Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/325 E. 2020/171 K. 08.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/325 Esas
KARAR NO : 2020/171

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 30/09/2014
KARAR TARİHİ : 08/12/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
İ D D İ A / Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının aynı zamanda ticaret unvanı olarak tanınmış marka olan ——– yılından bu yana kullandığını, davacının—– firmasının yetkilisi olduğunu, yeraltı araştırma cihazı ürettiklerini,— üzerinde hak sahibi olduğunu, davalı ile —- firması arasında — sözleşmesi ve —- ana distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 3. maddesinde, distribütörün imalatçının menfaatlerini itina ve düzenli bir tacire uyacak şekilde koruyacağı,—- ihlallerini imalatçıya derhal bildirileceğinin düzenlendiğini, sözleşmeye göre hak ihlallerini imalatçıya bildirmekle görevli olan davalının bu yükümlülüğünün tam aksine hareket ederek marka sahibi —- firmasından hiçbir şekilde izin almadan ve firmayı bu konuda bilgilendirmeden — tarihinde tamamen yetkisiz bir şekilde — markasının kendi adına tescili için — başvuruda bulunduğunu, — tarihinde davacı ile —-firması arasında iki sözleşme imzalandığını, sözleşmeler uyarınca, —— firmasının menfaatlerini Türkiye’nin tüm bölgelerinde temsil etme ve——- pazarlama yetkisinin davacıya verilmiş olduğunu, davalı markasının tesciline karar verildikten sonra — tarihinde davacıya —-ismi ile gönderilen—ibareli markası davalı adına tescilli olduğundan Türkiye’deki faaliyetlere derhal son verilmesi ihtarı yapıldığını, marka tescilinden haberdar olan davacı————- firma sahibinin tescile itiraz ettiğini, ancak itirazının süresi geçtiği gerekçesiyle reddedildiğini, marka davalı adına tescilli olduğundan müvekkilin——- —- yetkili pazarlayıcısı olmasına rağmen tanıtım ve satış faaliyetlerinde bulunamadığını, KHK m.42 a-b uyarınca davalı adına yapılan tescilin hükümsüz kılınması gerektiğini, davalının marka tescilinde kötüniyetli olmasının da hükümsüzlük sebebi olduğunu, bu nedenle davalı adına tescil edilmiş ——– markasının tescilinin hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine ve marka hakkında tecavüzün tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava davalı adına tescilli ——– markasının hükümsüzlüğü ve davalının kullanımının tecavüz teşkil etmesi iddiası ile açılan tecavüzün tespiti davasıdır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;—– —– nezdinde tescil edilmiş başka bir —— bulunmadığını, davacının iddia ettiğinin aksine—- şirketi bir—yerde iş yapan mahalle arası basit bir işletme olduğunu, —-ile tespit etmiş olduklarını, bahsedilen — internet sitesi dahi olmadığını, —– nezdinde tescil edilmemiş bir markaya dayanarak lisans alan sıfatıyla davacının dava açamayacağını, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, aksi sözleşmede belirtilmedikçe lisansın inhisari olmayacağını, inhisari olmayan lisans hakkı sahiplerinin dava açma hakkı olmadığını, davacının tescil edilmiş veya tanınmış bir markası olmadığını, bir ticaret unvanının markasal kullanımı ispat edilmeden markasal koruma talep edilemeyeceğini, somut olayda markanın hükümsüzlüğü için 556 sayılı KHK’nın 7. ve 8. maddesinde aranan şartların bulunmadığını, marka hakkına dayanan davacının inhisari lisans hakkı sahibi olmadığını ve lisans sözleşmesinin —- nezdinde tescil edilmemiş olduğunu, davacının belirttiği —- yapılan sorguda tespit etmediklerini,— davacının delil yaratmak amacıyla kendi kendine göndermiş olabileceğini, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Celp olunan şahsi sicil dosyaları, —— kayıtları, bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamından; davalıya ait ———- ibareli markanın —- yer alan emtialar yönünden —- tarihli ön sözleşme gereğince davalıya “serbest satıcı” olarak 6 aylık belirli süre ile imalatçı tarafından imalatı yapılan —— satış hakkı—– arasında imzalanan —– tarihli sözleşmenin “—- başlıklı 3. maddesinin 4. bendinde —–kendi sorumluluklarını üstlenir, dürüst, temiz bir rekabet kurallarına riayet eder. Kendince bilinen olası patent, numune koruması, marka ve/veya telif hakkı zedelenmelerini imalatçıya derhal bildirir” maddesi ile düzenlemesinin yapıldığı, sözleşmenin süresinin 1 yıl olduğu, ancak sözleşmenin bu zaman zarfında bir ay önceden takip eden ayın sonunda feshedilmediği sürece, otomatik olarak 1 yıl uzatılabileceğinin, önemli bir gerekçe olursa, her iki tarafın da yazılı fesih hakkı olduğunun belirlendiği, taraflar arasındaki iş bu sözleşmenin — davacı arasında imzalanan—– firmasının menfaatlerini —– bölgesinde temsil etmeye yetkili olduğunun, başka gerçek ve tüzel kişiler,—- ile yapılmış veya yapılacak olan tüm ticari veya gayri ticari ilişkilerin, davacı tarafından yürütüleceğinin belirlendiği, yine—- ile davacı arasında imzalanan—- tarihli sözleşmede davacının 01.01.2014 tarihinden itibaren —–pazarlayıcısı olduğunun—— çeşitli bölgelerinde başkaca satıcılar atayabileceğinin ve imalatçının menfaatlerini itina ile düzenli —– uyacak şekilde koruyacağının düzenlendiği, ——– ile davacı arasında imzalanan —- tarihli marka lisans sözleşmesine göre davacıya — markalı — cihazının — satışı konusunda — tanındığı,— davacının, marka ihlallerine karşı gerekli davaları açabileceğinin belirlendiği, sözleşmenin süresiz olarak yapıldığı anlaşılmış olup;
