Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1864 E. 2019/1335 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1864 Esas
KARAR NO : 2019/1335

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 30/12/2014
KARAR TARİHİ : 11/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirket yetkilisi ve yönetim kurulu başkanı — maddi bir bedel karşılığında davalı şirkete ortak olabileceğini ve müvekkiline bir sonraki genel kurulda ödediği bedel karşılığı olan hisselerinin devredilebileceğini, aynı zamanda şirkette —-çalışan olabileceğini söyleyerek ortaklık teklif ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin —— tarihinde —- tarihinde — davalı şirketin —— numaralı—– hesabına yatırdığını, bu bedellere ilaveten davalı şirkete —–keşide tarihli—-meblağlı ve — tarihli ve — meblağlı 2 adet hamiline çek gönderdiğini ve söz konusu çeklerin davalı şirket tarafından tahsil edildiğini, müvekkilin davalı şirketin beyanı üzerine ödeme dekontlarında herhangi bir açıklama yapmadığını, hisse bedelleri toplamı olan —-açıklamasız olarak davalı şirkete gönderdiğini, bu ödemeden neredeyse 4 sene geçmesine rağmen taahhüt edilen hisse devrinin gerçekleşmediğini, aynı süre içerisinde kandırılarak ortak olduğu gerekçesiyle bankalardan kredi çekip şirkete gönderdiğini, davalı şirketin müvekkili haricinde daha bir çok kişiden ortak olacakları vaadiyle nakit para ve çek temininde bulunduğunu, yapılan usulsüzlükler nedeniyle şirket eski ortağının 2011 yılı içine şirketten kendi isteği ile ayrıldığını, bu ayrılmanın üzerine —- tarafından müvekkile bazı belgeler imzalatılarak şirkete resmen ortak olduğunun bildirildiğini, ancak kendisine ne pay oranı hakkında bilgi verildiğini ne de imzaladığı belgelerden örnek verildiğini, bunun sonrasında müvekkilin —- olağan genel kurul toplantısına çağrıldığını hazirun cetvelinin imzalatıldığını ve bu sırada payının değerinin ödediği bedelden çok daha aşağı olan—- olduğunu fark ettiğini, —- olağan genel kurul toplantısında şirket sermayesinin —arttrılmasına ilişkin kararın esas sözleşme tadil tasarısının bulunmaması, rekabet kurumu payının ödenmemesi ve diğer usul ve esaslara uygun bir sermaye artırımı yapılmaması sebebiyle yok hükmünde olduğunu, her ne kadar 2008 yılı olağan genel kurul karan üzerinden 5 yıl gibi bir zaman geçmiş olsa da kesin hükümsüzlüğe ilişkin bu hususun herkes tarafından herhangi bir süreye tabi olmadan talep edilebileceğini, bu sermaye artırımının kesin hükümsüz olması sebebiyle —- yılına ilişkin olağan gene kurul toplantısında hazirun cetvelinde şirket sermayesinin—gibi gösterildiğini vc buna bağlı olarak pay ve oy adetlerinin gerçeği yansıtmadığını; bu sebeple 10.10-2014 tarihli genel kurul kararlarının iptalinin gerektiğini; şirketin sermayesinin gerçekte—- olduğunu, kendisinin devir bedeli olarak— ödemiş olmasına rağmen sermaye miktarının– olarak gösterildiğini müvekkilinin fazladan ödediği miktarın kendisine iade edilmesini gerektiğini belirterek 2008 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan sermaye artırım kararının yok hükmünde olması sebebiyle res’en hükümsüzlüğüne karar verilmesine, bu hükümsüz karara dayanılarak yapılan 2013 yılı olağan genel kurulunun iptaline, davalı şirkete fazladan ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte müvekkile ödenmesine karar verilmesini yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından İstanbul Anadolu —. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin—- sayılı dosyasıyla sermayenin tespiti davasının halen derdest olduğunu ve bu sebeple mükerrer talebin reddinin gerektiğini; sermaye artırımına ilişkin genel kurul yapıldığında davacının davalı şirkette ortak olmadığını; hatta para verdiğini iddia ettiği tarihin bu genel kuruldan sonrasına rastladığını, davacının —– esas sermayeye göre — ile ortak olduğunu ve bu durumun şirket kayıtlarına aynen bu şekilde geçtiğini; davacının talebinin kabul edilip sermayenin —davacının hissesinin 25 adet vc beher hissenin 500TL olacağını ve davacının nominal pay değerinin—-düşeceğini; görüldüğü üzere davacının böyle bir dava açmasında korunmaya değer bîr menfaatinin bulunmadığını, şirketin kendi sermayesine sahip olmadığı bir yapıda bizzat davalı şirketin üçüncü kişilere hisse satması gibi bir durumun söz konusu olamayacağını; davacının her nasılsa şirketten doğrudan pay aldığını varsaydığını, halbu ki hisseyi başka bir ortaktan devralarak ortak olduğunu; bu yüzden de davanın reddi gerektiğini, davacının da üçüncü kişiden hisse devraldığında şirket sermayesinin 600.000TL olarak bildiğini dava dilekçesinde ikrar ettiğini; davacının ikrar ettiği üzere 2011-2012 genel kurulundan bu yana genel kurullara katıldığını ve aynı zamanda 2009 yılından bu yana da hizmet akdiyle çalıştığım; her şeyi bildiğini; davacının istirdat talebinin 5 yıllık zamanaşımına uğradığını, eğer bu talep sebepsiz zenginleşmeye dayanıyorsa bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının 25 adet payı olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, şirketin sermayesinden yola çıkılarak yapılan itibari değer hesaplamasının dayanıksız olduğunu, gerçek değerin bütün malvarlığı gözetilerek yapılacağını ve bunun konuyla ilgisinin bulunmadığım belirterek belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ile esebehsiz zenginleşmeden doğan alacağın tahsili taleplidir.
Davacı, davalı şirketin hisse sahibi olmak amacıyla —- parayı davalı şirket hesabına gönderdiğni, aradan 4 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen davalı şirket yetkilisi —- hisse devrini gerçekleştirmediğini, o dönemde ortak olan— yılında ortaklıktan ayrılması üzerine şirket yetkilis —- kendisine bir takim belgeler imzalatarak ortak olarak şirkte aldığını beyan ettiğini,—- yıllarına ait genel kurula çağrıldığını, ancak genel kurul sonrası hazirun cetvelinden koyduğu sermayenin altında hisse sahibi olduğunu öğrendiğini, 2008 yılında sermaye artışı yapıldığı öğrendiğini, ancak 2008 ve 2013 yılına ait bu genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğnu ileri sürerek bunun tespitini; davalı şirketin sermayesinin tespiti ile davalı şirkete fazladan ödediği tutarın tespiti ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesiyle, sermayenin tespiti için Anadolu —– ATM’ye başvurduğunu, mahkememizin — sayılı dosyasında tespit talebinin karara bağlanacağını, 2008 yılında davacının şirkette hisse sahibi olmadığını, böyle bir dava açmakta korunmaya değer hukuki yararının olmadığını, şirketten doğrudan pay aldığını sanarak hataya düştüğünü, davacının başka bir ortaktan payları devraldığını, devraldığı sırada şirket sermayesinin 600.000TL olduğunu bilmesi gerektiğini, 2009 yılından bu yana hizmet aktiyle şirkette çalıştığını, şirkette 25 payının olduğu, istirdat talebine ilişkin şirkete husmet yöneltilemeyeceğini, ortaklıktan doğan taleplerin TBK.nun 147/4 maddei uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanıyorsa bile 1 yıllık sürenin dolduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar replik ve düplik dilekçelerinde de önceki beyanlarına benzer beyanlarda bulunmuşlardır.
Davalı şirket ait sicil dosyası, dava dilekçesinde geçen genel kurul tutanakları, ilgili hazirun cetvelleri ve diğer kayıtlar sicilden celp edilerek dosyamız arasına konmuştur. Yine, şirket hisse devrini gösteren dekontlar, çek ile yapılan ödemelere ilişkin çek suretleri dosyaya alınmıştır.
