Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1012 E. 2018/688 K. 12.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1012 Esas
KARAR NO : 2018/688

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 02/08/2013
KARAR TARİHİ : 12/09/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri … ve …’in davalı şirket ————‘nin ortaklarından olup 15.03.2010 tarihli Genel Kurul toplantısında seçilmiş Yönetim Kurulu üyeleri olduğunu, 3 yıllık görev süreleri dolmasına rağmen şirket Genel Kurulunun ortaklar arasındaki ihtilaflar nedeniyle yapılamadığı için görev ve yetkilerinin yerleşik İçtihatlar gereğince devam ettiğini, davalı şirketin 28.05.2009 tarihli Genel Kurul toplantısı ile Yönetim Kurulu Üyeliklerine …,—–… ve …’un seçildiğini ve akabinde işbu kararın tescil edilerek Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlandığını, 28.05.2009 tarihinde —- sayılı Yönetim Kurulu karan ile şirketin temsil ve ilzamı konusunda karar alındığını ve bu kararın da Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığını, yönetim kurulu üyeleri ve şirket şürekası içinde yer alan …’nün belirli işler dışında şirketi münferit imza ile temsil etme mevkiine getirildiğini ve Yönetim Kurulu kararına istinaden, onun, davalı şirket adına Kadıköy —-. Noterliği’ nin 24.11.2009 tarih —– yevmiye numaralı imza sirkülerini çıkararak şirket adına tek başına işler yapmaya başladığını, davalı şirketin 15.03.2010 tarihinde yeni bir Genel Kurul yaptığını ve o toplantıda yeni Yönetim Kurulu üyelerini seçtiğini, Yönetim Kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile …, —- …, … ve —–. —- getirildiğini, işbu kararın da Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlandığını, karar incelendiğinde şirket Genel Kurulunun, orada, şirketin temsil ve ilzamına ilişkin herhangi bir karar almadığını, 15.02.2011 tarihinde yapılan Yönetim Kurulu’nda alınan karara göre şirketin mevcut imza sirkülerinin iptal edildiği, Yönetim Kurulu üyelerinden … ile …’un şirketi müşterek imzaları ile 1 yıl için temsil edeceklerinin kararlaştırıldığını, ancak yönetim Kurulu üyesi olan … ve —– işbu karardaki imzaların kendilerine ait olmadığından bahisle Kadıköy —-. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/184E. sayılı dosyasında kararın geçersizliğini iddia ederek dava açtıklarını, 15.02.2009 tarihinde yapılan Yönetim Kunılu’na ait kararların tesciline tedbir karan aldırarak engel olduklarını fakat dava sürecinde yapılan Adli Tıp incelemesinde imzaların … ve —- ait olduğunun anlaşıldığının ve Kadıköy —–. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.02.2009 tarihli Yönetim Kurulu kararlannın geçerli olduğuna hükmettiğini, fakat dava derdest iken 1 yıllık birlikte temsil süresinin dolduğunun ve şirketi temsil ve ilzama yetkili herhangi bir kişinin seçilemediğini ve …’ nün şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili olmamasına rağmen şirketle ilgili işlemler yaptığı ve bu işlemlerden bazılarının şirketi borçlandıncı mahiyette olduğunu, şirketi zarara uğrattığını, davalı şirketi hala …’nün idare ve temsil ettiğini bu sebeple de davacılar konumunda olan … ve …’ in şirkete dahi alınmadığını, iddia olunan sebeplerle ….’ yi —- tarih ve—- no’ lu Yönetim Kurulu karanna istinaden tek başına yöneten …’ nün 15.03.2010 tarihli Genel Kurul kararının tescil edildiği 27.05.2010 tarihinden itibaren tek başına yapmış olduğu tüm işlemlerin hukuken geçersiz olmasından bahisle davalı şirketi bağlayıcılığı bulunmadığının ve Kadıköy —–. Noterliği’ nin 24.11.2009 tarih —– yevmiye numaralı imza sirkülerinin geçersiz olduğu hususlarının tespiti ile …’nün 27.05.2010 tarihinden itibaren davalı şirket adına tek başına yaptığı tüm işlemlerin geçersiz sayılmasınının tespiti ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle şirketin %49 hissesine sahip bulunan …’ye işbu davanın ihbar edilmesini, davacı yanın ileri sürdüğü iddia ve talepler hakkında Kadıköy ——. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.01.2013 tarih—— Sayısı ile hüküm kurmuş olduğundan kesin hüküm itirazında bulunduklarım, şirket hissedar ve Yönetim Kurulu üyelerinden olan ————- şirketi Kadıköy—-. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/1061E. sayılı dosyada “28.05.2009 tarihli —– nolu davalı şirket Yönetim Kurulu kararının 27.05.2010 tarihi itibariyle hükümsüz olduğunun ticaret sicil memurluğu nezdinde tescil ve ilan edilmesini, 27.05.2010 tarihinden itibaren şirketi münferiden temsile yetkili herhangi bir Yönetim Kurulu üyesinin bulunmadığının tespitini… ” talep ettiğini ve davada verilen 08.01.2013 tarihli hükümde “davalı şirketin 28.05.2009 tarihli —— sayılı Yönetim Kurulu kararının (15.03.2010) günü yapılan olağan Genel Kurul toplantı karan gereğince yeni seçilen Yönetim Kurulunun Ticaret Sicil Memurluğu tarafından Ticaret Siciline tescil edildiğini, 27.05.2010 tarihi itibari ile hükümsüz olduğuna ve bu durumun Ticaret Sicil Gazetesinde ilanına, muarazanın bu suretle giderilmesine, 27.05.2010 tarihinden davalı şirket Yönetim Kurulunun, Yönetim Kurulu üyeleri …, …,—-.—- olduğunun ve 27.05.2010 tarihinden itibaren davalı şirketi temsil ve ilzamla ilgili bir karar alınmadığının ve bu tarih itibari ile …’ nün şirketi mahkemenin tedbir kararının kalktığı (Kadıköy —-. ATM 2011/184E. sayılı dosyasında verilen 06.09.2012 gün —– sayılı kararda belirtilen 06.09.2012 tarihine kadar mahkeme kararına istinaden yönettiğinin kabulü ile 06.09.2012 tarihinden sonra şirketin Yönetim Kurulu üyelerinin çift imza kuralı gereği davalı şirketin 1-A, 1-b grubu Yönetim Kurulu üyelerinin müşterek imzası /(2 Yönetim Kurulu imzası ile) bağlanabileceğine… Karar vermiştir.” şeklindeki mahkeme hükmüne rağmen, davacının, hakkında hükümsüzlük karan verilen şirketin 28.05.2009 tarihli—- sayılı Yönetim Kurulu kararı hakkında geçersizlik tespiti istendiğini, …’ nün şirketi mahkeme hükmüne istinaden yönettiğinin yine bir mahkeme hükmü ile tevsik ve tespit edilmesine rağmen bu defa mahkemeden tekrar hüküm tesis etmesinin isteminde bulunduğunu belirterek Kadıköy ——-.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2011/1061 E. sayılı dosyada aldırdığı Bilirkişi Raporu’na aykırı olarak karar verdiğini, raporda Yönetim Kurulu kararlan hakkında hükümsüzlük karan verilemeyeceği, üçüncü kişilerin iyi niyetini bertaraf eder bir karar ihdasının mümkün olmadığının da belirtilmesine rağmen mahkemenin böylesi bir karar verdiğini ve bu sebeple huzurdaki davanın reddedilmesi gerektiğini, davacıların talepleri hakkında Kadıköy —– Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/184E. sayılı dosyasında da verilmiş ve sicile tescil edilmiş müteferrik hükümler bulunduğunu, bu davada …’nün dava sonuna kadar şirketi temsil ve ilzam yetkisi verildiğini, anılan işbu dosyanın halihazırda temyizde olduğu ve bu dosyanın esas alınarak huzurdaki dava bakımından derdesttik itirazında bulunduklarını, yasal olarak kendi sorumlu oldukları alandaki iş ve işlemler hakkında üçüncü kişilerin yasal olarak korunmuş sicile ve resmi kayda itimat ilkesini tümü ile bertaraf eder nitelikte işbu davanın açılmasında aktif dava ehliyetleri olmadığını, davanın aktif husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, davacı yan esasa girilmesi durumunda, davadaki esas meselenin TTK.33 Maddesi ve buna uygun Ticaret Sicil Tüzüğü 38.Maddesi gereğince davanın reddedilmesi gerektiğini, davacıların yeni Yönetim Kurulu oluşumuna atfen bu hususta hiçbir karar olmamasını da kabul ettikleri halde, hakkında değişiklik olmayan, karar alınmamış bir hususu, şirketin temsil ve ilzamının tekrar tescil edilmediği bahsine dayandığını, TTK 33. maddesi; tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişiklikte tescil olunduğunu, tescilin dayandığı olgu veya işlemler tamamen veya kısmen sona erdiğinde veya ortadan kalktığında sicilde ki kaydın da kısmen veya tamamen silindiğini, her iki halde de 27 ila 30.madde hükümlerinin geçerli olduğunu, tescilin dayandığı hadise veya muamelelerin tamamen veya kısmen sona erdiğinde veya ortadan kalktığında, sicilde ki kaydın dahi tamamen veya kısmen silindiğini, şirket mukavelesiyle kendisine temsil ve idare salahiyeti verilmiş bulunan kimselerden birisinin bu salahiyetinin kaldırıldığı gibi sebepler kayıt silme muamelelerine esas teşkil ettiğini; Ticaret Sicili Tüzüğü’nün 38.maddesinin 1.fıkrasında tescil edilmiş vakıalarda meydana gelecek her türlü değişikliklerinde tescil olunacağı, bir temsilciye verilen yetkilerin daraltılmış veya genişletilmiş bulunmasının tescil edilmiş vakıalarda değişiklik sayılacağı hükmü yer aldığını, Tüzüğün 38. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere sadece temsil yetkisinin daraltılması veya genişletilmesi değişiklik olarak TTK33/1 maddesi kapsamında yer aldığını, istifa ve sair çekilme halleri için Ticaret Sicili memurluğu da durumdan haberdar olduğu anda 33/2 madde gereğince re’sen işlem tesis edileceğini ve sicilde gerekli düzenlemeler yapılacağını ve tescil edilmiş hususların silineceğini, Kanun ve Tüzük bu kadar açık iken hakkında değişiklik yapılmamış bir olgunun, bir işlemin sicile tescilinin beklenmesi, bunun talep edilmesi, buna dayanılarak böylesi bir davanın ikame edilmesi bu kadar süreden sonra hakkın kötüye kullanılması, MK. 2. maddesine aykırı olduğu gibi, kanun ve tüzüğe de aykırı olduğunu ve savunma sadedinde ayrıca, davacıların bir yandan bütün işlemlerin geçersiz olduğuna karar verilmesini isterken, özellikle … tarafından düzenlenen ve emtia alımında borçlanılmış bono hakkındaki işlemi dile getirdiğini ve esasen gerçek amaçlarını da ifşa ettiğini, davacıların bu davada örnek gösterdikleri şirket adına borçlanılan bono icra takibi hakkındaki takibin İptali istemli dava İstanbul —– İcra Hukuk Mahkemesi 2012/1420 E, 2013/57K. 29.01.2013 tarihli kararında söz konusu bono hakkındaki davacıların işbu dava ile aynı iddialara dayanarak ikame ettikleri takibin iptali talepli davayı reddettiğini, yine davacıların, … hakkında yaptıkları ve aynı vakıalara dayanan suçlamaları hakkında, işbu davada dayanılan delillerle aynı delillere istinat edilmek suretiyle şikâyet edilmiş olduğunu, söz konusu kişi hakkında Kadıköy ——- Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/109E, 2012/176K. 12.04.20 L2 tarihli karar ile beraat kararı verildiğini, aynı kişi hakkında, bu dava dayanılan aynı iddialara dayanmak suretiyle İşbu davanın davacılarından —– tarafında yapılan “güveni kötüye kullanma” konulu şikayet hakkında, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 09.04.2013 tarihli —– soruşturma No —–Kararında “şüpheliye atılı güveni kötüye kullanma suçunun unsurları oluşmadığı tüm dosya kapsamında anlaşılmakla şüpheli hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına ” karar verildiğini, bütün bunlara karşın davacıların şirketten haberdar olmadıkları ve yapılan işlemleri bilmedikleri hususunun tamamıyla gerçek dışı olduğunu, davacılara ait yurtdışında mukim şirketler, müvekkil şirket ile 2007 yılından beri iş ve işlemler yapıldığını ve emtia satışı gerçekleştirildiğini, şirket kayıt ve bilançoları incelendiğinde bu durumun tevşik edilebilir durumda olduğunu, nitekim, yapılan iş ve işlemlere dayanılarak şirketi düşürdükleri ödeme güçlüğü sebebiyle şirket hakkında icra takipleri bulunduğunu, bunları esas olan … imza ve işlemlere itiraz etmeyip, bu takip ve tahsil işlemlerini şirket hakkında yürütmeleri bu davada dile getirdikleri hususlar hakkında ki samimiyetsizliklerini de gözler önüne serdiğini, bu hususu iyi bildikleri için yönetim kurulunun zaman zaman şirketin temsil ve ilzamı için karar almaya çalıştığı iddia edildiği, davacıların şirketin temsil ve ilzamı ile ilgili Y.K. üyelerinin bir araya gelememesi, Genel Kurulun toplanamaması ve toplansa dahi karar alamaması gibi soyut hiçbir delile dayanmayan iddialarında bulunduğu belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava; Hukuki niteliği itibariyle tespit davasıdır.
Davacı vekili 31/07/2018 tarihinde sunduğu dilekçe ile davadan feragat ettiğini bildirmiş, davalı vekili 04/09/2018 tarihinde sunduğu dilekçe ile feragati kabul ettiklerini, avukatlık ücreti ve yargılama gideri taleplerinin olmadığını bildirmiştir.
6100 sayılı yasanınn 309. maddesinde “Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu itibarla, açılan davadan feragat edilmiş olduğundan, yukarıda açıklanan hüküm nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Feragat nedeniyle davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90-TL harcın davacı tarafça yatırılan 24,30 TL harçtan mahsubuyla bakiye 11,60 TL harcın davacıdan tahsiliyle hazine adına irad kaydına
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekilinin beyanı dikkate alınarak davalı lehine yargılama gideri ve avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde gider avansının ait olduğu tarafa iadesine,
6- Karar kesinleştiğinde teminatın iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.