Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/31 E. 2020/353 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/31 Esas
KARAR NO : 2020/353
DAVA : Alacak (Tasfiye Payı Alacağından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/01/2015
KARAR TARİHİ: 18/06/2020
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Tasfiye Payı Alacağından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı Tasfiye Halinde —————-olduğunu, müvekkilinin bir kooperatif üyesi olarak, ————-Kanunu ve ilgili sair mevzuat gereği üzerine düşen tüm vazifeleri eksiksiz yerine getirdiğini, kooperatifin konut inşaatı amacı ile kurulmuş bir yapı kooperatifi olduğunu, müvekkilinin kooperatif üyesi olarak üzerine düşen vazifesini yerine getirdiğini, ödemeleri yaptığını, kooperatifin —– yılından beri amacına ulaşmadığını ve sonunda ——- tarihinde tasfiyeye girdiğini, buna ilişkin kararın ———–tarihinde tescil edildiğini, tasfiye kararının müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin kendi çabaları ile yapmış olduğu araştırmalar sonucu öğrendiğini, 1163 Sa. Kooperatifler Kanunu’nun 83 Md. Gereği müvekkili tarafından kooperatifin kurulduğu——- tarihinden itibaren yapılan ödemelerin amacına uluşamayan kooperatifçe müvekkiline geri ödenmesi gerektiğini, davalı kooperatif tasfiye memurlarınca ticaret siciline tasfiyeye ilişkin ilanlar yapıldığını ve ———– Son ilanından sonra, kooperatife yazılı başvuru ——- Noterliği’nin ———–Numaralı ihtarnamesi ile yapıldığını, kooperatifin adına kayıtlı ——————-parselde yer alan son taşınmazı da satma çabası içine girdiğini, kooperatife yıllarca ödediği üyelik aidatları nedeniyle sahip olduğu ortaklı tasfiye payını geri alamayan müvekkilinin tek garantisinin kooperatif adına kayıtlı kalan—————– parselde yer alan taşınmaz olduğunu, bu nedenle ileride telafisi mümkün olmayan zararların önlenebilmesi için kooperatif adına kayıtlı bu son taşınmaz hakkında dava sonuçlanıncaya kadar ve müvekkiline tasfiye payının ödeninceye kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın kabulü ile müvekkilimizin ortaklık tasfiye payı alacağı olarak şimdilik —– faizi ile birlikte davalı Kooperatiften tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın hak düşürücü süreler içinde açılmadığından hak düşümüne uğradığını, mahkemece bu hususun re’sen gözetilerek davanın reddedilmesi gerektiğini, davacının müvekkili olan kooperatifte, denetim kurulu üyesi olduğunu, ————tarihinde alınan genel kurul kararı uyarınca aidat borcu olan üyelerin üyelikten ihraç edilmesine karar verildiği ve bu karar uyarınca davacı yana ihtarname keşide edilerek ——– borcunu ödemesi, ödeme yapılmaması halinde üyelikten ihraç edileceğinin bildirildiğini, davacının bu ihtar sonrası kısmi ödeme yaptığını ve borcunu kapatmadığını, bu nedenle kendisine 2. İhtarnamenin keşide edildiğini, davacının bu ihtar sonrası da borcu kapatmadığını, yine davacıya 3. İhtarname ile ——- ana para, ——-alınmasına karar verilen faiz miktarı olmak üzere toplam ————– borcunu ödemesi aksi halde üyelikten ihraç edileceğine ilişkin ihtarnamenin keşide edildiğini, davacının buna rağmen ödeme yapmadığını, davacının verilen süre içerisinde ödeme yapmaması nedeniyle de üyelikten çıkarıldığını, bu tarihten itibaren – yıl geçmesine rağmen arayıp sormayan, kooperatifle ilgilenmeyen davacının, bu kadar yıl sonra bu davayı açmasının hukuka, ahlaka, hakkaniyete aykırı olduğunu, hak düşürücü sürelerin ve zaman aşımı sürelerinin geçmiş olması nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, bu tarihe kadar her hangi bir tasfiyenin gerçekleştirilmediğini ve kooperatifin halen faal olduğunu, kooperatifin bugünkü batık hale gelmesinde, bizzat davacının da denetim kurulu üyesi olduğu zamandaki yönetim kurulu ve ilgililerin sorumlu olduğunu,——- yılında alınan genel kurul kararı uyarınca kooperatife ait iki adet gayri menkul satılarak ayrılmak isteyen üyelere ——— ödenmesine karar verildiğini, o tarihte ayrılmak isteyen ——– fazla üyenin ödemesi yapılarak üyelikten ayrılmalarının sağlandığını, davacının bu ödemelerin yapıldığı tarihten önce üyeliğinin sona erdiğini bu nedenle haksız davanın reddini, hak düşürücü süre yönünden, mümkün olmaması halinde zaman aşımı nedeniyle ya da esasa ilişkin itirazları nedeniyle açılan davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsilini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, Kooperatifler Kanunu 83. Maddesi uyarınca davalı kooperatifin tasfiye haline girmesi nedeniyle davacının tasfiye payı alacağının davalı kooperatiften tahsili istemli alacak davasıdır.
