Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1813 E. 2021/740 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1813 Esas
KARAR NO : 2021/740
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/12/2014
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı karşı davalı vekili — tarihli dava dilekçesinde özetle: Davacı ile davalı şirket arasında — akdedildiğini, davacının — olarak yapılan ödeme de dahil olmak üzere — tutarında yatırını yapmasına karşın aradan geçen —- aylık süre içerisinde davalıdan kaynaklanan sebeplerle işin gelişiminde olumlu bir aşama kaydedemediğini ve vaat edilen ciro tutarına kârlılık oranına erişilmesinin mümkün olmadığını, davalının sözleşmenin esaslı unsurlarından olan —— alanı desteklemeyerek borcunu gereği gibi ifa etmediğini, akde esaslı aykırılık oluşturduğunu, — sözleşmesi gereğince düzenli olarak—-ödenmesine karşın bu gelirlerin sistemin geliştirilmesi ve ulusal çapta tanıtılması için kullanılmadığını, birkaç el ilam dışında —— yürütülen etkili ve sürdürülebilir bir tanıtım kampanyası yürütülmediğini, davacının da diğer —– alanlar gibi kaderine terk edildiğini, davalı tarafın işin geliştirilmesi için gerekli tedarikçi anlaşmalarım yapmadığını, dahası sınırlı sayıda yapılan tedarikçi anlaşmaları ile davalı —- verenden kaynaklanan nedenlerle, bayilerin bilgilendirilmeksizin iptal edildiğini, davacının devamlı çalıştığı tedarikçi firmanın telefonlarına çıkmamaya başladığını ve nihayetinde —– çalışılamayacağı beyan edilerek ticari İlişkinin sonlandırıldığını, sırf bu nedenle dönem içinde birtakım ketlerin gönderilmesinde sorunlar yaşandığını, firma logosu, cephe ve araç giydirmelerinde kullanılan işaret ve logoların çok sık değiştirildiğini, müşteri nezdinde güvenirlilik ve tanırlılığa önemli ölçüde zarar verdiğini, davalının tanıtım broşürlerinde belirttiği internet üzerinden ve ——– kanalları üzerinden gerçekleştirildiği ticari işlere ilişkin bayi paylarım ödemediğini, aynca bu merkezi satış kanalları üzerinden yeterince işin bayiye yönlendirmediğini, sözleşmenin daha birinci yılını doldurmadığı halde —– verenden kaynaklanan mevcut sorunların davacı müvekkili açısından katlanılabilir seviyeyi geçtiğini, karşı tarafa olan güveninin sarsıldığını ve sözleşmenin devamı davacı açısından çekilmez hale geldiğini, davalı şirket tarafından gerçeğe aykırı bir şekilde gönderilen —- ihtarnameler ile hukuka, — kararlarına ve ticari ahlaka sığmayan tutum ve davranışlarla her fırsatta —– cezai şart talebi gündeme getirilmek suretiyle davacı üzerinde psikolojik baskı kurulmak istendiğini ve sözleşmenin ayakta tutulmasının imkansız hale geldiğini, davalının sözleşme ile yüklenen yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi —– veren tarafa yüklenen borçları ya hiç ifa etmediğini yada gereği gibi ifa etmediğini, davacı tarafından—– Yevmiye Numaralı ihtarnamesi ile haklı nedenle fesih hakkının kullanılmak suretiyle feshedildiğini belirterek peşin ödenen —— göre ve fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla şimdilik — menfi zarar ile davalı tarafın hileli davranışları nedeniyle bu sözleşmenin tarafı olarak zarara uğrayan davacının katlandığı manevi eziyetin tatmini için —- manevi tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacı tarafa ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı karşı davacı vekili —– tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Davacının beyan ve iddialanın doğru olmadığını, sözleşme konusu her türlü bilgi ve eğitimin davacıya verildiğini, davacıya ciro, satış ve kârlılık konusunda herhangi bir garanti ve taahhüt verilmediğini, eğer davacının iddiası gibi satış garanti edilmiş olsa idi davacıya minimum satış hedefi verilmesinin mümkün olmayacağını, bu konularla ilgili sadece tahmini bilgilerin paylaşıldığını ve ifâde edildiğini, reklam tanıtım, tedarikçi sözleşmeler yapılması ve diğer tüm sözleşmesel yükümlülüklerini kendileri tarafından yerine getirildiğini, hukuksal açıdan sözleşmenin haklı nedenle feshinin talep edilmiş olması nedeni ile geçmişe yönelik bedel iadesi talebinde bulunulamayacağı ve menfi zarar talep edilemeyeceğini, kendilerinden manevi tazminat da talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddine, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi devam ederken davacı karşı davalı daha önce hiçbir ihtar olmaksızın—– ihtarnamesi ile —– sözleşmesine tek taraflı olarak