Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/177 E. 2019/928 K. 19.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/177 Esas
KARAR NO : 2019/928

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2015
KARAR TARİHİ : 19/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;——– bayii olan müvekkili şirketten aldığı cep telefonunda arıza çıkması üzerine distribütör olan davalı firmaya başvurduğunu, davalı firmanın teknik servisince yapılan incelemede cihazdaki arızanın tüketicinin kullanımından kaynaklandığının tespit edilmesi üzerine tüketicinin müvekkili satıcı firmaya karşı İstanbul —– Tüketici Mahkemesi’nin 2012/1882 E. sayılı dosyası ile dava ikame ettiğini, Mahkemenin tüketici lehine karar vermesi nedeniyle tüketicinin bu kez İstanbul —–. İcra Müdürlüğü”nün 2014/15033 E. sayılı dosyası ile ilamlı icra takibi başlattığını, müvekkili şirket yetkililerince davalı şirkete bu icra takibinin haber verildiğini ve cevaben daha önce yaşanan benzer durumlarda olduğu gibi takip tutarını ödeyerek kendilerine rücu etmelerinin söylendiğini, müvekkil şirketin anılan dosya borcunu ödediğini, bunun üzerine davalı aleyhine takip başlatıldığı, ancak davalı şirketin aralarındaki süre gelen uygulamaya da aykırı olarak, başlatılan İstanbul Anadolu ————–. İcra Müdürlüğü’nün 2014/18073 E. sayılı dosyasına ödeme yapmak yerine haksız yere itiraz etmiş olduğunu ve takibi durdurduğunu, müvekkili davacı şirketin 6502 sayılı Kanun’un 11. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen müteselsil sorumluluk ilkesi ve genel hükümler gereğince yaptığı 1.537,91.-TL tutarındaki ödemeyi davalıdan rücuen tahsil edebilmek ve takibin devamını sağlamak amacıyla huzurdaki itirazın iptali davasını ikame ettiğini ifade ederek, davalının İstanbul Anadolu —–. İcra Müdürlüğü’nün 2014/18073 E. sayılı dosyasındaki itirazının iptaline ve takibin devamına, davalının icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 27/11/2018 tarihinde uyap üzerinden vekaletnamesini ibraz etmiş ise de cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; hukuki niteliği itibariyle ; Davacı satıcı tarafından dava dışı tüketici ————-tüketicinin satın aldığı cihazda üretim hatası olması nedeniyle ödenen bedelin markanın Distribütörü olduğundan bahisle davalıya rücuen tahsili istemli başlatılan İstanbul Anadolu —– İcra Müdürlüğü’nün 2014/18073 E. Sayılı icra dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Mahkememizce İstanbul Anadolu —–. İcra Müdürlüğü’nden icra dosyası ve Tüketici Mahkemesinden dava dosyası celp edilmiş, uyuşmazlığın çözümü için Tüketici Hukuku alanında uzman bilirkişiden rapor alınmış olup, bilirkişi ——————– 19/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle:” TKHK 4 ve 4A maddeleri gereği; imalatçı, üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10. Maddenin 5. Fıkrasına veya 10/B maddesinin 9.fıkrasına göre kredi veren, ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsil sorumlu olduğunu, huzurdaki davada ——— firmasının söz konusu cep telefonunun ithalatçısı olduğuna dair dosyada herhangi bir delil olmadığını, davacı tarafça dosyaya sunulan İnternet sayfa çıktısında da söz konusu ürünün —- bilgisinde telefonun ——– çıkışlı olduğunun görüldüğü, bu durumda davalı ile — farklı tüzel kişilikler olduğu nazara alındığında bu iki şirket arasındaki hukuki ilişkinin aydınlatılması ve davalının sorumluluğunun ispatının gerektiği, davalı şirketin ——— kapsamında sorumluluğunun tespit edilmesi halinde davacı ile birlikte tüketiciye karşı kanunen müteselsil borçlu olacağı, müteselsil borçlu olacak davacı ve davalının da tüketiciye karşı sorumluluğunun ilişkide yarı yarıya olacağı ve borcun yarısından sorumlu olduğu halde borcun tamamını ödemek durumunda kalan davacının, sorumluluğunu aşan ve fazladan ödemek zorunda kaldığı tutarın 768,95.-TL olduğu ve bu tutarı talep edebileceği” görüş ve kanaatine ile raporunu Mahkememize sunmuştur.
