Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/182 E. 2023/292 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/182
KARAR NO : 2023/292

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/03/2020
KARAR TARİHİ : 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı firma,—— no ile tescilli markasının 6769 Sayılı SMK’nin 9. Maddesi uyarınca kullanmamasına rağmen; Türk Patent Enstitüsü nezdinde haksız olarak tescil ettirildiğini, 6769 Sayılı SMK’nin 9. maddesi markanın kullanılması düzenlenmiş olup, söz konusu maddede “bir markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde kullanılmaması veya bu kullanıma 5 yıllık süre için kesintisiz olarak ara verilmesi halinde “ söz konusu markanın “kullanılmama” sebebiyle iptal edileceğin belirtildiğini, davalı tarafın markasını tescil ettiği emtialar bakımından kullanmadığını, söz konusu markanın kullanımına 5 yıldan fazla ara vererek markaları kullanmayan davalı firmanın korunacak hiçbir hukuki menfaati de bulunmadığını, davalı firmanın , dava konusu markaların kullanımını ve tescilini engellemek adına bu tarz bir eylemde bulunmuş olması hukuka aykırı olup davalının serbest rekabet koşullarını kendi lehine çevirerek markaların önünü kapatmaya çalışması hukuken kabul edilemeyecek bir durum olduğunu, bu haliyle davalı tarafın ticari alanda önünü kapatarak, müvekkilin marka tesciline konu emtialarda tescilini engellediğini, 6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesi uyarınca bir markanın hükümsüzlüğünü talep etme hakkının, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurumu ile “menfaati olanlar” ı tanımladığını, menfaati olanlar kavramının, zarara uğrayan veya uğrama tehlikesi altında bulunan ya da söz konusu 2 işareti kullanabilmesi olanağı haksız biçimde kısıtlanan ya da kısıtlama tehlikesi altında olan herhangi bir gerçek ya da tüzel kişi olarak tanımlandığını, davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiği fakat kullanmadığı markaları nedeni ile ilgili sınıflarda davacının başvurularının reddedildiğini, davalı tarafın kullanma külfetini yerine getirmeksizin marka tescillerini elinde tutarak davacının söz konusu markayı tescil ettirememesi sebebi ile zarara uğradığını, davacının bu nedenle davaya konu markayı iptal ettirmek istemesinde hukuki menfaati bulunduğunu, davalıya ait —– markası zayıf marka olup, zaten ürün adını içeren ve dolayısı ile zayıf marka konumunda olan —– marka sahibinin fiilleri ve gerekli önlemleri almamış olması nedeni ile yaygın bir ad haline geldiğini, marka olarak kullanılan —– takviyeli beton anlamına geldiğini, alkalin rezistan cam fiberin karışımı ile ortaya çıktığını, cam elyaf ile güçlendirildiğini, çimento ve kum karışımından oluşup, normal betona göre daha dayanıklı olup, üretilirken kalıp kullanıldığı için istenilen şekle girebildiğini, elastik bir yapısı olan —–10-15 mm kalınlığında üretildiğini, binalarda dış cephelerde kullanıldığını, estetik olduğu için dünya mimarisinde en çok kullanılan yapı malzemesi olduğunu, dilekçe ekinde —– teknik özelliklerinin anlatıldığı bir slayt gösterinin yer aldığını, internette yapılacak basit bir araştırmada dahi —— cins isim olarak kullanıldığının görüleceğini, hatta davalının kendi internet sitesinde —–cins isim olarak kullandığını ve tanımlandığını, birçok ihalede, —–kelimesi ürünün adı olarak geçtiğini, dilekçe ekinde—-yapımı ve Yargıtay Başkanlığı Hizmet Binası Projesi Özel Teknik Şartnamesi ve —–ürünün ismi olarak geçtiği onlarca teknik şartname paylaşıldığını, kamu ihalelerinde dahi —- ürünün ismi olarak kullanıldığını, herhangi bir ayırt ediciliği olmadığını, davalının ürün adını marka olarak tescil ettirmesindeki amacın ticaret alanında diğerlerinden öne çıkmak olduğunu, davalının markasında kullandığı “—-” ibaresi Türkçe karşılığı “—-” demektir, devamındaki “—-” ibaresi zaten bilinen —- kastetmekte olup “—- ise —– çeşididir. İnşaat ve yapı ekipmanları alanında iştigal eden birçok firma “—– üretimi yapmakta, söz konusu beton türü için kullanılan —– ibareleri —takviyeli olduğunu belirttiğini, yani söz konusu ibarelerin betonun çeşit ve cinsini bildiren genel ifadeleri olduğunu, Prof Dr—— tarafından hazırlanan mütalaada —– markasının ürünün adı olduğu tespit edildiği raporun ilgili kısmında;“Somut olayda ihtilafın tarafı her iki şirket de —- ettiğini, markanın tanımladığı ürünün adı —— ve bu hususta taraflar arasında bir ihtilaf da bulunmadığını, marka hukukunda jenerik isim kavramı, markanın kullanıldığı ürünü tanımlayan bir ismin marka olarak tercih olunmuş olmasını ifade eder ve ürünün kendisini ifade eden ismin marka olarak tercih edilmesi mümkün değildir. Bu tip