ile uğraştığını, söz konusu araçların tamamının bu iş için kullanılan damperli kamyonlar olduğunu, davalının kamyon ve ağır tonajlı araçların tamir ve bakımını yapan servis şirketi olduğunu, davalı firmaya ait olan cari hesap dökümünde de işbu araçların servis ve bakımına karşılık olarak 262.191,42 TL cari hesap borcu bulunduğunu, toplam tutarın 410.000,00 TL civarında olduğunu 150.000,00 TL ödeme yapıldığını ve bakiye olarak yukarıda yazılı tutarın kaldığını, kendisinin ödeme zorluğuna içerisine girdiğini ve bu durumun davalı taraf ile sözlü müzakere edildiğini, davalı tarafa vadeye yayarak sıralı çek/senetler verilmesi ve kendisinin firma yetkilisinin de şahsi cirosunun yer almasının teklif edildiğini, davalı tarafın kabul etmediğini, gayrimenkul üzerine rehin ve ipotek talep ettiğini, mahkeme kanalıyla davalının elinde bulunan araçların iadesinin talep edildiğini ve açılan davada plakaları kararda yazılı olan 5 adet aracın kendisine iadesine tedbir yolu ile karar verildiğini beyan eder. Davacı, araçların 7 adet kamyon olduğunu, davalının bu araçların değerlerini bildiğini, davalının | veya 2 aracı elinde tutmasına muvafakat ettiğini ancak davalı tarafın araçların tamamını elinde tuttuğunu belirtmiş olup, özetle 31.12.2012 tarihinden itibaren tedbir kararının verilmiş olduğu 26.06.2014 tarihine kadar geçen sürede davalı tarafın 5 adet kamyonu elinde tuttuğunu, kendisinin işi gereği kullanmış olduğu kamyonları bu süreçte kullanamadığı, elde etmesi gereken semereleri elde edemediğini, dava konusu kamyonların çalışmamasından kaynaklı olarak ciddi kar kaybı ve zarar yaşadığını belirterek davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı, kendisine tamir/bakım için bırakılan kamyonların tamirat masraflarının davacı tarafından ödenmediği gerekçesiyle TMK md 950’den doğan yasal hapis hakkını kullandığını, —– Asliye Ticaret Mahkemesinde dava konusu diğer 5 araç bakımından ise mahkeme yargılama esnasında teknik bilirkişi raporu alındıktan sonra ihtiyati tedbir kararıyla davacıya iadesine yönelik ara karar gereği infaz edildiği için karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, tarafların tacir olması nedeniyle işleyecek ticari faiz, araçlara yapılan ek masraflar ve davacı şirketin o dönem borca batık olduğundan bahisle borcun oldukça uzun süre ödenemeyeceğinden borca sebebiyet veren tüm araçları hapsettiğini, yargılama süresince araçların her türlü teknik bakım muhafazası konusunda titiz davrandığını, bu nedenle davacının iddialarını kabul etmemekle birlikte zararın varlığının kabul edilmesi halinde söz konusu alacağına karşı, davacı şirketten olan alacaklarının takas ve mahsup edilmesini belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, tacirler arasında eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında davalının tamir/onarım yaptığı kamyonlar için onarım bedelini alamaması nedeniyle kamyonlar üzerinde hapis hakkını kullanması nedeniyle davacının, mahrum kaldığı kazanç kaybını talebine ilişkindir.Davacı, davalının hapis hakkını hukuka aykırı kullanarak haksız fiil sorumluluğu gereği, kamyonları kullanamaması nedeniyle uğradığı maddi zararın tazminin talep etmiştir.Davalı, haksız olmadığını, TMK.nun 950. maddesinden kaynaklanan hapis hakkını kullandığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.Uyuşmazlık, davalının dava konusu kamyonlar üzerinde hapis hakkı olup olmadığı; bu hapis hakkının haksız biçimde kullanılıp kallanılmadığı; haksız olarak kullanımış ise kamyonların davacıya iade edilmemesinden dolayı davacının tazminat hakkının olup olmadığı, ne kadar talep edebileceği noktalarında toplanmaktadır. TMK.’nun 950/1. maddesi ; “Alacaklı borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı ve kıymetli evrakı,borcun muaccel olması ve niteliği itibariyle bu eşyanın alacak ile bağlantılı bulunması halinde borç ödeninceye kadar hapseder.” TMK.953/1. maddesi ise “Borç yerine getirilmez ve yeterli güvence de gösterilmezse alacaklı,borçluya daha önce bildirimde bulunarak,hapsettiği şeyleri teslime bağlı rehin hükümleri uyarınca paraya çevrilmesini isteyebilir” hükümlerini içermektedir.