Davalı vekili davacının üyelikten çıkarıldığı, kooperatifin tasfiye payı alacağını henüz dağıtmadığını, bu nedenle davanın reddini talep etmiş, davacı vekili ise usulüne uygun ortalıktan çıkarılma kararı olmadığından halen kooperatif ortağı olduğundan bahisle tasfiye payı alacağının tahsilini talep etmiştir. Dosya kapsamında davacının da aralarında bulunduğu bir kısım üyelerin aidat borcunu ödememesinden dolayı ortaklıktan çıkarılmalarına dair——— tarihli genel kurul kararı bulunmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlığın çözümüne ilişkin bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişinin ———– tarihli raporunda özetle: “Davalı kooperatifin davacı yanı ortaklıktan çıkarma kararına ilişkin genel kurul kararının ——— sayılı kooperatifler kanununun 16. Md. Gereği 10 günlük süre içinde notere tevdi edilmediğini, kooperatiflerinde ilanen tebligat yapma yetkisine haiz olmadığını, bu şekliyle ihraç kararının hükümsüz olacağını, davalı kooperatif tarafından davacı yana ——- tarihinde gönderilen ———– borcun ödenmesi ihtarından sonra davacı olarak tarafından kooperatife ——–tarihinde ———— ödeme yapılmış olduğunu, bu tarihten sonra da herhangi bir ödemenin yapılmamış olduğunu, kooperatif kanununun 17/2 m. gereği 5 yıllık süre içerisinde davacının herhangi bir müracaatının olmadığı üzere taraf ehliyetine sahip olmadığını, mahkemenin ihraç kararının hükümsüzlüğüne karar vermesi durumunda, davalı kooperatifin ticaret sicil kayıtları, kuruluş sözleşmesi ve yapılan genel kurul kararlarının gümrük ve ticaret bakanlığından ve ticaret sicil müdürlüğünden istenilmesi halinde genel kurullarda belirlenen yıllık aidat, ek ödeme vs. ödemelerin miktarlarının dava tarihi itibariyle gecikme faizleri ile birlikte hesaplanarak üyeliği devam etse idi ne kadar ödeme yapacağının hesaplanarak, hissesine düşen ortaklık payından bu miktarın çıkarılması sonucu alınabilecek bedelin hesaplanabileceği tarafların diğer taleplerinin sayın mahkemenizin takdiri içinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır” sonucuna varılmıştır şeklinde raporunu Mahkememize sunmuştur. Davacı tarafın rapora itirazları doğrultusunda kooperatif konusunda uzman yeni bir bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişinin ———- tarihli raporunda özetle: “İhraç kararlarının genel kurulca verilmiş olmasında dahi bu genel kurul kararının ortaklara tebliğinin gerektiği, dava konusu olayda genel kurulca verilmiş bulunan ihraç kararının ortağa tebliğ edilmediği, sadece ilan edildiği, dolayısıyla tebliğ edilmemiş olunan bir karara karşı henüz iptal davası açma sürelerinin işlemeye başlamadığını, dolayısıyla ihraç kararının kesinleşmediğini, sonuç olarak davacının dava açma sürelerinin geçirmiş sayılmayacağı görüş ve kanaatine varılmıştır” şeklinde raporunu Mahkememize sunmuştur. Davalının rapora itirazları, dosya kapsamında hesap yapılmamış olması sebebiyle dosya kooperatif konusunda uzman bilirkişiye tevdii edilmiş olunup, bilirkişinin —— tarihli raporunda özetle: “Davalı kooperatifin davacı ortak ————- hakkında aldığı ortaklıktan çıkarma kararının yasal dayanağının olmadığını, kooperatifin tasfiye sonucunda arta kalan malların nasıl paylaştırılacağının Kooperaifler Kanunu’nun 83. Maddesinde açıklandığı, anılan maddeye göre kooperatifin bütün borçları ödendikten sonra ve ortak pay bedelleri de verildikten sonra kalan malların anasözleşmede ön görüldüğü şekilde ortaklar arasında paylaştırılabileceği, davacının halen kooperatifin ortağı olduğunu iddia ettiğine göre ve tasfiye de henüz sona ermediğine göre ortaklık tasfiye payının bu safhada dağıtılması hususunun halen tasfiye memurlarının çalışmaları kapsamında olması gerektiği, ortaklık tasfiye payının tasfiyenin tamamlanmasından sonra yevmiye defteri kayıtları esas alınarak ödenebileceği görüş ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde