Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1030 E. 2018/340 K. 12.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1030 Esas
KARAR NO : 2018/340
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 09/11/2015
KARAR TARİHİ : 12/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirkete ……….. sayılı ve ……. sevk tarihli nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalı ………Ticaret A.Ş. tarafından sigorta ettirilerek alınan ağaç işleme makinesinin emtiasının İtalya’dan istanbul’a davalıya ait………… plakalı tıra yüklenerek sevk edildiğini, nakliye sonrası yapılan kontrollerde 1 adet makinada hasar tespit edildiğini ve tutanak tanzim edildiğini, bu hasar sebebiyle davalıya, sigortalıları tarafından…….. Noterliğinin …… tarih ve …….. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile süresinde hasar ihbarında bulunulduğunu, sigortalının hasar bildirimi ve tazminat talebi üzerine meydana gelen zarar ve ziyanın tutarı olan 7.370,00-TL, 15/11/2007 tarihli makbuz ve ibraname mukabilinde sigortalıya ödendiğini, davalı şirketin TTK hükümleri uyarınca meydana gelen hasardan %100 kusurlu ve sorumlu olduğunu, sigortalıya ödenen bedel için müvekkili şirketin sigortalısının halefi olduğunu, 7.370,00-TL’nin 15/11/2007 ödeme tarihinden itibaren olmak üzere ticari işlere uygulanan avans faizi, masraf ve avukatlık ücreti ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, olayda CMR hükümlerinin uygulanması gerektiğini, davacının nakliyat sigortası yaptırmakta menfaatinin bulunduğunu ve ispatla yükümlü olduğunu, müvekkiline CMR 30/1. maddesi uyarınca usulüne uygun hasar ihbarı yapılmadığını, CMR 17/2. maddesi uyarınca gönderenin kusurundan kaynaklanan hasarlardan sorumlu olmadıklarını, CMR 17/4-b,c maddesi uyarınca kötü ambalajlama ve istif-yükleme hatası nedeni ile oluşan hasarlardan sorumlu olmadıklarını yükleme sorumluluğunun gönderende olduğunu, müvekkilinin nezaret yükümlülüğüne uygun davrandığını, CMR 23/1. maddesi uyarınca sınırlı sorumluluk ilkesinin geçerli olduğunu, CMR 27. maddesi uyarınca faizin %5 oranını aşamayacağı gibi kendilerine davadan önce yazılı bildirim yapılmadığından temerrüde düşmediklerini, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :Dava hukuki niteliği itibariyle, dava dışı şirkete ait olan, taşıma sözleşmesine istinaden davalı taşıyıcı tarafından taşınan ve davacı … şirketi tarafından sigorta edilen emtianın hasara uğraması sonucu davacı … şirketi tarafından dava dışı sigortalısına ödenen bedelin davalıdan rücuen tahsili istemi ile açılmış bir tazminat davasıdır.
Dava Kartal Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış, yapılan iş bölümü itirazı üzerine mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizde yapılan yargılama sonucu davanın reddine dair verilen 05/11/2009 tarihli karar temyiz edilmiş, yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2010/11566 E., 2012/2438 K. Sayılı 21/02/2012 tarihli kararı ile; “Davacı nezdinde sigortalı emtianın davalı tarafından İtalya’dan Türkiye’ye taşınması sırasında hasarlandığı, bu taşımanın CMR hükümlerine tabi olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir. CMR hükümlerine tabi taşımalarda da taşıyıcının eşyanın kendisine teslim edildiği tarihten gönderilene teslim edildiği tarihe kadar meydana gelen hasar ve kayıplardan sorumlu olacağı esastır. Ancak, anılan Konvansiyonun 17/4-c maddesinde, yükün gönderici, alıcı veya bunların adına hareket eden kişiler tarafından alınması, yüklenmesi, istiflenmesi veya boşaltılması özel bir risk durumu olarak kabul edilmiş, hasar veya kaybın anılan nedenlerden kaynaklanması halinde taşıyıcının sorumlu olmayacağı hükme bağlanmıştır. Fakat, bu halde de taşıyıcının yükün sağlıklı taşınabilmesi için yükleme ve istiflemeye gerekli özeni gösterme, nezaret etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bahse konu yükümlülüğün ihlali, taşıyıcı bakımından kusur oluşturmaktadır. Somut olayda taşınan emtianın özellikli yük olduğu ve araca yüklenmesinin gönderici firma tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporu ile ekspertiz raporunda emtiaların hasara uğramasının nedeni, paletlerin gereği gibi sabitlenmemesi olarak açıklanmıştır. Nitekim, dosya kapsamından da aracın ani fren yapması sonucu emtianın sabitlendiği paletlerden kurtularak devrildiği ve hasarın bu şekilde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Davalı taşıyıcı tacir olup, basiretli şekilde hareket etmek zorundadır. Bu durum karşısında, davacı vekilinin rapora yönelik itirazları dikkate alınıp, davalı taşıyıcının yükleme ve istifleme bakımından nezaret yükümlülüğünü ihlal ettiği ve kusurlu olduğu kabul edilip, kusur oranları bakımından gerektiğinde ek rapor alınması veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar vermiştir.
