Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/238 E. 2022/156 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/238 Esas
KARAR NO:2022/156

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/06/2020
KARAR TARİHİ : 11/10/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
İ D D İ A /Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı taraf vekili dava dilekçesinde özetle; Temelleri 1948 yıllarına dayanmakta olan müvekkili —başta ilk —üretimini gerçekleştirmek üzere ülkemizde —sektöründe birçok ilkini hayata geçiren, —alanında öncü ve lider bir firma olduğunu, bu uğurda 1994 yılında yaratmış olduğu “—- markası ile —sektörü için her zaman öncü adımlar atan, üretimden dağıtımına kadar sektörün her alanında gerçekleştirdiği başarılar neticesinde sektöründe kazanmış olduğu haklı bir tanınmışlığa ve güvenilirliğe sahip olduğunu, Davacı müvekkilinin gerek ülkemizde gerekse dünya çapında kazanmış olduğu tanınırlık, bilinirlik ve güvenilirlik ile uzun yıllardan beri sürdürmekte olduğu tüm bu başarılı faaliyetleri kapsamında 1994 yılında yaratmış olduğu ve 2008 yılından bu yana — nezdinde TANINMIŞ MARKA STATÜSÜNDE TESCİLLİ “—- markasının sahibi olduğunu, Müvekkil şirketin — nezdinde tanınmış marka statüsünde —tescil numarası ile tescilli bulunan “— markasının yanı sıra; bahse konu markanın esaslı unsurunu oluşturan “—” ibaresini içermekte olan; başta “—” markası olmak üzere “—-şeklinde tescilli birçok markası bulunduğunu, Söz konusu bu markaların — nezdinde —-Şirketi adına tescilli bulunduğunu, müvekkili şirket ile —arasında akdedilmiş bulunan lisans sözleşmeleri gereğince tescil tarihlerinden bu yana müvekkili şirket tarafından kesintisiz olarak kullanıldığını, Müvekkil şirket ile aynı şekilde —sektöründe faaliyet göstermekte olan davalı tarafın, müvekkili şirkete ait yirmiyi aşkın marka çerçevesinde kullanılmakta olan ve en önemlisi müvekkiline ait 24.11.2011 tarihinden bu yana — 26.06.2015 tarihinden bu yana— 23.05.2017 tarihinden bu yana ise —tescilli “—-” markasını birebir şekilde içeren ve müvekkili şirkete ait 2008 yılından bu yana tanınmış markalar statüsünde tescilli “—- markasının esaslı unsuru olan— ibaresini içeren—- markalarını müvekkili şirketin markalarının tescilli olduğu sınıflarda tescil ettirdiğini, Davalı tarafça gerçekleştirilen söz konusu bu tescillerin müvekkil şirketin uzun yıllar süren çaba ve emekler neticesinde sektörde kazanmış olduğu tanınırlık ve güvenilirlikten faydalanmak suretiyle haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğunu, davalıya ait söz konusu bu marka tescillerinin Sınai Mülkiyet Kanunu’nun nispi ret nedenlerini düzenlemekte olan 6. Maddesine aykırı olup; söz konusu bu markaların müvekkilin uzun yıllardan beri faaliyet sürdürmekte olduğu —- sektöründe kazandığı haklı güven ve tanınırlıktan haksız şekilde faydalanmak suretiyle kullanılmasının müvekkiline ait tescilli marka haklarına tecavüz teşkil ettiğini, Davalı tarafa ait 02.10.2018 tarihli — ve 04.03.2019 tarihli — markalarının müvekkili şirkete ait başta “— markaları ile olmak üzere, müvekkiline ait esaslı unsuru “—-olan tüm markalar bakımından iltibas yaratma ihtimali barındırmakta olduğu, müvekkili şirkete ait markalar ile aynı sınıfta tescili Sınai Mülkiyet Kanununun nispi ret nedenleri kapsamında hukuka ve kanuna aykırılık teşkil ettiğini, —- ibaresini birebir şekilde içermekte olan bir marka ile üretilen ayakkabı ve özellikle — ürünlerinin tüketici tarafından müvekkili şirkete ait geniş marka skalası içerisinde yer alan seri markalardan birine ait olduğu kanaatine varılması ihtimalinin çok yüksek olduğunu, böyle bir hususun müvekkili şirketin marka haklarına tecavüz teşkil edeceği, davalı tarafın müvekkilin uzun yıllar süren emekleri neticesinde oluşturduğu tanınmışlıktan faydalanarak haksız kazanç sağlayacağını, Gerek müvekkili şirketi, gerekse davalı tarafından gündelik hayatta kullanılmak üzere her yaş grubuna