raporunu mahkememize sunmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacının netice-i talebi Kooperatifler Kanunu’nun 83. Maddesi uyarınca tasfiye payı alacağının hesaplanması suretiyle davalıdan tahsilidir. Davalı vekili —- tarihli duruşmada tasfiye kararının alındığını ancak tasfiye yapılmadığını beyan etmektedir. Yine Mahkememizin —- Nolu celsesinde davalı vekiline tasfiye çizelgesinin oluşturulup oluşturulmadığı, liste kapsamında herhangi bir üyeye tasfiye payı ödenip ödenmediği hususunda beyanda bulunması için süre verilmiş, davalı vekili tasfiye çizelgesinin halen oluşturulmadığını bildirmiştir. Mahkememizce alınan ———— tarihli bilirkişi raporunda da değinildiği gibi ; Kooperatifler Kanunu’nun 83. Maddesi: “Tasfiye haline giren kooperatifin bütün borçları ödendikten ve ortak pay bedelleri geri verildikten sonra kalan mallar ancak Anasözleşmede bu husus öngörülmüş olduğu takdirde, ortaklar arasında paylaştırılır” hükmünü içermektedir. Bu kapsamda tasfiye payının talep edilebilmesi için, öncelikle kooperatifin bütün borçları ödenmeli, sonra ortak pay bedelleri geri verildikten sonra varsa kalan mallar için ortaklar arasında paylaştırılma yapılmalıdır. Dolayısıyla kalan mal bulunduğu takdirde tasfiye memurlarınca tasfiye çizelgesi hazırlanıp ortaklara tasfiye payları dağıtılmaktadır. Eğer tasfiye çizelgesinde ortaklardan birinin adı bulunmaz ve bu kapsamda ödeme yapılmaz ise eldeki davanın açılabilmesi mümkündür. Davalı kooperatif ise henüz tasfiye çizelgesini oluşturmamıştır. Mahkememizce alınan —- tarihli bilirkişi raporunda bilirkişinin belirttiği gibi bu aşamada tasfiye payının dağıtılması hususu halen tasfiye memurlarının görevi kapsamındadır. Haliyle açılan davanın erken açılması sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Nitekim benzer mahiyette ————————–Sayılı ilamında: “Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacıların kooperatif üyelikleri halen devam ettiğinden, Kooperatifler Kanunu’nun 17. ve anasözleşmenin 15. maddeleri uyarınca çıkma payı alacağı talep etmelerinin mümkün bulunmadığı, davalı kooperatifin amacına ulaşamadığı ve diğer üyelerine daire verildiği iddiasının yerinde olmadığı, bu bakımdan davacıların eşitlik ilkesi kapsamında kendilerine birer daire verilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde tazminat talep etme haklarının da bulunmadığı, gelinen aşamada ancak tasfiye payı talep edebilecekleri, bunun için de tasfiyenin sonucunu beklemeleri gerektiği belirtilerek, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.” gerekçesi ile ilk derece Mahkemesi kararının gerekçesinin onanmasına karar vermiştir. Öte yandan her ne kadar bilirkişilerce çıkma kararının hükümsüz olup olmadığı tartışılmış ise de; davacının çıkma kararı genel kurul tarafından verilmiş olunup, ayrı bir davada —————— talebi ile dava açılarak heyetçe görülmesi gereken işlerden olunup, bu aşamada dava erken açıldığından davacı vekiline genel kurul kararının iptali istemli dava açılması yönünden süre vermeye gerek duyulmamıştır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, davanın Kooperatifler Kanunu 83. Madde uyarınca açılan tasfiye payı alacağına ilişkin alacak davası olduğu, kooperatifin henüz tasfiye çizelgesi oluşturmadığı ve üyelere tasfiye payı dağıtmadığı, bu aşamada tasfiyenin halen tasfiye memurlarının yetkisinde olduğu ve davacının tasfiye sonucu dava açması gerektiği anlaşılmakla erken açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın erken açılması sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde tedbirin kaldırılmasına, ilgili kuruma müzekkere yazılmasına,
3-Alınması gerekli 54,40-TL harçtan peşin alınan 170,78-TL harcın mahsubu ile bakiye 116,38-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7. madde uyarınca 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.18/06/2020