ifadelerin marka olarak tescil edildiği hallerde ise ilgili markalar zayıf marka niteliğinde oldukları için koruma alanları oldukça dardır. Çünkü markanın kullanıldığı ürünü tanımlayan bir işaret hem ayırt edici olmadığını, hem de hiç kimsenin tekeline bırakılamayacağını, jenerik isim tercihi markanın tescilinde de mutlak red sebebi olarak öngörüldüğünü, verilen bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında davacı taraf, markasının oluşturulması esnasında ürünün adından —–yola çıktığını, ürünün adını ufak bir nebze de olsa farklılaşarak markasını—–şeklinde oluşturduğunu, ürünün isminden yola çıkarak bir marka oluşturma yöntemi marka hukukunda hem yaygın hem de caiz olduğunu, özellikle piyasaya sunulan yeni ürünlerde bu türden markaların yaratılması yaygın bir tercih olarak karşılarına çıktığı, bu yöntem sayesinde üretici kendi markası üzerinden tüketici ile iletişim de kurabildiğini, üretici, markası üzerinden arz ettiği malın da anlaşılabilmesini sağladığını, her ne kadar bu türden bir yöntem caiz ise de, neticesinde elde edilen marka her zaman için zayıf bir marka olarak kabul edileceği, —- klasik beton yapıya göre daha hafif olan, ısı ve ses yalıtımı sağlayabilen, dış etkenlere karşı normal betona göre çok daha dayanıklı olan, yapısı nedeniyle hava alabilen ve bu sayede küf, mantar, nem oluşumunu engelleyen bir beton çeşidi olduğu, bu bilgilere internette yapılacak kısa bir araştırma sonucu ulaşılabildiği, dolayısıyla cins ve çeşit bildirdiği uzman olmayan bir gözle dahi bu denli kolay anlaşılabilecek bir kelimeye marka hukukundan kaynaklanan sınırsız bir koruma atfedilmesi marka hukuku prensiplerine ve hukukun genel ilkelerine olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, SMK. nun 26. Maddesi ile marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad haline gelmesi durumunda ilgili kişilerin talebi üzerine markanın iptaline karar verileceği ön görüldüğünü, bir markanın toplum genelinde ayırt edici olmaktan çıkması toplumun önemli bir kesiminde o ibarenin artık bir marka olarak değil, bir ürünün veya hizmetin adı, cinsi olarak algılanması halinde markanın yaygın ad haline gelmiş olması nedeni ile iptaline karar verilmesinin gerektiğini, Dilekçeleri ekinde sundukları teknik şartnamede görülebileceği üzere —– kelimesi markasal olarak kullanılmadığını, ürün ismi olarak kullanıldığını, dolayısı ile —– kelimesinin marka olarak bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı ürünün yaygın ad haline geldiğinin kabulünün gerektiğini Bu nedenle —-no ile tescilli —— markasının SMK’nun 26/1-B maddesi “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi.” nedeni ile iptalinin gerektiğini, davalının aslında tescil edilemeyecek bir markayı bir şekilde marka olarak tescil ettirdiği ve sonrasında marka sahibinin fiilleri ve eylemleri neticesinde zaten zayıf marka konumunda olan —–ürünün yaygın adı haline geldiği ve piyasada ürünün üreticileri, satıcıları, kullanıcıları tarafından —–ürün adı olarak kullanıldığı ve iptali gerektiği , Davalı yanın ürünün yaygın adı haline gelen —-markalarını kötü niyetli bir şekilde tescil ettirdiğini, —-bir ürün cinsini ifade etmesi ve herkes tarafından kullanılabilecek olması nedeni ile bir kimsenin tekeline bırakılmasının hukuka aykırı olduğunu, ürünün kendi adını içeren markanın bir kimsenin tekeline bırakılması, piyasadaki diğer şirketleri olumsuz etkileyeceğini, özellikle —–nolu markanın sektörde yaygın ad olarak kullanılması nedeni ile SMK. nun 26. Maddesi gereğince markanın yaygın ad haline gelmesine ilişkin gerekli önlemleri almayan davalının, —–nolu markasının kötü niyetli şekilde tescil edilmiş olması sebebi ile SMK. nun 6/9 maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, sonuç olarak, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde kayıtlı bulunan; —– nolu—–markasının 19. Sınıfta “Bina kaplama elemanları, prekast elemanları, bina restarasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları, balkon, bahçe, merdiven, korkuluk ve küpeşteleri, şömine ve sütun borular ve kanaletler” Emtiaları yönünden “kullanılmamaları sebebiyle”6769 sayılı SMK 9. hükmü gereğince iptali ile sicilden terkinine, davalının kullanımları ve gerekli önlemleri almaması nedeni sektörde ürün ismi ve yaygın ad olarak kullanılan —- markasının SMK. nun Maddesi gereğince iptaline, —-bir ürün cinsini ifade etmesi ve herkes tarafından kullanılabilir olması nedeni ile bir kimsenin tekeline bırakılması hukuka aykırı olması nedeni ile özellikle —– ibareli ve kötü niyetli şekilde tescil edilen markanın SMK: nun 6/9. Maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava ettiği görüldü.
