Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/206 E. 2023/189 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/206
KARAR NO : 2023/189

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/12/2021
KARAR TARİHİ : 21/09/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekilince dosyaya sunulan dava dilekçesinde özetle, davalı adına tescilli —— numaralı markaların Sınai Mülkiyet Kanunun 26/1-a,c ve 9/1 hükümleri uyarınca tescil edildikleri tarihten itibaren beş yıl içinde tescil edildikleri şekilde Türkiye’de ciddi —- kullanılmadığından iptallerine karar verilmesi gerektiğini, markaların —–şeklinde yani coğrafi kaynak belirten unsurları ile kullanımlarının olmadığını, davalının 2013 yılından itibaren gerçekleştirdiği kötü niyetli başvurularının temelinde 41. sınıftaki eğitim ve öğretim hizmetlerini kapsayan —– ibaresinin bulunduğunu, bu ibare ile davacı davacıya ait —– markalarına ayniyet derecesinde benzer olduğundan Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında tescil edilemediğini fakat davalının ——ibaresini elde ettiği tescillerden farklı olarak kullandığını, bu kullanımların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Kanunun 26/1-c hükmünde “Marka sahibi tarafından veya marka sahibinin izniyle gerçekleştirilen kullanım sonucunda markanın tescilli olduğu mal veya hizmetlerin özellikle niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltması” hükmüne yer verildiğini, davalının —–ibareli tescilli markalarına rağmen —– ibaresini kullanarak markaların coğrafi kaynağı konusunda halkı yanılttığını, davalıya ait —–adresindeki kullanımlarının —— şeklinde olduğunu, davalının gerçek kullanımının —– şeklinde olduğunu, davalının işlettiği okulunun—— ilçesinde bulunduğunu, iptali talep edilen dava konusu marka tescillerindeki —–unsurlarının davalı kullanımlarında yer almadığını, davalının asıl amacının——ibaresini tek başına kullanmak olduğunu, davalı markaları için iptal koşullarının oluştuğunu, tescil edildikleri unsurlardan farklı olarak —–olarak kullanılan ve coğrafi kaynak açısından halkı yanıltan marka tescillerinin iptalinin gerektiğini, davalının, davacının markalarını bilerek kötü niyetli hareket ettiğini, 2013 yılından itibaren davacı müvekkili ile aynı sektördeki hizmetler için marka tescil başvuruları gerçekleştirdiğini, huzurdaki davada iptali istenen başvurular dışındaki tüm davalı girişimlerinin, —– markalarına benzediği için Kurum tarafından kısmen veya tamamen re’sen veya davacı müvekkilinin itirazları üzerine reddedildiğini, davalının davacı müvekkiline ait —–markalarından habersiz olmasının imkansız olduğunu, davacı adına 41 numaralı sınıfta “eğitim ve öğretim hizmetleri”nde—- numaralı—-numaralı —– ŞEKİL ibarelerinin tescilli olduğunu, dava konusu markaların davalı tarafında tescil ettirilmesinin amacının davacının 1963 yılında başlayan kullanımları ile marufhale getirdiği markasının ticari itibar ve şöhretinden faydalanmak olduğunu, davalı tarafın huzurdaki davada iptali istenen markalar dışında 41 numaralı sınıftaki “eğitim ve öğretim” faaliyetlerini kapsayan —— ibareli 16 adet marka tescil başvurusu gerçekleştirdiğini,—– ibaresinin eğitim ve öğretim hizmetlerini kapsayacak şekilde line izin verilmediğini, davalı … tarafından yapılan —— başvuru numaralı —– başvuru numaralı —- başvuru numaralı —–başvuru numaralı —– başvuru numaralı ——başvuru numaralı —– başvuru numaralı—– başvuru numaralı —–başvuru numaralı —– ibareli başvuruların itiraz üzerine tümüyle reddedildiğini;—-başvuru numaralı —–başvuru numaralı —–başvuru numaralı—– başvuru numaralı —– başvuru numaralı ——başvuru numaralı —– başvuru numaralı —–ibareli başvuruların “eğitim ve öğretim hizmetleri” çıkarılmak suretiyle tescil edildiğini, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu —- adına yapılan—— başvuru numaralı —– başvuru numaralı ——başvuru ——başvuru numaralı—– başvuru numaralı —– ibareli başvuruların eğitim ve öğretim