İspat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. TMK’nın 6. maddesinde bu husus; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” şeklinde ifade edilmiştir.TBK’nın 50/1’e göre de “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır”. Bu bağlamda davacının hem uğradığı zararı ve miktarı hem de davalının eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağını ispat etmesi gerekir. Yine aynı Kanun’un 950.maddesinde hapis hakkı hükme bağlanmış olup, buna göre hapis hakkı borçlunun taşınır mallarına ve kıymetli evrakına onun onamıyla zilyed bulunan alacaklının, muaccel olan ve bu eşya ve evrakla doğal bir bağlantısı bulunan alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır.Hapis hakkının kullanılabilmesi için alacaklının borçluya ait taşınır borçlunun rızası ile zilyet olması; alacağın muaccel olması; alacak ile hapis hakkı uygulanan eşya arasında bağlantı olması, hapis hakkı uygulanan eşyanın paraya çevrilebilir olması; hapis hakkının kamu düzeni ile bağdaşmayan bir niteliğinin olmaması, alacaklının hapis hakkı kullanmayacağına dair bir taahhüdünün olmaması gerekir. Bu şartların bir arada gerçekleşmesi gerekir. Aksi halde haksız kullanılan hapis hakkından doğmuş bir zarar varsa borçlu bunun tahsilini isteyebilir. Hukuki niteliği itibariyle bu zarar ecrimisil hükmündedir.
Alacaklı, hapis hakkının kullanılmasına yol açan borç ödenmediği veya borçlu tarafından yeterli teminat gösterilmediği taktirde, ancak alacağının karşılanmasına yetecek kadar mal üzerinde hapis hakkını kullanabilir. Fazlasını borçluya geri vermek zorundadır. Nitekim fazlasını geri vermezse, hakkı olmadan borçlunun taşınırını veya kıymetli evrakı alıkoyma durumuna düşer ve bu yüzden borçlunun uğradığı zararları tazminle yükümlü olur. Fakat mal bölünemeyen bir malsa, alacaklı alacağını tamamen tahsil etmeden eşyayı geri vermeye mecbur değildir.Hapis hakkında, rehnin bölünmezliği ilkesi, hapis hakkının yalnız alacak tutarıyla sınırlı olarak kullanılması ilkesiyle yumuşatılmıştır. Alacaklı, hapis hakkı konusu taşınır malı veya kıymetli evrakı elinde tuttuğu, alıkoyduğu sürece, aynı teslime bağlı taşınır rehninde olduğu gibi, onları muhafazayla yükümlüdür.(——Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davalının davacıya ait kamyonları daha önceden tamir ve servis hizmeti verdiği; bu sebeple davacıdan alacaklı olduğu açıktır. Davacının kendi ticari defter ve kayıtları ile davacının kabulüne göre 262.191,42 TL davalıya borçludur. Bu borcun muaccel olduğu da ihtilaf dışıdır. Yine alacak ile eşya arasında bağlantı olduğu, hapis hakkının somut olayda kamu düzeni ile bağdaşmayan bir yönü olmadığı, araçların paraya çevrilebilecek türden eşya olduğu bellidir. Bu noktada ihtilaf 7 aracın tümü üzerinde kullanılan hapis hakkının haksız olup olmadığı, orantılı kullanılıp kullanılmadığı ve orantısız kullanılmış ise ne istenebileceğidir.Yargılamada esasa geçildikten sonra, bir makine mühendisi bir hukukçu bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş olup bu heyet kök ve ek rapor sunmuş; davacı da kök rapor doğrultusunda davasını ıslah etmiştir. Bu heyetin sunduğu 09/08/2016 tarihli kök raporda 01/2013-06/2014 dönemi için davacının 5 araç kiralaması halinde araç kiralama masrafının 773.720 TL olacağı; 25/04/2017 tarihli ek raporda davalının da faiz ile beraber 341.311,87 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir.