Mahkememiz —– tarihli karar ile ” davacının — lisans hakkı sahibi olduğu kabul edilse dahi marka hakkına tecavüzün söz konusu olabilmesi için dava konusu edilen markanın — nezdinde tescil edilmemiş olması gerektiği, davalı adına tescil edilmiş olan markanın hali hazırda —- nezdinde tutulan marka siciline tescilli olduğundan, davalı markasının kullanımının marka hakkında tecavüz teşkil etmeyeceği, mahkememizce hükme dayanak yapılan 13.01.2016 tarihli bilirkişi raporuna karşı tarafların itirazda bulundukları, ancak ek rapor veya yeni bir heyetten rapor alınmasına dair bir taleplerinin bulunmadığı anlaşıldığından, açılan davanın reddine ” karar verildiği,
Davacı vekilince kararın temyiz edildiği, Yargıtay— Hukuk Dairesinin—— tarihli kararı ile ” Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece hükümsüzlük koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, iş bu davayı gerçek hak sahibi olduğu iddia olunan yurt dışı—- firmasından almış olduğu lisans sözleşmesine istinaden açmıştır. Ancak, gerek davacının gerekse dava dışı—- firmasının tescilli markası bulunmamaktadır. Bu nedenle taraflar arasında düzenlenen lisans sözleşmesinin 556 sayılı KHK’nin 21. ve 73. maddeleri kapsamında geçerli bir sözleşme olmadığı, bu sözleşmeye dayanarak davacının sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereği 3. kişi konumunda olan davalıya karşı hükümsüzlük iddiasını ileri süremeyeceğinden işbu davayı açamayacağı, aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın değişik bu gerekçeyle onanmasına karar vermek gerekmiştir.”
Davacı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş, Yargıtay —. Hukuk Dairesinin —tarihli kararı ile “davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin ———- Karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına ve Kararın davacı lehine BOZULMASINA,” karar vermiştir.
İddia, savunma, tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporları ve Yargıtay—- tarihli kararı ile birlikte değerlendirildiğinde; dava, davalı adına kayıtlı — markasının hükümsüzlüğüne ilişkin olup, davalı, ——“firmasının ürünlerini satmak için bu firma ile 30.06.2011 tarihinde distribütörlük ön sözleşmesi, daha sonra ise 15.06.2012 tarihli distribütörlük sözleşmesini imzalamış, davalının sözleşme şartlarına uymadığını belirten — tarihinde gönderdiği bildirim ile sözleşmeyi feshetmiştir. Davalı, hak sahibi olan işbu firmadan izin ve onay almadan —— markasını kendi adına tescil ettirmek için başvuruda bulunmuş, başvurusu 14.10.2013 tarihinde bültende yayınlanmıştır. Dava dışı firma ile davalı ve davacı arasında yapılan sözleşmeler 556 sayılı KHK kapsamında düzenlenen lisans sözleşmesi olmayıp, distribütörlük ve yetkili temsilcilik sözleşmeleridir. 556 sayılı KHK’nun 43.maddesi uyarınca zarar gören kişilerin hükümsüzlük davası açabileceği hükme bağlanmış olup, davacının yurt dışı —————- satmak için temsilcilik aldığı, davacının bu faaliyetlerinin davalı tarafından engellenme riski bulunduğu, bu durumda davacının zarar görme ihtimaline karşı işbu davayı açmakta hukuki menfaati olduğu anlaşılmıştır. Davalı, hak sahibi olan dava dışı —- firmasının ünvanını ve markasını 556 sayılı KHK’nun 8/1-b-2 hükmüne aykırı olarak kendi adına tescil ettirmiştir. Davalının bu tescili, hak sahibinin ———- yaptırmasına ve başkaları ile distribütörlük sözleşmesi yapmasına engel olmak ve aynı ürünün başkaları tarafından pazarlanmasına engel olmak gibi amaçlar ile hareket ettiğinden, tescil kötü niyetlidir. Hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Bu durumda davacının hükümsüzlük davası açmakta hukuki yararının bulunması ve davaya konu marka tescilinin kötü niyetli olması nedeni ile davanın kabulüne karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurıulmuştur.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın KABULÜ ile, davalı adına kayıtlı — numaralı ——-Markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile eksik alınan 29,20 TL Harcın davalıdan tahsiline, hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan —— uyarınca, Davacı vekiline ————–gereğince takdir olunan 5.900,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 25,20 TL harç, 283,00 TL, tebligat ve müzekkere masrafları, 3.000,00 TL ile bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.308,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 Gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.