Davalı vekilinin 10/07/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının yapı ve inşaat sektöründe ulusal ve uluslararası alanda faaliyet gösteren tanınmış bir şirket olup,—– sektöründe neredeyse ilk olarak patent tescili alan firma sıfatını haiz olup halihazırda geçerli, usulünce tescil ettirilmiş patent ve marka hakları bulunduğunu, Türkiye’nin yanı sıra —– nezdinde tescilli markalarının olduğunu, AR-GE çalışmaları kapsamında kamu kurumlarıyla yapmış olduğu iş birliklerinden, almış olunan ulusal ve uluslararası ödülleri olduğunu, Davalı şirketin ve markalarının tanınmışlığı çeşitli mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarının olduğunu, davalının tüm marka portföyünü hedef alan huzurdaki davanın reddedilmesi gerektiğini, Davalının 2020 yılı itibariyle tamamı ödenmiş sermayesi 20.000.000 TL (YİRMİMİLYONTÜRKLİRASI) olup yüzde yüz yerli sermaye olup, bu sermayenin büyük bir çoğunluğu malvarlığını oluşturan Fikri Mülkiyet Haklarından geldiğini davalı —-1987 yılında ticari faaliyetlerine başlamış olan ve inşaat ve yapı sektöründe faaliyet gösteren köklü bir firma olup——Ticaret Odası nezdinde 14.10.1987 tarihinden bu yana ticaret unvanında tescilli markası olan —–ibaresini kullandığını, ülkemizde ve yurt dışında tamamlanan projelerinin, sertifikaların, teşekkür belgeleri ile ödüllerinin olduğunu, ülkemizde gerekse yurt dışında ticaret unvanının esaslı unsuru olan —– markası başta olmak üzere, —–” ön ekli seri markalarıyla faaliyetlerini sürdürdüğünü, yıllık cirosunun %2-2,5 oranını AR-GE çalışmalarına ayırdığını,—- bulunan dünyanın en büyük—- tesisinin sahibi olup, toplam127.000 metrekarelik alana sahip tesiste üretim ve AR-GE çalışmalarında bulunduğunu, sadece inşaat ve yapı sektöründe ticari faaliyetlerini sürdürmekle kalmamış toplumsal sorumluluk projeleri kapsamında çeşitli kurumlarla işbirlikleri içinde bulunarak önemli çalışmalara imza attığını, davalı şirket ile —– Üniversitesi arasında yapı kimyasallarının geliştirilmesi ve inşaat atıklarının geri dönüşümü konularında yürütülen ortak AR-GE ve ÜR-GE faaliyetleri kapsamında iş birliği gerçekleştirildiğini, 1987 yılında know-how, kalıp ve makinalar getirerek Türkiye’de ilk ve tek olarak —– üretimine başlamış olup tescilli buluşu ile —–markaları ile faaliyetlerine devam ettiğini, “Kendinden ısı yalıtımlı prefabrik — takviyeli beton —–cephe paneli ve bunun üretimi için usul” başlıklı patentini ülkemizde tescil ettirerek Türkiye’de inşaat sektöründe —- takviyeli beton teknolojisinin icadı ve uygulanması bakımından öncü bir firma haline geldiğini, kurulduğu günden bu yana aralıksız olarak —– markasını kullandığını ve —–ibareli büyük bir marka serisi yarattığını, uzun yıllardan beri aralıksız olarak ve geniş bir coğrafyada yürütülen faaliyetler sonucunda ve gerek davalı ve gerekse unvanı ile aynı olan —– markası yüksek bir tanınmışlık düzeyine ulaştığını,—-sitesinde dahi müvekkilimize ait —-markası —-sorulduğunda; “1987 yılında kurulan —- firması tarafından üretilen beton içeren elastik bir yapı malzemesi üzerinde kullandığı markadır” yanıtının yer aldığını, ticaret unvanının esaslı unsurunu oluşturan —– markası başta olmak üzere 17. ve 19. Sınıflarda tescilli “—–” ibaresini içerir birçok markanın da sahibi olduğunu, kendisiyle özdeşleşen bu markaları kurulduğu tarihten bu yana proaktif olarak korumakta, bu markalara karşı ihlal yaratan kullanımların önüne geçmek amacıyla gerekli önlemleri almakta ve bu kullanımlar hakkında hukuki yollara başvurmakta olduğunu, —- markasının tanınmışlığı mahkeme kararları/bilirkişi raporlarıyla tevsik edildiğini, —-Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin——sayılı ve 15.09.2010 tarihli kararı ile kabul edilmiştir ve Yargıtay—– Hukuk Dairesi’nin onama kararı ile kesinleştiğini, —–. FSHHM’nde devam etmekte olan —– Esas sayılı dosyada Mali Müşavir, Marka Vekili ve Öğretim Üyesi bilirkişiler tarafından hazırlanan 23.01.2018 tarihli bilirkişi raporu ile, davalıya ait—– markasının