Mahkememiz tarafından bozma sonrasında yapılan yargılama sonunda verilen 30/04/2013 tarihli karar ile; “Bu bozma ilamına uyulması halinde, taşıyıcının müterafik kusurunun varlığı sabit olacak, sadece oran belirlenmesi için ek rapor yada yeni bilirkişiden rapor alınması gerekecektir. Yani yüce Daire, kusurun varlığını sabit görmüş, kusurun oranı konusunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirtmiştir. Oysa, taşıyıcının kusurlu olup olmadığının tespiti sadece hukuk bilgisiyle çözüme kavuşturulacak bir husus olmayıp, tıpkı kusur oranlarının tespiti gibi, özel ve teknik bilgi gerektiren bir husustur; bu konunun bilirkişi tarafından tespiti gerekir. Yüce Daire, dosyadaki raporda, taşıyıcının müterafik kusurunun bulunmadığına dair teknik tespite rağmen, müterafik kusurun bulunduğuna hükmetmiştir.
Dosyadaki teknik bilirkişi raporu yeterli değilse yeni bir rapor alınması ve müterafik kusurun bulunup bulunmadığının yeni bir bilirkişi heyetince değerlendirilmesi düşünülebilecek bir yoldur. Ancak, bozma kararına uyulması halinde davacı yararına oluşacak usuli kazanılmış hak uyarınca, artık müterafik kusurun varlığı sabit kabul edilecek, sadece oran konusunda değerlendirme yapılabilecektir. Böyle bir uygulama, Yasanın yukarıda açıklanan emredici hükümlerine aykırı olacaktır.
Kusurun varlığını ya da yokluğunu hukuk bilgisiyle belirleyebiliyorsak, kusurun oranını da belirleyebilmemiz gerekir. Yüce Daire, kusurun oranının bilirkişi tarafından tespiti gerektiğini belirtmiştir. O halde, kusurun varlığı veya yokluğu yargısına da ancak uzman teknik bilirkişinin bilgileri ışığında varılabilir.
Sonuç olarak, mahkememiz, yargılamayı yüce Dairenin belirlediği ilkeler ışığında yürütmüş, alınan uzman bilirkişi raporundaki teknik tespitler doğrultusunda karar vermiştir. Yüce Dairenin bozma ilamı yerinde görülmediğinden önceki kararda direnilmiştir.” gerekçesi ile 05/11/2009 tarihli kararda direnilmesine ve davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen direnme kararı sonucu inceleme yapan Hukuk Genel Kurulu 2013/11-2206 E., 2015/1324 K. Sayılı 13/05/2015 tarihli kararı ile özetle; “Taşımaya konu yapılan yük, kimyasal madde veya ilaç ve benzeri nitelikte bulunmaması nedeniyle, istiflenmesi veya yüklenmesi özel veya teknik nitelikte bir bilgiyi gerektirmemektedir.
Zira, dosyada bulunan fotoğraflardan da açıkça görüleceği üzere, yüklemenin hatalı yapıldığı çıplak gözle görülebilecek nitelikte olup, bu durumun tespiti uzmanlık gerektiren veya araştırma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunmamaktadır.
Şu durumda, davalı taşıyıcı tacir olup, basiretli şekilde hareket etmek zorunda olduğundan, davacı vekilinin rapora yönelik itirazları dikkate alınıp, davalı taşıyıcının yükleme ve istifleme bakımından nezaret yükümlülüğünü ihlal ettiği ve müterafik kusurlu olduğu kabul edilip, kusur oranları bakımından gerektiğinde ek rapor alınması veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesi Özel Daire bozma kararı doğrultusunda mahkememiz kararının bozulmasına karar vermiştir.