hitap eden çeşitli — üretildiğini, bu sektörün gündelik ihtiyaçlara yönelik ürünlerin satın alınmasına yönelik olması itibariyle muhatap tüketici kitlesi tarafından ek bir titizlik gösterilerek seçim yapılacak bir alan olmadığını, Tüm açıklamaları sebebi ile; Davalı — ait 02.10.2018 tarihli ve —tescil numaralı “—-” markası ile 04.02.2019 tarihli — tescil numaralı “—–” marka tescillerinin hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, Söz konusu talebi kapsamında yargılama devam ederken müvekkili şirketin telafisi mümkün olmayan zararlardan korunabilmesi adına davalı —- ait 02.10.2018 tarihli ve—-tescil numaralı “—-” markası ile 04.02.2019 tarihli —-tescil numaralı “—- marka tescillerinin kullanımının işbu dava konusu uyuşmazlık sonuçlanarak kararın kesinleşmesine kadar tedbiren durdurulmasına, Yargılama gideri ve vekalet ücetinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
K A R Ş I İ D D İ A / Davalı vekili cevap dilekçesi ile;Usule İlişkin; Öncelikle; görev, yetki, zamanaşımı, husumet, derdestlik başta olmak üzere detayları cevap dilekçesinde açıklanacağı üzere tüm defi ve ilk itirazları ileri sürdüklerini, Davacı tarafça iptali istenen müvekkiline ait markaların marka tescil işlemleri başvurusu yapılırken ve tescil işlemleri sürecinde askı süresinde iken davacı tarafça itirazda bulunulmamış olup bu gelinen aşamada müvekkiline ait koruma altında bulunan markaların hükümsüzlüğünü ve tescilden terkininin talep edilmesinde hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m. 25/2’de bir markanın hükümsüzlüğünün kimler tarafından mahkemeden talep edilebileceği düzenlendi buna göre menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebileceğini, davacı taraf vekilinin sunduğu dava dilekçesinde müvekkilinin menfaati olan” sıfatını haiz olduğunu ileri sürmüşse de burada herhangi bir menfaat söz konusu olmadığını, dava dilekçesinde iltibas oluşturduğu iddia olunan “—” ve ve sair markalarının — kayıtlarına göre hak sahibinin —-Olarak görüldüğünü, davacı tarafça her ne kadar —Tarafından söz konusu markaların hakları —-temlik ediliği ve buna ilişkin şirketler arasında yapılan sözleşmenin dava dilekçesi ekinde sunulduğu belirtilmiş olsa da dava dilekçesi ekinde müvekkili şirkete herhangi bir evrak tebliğ edilmediğini, dolayısıyla, iddia olunan sözleşmenin varlığı ve kapsamı somut olarak bilinmemekte olduğunu, davacı —- tarafından müvekkiline ait markaların hükümsüzlüğünün istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki, davacı şirketin “—-” ve sair markalarının hak sahibi olduğunu kabul anlamına gelmemekle birlikte, herhangi bir şekilde iltibasa mahal vermeyen davalı müvekkiline ait söz konusu markaların aşağıda ayrıntılı şekilde izah olunacağı üzere herhangi bir menfaat zedeler nitelikte olmadığını, bu nedenle, menfaati zedelenmeyen davacı açısından sıfat (aktif husumet) yokluğu nedeniyle de davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, Esasa İlişkin; Davalı müvekkili adına tescil olunan markaların, esaslı unsur olarak “—-” ibareli değil, bir bütün olarak müvekkili —- ad ve soyadını içerdiğini, dolayısıyla söz konusu markalar açısından esaslı unsur, dava dilekçesinde ileri sürüldüğü üzere “—-” ibaresi değil, — sektöründe köklü bir geçmişe sahip olan ve ortalama tüketici nezdinde bizatihi şahsı belirli bir tanınmışlık seviyesine ulaşan müvekkilin ad ve soyadından oluşan “—-” ibaresi olduğunu, bu nedenle davacı şirkete ait bulunan marka ile müvekkiline ait marka arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını, Müvekkilin soyadının “—–” olması, ad ve soyadını bütünen kullandığı markasının hükümsüzlüğünü sonuçlamaya yeter bir sebep teşkil etmediğini, ayrıca müvekkilinin, —yaptığı marka tescilinde marka şekli olarak —tescil numaralı markasında — şeklinde düz bir yazı, — tescil numaralı markasında ise “— şeklinde bir yazı kullandığını, davacı tarafça iltibas olunduğu zikredilen “—harflerini