tanınmış marka olduğu tespit edildiğini, —–. FSHHM’nde açılan —– Esas sayılı dava reddedilmiş olup, gerekçeli kararda davalıya ait —–markasının TANINMIŞ MARKA olduğu tespitinin yapıldığını, bu mahkeme kararları/bilirkişileri raporları ışığında dahi davacının SMK 6 /9 maddesi kapsamındaki taleplerinin reddedilmesi gerektiğini, bir markanın jenerik hale gelmesi demek, o ürünün herkes tarafından tüm ikamelere rağmen, sadece o marka ile anılır hale gelmesi ve bu durumun yıllarca düzeltilmeksizin sürmesi demek olduğunu, Jenerik olduğu düşünülen marka örnekleri ise, genellikle ilk kez piyasaya sürülen ve uzun bir süre piyasaya tek marka olarak sunulan ürün markalarının başına gelmekte, ancak bu jeneriklik halk nezdinde genellikle alışkanlık ve yanlış kullanım neticesinde yaygınlaşmakta olup, bu durum o ürün için farklı markaların çıkması ile düzelmekte olduğunu, ayrıca markanın jenerik hale gelmesi nedeniyle iptal edilebilmesi için, halk nezdinde hiçbir şekilde marka olduğu bilinmeyen bir hale gelmiş olması gerektiğini, davalı markalarının jenerik hale geldiğinin ve kimsenin tekeline verilemeyecek ibareler olduğuna dair iddiaları kesinlikle kabul etmediklerini, 6769 sayılı SMK 26/1-b maddesine göre; “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi” üzerine markanın iptaline karar verilir hükmünde açıkça belirtildiği üzere , bir markanın SMK 26/1-b maddesi kapsamında iptal edilebilmesi için, o markanın marka sahibi fiilleri veya gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın ad haline gelmesi gerektiğini, ancak sunacakları birtakım bilgi ve belgelerden görüleceği üzere davalının tanınmış markalarının piyasada korunması için gereken özeni gösterdiğini ve gerekli tedbirleri aldığını, davalı şirket marka hakkının korunması için; marka hakkını ihlal eden marka başvurularına TÜRKPATENT nezdinde itirazlarda bulunduğunu, marka hakkını ihlal eden kullanımların durdurulması için kullanım sahiplerine ihtarnameler gönderildiğini, taleplerinin olumsuz karşılanması halinde sulh yoluyla çözümlenemeyen davalı şirket tarafından —– markası temelinde açılan dava dosyaları ve alınan Mahkeme Kararları/ Bilirkişi Raporlarının olduğunu, —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —-sayılı dava dosyası,—– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin—- sayılı dosyası, —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —–sayıl dava dosyası—–Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin—–sayılı dosyası, Davalı şirkete ait —–ve seri markaları temelinde, dava dışı şahıs ve şirketler tarafından yapılan benzer markalara karşı yapmış olduğumuz itirazlar sonucundan verilmiş bulunan TÜRKPATENT kararlarında, itiraz edilen başvuruların tescili halinde, bu durumun karışıklığa sebebiyet verebileceğinin belirtildiğini, emsal TÜRKPATENT kararlarından görüleceği üzere, TÜRKPATENT tarafından davalıya ait markanın tanınmışlığı kabul edilmiş olup, üçüncü kişilerin benzer markalarına yapmış oldukları itirazların kabul edildiğini, çok tanınmış—- markası ve—– ön ekli seri markalarından doğan haklarına tecavüz eden hiçbir kullanıma karşı sessiz kalmamış, öncelikle bu kullanımlara son vermeyi sulhen sağlamayı amaçlamış; uyuşmazlığın sulhen çözülemediği durumlarda ise hukuki yollara başvurmak suretiyle gerekli tedbirleri almış olduğunu, davacı firma, sistematik olarak ve kötü niyetle müvekkil şirkete ait başta —-markası olmak üzere ayrıca —-seri markalarıyla iltibas yaratan çok benzer “—–” ibareli marka başvurularında bulunmakta, davalı şirket tarafından bu marka başvurularına itiraz edildiğini, davacının “—–” ibareli marka başvurularına davalı adına TÜRKPATENT nezdinde yapmış oldukları itirazlar neticesinde itirazlarının kabul edildiğini, davacı firma tarafından TÜRKPATENT kararlarının iptali için davalar açılmış olup, davaların birçoğunun davalı lehine sonuçlanarak kesinleştiğini, davacı tarafından sistematik olarak, davalıya ait —– markası başta olmak üzere —– ekiyle başlayan seri markalarıyla çok