Davacı da dava dilekçesi ekinde emsal bir kira sözleşmesi sunmuştur. Bu kira sözleşmesinin imzalandığı tarihte davacı şirket iflas erteleme tedbirleri kapsamında olup kayyım onayı olmadan bir sözleşme imzalandığı görülmektedir. Davacı defter ve belge sunmadığı için bu sözleşmenin gerçekte olup olmadığı, uygulanıp uygulanmadığı belli değildir. Ayrıca, —– sayılı dosyada alınan 24/12/2013 tarihli raporda aynı beş kamyonun rayiç değeri 776.000 TL iken; 09/08/2016 tarihli raporda bu beş kamyonun 2013 ve 2014 yıllarına denk gelen 1,5 yıllık kiralama bedelinin de 773.720 TL olarak hesaplanmış olması tereddüte sebep olmaktadır. Ayrıca kiralama bedeli dışında yapmaktan kurtulduğu masraflar (sigorta, motorlu taşıt vergisi gibi) nazara alınmamıştır. Bu raporda beş kamyonun haksız elde tutulduğu peşinen kabulü üzerine hesaplama yapıldığı, hesabın de denetime ve hükme elverişli olmaması sebebiyle bu raporun benimsenmesi mümkün değildir.
Öncelikli sorun, hapis hakkının haksız kullanılıp kullanılmadığıdır. Bu dava dışında araçların teslimi için açılmış, Mahkememizin—– sayılı dosyasında, 26/06/2014 tarihli —–. Celsede, tedbiren —–ve——plakalı kamyonlar üzerinde hapis hakkının devamına; kalan 5 kamyonun ise davacıya iadesine karar verilmiştir. Bu ara karara davalı, —– plakalı kamyonlar üzerinde rehin ve hacizler olduğu ve kendi alacağını karşılamaya yetmediği’ gerekçesiyle itiraz etmiş; mahkeme bu itirazı haklı bulmuş ve 16/07/2014 tarihli ara kararla; —– plakalı kamyonların davacıya iadesine; —– plakalı araçların davacıya iadesine ancak;—- plakalı kamyon ile —— plakalı kamyon üzerinde hapis hakkının devamına; bu araçların davalıda kalmasına karar vermiştir. Ne var ki, 16/07/2014 tarihli bu ara karardan önce; 26/06/2014 tarihli celseden hemen sonra davalı tarafından mahkeme ara kararına göre —– plakalı kamyonlar dışında kalan 5 kamyonun davacıya iade edilmiş olması sebebiyle mahkemenin 16/07/2014 tarihli ara kararı fiilen uygulanmamıştır. Mahkeme de hüküm fıkrasında 5 adet araç yargılama sırasında davacıya iade edildiğinden davanın konusuz kaldığına; —— plakalı iki araç yönünden davanın reddine karar vermiştir.
Mahkememizin —–19/12/2014 tarihli kararı Yargıtay—- HD nin —–sayılı kararı ile onanmıştır. Bahsedilen bu dosyada bilirkişi —— plakalı kamyonların değerinin 340.000 TL olduğunu, diğer beş kamyonun değerinin 776.000 TL olduğunu; borcun 262.191,42 TL olduğunu, ayrıca 79.120,45 TL işlemiş faiz borcu ile birlikte davalının 341.311,87 TL olduğunu belirtmiştir.