Mahkememizce Hukuk Genel Kurulu Kararı doğrultusunda, müterafik kusurun bulunup bulunmadığı, kusur oranları ve zararın olup olmadığının tespiti için dosya, iki makine mühendisi ve bir gümrük ve nakliye danışmanı bilirkişiden oluşan heyete tevdi edilmiş, bilirkişiler tararfından tanzim edilen 03/07/2017 tarihli rapor dosyaya sunulmuştur. Bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilerek dosyaya sunulan raporda, dosyadaki fotoğraflardan, boyu, taban alanı ve enine göre oldukça yüksek olan kontrol panelinin devrilerek dorse yan duvarına çarpmış olduğu, panelin devrilmesini önleyecek herhangi bir önlem alınmamış olduğunun görüldüğü, davalı şirketin uluslararası yük taşımacılığı yapan bir firma olduğu, taşımacılıkta kullanılan tırın ağır yükleri taşımaya yönelik tasarlanmış bir araç olduğu, aracın tenteli yarı römork olduğu dikkate alındığında istiflenmeye uygun koli ya da paletli malların taşınmasına uygun olduğunun açık olduğu, gerek davalı firmanın gerekse davalı firmanın aracını kullanan sürücünün yapılan iş gereği yüklenen malın seyir esnasında fren ve viraj kuvvetleri karşısında devrilip devrilmeyeceği ve hasar görüp görmeyeceğinin bilincinde olmaları gerektiği izahtan vareste olduğu, somut olayda, ağırlığının hangi mertebede olduğunu bilmediği büyük kütleli parçalar için palet ayaklarına çivilemek suretiyle yerleştirilen sabitleme takozlarının sert frenleme sırasında sabitlemede yetersiz kalacağını bilmesinin sürücüden beklenemeyeceği, ancak objektif gerçekleri algılama, yargılama, sonuç çıkarma ve akıl yürütme yeteneklerine sahip ortalama bir birey tarafından bile ilk bakışta sert frenleme esnasında devrilebileceği anlaşılabilir durumdaki boyu, taban alanı ve enine göre oldukça yüksek kontrol panelinin sabitlenmemiş olmasının, taşıyıcının çalıştırdığı personelin (sürücünün) yükleme esnasındaki nezaret yükümlülüğünü ihlal etmiş olmasının etkisi olduğu ve 20/11/2007 tarihli ekspertiz raporunda belirtildiği üzere sürücünün, makine ve parçaların göndericinin personeli tarafından yüklendiği sırada makinelere zarar vermemek için güvenlik kemerini nereye takması gerektiğini sormuş olduğu, personelin de her makinenin belirli kısmına bir adet kemerin nasıl takılacağını tarif ettiği, belirtildiğinden sürücünün taşınmakta olan emtiaların bağlanması gerektiğini bildiği sonucunun çıktığı, anlatılan nedenlerle sürücünün kusurlu olduğu yönünde kanaat bildirmişlerdir. Kusur oranlarının tayininde ise yüklemenin yeterli seviyede önlem alınmadan hatalı yapılmış olduğu somut olayda taşıyıcının, malın emniyetle taşınmasını sağlamak üzere gereken her türlü önlemi almış olduğundan bahsedilemeyeceği, sürücünün yükleme esnasındaki hatalı durumu fark etmiş olmasına ve sabitleme kemerlerinin kullanımına yönelik bilgilendirilmesine rağmen gerekli tedbirleri almadan yola çıkmış olması ve bu eylemi ile nezaret yükümlülüğünü gerektiği şekilde yerine getirmemiş olması nedeniyle ortaya çıkan zararda taşıyıcının %25 oranında müterafik kusur ve sorumluluğu bulunduğu yönünde rapor tanzim etmişlerdir. Yine raporda hasar tutarı açısından yapılan incelemede, masrafların olay tarihindeki rayiçlere uygun olduğu belirtilerek sigorta tarafından ödenen bedelden 98,66-Euro hurda ve iade bedeli düşülerek hasar tarihindeki kur üzerinden toplam hasar bedeli 7.038,00-TL olarak bulunmuş, buna göre davalının sorumlu olduğu meblağ 1.759,70-TL olarak hesaplanmıştır. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, davacı taraf rapora itiraz etmemiş, davalı taraf rapora karşı beyan dilekçesi sunmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddiaları, savunmaları, toplanan deliller, mahkememizden verilen kararlar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2010/11566 E., 2012/2438 K. Sayılı 21/02/2012 tarihli kararı, Hukuk Genel Kurulu 2013/11-2206 E., 2015/1324 K. Sayılı 13/05/2015 tarihli kararı ve bu karar doğrultusunda inceleme yapılarak tanzim edilen 03/07/2017 tarihli bilirkişi raporu bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, taşıma sırasında meydana gelen hasarda davalı taşıma şirketinin de müterafik kusurunun bulunduğu sonucuna ulaşılmış, benimsenen bilirkişi raporunda belirlenen %25 kusur oranı dosya kapsamına ve hasarın gerçekleşme şekline uygun bulunmuş bu çerçevede yapılan inceleme sonucu uzman bilirkişiler tarafından belirlenen hasar bedelinin%25’inden davalının sorumlu olacağı kanaatine varılarak davanın 1.759,70-TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 1.759,70-TL’nin ödeme tarihi olan 15/11/2007 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanun’un 2/2 maddesi uyarınca ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Fazlaya dair talebin reddine,
3-Alınması gerekli 120,21-TL harcın, peşin alınan 99,50-TL harçtan mahsubu ile bakiye 20,71-TL harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından harcanan 14,00-TL başvuru harcı, 99,50-TL peşin harç gideri olmak üzere toplam 113,05-TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından harç dışında harcanan 3.091,00-TL yargılama giderinin davanın red ve kabul oranına göre belirlenen (% 23,88 kabul % 76,12 ret) 738,130-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 9,00-TL yargılama giderinin davanın red ve kabul oranına göre belirlenen (% 23,88 kabul % 76,12 ret) 6,85-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre 1.759,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre 2.180,59-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendilerine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/04/2018