içeren bir şekil kullandığını, bu yönüyle de müvekkili adına tescil olunan markaların görsel anlamda da iltibasa sebep olabilecek nitelikte olmayıp görsel olarak da birbirlerinden tamamen ayrı olduğunu, herkesin kullanımına açık tutulması gereken bu tür işaretler tasviri işaretler olduğunu, davacı markasındaki— ibaresinin tasviri işaretlerden olduğunu, bu tür genel işaretler üzerinde bir kişiye marka hakkı tanınması, tasviri işaretin tek bir kişinin tekeline bırakılmasına ve rekabet olanağının haksız bir biçimde sınırlandırılmasına yol açacağını, bu tür serbest işaretlerin kamuya mal oldukları için, inhisari olmayacak şekilde herkesin kullanımına açık olduğunu, ayrıca, tasviri işaretlerden oluşan bir işareti içeren markaların, “zayıf markalar” olduğunu, bu tür işaretlerin kimsenin inhisarında olamayacağı için, üçüncü kişilerin bu unsurları kullanarak her zaman yeni markalar ihdas edebileceklerini, Davalı müvekkilinin, tescil ettirdiği markalarda ve ticaret hayatında hiçbir zaman —- ibaresini ön plana çıkarır bir eylem ve işlemde bulunarak hareket etmediğini, marka ismi ve şeklinde de münferit olarak —- ibaresini değil, tümüyle ad ve soyadını esaslı unsur şeklinde öne çıkararak kullandığını, bu durumun, müvekkilinin satışını yaptığı tüm ürünlerde de aynı şekilde olduğunu, Ayrıca, iltibas olunduğu zikrolunan — sektörü alanına ilişkin olarak; müvekkili —-ortağı olduğu, davaya konu — tarafından kullanıldığını, kökleri — en eski — üreticilerinden biri olarak 1952 yılında —ve kardeşlerine dayanan —sonra ilk —- tarafından 1992 yılında kurulduğunu, dolayısıyla, müvekkili ve ortağı bulunduğu şirketin kendi özgün marka değerini oluşturmuş olup—sektöründe özgün olarak başarılı şekilde faaliyet gösterdiklerini, bu nedenle, davacı tarafın iddia ettiği gibi bir benzerlik yaratma çabasının söz konusu olmadığını, Ad ve soy addan oluştuğunda duraksamaya yer olmayan müvekkiline ait markanın, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi davacı şirketin geniş marka skalası içerisinde yer alan seri markalardan birine ait olduğu kanaatiuyandırmadığını, bu anlamda davacı tarafça ileri sürülen “bilgilenmiş tüketici nezdinde dahi karıştırılma ihtimali bulunduğu” iddiasının yerinde olmadığını, davacı şirkete ait “—- markası, tanınmış marka statüsünde olduğu kabul edilse dahi, iltibas ihtimali bulunmayan ve marka sahibinin ad ve soyadından oluşan bir markanın tescilinin, somut olayda olduğu gibi marka sahibinin soyadının tanınmış bir markada geçmesi nedeniyle engellenmesinin hukuka aykırı olacağını, Tüm açıklamaları sebebi ile; . Haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edilmiş olan davanın reddine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, Davacı adına tescilli —-markası ile davalı adına tescilli —numaralı—markaları arasında benzerlik olup olmadığı, davalının tescillerinin kötü niyetli olup olmadığı hükümsüzlük davasıdır. Mahkememiz dosyasından aldırılan 08/02/2021 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak: Dosya kapsamında iddia, savunma, delil, taraf web siteleri ve— nezdinde yapılan incelemeler neticesinde; Davacı ve davalı markalarının aynı sınıflar kapsamında tescilli olduğuna, Davacı ve davalı markalarının, görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklı olduğu, Görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklı olan davalı markalarının, ortalama ve/veya bilinçli tüketiciler/hizmet alıcıları nezdinde, davacı markalarıyla karıştırılmaya yol açmayacağı, Davalı markalarının hükümsüzlüğü hususundaki hukuki takdirin mahkemeye ait olduğu yönünde raporu mahkememize sunmuşlardır.Bilirkişiler tarafından mahkememize sunulan 03/04/2022 tarihli ek raporda sonuç olarak; Dosya kapsamında, davacı vekilince kök rapora yapılan itirazların değerlendirilmesi sonucunda: Kök raporda detaylıca anlatılan düşünce ve kanaatlerimizde herhangi bir değişiklik bulunmadığı yönünde ek raporu mahkememize sunmuşlardır.
Tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, tüm usuli eksiklikler giderilmiştir.
İncelenen dosya kapsamı, bilirkişi raporları kayıt ve belgeler, sicil dosyaları,taraf iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekili davacının —-markası ile faaliyette bulunup, tanınmış bir marka olduğunu. Davalıya ait davaya konu markaların davacının — esas unsurlu markalarına bire bir benzemesi tescil sınıflarının aynı olması bu durumun ortalama tüketici nezdinde karışıklığa sebebiyet vereceğine davalı marka tescillerinin davacı markanın tanınmışlığından faydalanmaya yönelik kötü niyetli tescil olduğunu belirterek markanın hükümsüzlüğünü talep ettiği. Davalı vekili cevap dilekçesi ile davalı markalarının esas unsurunun —- olmadığını markaların benzer olmadığını belirterek davanın reddini talep ettiği, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklı olduğu, bu sebeple hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, itiraz üzerine aldırılan 03/04/2022 tarihli ek raporda da kök raporların tekrar edildiği buna göre de; davacının— esas unsurlu çok sayıda markanın ve —numaralı— ibareli markanın tescilli sahibi olduğu. Davacı markalarının tescil — olduğu, davalının davaya konu markalarından —numaralı —- Sınıflarda tescilli olduğu. —Sınıfta tescilli olduğu, taraf markalarının ortak olarak—emtiasında kullanılması ve tescil sınıflarının da bu sınıflarla ilişkili emtia ve hizmetlerde olması sebebi ile taraf markalarının tescil edildikleri mal ve hizmetler yönünden aynı ve benzer olduğu, fakat bunun tek başına karıştırılma ihtimali için yeterli olmadığı, taraf markaları kelime yapısı itibari ile değerlendirildiğinde, davacının markalarının esas unsurunun — olduğu, davalının markalarının ise —Şeklinde olduğu, davalı markalarında yer alan — ibaresinin taraf markalarında ortak olarak kullanılan —ibaresinin başına getirilmek sureti ile davacı markalarından farklılaştığı, bu yönü ile taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı, yine davalının marka kullanımları incelendiğinde, davalı tarafından üretilen ürünlerinde markanın tescilli hali ile kullanıldığı, davacı markalarına yakınlaştırma veya davacı markalarından faydalanmaya yönelik tescil veya kullanıma da rastlanılmadığı bu şekilde hükümsüzlük talep edilen SMK 6/1’de yer alan ortalama tüketici nezdinde karışıklığa sebebiyet verecek düzeyde benzerlik tespit edilemediğinden yine her ne kadar davacı markası tanınmış marka ise de taraf markalarının benzer olmaması, davalının davacı markasını sulandırılması şeklinde tescil veya eylemlerinde bulunmaması, davalının davacının tanınmışlığından ve itibarından faydalanmaya yönelik bir marka tescilinin olmadığı zira, davalının kendi ad ve soyadını ve bunun kısaltmasını marka olarak tescil ettirdiği, kötü niyetli tescil iddiasının ispatlanamadığı mahkekememizce de böyle bir kanaate ulaşılmadığı anlaşıldığından davanın eddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda izah edilen nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin harcın mahsubu ile eksik alınan 36,30 TL harcın davacıdan tahsiline hazineye gelir kaydına
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan— uyarınca, Davalı vekiline —- gereğince takdir olunan — ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.