Taraflar bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmuş, davacı vekili 15.02.2017 tarihli dilekçesi ile, davalı şirket ile dava dışı —————–‘nin isimleri arasında ciddi derecede benzerlik olduğunu, davalıdan kaynaklı olarak husumette maddi hataya düşmüş olmaları sebebiyle maddi hatanın düzeltilmesiyle dava dilekçesinin distribütör firma olan ————— tebliğini ve taraf değişikliği yapılmasını talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların rapora karşı beyanları doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınmış olup; bilirkişinin 19/01/2018 tarihli ek raporunda özetle: “Davalı şirketin ürünün distribütörü olmadığının her iki tarafın da kabulünde olduğu, davacı şirketin davalı şirket ile dava dışı şirketlerin grup şirket olduğu iddiasının değerlendirilmesi neticesinde, şirketler topluluğu olduğu değerlendirilse bile bu tespitin alacaklılara karşı müteselsil bir sorumluluk ilişkisi doğurmayacağını, şirketler topluluğundan bahsetmek için yeterli bir verinin de olmadığını, bunun ispatı halinde dahi TTK 202/1 maddesindeki sorumluluk hallerinin somut olaya ilgisinin olmadığını, ayrıca TTK 209. Maddenin de uygulanmasının da mümkün olmadığı” kanaatiyle raporunu Mahkememize ibraz etmiştir.
Dava itirazın iptali davası olup, davacı vekilinin taraf değişikliği talebi her ne kadar HMK 124/4 maddesi gereği kabul edilebilir bir yanılgıya dayansa da eldeki dava için mümkün değildir. Zira; itirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı olup icra takibinde taraf olmayan kişi veya kişiler itirazın iptali davasında da taraf olamaz. İcra takibinde taraf sıfatı olmayan kişi hakkında itirazın iptali davasında hüküm verildiği takdirde takipteki borçlu sıfatının değişmeyeceği gibi icra takibindeki borçlu sıfatının HMK’nın 124. maddesine göre değiştirilmesi de mümkün olmadığından davacının taraf değişikliği talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Nitekim benzer bir davada Yargıtay —- Hukuk Dairesi’nin 2016/5822 E. 2017/7745 K. Sayılı ilamında: ” Asıl dava —- İcra Müdürlüğünün 2010/4209 esas sayılı takip dosyasına karşı açılan itirazın iptali davasıdır. Bu davanın konusu olan icra takibinde takip borçluları ————- olup davada takip borçlularına karşı açılmıştır. İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı olup icra takibinde taraf olmayan kişi veya kişiler itirazın iptali davasında da taraf olamaz. Bu nedenle davacının 10/11/2011 havale tarihli düzeltme dilekçesi dikkate alınarak icra takibinde taraf olmayan ——- davaya davalı olarak katılarak taraf değişikliği usulen mümkün değildir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup re’sen bozma sebebi yapılmıştır. ” gerekçesi ile Mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Yine ——Bölge Adliye Mahkemesi —–. Hukuk Dairesi 2019/357 E. 2019/677 K. Sayılı ilamında : “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” düzenlemesi bulunmaktadır. Anılan maddeye göre kanun koyucu şartların bulunması durumunda, davada iradi taraf değişikliğini mümkün kılsa da, işbu davanın itirazın iptali davası olduğu, itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı bulunduğu, icra takibindeki borçlu sıfatının HMK’nın 124. maddesine göre değiştirilmesi mümkün olmadığından, ilk derece mahkemesinin davanın usulden reddine ilişkinin kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde hüküm kurmuştur.
Öte yandan Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre davalı şirketin TKHK hükümleri gereği; imalatçı, üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10. Maddenin 5. Fıkrasına veya 10/B maddesinin 9.fıkrasına göre kredi veren” sıfatlarına haiz olmadığı anlaşıldığından rücu şartlarının da oluşmadığı anlaşılmış bu nedenle davanın tümden reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davanın dava dışı Tüketici’ye satılan telefonda üretim hatası olması nedeniyle davacı tarafça ödenen bedelin davalıdan rücuen tahsili istemli itirazın iptali davası olduğu tespit edilmiş, Mahkememizce alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunmuş, bilirkişi raporu ve tarafların beyanları doğrultusunda davalının, yapılan ödeme nedeniyle ———‘nın 4 ve 4A maddeleri gereği rücu şartlarının varlığına ilişkin dosya kapsamında mevcut bir delil olmaması nedeniyle sorumlu olmadığı anlaşılmış, davacının taraf değişikliği talebi davanın itirazın iptali davası olması ve davada taraf sıfatı değiştirilse bile takipte taraf sıfatının değiştirilmesinin usulen mümkün olmaması, takiple sıkı sıkıya bağlılık ilkeleri gereği kabul edilmemiş, neticeten davanın reddine karar verilmiş davacının kötü niyetli olduğuna ilişkin dosyada bir delil olmaması dikkate alınarak koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gerekli 44,40-TL harçtan peşin olarak yatırılan 27,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 16,70-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden ———— göre belirlenen 1.537,91-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı verilen karar KESİN olmak üzere açıkça okundu, usulen anlatıldı.