benzer marka başvurularında bulunulduğunu, bahsi geçen davalarda alınan bilirkişi raporları ve Mahkeme kararları ile davalıya ait markaların sektöründe tanınmış ve ayırt edici markalar olduğuna dair tespitler yer almasına rağmen, huzurdaki davanın açılmış olması başlı başına kötü niyet göstergesi olduğunu, Davalı şirkete ait markalar tescil edildiği tarihten buyana yurt dışı dahil olmak üzere ülkemizde aktif ve ciddi bir biçimde kullanılmakta olup; kullanımı tevsik eden, faturalar , broşürler- tanıtım evrakları, müşterilere sunulan teklif belgeleri, gazete-dergi-internet sitesi haberleri, proje bilgileri dahil olmak üzere tüm delillerini sunacaklarını, davalıya ait markaların 6769 s. SMK 5/1-c kapsamında cins isim olmadığı; aksine markaların tanınmışlığı ve ayırt ediciliğinin Mahkeme kararları-bilirkişi raporları-TÜRKPATENT kararları ve sektör tarafından kabul edilmesi, davalının usulünce tescil ettirmiş olduğu markalarını piyasada aktif bir şekilde ulusal ve uluslararası alanda kullanarak tanınmış ve ayırt edici/davalı şirketle özdeşleşmiş markalar halinde getirmesi nedeniyle kötü niyetten bahsedilemeyeceği gerekçeleriyle kötü niyetle açılan huzurdaki davanın reddine karar verilmesinin talep ettiği anlaşıldı.
Mahkememizin —– esas sayılı dosyasında 08/06/2020 tarihli ara kararı gereğince davaya konu diğer markalar olan: —– no.lu markalar yönünden ayrı ayrı tefrik edilerek yeni bir esasa kayıt edilmelerine karar verilmiş olup;
Mahkememiz—–esas dosyasında açılan—– numaralı marka yönünden eldeki bu davanın görülmesine bu dosya üzerinden yürütülmesine,

D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E : Dava,tarafların davalıya ait —– sayılı markanın SMK.6/9 ve 26. Maddeleri gereğince hükümsüzlüğü ve iptali hususlarına ilişkin davadır.
Mahkememizde aldırılan 26/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda; 1. Davalıya ait —- no ile 19. Sınıfta yer alan emtialarda tescilli markasının işbu davanın açıldığı tarihte TANINMIŞ MARKA Statüsünde OLMADIĞI, davacının—–alan adlı internet sitesinin incelemesinde: davacının internet sitesinde yer alan logo da —- ibaresinin olduğu, davacının internet sitesinin “Ana Sayfa”sında da —-” ibarelerinin yer aldığı, “Ürünlerimiz” sayfasında “—- ibarelerinin yer aldığı, —– alan adı kaydını yapan kişi ve yönetici bilgisinin—— olduğu, alan adının 14.10.2005 tarihinde kayıt ettirildiği ve 13.10.2021 tarihine kadar kayıtlı olduğu, davalının—-alan adlı internet sitesinin incelemesinde davacının internet sitesinde yer alan logo da —-” ibaresinin olduğu, davacının internet sitesinin “Ana Sayfa”sında da —– ibarelerinin yer aldığı, “Markalarımız” sayfasında —– ile başlayan 13 adet ürün yer aldığı, bu ürünlerin; “—–” şeklinde olduğu, —–alan adı kaydını yapan kişi ve yönetici bilgisinin —— olduğu, alan adının 10.10.2002 tarihinde kayıt ettirildiği ve 22.01.2023 tarihine kadar kayıtlı olduğu, —–Kullanılarak yapılan davalı ve davacının internet sitelerinin incelemesinde; ——davacının internet sitesine dair arşiv kayıtlarını 21.06.2010 ve 18.07.2021 tarihleri arasında toplam 205 adet olarak tuttuğu, ulaşılabilen en eski arşiv kaydının 21.06.2010 olduğu, incelenen arşiv kaydında davacının internet sitesinde, site tanımlamalarından biri olan başlık bölümünde “—– ibaresini kullandığı, —– davalının internet sitesine dair arşiv kayıtlarını 25.11.2002 ve 07.05.2021 tarihleri arasında toplam 444 adet olarak tuttuğu, ulaşılabilen en eski arşiv kaydının 25.11.2002 olduğu, incelenen arşiv kaydında, davalının internet sitesinde—–” ibaresini kullandığı, davalı adına tescilli —– nolu markasının 04/06/2003 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan “Cam elyafı ve hertürlü elyaf karıştırılarak takviye edilen çimento harcı kullanılması ve bu harcın bir kalıba dökülmesi veya püskürtülmesi yoluyla elde edilen tüm mimari elemanlar ve inşaat malzemeleri, iç ve dış cephe kaplamaları,—-elemanlar, bina restorasyon elemanları, sütunları pencere söveleri, düz pencere —-kilit taşlı pencere— yuvarlak pencere —–” emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirdiği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olmadığı, yapılan teknik incelemede, —- no ile tescilli—-markasında yer alan —- ibaresinin esasen inşaat sektörde —-demek olduğunu ifade etmiştik.