feshettiğini, davacı karşı davalı fesih ihtarnamesinde belirttiği husustan müvekkili şirkete bildirmediğini, sözleşmenin davacı tarafından haksız feshedilmiş olması nedeniyle sözleşmede yer alan —– cezai şartın davacı karşı davalıdan ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, asıl dava ve karşı davada oluşacak yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı karşı davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı karşı davalı vekili —— tarihli cevaba cevap ve karşı dava yönünden cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin sözleşme görüşmeleri sürecinde sistem hakkında yanıltıcı ve aldatıcı bilgi vermek suretiyle, —– alan davacının sözleşmeyi imzalamaya yönelttiğini, dolayısıyla aydınlatma yükümlülüğünü ağır şekilde ihlal ettiğini, dürüstlük kuralına aykırı olarak sistemin ekonomik verimliliğine dair yanlış bilgi verdiğini, reklam yapma ve sistemin tanımlandığını sağlama, —- alanı destekleme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacı karşı davalının işletmesinin zararda olduğunun her türlü tartışmadan vareste olduğunu, tasfiye tarihi itibanyla zarar eden bir işletmenin ——-yıllık sözleşme süresince ayakta tutulmasını beklemenin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu minvalde karşı tarafin aldatması nedeniyle sözleşmesel ilişkiye giren ve zarar eden müvekkilinin zararını artıracak mahiyette cezai şart istenmesinin anlaşılabilir olmadığını, ahlak ve adaba aykırı olarak ifaya ekli cezai şartın ödenmeyeceği yönündeki —–dikkate alındığında fahiş miktardaki cezai şart talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiğini belirterek peşin ödenen — tutarın 6098 Sayılı BK m.77 vd. “Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine” göre ve fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla şimdilik—– menfi zarar ile davalı tarafın hileli davranıştan nedeniyle bu sözleşmenin tarafi olarak zarara uğrayan davacı müvekkilinin katlandığı manevi eziyetin tatmini İçin —– manevi tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi İle birlikte davacı tarafa ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı – karşı davacı vekili —– tarihli duplik ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin sözleşme öncesi görüşmelerde sisteme dair ayrıntılı ve şeffaf açıklamalarda bulunduğunu, davacının kendisinin davalı şirkete başvurduğunu ve sözleşme imzalanmadan önce birçok aşama tamamlandıktan sonra —– sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin sözleşmenin imzalanmasından önce davacı yana oldukça detaylı bir sunum yaptığım ve ——— dosyası verdiğini, buradaki bilgilerin hiçbir tanesinin davacının iddia ettiği gibi hatalı, yanıltıcı bilgiler içermediğini ve tamamen sisteme dair genel ve tahmini ekonomik veriler içerdiğini, davalı şirketin sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirdiğini, davacının sözleşmeyi haksız yere feshettiğini belirterek sözleşmede yer alan —– cezai şartın davacı karşı davalıdan ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, asıl dava ve karşı davada oluşacak yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı karşı davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen ——- sözleşmesine dayalı olarak sözleşmenin feshi nedeniyle ödenen bedelin iadesi ile menfi zarar ve manevi zarar istemine ilişkin, karşı dava ise; sözleşmeye aykırılık nedeniyle cezai şart istemine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı, davalı ile — tarihinde —— imzaladıklarını, sözleşmenin imzalanmasından evvel davalının, sözleşmenin geleceğine ve ekonomik verimine dair yanlış ve yanıltıcı bilgiler verdiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra da davalının, sözleşme hükümlerine uygun davranmadığını beyanla haklı nedenle fesih bildiriminin haklı olduğunun kabulüne, peşin ödenen sözleşme bedeli olan —- menfi zararın ve—–manevi zararın fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı-karşı davacı, tek taraflı fesih gerekçelerinin yeterli olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını, sözleşmenin tek taraflı olarak feshi nedeniyle—-cezai şartın tahsilini talep ettiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki ihtilaf ise; sözleşmenin aldatma nedeniyle geçersiz olup olduğu ve haklı nedenlere dayalı olarak feshinin yerinde olup olmadığı, bu fesih nedeniyle talep edilebilecek tazminat niteliği ve miktarı noktalarında toplanmaktadır.
Dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile alınan beyanlar doğrultusunda bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesinde, sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiğinin kabul edilmesi halinde sözleşme bedeli olarak ödene —– davacı tarafından talep edilebileceği, davalı – karşı davacının cezai şart talep edemeyeceği şekilinde rapor sunulmmuştur.
Davacı haklı fesih iddiasını iki nedene dayandırmıştır. Bunlar TBK 36. maddesinde yer bulan “Aldatma” ve “haklı nedenlerin” varlığı halidir. Bu nedenler ayrı ayrı incelenecektir.
TBK 36. maddesi, “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.” hükmüne havidir. Diğer yandan TBK 39. maddesi, “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” hükmüne havidir. Burada getirilen süre hak düşürücü süredir ve re’sen dikkate alınması gerekir.
Davacı yan TTK 18/3. maddesine göre fesih iradesini —— günlü ihtarı ile açıklamıştır. Davacı yanın keşide ettiği fesih ihtarının 5. maddesinde açıklanan fesih nedenleri arasında “aldatma” iddiası da açıklanmıştır.
Davalı yanca –sistemine ilişkin ilanlarında, ortalama —karlılık, yatırımın —– geri ödeme özelliği, ortalama dört ay sonunda kar sağlayan model, beyanları ile davacıyı sözleşme yapmaya sevk etmiştir.
Bu halde davacı yan kayıtlarında mali müşavir bilirkişi eli ile yapılacak incelemede, Davalının ortalama —karlılık, yatırımın—– geri ödeme özelliği, ortalama dört ay sonunda kar sağlayan model, beyanları ile davacı kayıtları arasında açık farklılık olması halinde, tanık beyanları da göz önüne alındığında, “aldatma halinin” varlığının kabulü gerekecektir.
Bu doğrultuda —– alınan raporda; belirlenen karlılık tutarına ulaşılamadığı ve aldatma olgusunun gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme — de yürürlüğe girmiş — sonlanmıştır. Özellikle davalının yatırımın— geri ödeme özelliği, ortalama dört ay sonunda kar sağlayan model, beyanlarına dayalı aldatma halinin ortaya çıkması en az dört ay alacağından, bu halde Davacının TBK 39. maddesi belirlenen bir aylık hak düşürücü sürede davasını ikame ettiği sonucuna varılmıştır.
Davacının TBK 36. maddesine dayanan iddiasının kabulü halinde davacı sözleşme ile bağlı olmayacaktır. Bu halde davalı —– bedelinin TBK 77. maddesine göre geri vermekle yükümlü olacaktır.