Fiili durumda, 7 adet kamyondan davalıda hapis hakkının devamı için bırakılan —– plakalı aracın gerçek plakasının —– olduğu ve—–. İcra müd. Nün—— sayılı takip dosyasında yakalamalı olduğunu, mülkiyetinin davacıya ait olmadığı, finansal kiralama şirketine ait olduğu; 28/03/2016 tarihinde durumun tespiti ile tutanak tutulduğu anlaşılmıştır.Davacı vekiline, —– plakalı aracın gerçek plakasının——- olduğunun tespit edildiği 28/03/2016 tarihli tutanağa göre açıklamada bulunması, davalıya tamir için hangi aracı hangi tarihte teslim ettiğini, hangi tarihte teslim aldığını açıklaması, teslim alması gereken tarih itibariyle her bir araç üzerindeki haciz takyidat bilgisini liste halinde sunması, —- finansal kiralama yoluyla aldığı ——plakalı kamyonlara ilişkin finansal kiralama sözleşmelerini sunması, finansal kiralama şirketlerine yapılan ödemeleri gösterir dekontlarını sunması ve her bir finansal kiralama şirketine 31/12/2012 tarihi itibariyle ne kadar borçlu olduğunu açıklaması, —– plakalı aracın—–finansal kiralama yoluyla alındığı anlaşılmakla, finansal kiralama şirketlerine yapılan ödemeleri gösterir dekontlarını sunması ve her bir finansal kiralama şirketine 31/12/2012 tarihi itibariyle, ne kadar borçlu olduğunu açıklaması için HMK.nun 31, 119 maddesi uyarınca beyanda bulunması için 2 hafta kesin süre verilmesine; aksi halde mevcut duruma göre değerlendirme yapılacağının ihtarı yapılmıştır. Yine davacı vekiline, kamyonların davalı tarafın (hapis hakkı gerekçesiyle) zilyetliğinde bulunduğu tarihler arasında kamyon kiralamak durumunda kalıp kalmadığı, kiralamış ise bunları gösterir evrakları ve yaptığı ödemeleri gösterir belgeleri sunması için 2 hafta kesin süre verilmiştir.
Ancak davacı taraf, davacı şirketin —– yönetimine geçtiğini ve defterlerin —– bulunmakla beraber inceleme altında olduğunu belirtmiş, istenen bilgilerin ve belgelerin temin edilemediğini belirtmiştir. (Davacı şirkete —– kayyım olarak atanmış olup, iddialarını tevsik eden veyahut davalı savunmasını bertaraf eden belge ve defter sunması icap etmektedir.)Dava dışı —–müzekkere yazılarak ——plakalı araçlar sebebiyle 31/12/2012 ve 26/04/2014 tarihi itibariyle ne kadar alacaklı olduğunun ve dava dışı —— müzekkere yazılarak —– plakalı araç sebebiyle 31/12/2012 ve 26/04/2014 tarihi itibariyle ne kadar alacaklı olduğunun sorulmasına karar verilmiştir.——04/08/2021 tarihli beyan dilekçesinde, borcun 31/12/2012 tarihi itibariyle 160.797 Euro ve 46.051 TL olduğu; 26/04/2016 tarihi itibariyle borcun 1.810.920,20 Euro olduğu bildirmiştir.
—– 04/08/2021 tarihli müzekkere cevabında, tek bir araç üzerindeki borcun bildirilmesinin mümkün olmadığını, sözleşme kapsamında düzenlenen ödeme planına göre , finansal kiracı —-ile aktedilen finansal kiralama sözleşmesine ait 31/12/2012 tarihi itibariyle riskin 535.372,64 Euro, 505.513,69 TL olduğu, 26/04/2016 tarihi itibariyle 473.104,41 Euro, 514.215,22 TL olduğu belirtilmiştir.