—demektir. Dolayısı ile —-demek olup sözkonusu markadaki esas unsur olan —–ibaresi Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmemiş, yani tescilden sonra değil daha tescil başvurusu öncesinde de tescil kapsamında yer alan “Cam elyafı ve hertürlü elyaf karıştırılarak takviye edilen çimento harcı kullanılması ve bu harcın bir kalıba dökülmesi veya püskürtülmesi yoluyla elde edilen tüm mimari elemanlar ve inşaat malzemeleri, iç ve dış cephe kaplamaları, —-elemanlar, bina restorasyon elemanları,.” Emtiaları için kullanılan genel teknik bir olduğu, bu nedenle sözkonusu —- no —- ile tescilli—-marka için için SMK 26/1-b maddesi anlamında iptal koşullarının mevcut olmadığı, —-no ile tescilli—–markasının esas unsurunun SMK .nun 5/1-c maddesinde belirtilen “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.”den olduğu, sözkonusu markanın tescil tarihi olan 04/06/2003 tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıllık hükümsüzlük davası açma süresinin geçmiş olduğu, davalının iptali talep edilen —– nolu ibareli markasının tescili için yapılan başvuru tarihi olan 12/10/2001 tarihinde, marka başvurusunu nihai takdir ve karar mahkemenize ait olmak üzere kötüniyetle yaptığına dair bir veri tespit edilemediği, görüş ve kanaatlerine varıldığına dair rapor sunulduğu görüldü.
Mahkememizde aldırılan 11/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda; Yapılan teknik incelemede,—-no ile tescilli —-markasında yer alan “—- ibaresinin esasen inşaat sektörde “—-” demek olduğu,—- demek olup sözkonusu markadaki esas unsur olan— ibaresi Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmemiş, yani tescilden sonra değil daha tescil başvurusu öncesinde de tescil kapsamında yer alan “Cam elyafı ve hertürlü elyaf karıştırılarak takviye edilen çimento harcı kullanılması ve bu harcın bir kalıba dökülmesi veya püskürtülmesi yoluyla elde edilen tüm mimari elemanlar ve inşaat malzemeleri, iç ve dış cephe kaplamaları,—-elemanlar, bina restorasyon elemanları,.” Emtiaları için kullanılan genel teknik bir olduğu, ancak kullanmakla ayırtedicilik kazanmamış olduğu, —– no ile 19. Sınıfta yer alan emtialarda tescilli “ŞEKİL+—–markasının işbu davanın açıldığı tarihte tescilden sonra ve hükümsüzlük talebinden önce kullanım ile ayırt edicilik kazanmamış olduğu, bu nedenle SMK 25/4 maddesine göre hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu, —-nolu “ŞEKİL+—– markasının esas unsurunun SMK .nun 5/1-c maddesinde belirtilen “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.”den olduğu, marka sahibinin tescil sonrasında SMK 26/1-b madedsi uyarınca “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi” şartı da mevcut olduğundan —- nolu —-markasının tescil kapsamındaki emtiaların tamamı açısından SMK 26/1-b anlamında iptal koşullarının mevcut olduğu , davalı adına tescilli —– nolu—– markasının 04/06/2003 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan “Cam elyafı ve hertürlü elyaf karıştırılarak takviye edilen çimento harcı kullanılması ve bu harcın bir kalıba dökülmesi veya püskürtülmesi yoluyla elde edilen tüm mimari elemanlar ve inşaat malzemeleri, iç ve dış cephe kaplamaları—-elemanlar, bina restorasyon elemanları, sütunları pencere söveleri, düz pencere —–, kilit taşlı pencere — yuvarlak pencere — emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirmediği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olduğu, davalının iptali talep edilen —-nolu ŞEKİL+—– ibareli markasının tescili için yapılan başvuru tarihi olan 12/10/2001 tarihinde, marka başvurusunu nihai takdir ve karar mahkemenize ait olmak üzere kötüniyetle yaptığına dair bir veri tespit edilemediği şeklinde rapor sunulduğu görüldü.