hizmetleri için TÜRKPATENT tarafından tescile uygun görülmediğini, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu —– adına yapılan—– başvuru numaralı —-ibareli başvurunun 41 numaralı sınıftaki hizmetler için TÜRKPATENT tarafından re’sen reddedildiğini, davalının tescilli markalardaki tek gayesinin coğrafi bölge adlarını —- ibaresinin tescili için önemsiz bir unsur olarak kullanıp davacı müvekkiline ait —— markasından nemalanmak olduğunu, 1968 yılından beri kullanılan —– ibaresi ile davacı müvekkilinin elde ettiği saygınlık, güven ve itibardan davalının haksız ve hukuka aykırı olarak çıkar elde etmeye çalıştığını, davalının tek başına tescil ettiremediği—-ibaresini coğrafi kaynak adları ile tescil ettirerek eğitim ve öğretim faaliyetlerine sızma niyetinde olduğunu, davalı aleyhine huzurdaki davadan önce —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —– Esas numaralı dava dosyasının ikame edildiğini, bahsedilen uyuşmazlıkta 16.11.2021 tarihli—–numaralı ara kararda, “..iptal talebinin dava dilekçesinde yer almadığı, dava dilekçesinde yer almayan konu bakımından cevaba cevap dilekçesi ile talepte bulunulamayacağı anlaşıldığından davacının davasının hükümsüzlük davası olarak görülmesine, iptal talebi yönünden davanın reddine”karar verildiğini, huzurdaki davanın bu kararın yarattığı mecburiyet gereğince ikame edildiğini, bunun dışında davalı aleyhine —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —-Esas numaralı dosyası ile marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, —- Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin—– Esas numaralı dosyası ile maddi -manevi tazminat ile itibar tazminatı talepli davaların ikame edildiğini, —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —– Esas numaralı dosyasında iptali istenen marka tescillerinin devrinin engellenmesi için tedbir talebinde bulunulduğunu, Mahkemenin bu talebi kabul ettiğini, markaların sicilde kayıtlı sahibinin değişmemesi, davacının daha fazla zarara uğramaması ve yeni maliklere yeni davalar ikame edilmemesi için tedbir talebini huzurdaki dava için de yenilediklerini, dava konusu markaların dava kesinleşinceye kadar üçüncü kişilere karşı devrinin engellenmesi için ihtiyati tedbir talebinde bulunma zorunluluğunun hasıl olduğunu belirterek davalı adına TÜRKPATENT’te kayıtlı —–başvuru numaralı markaların üçüncü kişilere devrinin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı adına TÜRKPATENT’te kayıtlı —– başvuru numaralı —– ibareli markaların tescilli oldukları tüm mal ve hizmetler bakımından, bu talebin kabul edilmemesi halinde 41 numaralı sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri” bakımından 6769 Sayılı SMK’nın 26/1-a ve 26/1-c ilden terkinine, masraf ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesi talep etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili tarafından 04.02.2022 tarihinde sunulan cevap dilekçesinde özetle, Sınai Mülkiyet Kanunun madde 26/1-a kapsamında markanın iptali için markanın kullanılmaması gerektiğini, Kanunun 26/1-c kapsamında iptal için ise marka sahibi tarafından markanın kişiler tarafından markanın kullanılması ile kullanılması veya marka sahibinin izni ile üçüncü neticesinde markanın yanıltıcı hale gelmesi gerektiğini, her iki iptal gerekçesinin birbiri çeliştiğini, aynı markalar için aynı anda ileri sürülemeyeceğini, bahsedilen iptal gerekçeleri birbirleri yerine geçmesi söz konusu olmadığından terditli olarak da ileri sürülemeyeceğini, davacının beyan, iddia ve taleplerinin çelişkili olup talep sonucunun açık olmadığını, davacıya talep sonucunu açıklamak için 2 haftalık süre verilmesini, davalının bu süreye uymaması halinde davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, iptal talebinde bulunacak kişinin iptalinde hukuki menfaatinin olması gerektiğini, markanın kullanılmama sebebiyle talep edebilecek ilgili kişiler kavramına, markaya konu işareti kendi adına tescil