Araçlar üzerinde UYAP üzerinden yapılan sorgulamada, haciz kayıtları olduğu görülmüştür. Davalının hapis hakkının araçların satışı hakkını vereceği ancak rehinli araçlarda öncelikle rehin hakkı sahibinin alacağını alacağı; finansal kiralama şirketlerine ait 4 adet araçta, davacının finansal kiralama şirketine, iflas erteleme dosyasından celp edilen bilirkişi raporlarından da teyit edildiği üzere araç bedelinden yüksek borcu olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda hapis hakkının taşkın şekilde haksız olarak orantısız kullanıldığı söylenemez. Mahkememizin —– sayılı dosyasında —– plakalı araçlarda hapis hakkının devamına dair 16/07/2014 tarihli ara karar; taraflarca fiilen uygulanmamış, bu araçlar, bu ara karardan önce zaten davacıya iade edilmiş olduğundan davacı tarafça davalıya tekrar hapis hakkının kullanılması için teslim edilmiş değildir. Bu sebeple —– sayılı dosyada, yargılama sırasında beş kamyonun iade edilmiş olması sebebiyle davanın konusuz kaldığına karar verilmiştir. Diğer bir ifadeyle beş araç yönünden davanın kabulüne karar verilmiş değildir. Yani beş araç bakımından davacının hapis hakkının haksız kullanıldığına dair iddiasında ispat yükü devam etmektedir. Davacıya ait olan araçlarda —–. İcra Müd.nün —–sayılı dosyalarında ihtiyati haciz; —- İcra Müd.nün —– sayılı dosyada haciz şerhi; —– vergi dairesinin haciz şerhi,—– bankasının rehni,—–Vergi dairesinin haczi mevcuttur. Hacizler ve rehinler takyidatlarda görülmekle beraber davalının alacak tutarlarını bilmesi mümkün değildir.4 aracın da zaten mülkiyeti davacıya ait olmayıp, yüklüce kira/leasing borcu vardır.
Araçlar 31/12/2012 tarihinde davalıya tamir için rızayla bırakılmıştır. Davacı da bu tarihten 26/06/2014 tarihine kadar geçen süre için tazminat isteminde bulunmaktadır.—- HD nin —– sayılı kararında “Dairemizin 05.06.2014 gün ve —— sayılı kararında da vurgulandığı gibi hapis hakkının sırasının belirlenmesinde göz önünde tutulacak tarih, bu hakkın doğduğu andır. Hapis hakkının konusu taşınırlar üzerinde daha önce kurulmuş rehin hakkı ve diğer sınırlı aynı haklar varsa bunlar kural olarak hapis hakkından önce gelir. Ancak, hapis hakkı sahibi bunları bilmiyorsa veya bilmesi gerekmiyorsa yani iyiniyetliyse iyiniyetli hapis hakkı önceki tarihte kurulan taşınır rehninden önce gelir. Aynı kural çeşitli hapis haklarının kendi aralarındaki sırasında da uygulanır. (—– denmektedir.
Davalı vekilinin, dosya içine giren belgelere ve uyaptan görülen araç takyidatlarına göre sunduğu 04/01/2023 tarihli dilekçede açıklandığı ve mahkememizce de benimsendiği üzere, her bir araç üzerinde, araçların tamir için davalıya teslim edildiği 31/12/2012 tarihinden önce konan haciz ve rehinlerin toplamı araçların o tarihteki rayiç değerlerini geçmektedir. (Yukarıda zikredilen —– kararına göre önce konulmuş rehin hakkının, kural olarak hapis hakkından önce geleceği kuralı gözetilerek 31/12/2012 tarihinden sonra konan rehin ve hacizler gözardı edilmiştir. Buna rağmen davalının ücret alacağı karşılanmamaktadır) Davalının bu araçların satışını istemesi halinde dahi eline tamir ücreti geçemeyecektir.Davacı, davalının kusurlu olduğunu, davalının alacağını aşar biçimde hapis hakkını kötüniyetle kullandığını ispatlayamadığı gibi; teslim alamadığı kamyonlar yerine başka araçlar kiralamak gibi uğradığı zararı da ortaya koyan bilgi, belge sunamamıştır.