Mahkememizin — sayılı dosyada üç mali müşavirden oluşan bilirkişi heyeti, şirket sermayesinin 600.000TL olduğunu, sermayenin tamamının ödendiğini, — tarihli —- alınan kararların tesciline engel bir durum olmadığını mütalaa etmişlerdir.
Anadolu—–. sayılı dosyası incelendiğinde, davacının dolandırıcılık suçundan şikayetçi olduğu soruşturmada, şüpheli olan davalı şirket, yetkilisi ve ortağı olan —– ve şirketin diğer 3 ortağı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
—– Hukuk Mahkemesine yazılan talimat ile dinlenen tanık olarak dinlenen — tarihli beyanında özetle, önceden — şirketinin kuruluşundan 2009 yılına kadar yöneticisi ve hissedarı olduğunu, bu nedenle şirkete yapılan gelir ve giderlerin ne olduğunu bildiğini, …’in de yapmış olduğu ödemeleri bildiğini, davacı dışında 3-4 kişinin de şirketin gizli hissedarı olduğunu, onların esas hisseleri —— üzerinde bulunduğunu, bu arkadaşların bu konumdan rahatsız olduklarından —–üzerindeki hisselerinin kendi üzerlerine verilmesi için istekte bulunduklarını, bazı yönetim kurulu toplantılarında davacı ve onun gibi diğer gizli hissedarların (hem çalışanımız hem de henüz olmamış hissederamızı pozisyonumuzda) toplantılara davet edildiğini, —- kendisinin de ısrar etmesine rağmen hisseleri sahiplerine vermediğini, 2005 yılında 250.000TL olan sermayeyi —- liraya çıkardıklarını, pay defterinde ve diğer evraklarda bu artışın görünmeyip hala 250 bin lira olarak sermaye gösterildiğini, bu nedenle kendi hisselerinin ve kar paylarının hiç artmadığını, bu nedenden dolayı 2009 yılında şirketten ve yönetimden ayrıldığını beyan etmiştir.
Dosyaya atanan bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak üzere dosya bilirkişiye teslim edilmiş, 1 yıldan fazla süreden sonra sunulan bila tarihli rahorda bilirkişi özetle, 2008 yılında davacının ortak olmadığı, 2011 yılında olduğu, hukuki yararın olup olmamadığının mahkemenin takdirinde olduğnu, şayet hukuki yarar var kabul edilirse,—- yılı genel kurulunun 7 nolu sermaye artırım kararının, buna bağlı olarak yapılan 10/10/2014 tarihinde 2013 yılına ilişkin genel kurul kurul kararlarının yok hükmünde olduğunu, davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı talebinin zamanaşımına uğradığını mütalaa etmiştir.
Taraflar rapora karşı yazılı beyan ve itirazlarını sunmuşlardır. Davacı ayrıca, 01/08/2018 tarihli yazılı dilekçesiyle davalı şirkete fazladan ödenen 29.300 TL’nin ödeme tarihinden itibaren sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre temerrüt faizi ile birlikte ödenmesini talep ederek talebini ıslah etmiştir.