ettirmek yahut kullanmak isteyen gerçek veya tüzel kişilerin girdiğini, davacının huzurdaki davayı açmada hukuki yararının olmadığını, davacının dava dilekçesinde bahsettiği markalarını uzun yıllardan beri kullanmadığını, ayrıca —-Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —–Esas numaralı dosyası ile huzurdaki davanın davacısı adına tescilli —– esas unsurlu markaların hükümsüzlüğü ve iptali için karşı dava açıldığını, bahsedilen dava sonucunda huzurdaki davaya gerekçe olarak gösterilen markaların iptaline veya hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki menfaati kalmayacağını, bu sebeple ilgili dosyanın celbinin talep edildiğini, davalı müvekkili … uzun yıllar eğitmenlik yaptıktan sonra 1999 yılında —– kurarak eğitim sektöründeki faaliyetlerine başladığını, akabinde—– gibi kurumları kurarak sektördeki faaliyetlerini devam ettirdiğini, davalının en son 2017 yılında —- markasını oluşturarak —- unvamı ile anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise çağındaki çoçukların eğitiminde söz sahibi olan bir kurum haline geldiğini, davalının sahibi olduğu —–çatısı altında yaklaşık yarım asırdır 30’dan fazla şubesi ile sektörün öncü kurumlarından biri olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkili …” hem—— ŞİRKETİ’nin hem de —— ŞİRKETİ’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, her iki kurumun da aynı eğitim grubunun altında faaliyet gösterdiğini, müvekkili davalının dava konusu markalarını ve markalarının esas unsurunu yönetim kurulu başkanı olduğu kurum bünyesinde kurum ile birlikte kullandığını, Sınai Mülkiyet Kanunun 9/3 hükmünde “Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.” düzenlemesinin yer aldığını, davalı müvekkilinin markaları ve esas unsurlarının davalının izni ve kontrolü altında yine birlikte kurum çatısı altında kullanıldığını, davalının kendisinin ve yönetim kurulu başkanı olduğu firmaların adına tescilli —– esas unsurunu içeren 41 numaralı sınıfın “eğitim ve öğretim hizmetleri” alt sınıfını içeren tescilli markalarının olduğunu, bu markaların —–başvuru numaralı —- başvuru numaralı—–başvuru numaralı—– ibarelerinden oluştuğunu, yine davalı markasında yer alan şekil unsurunun ayırt edici kuvvetlendirmek adına —– başvuru numaralı * unsurlu markanın da ‘TÜRKPATENT nezdinde davalı adına 2014 yılından beri tescilli olduğunu, ayrıca davalının tescil başvuru yaptığı ve süresi içerisinde marka tescil harcını ödediği —– numaralı —– ibareli bir markasının daha bulunduğunu, ancak sözü edilen başvurunun tescil belgesinin TÜRKPATENT kusurundan kaynaklı olarak henüz hazırlanmadığını, ancak bu durumunun davalı markasının hukuki durumunu değiştirmeyeceğini, müvekkili davalı yetkilisi olduğu eğitim kurumlarının TÜRKPATENT nezdinde kendi adlarına 41 numaralı sınıftaki “eğitim ve öğretim hizmetleri”ni kapsayan —- esas unsurlu markaları kullandığını, bu markaların tescil işlemlerinin 2015-2017 yılları arasında gerçekleştirildiğini, yine Kurum nezdinde kayıtlı —–başvuru numaralı —- başvuru numaralı —–başvuru numaralı —–başvuru numaralı —– başvuru numaralı —–başvuru numaralı—–başvuru numaralı —– ibareli markaların davalı adına kısmen tesciline karar verildiğini, davacının —— başvuru numaralı markaların Sınai Mülkiyet Kanunun 26/1-a ve 26/1-c maddeleri uyarınca iptalini talep ettiğini ancak davacının iptal gerekçesinin somut olay bakımından geçerli olmadığını, Kanunun 26/1-a maddesinin Kanun’un 9. maddesine atıf yaptığını, ancak müvekkili davalının —–esas unsurlu markalarını sektörde unsurunu da eklemek suretiyle güncel olarak kullandığını, davalı —– markalarının kullanımın da iç içe geçti Kanunun 9/2-a maddesine göre, markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılmasının da markayı kullanma olarak kabul edildiğini, buna göre markanın ayırt edici vasfinı çoğu zaman etkilemeyecek kullanımlarda markanın tesçil edildiği şekilde kullanıldığının kabul edileceğini, bu bağlamda davalı