Davacı – karşı davalının menfi zarar talebi yönünden yapılan incelemede ise; sözleşmeden haklı olarak dönen taraf, temerrüde düşmekte kusurlu olan taraftan dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’ nın 125. maddesi uyarınca ancak menfi zarar talep edebilir. Menfi zarar; sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır. Dolayısıyla, karşı tarafın malvarlığına girsin veya girmesin, sözleşme nedeniyle alacaklının cebinden (malvarlığından) çıkan ve yasal olarak harcanan paradır. Bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamı, başka bir anlatımla karşı tarafın malvarlığına girmese bile o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Davacı tarafından sözleşme nedeniyle ödenen bedelin iadesinin yanında ayrıca menfi zararda talep edilmiştir. Yukarıda bahsedildiği üzere dava konusu sözleşmenin aldatma nedeniyle geçersiz olduğu tespit edildiğinden davacı tarafından ödenen bedelin tamamının iadesine karar verilmiştir. Ödenen bu miktar haricinde davacının başkaca menfi zararının olduğu davacı tarafından ispat edilememiş olduğundan davacının menfi zarar talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı – karşı davalının manevi zarar talebi yönünden yapılan incelemede ise; sırf sözleşemeye aykırı davranılması, sözleşmede belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olması manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli değildir. Tüzel kişilerin ticari itibarına zarar verebilecek nitelikte eylemlerin olması halinde manevi tazminat talep edebilirler. Somut olayda ise; davalı – karşı davacının sözleşme yükümlülüklerine yerine getirmemesi haricinde ticari itibarına zarar verebilecek nitelikte herhangi bir eylemi olduğu ispatlanamadığından davacı – karşı davalının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Karşı dava açısından; davalı – karşı davacının duruşma gününden haberdar olduğu halde hazır bulunmadığı, mazeret de vermediği görülmekle dosyanın ——- tarihinde işlemden kaldırıldığı görülmüştür. Dava dosyasının işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 ay içinde yenilenmemesi halinde HMK. 150/5. maddesi uyarınca mahkemece re’sen açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Karşı davanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 aylık süre içinde yenilenmediği anlaşılmakla karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Benimsenen bilirkişi raporu, birbiriyle uyumlu ve mahkememizce itibar edilen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı itibariyle; sözleşmenin kurulması aşamasında, davalı-karşı davacının, belirlenen karlılık oranına ulaşılacağı yönündeki aldatma olarak kabul edilen beyanları ile sözleşmenin düzenlendiği ancak, —— bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bu karlılık oranına ulaşılamadığı, tüm bu deliller doğrultusunda aldatma eyleminin unsurları itibariyle oluştuğu kabul edilerek peşin olarak ödenen sözleşme bedelinin talep doğrultusunda fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak alınıp davacı – karşı davalıya verilmesine, yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere davacı- karşı davalının menfi zarar ve manevi zarar tazminatlarının ispatlanamadığından reddine, karşı davanın ise açılmamış sayılmasına karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava yönünde; davanın KISMEN KABULÜ ile;—- sözleşme fesih tarihi olan —tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin ——-manevi zarar talebinin reddine,
2-Karşı dava yönünden; HMK 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılan dosyanın süresi içerisinde yenilenmemesi nedeniyle KARŞI DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
Asıl dava yönünden;
3-Alınması gerekli olan 5.440,89-TL harçtan davacı – karşı davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.462,70-TL’nin mahsubu ile bakiye 3.978,19-TL’nin davalı – karşı davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı -karşı davalı tarafından dava açılırken yatırılan 1.462,70-TL peşin harç, 25,20-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 1.487,90-TL harcın davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine,
5-Davacı – karşı davalı tarafından harç dışında harcanan 4.666,65 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan——- davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine, bakiye kısmın davacı – karşı davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı – karşı davacı tarafından sarf edilen 173,00-TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan—— davacı – karşı davalıdan alınarak davalı – karşı davacıya verilmesine, bakiye kısmın davalı – karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı – karşı davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre davacı – karşı davalı vekili için takdir olunan 11.154,50-TL vekalet ücretinin davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine,
Karşı dava yönünden;
8-Alınması gerekli olan 59,30-TL maktu harçtan davalı – karşı davacı tarafından peşin olarak yatırılan 683,10-TL’nin mahsubu ile kalan 623,80-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı – karşı davacıya iadesine,
9-Davacı – karşı davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-Davalı – karşı davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
11-Davacı – karşı davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre davacı – karşı davalı vekili için takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine,
12-Karar kesinleştiğinde talep halinde artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ————-Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 10/06/2021