Mahkememizce sunulan belge ve dekontlara göre, davacının 07/04/2009 tarihinde—– tarihinde 9.300TL parayı davalı şirketin — Bankası İstanbul —- nolu hesabına yatırdığı, dekontlarda bir açıklama olmadığı sabittir. Davacı bu parayı hisse sahibi olmak için yatırdığını ileri sürmüş, davalı hissenin bir başka ortaktan devralınabileceğini savunmuştur. Şirkete ait pay defterindeki kayıtlara göre 18/10/2011 tarihinde —– ait beher nominal değeri —- tarihinde ise ortak —- ait beher nominal değeri 1.200TL olan 20 adet payın davacıya devredildiği kaydı düşülmüştür. Bir diğer deyişle davacı 2009 yılının nisan ve haziran aylarında şirket hesabına para göndermiş, 2011 ve 2012 yıllarında ——— bir kısım paylarını devralmıştır. Davalı şirketin gerek cevap dilekçesinde gerekse ilerleyen aşamalarda bu paranın davacı tarafça şirket hesabına ne için yatırldığı hususunda bir açıklaması yoktur. Her ne kadar kural olarak davacının parayı, hisseyi devraldığı kişiye ödemesi gerekmekteyse de, bu zamana kadar hisseyi devreden kişiler de hisse bedelini davacıdan alamadıkları iddiasında bulunmadıklarına göre davacının şirket hesabına yatırdığı bu paranın hisse bedeli için ödendiğini kabul etmek gerekir. Zira bu karinenin aksi davalı tarafça ortaya konulmamıştır. Davacı ayrıca çekler, —- yılına ait genel kurul toplantısına, hazirun cetveline göre —–asaleten, davacı vekili yoluyla katılmış, toplantıda davacının 25 pay sahibi olduğunun kabul edilmesi üzerie davacı vekilinin toplantıda muhalefet ettiği görülmüştür. 10/10/2013 tarihli hazirun cetvelinde de davacının 25 pay sahibi olarak hazır olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının 2011 yılında pay sahibi olduğu beyanıyla bir arada değerlendirme yapıldığında, 2008 yılına ait genel kurulda alınan sermaye artırımı kararının yok hükmünde olduğunu talep etmek bakımından davacının aktif husumet ehliyeti yoktur.
Öte yandan 10/10/2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararlar 2008 genel kurul kararları dayanak yapılarak alındığı ileri sürülmekteyse de, 28/07/2011 yılında yapılan genel kurulda dahi sermayesi 250.000TL olarak kabul edilerek yapılmış, arada usulüne uygun bir sermaye artışı kararı olmadığı halde 2014 yılında şirket sermayesi 600.000TL kabul edilmiştir. Bu durumda 10/10/2014 tarihli genel kurul toplantısının ve alınan kararların yok hükmünde sayılması gerekir.
Davacının ıslah ile talep ettiği, sebepsiz zenginleşmeye dayalı, şirket hesabına gönderilen 29.300TL paranın istirdadına ilişkin talep bakımından ise zamanaşımı itirazları üzerinde durmak gerekir. Davacı en geç 27/06/2013 tarihli hazirun cetvelinde hazır olup, 25 pay sahibi olduğundan haberdardır. TBK.nun 82. maddesine göre öğrendiği tairhten itibaren 2 yıl içinde dava açılmış olması gerekir. Eldeki davanın 30/12/2014 tarihinde ikame edildiği anlaşıldığına göre, talebin zamanaşımına uğramadığı anlaşılmış, ödendiği tarihlerde banka dekontundan sabit olan tutarların şirketten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davacı şirket hissesi için toplamda — ödediğini ileri sürmüşse de, talep sadece şirket hesabına gönderilen—iadesine ilişkindir. Bu nedenle davalı şirketin husumet itirazları isabetli görülmemiştir.
Davacı temerrüt faizi talep etmiş olup, açıkça ticari (veya avans) faizi talep etmediğinden yasal faize hükmedilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddine;
2-Davacının taleplerinden,—yılına ait genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti talebi yönünden, davacının aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle talebin reddine;
3-Davalı şirketin —-yılına ait genel kurul kararlarının yok hükmünde olması nedeniyle hükümsüzlüğününü tespitine;
4-Davacının davalı şirket hesabına gönderdiği paralardan,
—– ödeme tarihi olan— tarihinden itibaren,
—- ödeme tarihi olan —- tarihinden itibaren,
—-ödeme tarihin olan —tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine;
5- Alınması gerekli — harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 528,90TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.472,58TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafından sarfedilen toplam—– yargılama giderinin takdiren davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
9——- göre kabul edilen kısım yönünden davacı vekili için takdir olunan — vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10- —-göre reddedilen kısım üzerinden davalı vekili için takdir olunan — vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.