müvekkilinin —— çeklindeki baskın marka kullanımının da kullanım olarak kabul edileceğini, davacının markalarının esas unsuru olan —– ibaresini —– çekliyle okul binasında, tabelalarında, bayraklarında, antetli zarflarında, okul dekorlarında, tahsilat makbuzlarında, -e fatura sisteminde, —-uzantılı internet sayfasında, sosyal medya hesaplarında, —— adresinde bulunan kanalında vesaire ciddi ve etkin bir biçimde kullandığını, 5243 kişi tarafından takip edilen —– hesabında 1427 gönderi, 6508 kişi tarafından takip edilen —–hesabında 800’den fazla gönderi bulunduğunu, sosyal medya hesaplarından davalı markasının okul uzun yıllardan beri aktif olarak kullanıldığının anlaşıldığını, öğrenci formalarında —–ibaresinin ve ambleminin yer aldığının görüldüğünü, sosyal medya hesaplarındaki gönderi geçmişinin 2017 yılma dayandığını, —- hesabının 2017 yılında kurulduğunu, —– kanalına 3-4 sene öncesinden bugüne video ve içerik yüklendiğini,—- Ana Haber’e verilen röportajın 30.07.2018 —- verilen röportajın 08.09.2018 tarihinde linki verilen—- hesabına yüklendiğini, müvekkilin ve markasının ulusal çaptaki ana haber medyalarında yer aldığını, davalının markalarını kullandığını, müvekkilinin —— markası ve okulu hakkında ulusal gazetelerde de pek çok haberin yer aldığını, bu haberlerin tarihlerinin2018-2019- 2020 yıllarına ait olduğunu, haberlere ilişkin bilgilerin Ek g’da sunulduğunu, davacı tarafın delil listesi Ek 6’da davalıya ait sosyal medya görüntülerine yer verdiğini, bu görüntülerin davacı tarafından 23.02.2021 tarihinde alındığını dolayısıyla davacının 2021 yılından önce davalının markalarının ve sosyal medya hesaplarının aktif olarak kullanıldığını ortaya koyduğunu, —– markalarının okulun broşür, tanıtım kartı, deneme sınavı, karne ve antetli zarfları gibi evraklarında yer aldığını, bu markaları içeren —– adlı sosyal medya hesaplarının bulunduğunu, dava konusu markaların gerek Kurumun internet sayfasının içinde gerekse—– uzantıları içerisinde bulunduğunu, – böylece davalının tescilli markaları ile esas unsur şeklinden oluşan ibareyi iç içe kullandığını, davacının markalarını çağdaşlaştırma ihtiyacı duyduğunu, dava konusu markaları ile şekil markasını birleştirerek yoğun bir şekilde kullandığını ve kullanmaya da devam ettiğini, markanın farklı şekilde kullanılmasında farklı şekilde ayrıca tescil edilmiş olup olmamasının önem arz etmediğini, Yargıtay’ın sadece sözcük olarak tescil edilmiş markanın renkli kompozisyonla birlikte kullanılmasının markanın kullanılması olarak kabul edileceğine dair ilk derece mahkeme kararını onadığını, davacının delil dilekçesi ekinde sunduğu davalıya ait görsellerde davalı markasının esas unsurunun yoğun bir şekilde kullanıldığının ortaya koyduğunu, sözü edilen görüntüler 23.02.2021 tarihinde alındığından bu tarihten önce de davalı markasının kullanılmakta olduğunun sabit olduğunu, davalı markalarının markalardaki esas unsurun kullanımı ile sektörde ayırt edici nitelik kazandığını, bir işaretin ilk başta ayırt edici olabileceği gibi sonradan da bu niteliği elde edebileceğini, davacının davalının faaliyet alanında ve markalarının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıfında markasına yaptığı yatırımlar ile bir pazar yarattığını, davalının bu pazarı koruma odaklı çalıştığını, davalı tarafından—-esas unsurlu markası için ilk faaliyete geçilen yıl olan 2018 yılından beri yapılan ortalama yatırım tutarının 5.500.000,00 TL’nin üzerinde olduğunu, bahse konu yatırımın günümüzdeki karşılığının ise 20(yirmi) milyonun üzerinde olduğunu, davalının sadece sosyal medya hesaplarında ve —– vermiş olduğu toplam reklam giderinin 1.000.000,00 TL’nin üzerinde olduğunu, davalının marka unsurunun yer aldığı dış mekan tabelasının maliyetinin 200.000,00 TL’yi bulduğunu, davalı sosyal medya hesaplarının 2017 yılından beri profesyonel olarak yönetildiğini, bu durumun dijital içerik pazarlama maliyeti oluşturduğunu, ma a yatırım