Hapis hakkı uygulanan eşya ( kamyon) bölünemeyen maldır. —– yukarıda bahsedilen eserinde belirtildiği gibi meşru hapis hakkı kullanan alacaklı, bölünemeyen malı alacağını tamamen tahsil etmeden geri vermeye mecbur değildir. Her hak dürüstlük kurallarına uygun kullanılmak zorunda olup, davalının, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermediği, iyiniyetli olmadığı da ortaya konamamıştır.
Davacı vekili, 26/01/2023 tarihli esasa ilişkin yazılı dilekçesinde, makul tamir süresi aşıldığı için araç mahrumiyeti sebebiyle belge sunamamış olsalar bile bir zarar hesabı yapılması gerektiğini belirtmiş, buna ilişkin emsal yargı kararları sunmuştur. Ecrimisil hesabı yapılırken tazminat talep edenin zarara uğraması şart değildir. Bu bakımdan davacı haklıdır. Ancak davacının eldeki davasında, araçlar tamir için davalıya verilmiş, davalı makul tamir süresini aşarak araçları elinde tutmuş, haksız işgalde bulunmuş değildir. Davacı da davasını “makul tamir süresinin aşılması”na dayandırmamıştır. Eldeki davada davalı yasal hapis hakkını kullanarak araçları elinde tutmuştur, “haksız” işgal söz konusu değildir, bu nedenle ecrimisil hesabı yaptırmaya gerek yoktur. Davacının sunduğu emsal kararların somut olaya uygulanabilirliği yoktur.——sayılı kararında, araç tamir bedeli için hapis hakkının kullanılması halinde ecrimisil hesabı yaptıran ilk derece mahkemesinin kararı bozulmuştur.) Yine davacı vekili, aynı dilekçesinde araçlar üzerindeki hacizlerin çoğunun 2014 yılında kaldırıldığını ileri sürmüşse de, 31/12/2012 tarihinde davalıya bırakılan araçlardaki hacizlerin sonradan pek çoğunun 2014 yılında kaldırılmış olmasının esasa etkisi, davalıya kusur yüklemeye yarar bir etkisi yoktur. Hapis hakkının kullanıldığı anda hacizler ve rehinler mevcuttur.
Davacı vekili, hapis hakkının rehin hakkından önce geldiğini belirterek hapis hakkı var kabul edilse bile hapis hakkının rehin hakkından önce geleceğini, davalının satış ile rehin alacaklısından önce alacağına kavuşacağını ileri sürmüşse de; bu iddiaya itibar etmek mümkün değildir. —– sayılı kararında “hapis hakkının sırasının belirlenmesinde gözönünde tutulacak tarih, bu hakkın doğduğu andır. Hapis hakkının konusu taşınırlar üzerinde daha önce kurulmuş rehin hakkı ve diğer sınırlı aynı haklar varsa bunlar kural olarak hapis hakkından önce gelir. Ancak hapis hakkı sahibi bunları bilmiyorsa veya bilmesi gerekmiyorsa yani iyiniyetliyse iyiniyetli hapis hakkı önceki tarihte kurulan taşınır rehninden önce gelir. Aynı kural çeşitli hapis haklarının kendi aralarındaki sırasında da uygulanır. —— denmektedir. Özetle; hapis hakkı kullanımının koşullarının oluştuğu, davalının hapis hakkını, üzerinde hacizler ve rehin olan araçlarda alacağı aşar biçimde kullandığının ispatlanamadığı, tamir onarım bedeli ödenmedikçe araçlarda hapis hakkını kullanmış olmasının usulsüz olmayacağı, araçlar üzerindeki haciz, rehin hakları araçların değerini fazlaca aştığından, davalının hapis hakkını TMK 950. Maddesine aykırı kullandığı ispatlanamamış olup, bilirkişi raporundaki hesaplamalara da bu sebeplerle itibar edilmeyerek, hukuki nitelendirmeye ilişkin yeni bir rapor alınmasına da gerek görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir.(Yararlanılan diğer yargı kararları da şunlardır: ——-
Açıklanan sebeplerle davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE;
2- Davacı taraf harçtan muaf olduğundan bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
6- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.