yapan davalının markasını kullanmadığını iddia etmenin kötü niyet arz ettiğini, dürüstlük kurallarına aykırı ticari yöntem ve girişimler karşısında davalı emeğinin korunması gerektiğini, bu sebeple davanın reddedilmesi gerektiğini, davalının yönetim kurulu başkanı olduğu —–ŞİRKETİ’nin unvanının tescilli markalara paralel olarak ——şeklinde olduğunu, Sınai Mülkiyet Kanununun 6/6 maddesinde “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir” düzenlemesine yer verildiğini, yine Türk Ticaret Kanunun 50. Maddesine göre, tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkının sadece sahibine ait olduğunu, davalının yetkilisi olduğu kurumun T.C. Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde—–adları ile işyeri açma ve çalışma ruhsatına sahip olduğunu, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından davalının yönetim kurulu başkanı olduğu kuruma 07.05.2019 tarihli sertifika verildiğini, davalının yönetim kurulu başkanı olduğu firmanın ticaret unvanının ve iş yeri açma-çalıştırma ruhsatında yer kurum adının esas unsurunun—– olduğunu, davacının dava dilekçesinde davalıya ait kullanımların —– şeklinde olduğunu iddia ettiğini, ancak davacının diğer açtığı davalarda davalı kullanımlarının —– ibaresinden ibaret olduğunu öne, davacının yargı organlarını talepleri doğrultusunda yanıltmaya çalıştığını, davalının markasal kullanımlarının davacının tescilli markaları ile benzerlik/karıştırılma – ihtimali yaratmadığını, davacının —– başvuru numaralı —-ve —–başvuru numaralı —–ibareli markalarının standart büyük harflerle, tek renkte yazıldığını, herhangi bir unsur içermeksizin —- kelimesi ile oluşturulduklarını, söz dizimi olarak da sıra dışı bir şekilde bir araya getirilmediklerini, davacının kelime * şekilden oluşan —- başvuru numaralı ve —– numaralı unsurlarının sıra dışı bir şekilde bir araya getirilmediğini, Marka İnceleme Kılavuzu’nda ayırt edicilikten yoksun kelimelerin basit geometrik şekillerle çerçevelenmiş olmasının bunları ayırt edici hale getirmeyeceğinin belirtildiğini, davacının kelime * şekilden oluşan markalarının esas unsurunun mal ve hizmet bakımından ayırt edicilik sağlamayan —– ibaresinden oluştuğunu, logoda yer alan şeklin de markaya ayırt edicilik katmadığını, —— ibaresinin eğitim ve öğretim hizmetleri için tanımlayıcı olup düşük ayırt ediciliğe sahip olduğunu, Yargıtay’ın —– Esas —– Karar sayılı 03.04.2019 tarihli kararında tescili istenen sınıf bakımından ayırt ediciliği düşük olan ibarelerden oluşan markaların bütünsel olarak karşılaştırılması gerektiğini belirttiğini, somut olayda taraflara ait işaretler bir bütün olarak değerlendirildiğinde markalar arasında benzerlik olmadığını ve davalı müvekkil kullanımlarının kanuna uygun olduğunu, davacı tarafın markalarını kullanmadığını, davacının davalıya ait —–başvuru numaralı markanın ——başvuru numaralı markalara dayanarak itiraz ve fakat bu markaları kullandığına dair yeterli delil sunamadığından TÜRKPATENT tarafından itirazlarının reddedildiğini, davacının bahsedilen ret kararına itiraz etmediğini böylece söz konusu markaları kullanmadığının kesinleştiğini, davacının huzurdaki dosyaya ibraz ettiği delil dilekçesi ekindeki belgelerin birebir aynısını TÜRKPATENT’e de sunduğunu, davacının sözü edilen karardan sonra kullanımlarına ilişkin yeni delil ibraz etmediğini dolayısıyla TÜRKPATENT kararındaki tespitlerin geçerliliğini koruduğunu, ayrıca davacının aynı markaları gerekçe göstererek yaptığı ihtiyati tedbir başvurusunun —–Bölge Adliye Mahkemesi —- Hukuk Dairesinin —-Esas —–Karar ve 1: 021 tarihli kararı ile gerekçe gösterilen markaların kullanılmadığının tespitiyle reddedildiğini, bu kararın da kesinleştiğini, davacı taraf Kendi kullanmadığı markaları gerekçe göstererek huzurdaki davayı açtığından davacının hukuki yararının olmadığını, davalı markalarında yer alan —— ibarelerinin yan unsur olduğunu, coğrafi kaynak gösteren işaretlerin markada yan unsur olmaları durumunda Sınai Mülkiyet Kanunu m.5/1-c kapsamına girmediğini, bu halde yanıltıcı olmaması kaydıyla tescil edilebildiğini, ancak kullanım aşamasında da bu ibarelerin yan unsur olarak kalmaya devam etmesi gerektiğini, coğrafi ad ve işaretlendirmelerin markanın münhasır unsuru olmasından kastın markanın sadece söz konusu ad ve işaretlendirmeden oluşmasını ifade ettiğini, davalı kullanımlarının markaların esas unsuru olan —–ibaresi bakımından olduğunu, bu kullanımlarda coğrafi işaretlerin ön plana çıkarılmadığını, bu kapsamda davalının marka kullanımlarının bulunduğu sabit olmakla müvekkili davalının markalarında yer alan yan unsurların coğrafi kaynak bakımından yamıltıcı olmadığını, yanıltıcı coğrafi markaların coğrafi kaynak belirten markalar gibi markanın ilişkin olduğu mal ve hizmet türü ile markada adı geçen coğrafi yer arasında bir bağlantının bulunduğu durumlarda söz konusu olacağını, davalının markalarının 41.sınıfta tescilli olduğunu, bu hizmet sınıfı ile eğitim öğretim emtiaları bakımından markalarda yer alan ibarelerin coğrafi kaynak belirtmediğini, Kanunun 26/1-a ve 26/1-c hükümlerinde yer alan iptal gerekçelerinin oluşmadığını, kötü niyetin Kanunda sayılan iptal gerekçelerinden olmadığını, müvekkili davalının kullanımlarının —— ibaresinden oluştuğunu, dava konusu markalarını da bu ibare ve logo ile iç içe kullandığını, davalının kendi kullandığı markasının tescili için başvuruda bulunması ve markasının tescil edilmesinin kötü niyet göstermediğini belirterek davanın tümden reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı aleyhine hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşıldı.

D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E : Dava, kullanılmama nedeniyle marka iptaline ilişkindir Mahkememizde aldırılan 02/01/2023 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı adına —-tescil numarası ile tescilli —– tescil numarası ile tescilli—– ve —- tescil numarası ile tescilli —–ibareli markaların a.c 6769 Sayılı Kanun’un 26/1-a maddesi açısından tesciller kapsamında yer alan “eğitim ve öğretim hizmetleri” bakımından iptal koşullarının oluşmadığına, 6769 Sayılı Kanun’un 26/1-a maddesi açısından tesciller kapsamında yer alan *Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri, Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri” bakımından iptal koşullarının oluştuğuna, 6769 Sayılı Kanun’un 26/1-c maddesi kapsamında iptal koşullarının tesciller kapsamında yer alan hiçbir hizmet bakımından oluşmadığı şeklinde rapor sunulduğu görüldü.
Tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, tüm usuli eksiklikler giderilmiştir. İncelenen dosya kapsamı, mevcut deliller, bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Dava, davalı adına tescilli—– numaralı —- numaralı—-numaralı —— ibareli markaların kullanılmama nedeniyle iptaline ilişkin olup mahkememizce marka kayıtları, ticaret sicil kayıtları celp edilmiş, davalı tarafa kullanıma ilişkin bilgi ve belgelerini sunması için süre verilmiş tüm deliller toplandıktan sonra dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyetince sunulan 02/01/2023 tarihli bilirkişi raporunda davalının sunmuş olduğu kullanıma ilişkin deliller incelenerek neticeten davalının 41. Sınıfta yer alan eğitim ve öğretim hizmetleri bakımından markaları kullandığı, 41. Sınıftaki diğer hizmetler bakımından ise kullanmadığı yönünde görüş bildirildiği, buna göre tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, davacı şirketin—- esas unsurlu tescilli marka sahibi olduğu bu yönüyle SMK 26/2. Maddesi uyarınca markanın iptalini talep edebilecek ilgili kişilerden olduğu ve davayı açmakta hukuki menfaatinin olduğu, esas yönünden yapılan değerlendirmede ise, davaya konu edilen davalı adına tescilli —-numaralı —–numaralı —– numaralı—–markaların tamamının 41. Sınıftaki hizmetler bakımından tescilli olduğu, markanın iptali davalarında genel kuralın aksine ispat yükü marka tescil sahibi olan davalıda olup davalının kullanıma ilişkin delillerini sunması ve bunu ispat etmesi gerekmektedir. Bu sebeple davalı tarafından sunulan delillerin değerlendirilmesi bakımından aldırılan 02/01/2023 tarihli bilirkişi raporunda davalının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede davalı tarafından —- ibaresinin bulunduğu, —– ibaresi ile ticari faaliyette bulunduğunun tespit edildiği, davalıya ait internet ve sosyal medya hesaplarında yapılan incelemede de davalının —– şeklinde kullanımları bulunduğu fakat davaya konu edilen markalar bakımından —–şeklinde marka tescili ile aynı olacak şekilde kullanımlarının mevcut olmadığı, yine dosya içerisindeki bilirkişi raporunda —- ibaresinin zayıf bir ibare olduğu, —–ibaresinin ve Bölge isimlerini içeren ——gibi ibarelerin tanımlayıcı ifadeler olduğunun belirtildiği, bu sebeple bilirkişi heyetine göre—– ibarelerinin davaya konu markalar yönünden birebir aynı olmasa da eğitim öğretim hizmetlerinde kullanılmış olması sebebiyle davaya konu markalar bakımından da kullanım sayılacağı şeklinde rapor sunulmuş ise de mahkememizce bilirkişi heyetinin bu görüşüne itibar edilmemiş şöyle ki her ne kadar SMK’ nun 9/2-a) maddesi uyarınca “markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması” denilmek suretiyle markanın asli unsurunun değiştirilmemek kaydıyla yapılan kullanımın marka iptali bakımından kullanım sayılacağı belirtilmiş davalının davaya konu markalarının esas unsurunun —- ibaresi olduğu fakat hem bu dosyada alınan bilirkişi raporunda belirtildiği gibi —— ibaresinin zayıf bir ibare olduğu hem de yine taraflar arasında mahkememizin —–Esas sayılı dosyası ile görülen hükümsüzlük ve iptal davasında alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere—–ibaresinin özellikle eğitim öğretim sektöründe tanımlayıcı bir ifade olduğu bu sebeple tek başına tescilinin mümkün olmadığı, davalı tarafından davaya konu markalara özellikle —- ismi koymak suretiyle markaların belirtilen coğrafi bölgelerde kullanılacağını ima edecek şekilde —- ibaresinin başına ekleyerek markaları tescil ettirdiği fakat sunulan deliller ve bilirkişi incelemesine göre davalının davaya konu ——şeklinde marka tescili ile uyumlu kullanımlarının olmadığı yine davalının birçok marka tescilinin bulunduğu ayrıca başvurusu reddedilen birçok marka başvurusunda da bulunduğu bu markaların tamamının esas unsurunun —— ibaresi olduğu, davalının sunulan deliller ve bilirkişi raporu ile tespit edilen—- ibaresi kullanımlarının—– esas unsurlu diğer tüm markalara sirayet edecek şekilde kullanım sayılmasının mümkün olmadığı gibi bu şekilde yapılan marka tescillerinin de iyi niyetli marka tescili olarak değerlendirilemeyeceği bu sebeple mahkememizce bilirkişi raporundaki kullanım olduğuna ilişkin kısmi görüşe itibar edilmeyerek davalının —— ibaresinin eğitim ve öğretim sektöründe tanımlayıcı ve yahut zayıf marka olduğu gözetilerek markanın önüne ve arkasına tanımlayıcı şekilde —–ve coğrafi bölgeleri eklemek suretiyle nispeten farklılaştırarak tescil sağladığı o halde bu şekilde sağlanan tescilin de tescilli haliyle aynı veya en azından markadaki bütün ibarelere benzeyecek şekilde kullanım yapılması gerekmekte iken davalının bu şekilde kullanımda bulunmadığı, davalı tarafından kullanılan—–ibarelerinin ise davaya konu markaların coğrafi ön isimleri de dikkate alındığında SMK’ nın 9/2-a) kapsamında değerlendirilemeyeceği kanaatine ulaşıldığından, kullanıma ilişkin başkaca delil de sunulmadığından davanın kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalı adına tescilli——sayılı markaların kullanılmama nedeniyle tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından İPTALİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile kalan 210.55 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan toplam 6.167,20 TL yargılama gideri ve 59,30 TL harç toplamı olan 6.226,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.