Mahkememizde görülen 22/08/2023 tarihli bilirkişi raporunda; Davalıya ait —-nolu no ile 19. Sınıfta yer alan emtialarda tescilli şekil+sözcük —- markasının Dava tarihinde yurt içinde ve yurt dışında, inşaat sektöründe “TANINMIŞ MARKA” Statü sünde olduğu, Davalı adına tescilli —–nolu nolu şekil+sözcük —) markasının 12.10.2001 tarihinde tescil edilmiş olduğu, 04.08.2021 tarihinde tescil yenilemesinin yapıldığı bu tarihinden itibaren 20.03.2020 dava tarihi itibariyle zorunlu olan 5 yıl sürenin geçmmemiş olduğu ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında kullanmakta olduğu, davaya konu beton’un proje bazlı projenin kalıplarına uygun ürün yapılarak doğrudan inşaatta kullanıldığı bu nedenle ürün üstünde ancak kullanıldığı binada ve faturada görüleceği, poşet veya kutuya konmadığından bu tür kullanıma dair delillerin sunulmadığı delilerin bina, sözleşmede ve faurada gösterilebileceği; Dava tarihinden tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan markanın SMK m. 9 ile 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olmadığı, Yapılan teknik incelemede, —– nolu nolu markasında —– nolu nolu şekil+sözcük(—–markasının esas unsurunun SMK .nun 5/1-c maddesindebelirtilen hukuki şartların oluşmadığı, Davalının, iptali istenilen —– nolu nolu —- ibareli şekil+sözcük —–) markasının tescili için yapılanbaşvuru tarihi olan 12.10.2001 tarihinde, marka başvurusunu nihai takdir ve karar mahkemenize ait olmak üzere kötüniyetle yaptığına dair bir veri tespit edilemediği, şekil+sözcük —– markasının ayırt edici olduğu, tanımlayıcı olmadığı, markanın ülkemizde ve dünya genelinde tanınmış bir marka olduğu, bu hususun Mahkeme Kararları ve bilirkişi raporları ile tevsik edilmiş olduğu, tescilli tüm emtialar üzerinde kullanım şartını yerine getirdiği hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının yasaldayanağının bulunmadığı şeklinde rapor sunulduğu görüldü.
Mahkememizde aldırılan 03/03/2022 tarihli bilirkişi raporuyla; Yapılan teknik incelemede,—-no ile tescilli ŞEKİL+ —–markasında yer alan —- ibaresinin esasen inşaat sektörde —-” demek olduğu— demek olup sözkonusu markadaki esas unsur olan —- ibaresi Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmemiş, yani tescilden sonra değil daha tescil başvurusu öncesinde de tescil kapsamında yer alan “Cam elyafı ve hertürlü elyaf karıştırılarak takviye edilen çimento harcı kullanılması ve bu harcın bir kalıba dökülmesi veya püskürtülmesi yoluyla elde edilen tüm mimari elemanlar ve inşaat malzemeleri, iç ve dış cephe kaplamaları,—– elemanlar, bina restorasyon elemanları,.” Emtiaları için kullanılan genel teknik bir olduğu, ancak kullanmakla ayırtedicilik kazanmamış olduğu, —- no ile 19. Sınıfta yer alan emtialarda tescilli “ŞEKİL+ —–markasının işbu davanın açıldığı tarihte tescilden sonra ve hükümsüzlük talebinden önce kullanım ile ayırt edicilik kazanmamış olduğu, bu nedenle SMK 25/4 maddesine göre hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu, —- nolu “ŞEKİL—– markasının esas unsurunun SMK .nun 5/1-c maddesinde belirtilen “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.”den olduğu, marka sahibinin tescil sonrasında SMK 26/1-b madedsi uyarınca “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi” şartı da mevcut olduğundan —– nolu “ŞEKİL+—–markasının tescil kapsamındaki emtiaların tamamı açısından SMK 26/1-b anlamında iptal koşullarının mevcut olduğu ,Davalı adına tescilli —- nolu ŞEKİL+ —– markasının 04/06/2003 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan 13 incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan “Cam elyafı ve hertürlü elyaf karıştırılarak takviye edilen çimento harcı kullanılması ve bu harcın bir kalıba dökülmesi veya püskürtülmesi yoluyla elde edilen tüm mimari elemanlar ve inşaat malzemeleri, iç ve dış cephe kaplamaları, —–elemanlar, bina restorasyon elemanları, sütunları pencere söveleri, düz pencere —-, kilit taşlı pencere —– yuvarlak pencere —-” emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirmediği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olduğu, davalının iptali talep edilen —- nolu ŞEKİL+—–ibareli markasının tescili için yapılan başvuru tarihi olan 12/10/2001 tarihinde, marka başvurusunu nihai takdir ve karar mahkemeye ait olduğunu, kötüniyetle yaptığına dair bir veri tespit edilemediği şeklinde rapor sunulduğu görüldü.
Tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, tüm usuli eksiklikler giderilmiştir.
İncelenen dosya kapsamı, mevcut deliller, bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Davanın SMK 26/1-b) maddesi uyarınca markanın yaygın hale gelmesi sebebiyle iptali, SMK’ nın 9 ve 26. Maddeleri uyarınca kullanılmama nedeniyle iptali ve SMK’ nın 9. Maddesi uyarınca davalının tekel oluşturma gayesi ile kötü niyetli hareket ettiği iddiasına dayalı kötü niyetli tescil sebebiyle hükümsüzlük davası olup davacı tarafından iş bu talepleri içerir mahkememizin —– Esas sayılı dosyası üzerinde davalıya ait çok sayıda marka yönünden dava açtığı, mahkememizce —– Esas sayılı dosya üzerinden her bir markanın farklı olması sebebiyle ayrı değerlendirilmesi gerektiği bu nedenle de her bir marka yönünden tefrik kararı verilerek davaların ayrı görüldüğü iş bu huzurdaki davanın davalı adına tescilli—- numaralı şekil+—- ibareli markaya ilişkin olduğu, aldırılan 26/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda davaya konu markanın genel teknik bir ifade olduğu, SMK 26/1b maddesi uyarınca iptal koşullarının oluşmadığı, davalının markasını kullandığı, bu sebeple SMK 26/1a maddesi uyarınca iptal koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirildiği, aynı heyetten aldırılan 03/03/2022 ve 05/05/2022 tarihli bilirkişi raporlarında ise kök rapordaki görüşün aksi ile SMK 26/1b maddesi uyarınca markanın jenerik hale geldiği, bu sebeple iptal koşullarının oluştuğu, kullanılmama nedeniyle iptal bakımından da iptal koşullarının oluştuğu yönünde görüş bildirildiği, daha sonra başka bir heyetten aldırılan 22/08/2023 tarihli bilirkişi raporunda ise iptal koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirildiği fakat bu raporda davaya konu —— numaralı markanın 04/08/2021 tarihinde yenilendiği bu sebeple 5 yıllık sürenin geçmediği ve SMK’ nın 9 ve 26. Maddeleri uyarınca iptal koşullarının oluşmadığı şeklindeki görüşün markanın kullanılmama nedeniyle iptali talebinin yenilenme tarihi itibariyle değil tescil edildiği tarih itibariyle incelenmesi gerektiği, bu yöndeki yanılgılı değerlendirme sebebi ile özellikle bu husus bakımından ayrıca yeterli inceleme yapılmamış olması sebebi ile de değerlendirilmeye alınmadığı, buna göre tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, davalının ilk marka tescilinin —-numaralı —– markası olduğu, davalının ticari unvanın da —– esas unsurundan oluştuğu, davalının özellikle inşaat sektöründe 19. Sınıftaki emtialar bakımından bu marka ve unvan ile uzun yıllardır ticari faaliyette bulunduğu ve—–esas unsurlu çok sayıda markanın tescilli sahibi olduğu, davalının —– esas unsurlu markanın tescilli sahibi olması yine —– esas unsurlu ticaret unvanının çok uzun yıllardır tescilli sahibi olması ve bu unvan ile özellikle inşaat sektöründe çok çeşitli ödüller aldığı, sektörel bakımdan bilinirliği olduğu, bu nedenle —– esas unsurlu markaları tescil ettirmesinin kötü niyetli olarak değerlendirilemeyeceği zira davalının—–esas unsuru ile seri markalar yaratarak bu sektörde faaliyetine devam ettiği, ilk tescil tarihinin de 1988 yılı olduğu ve o dönem itibariyle —– ibaresinin bilirkişi raporlarına göre jenerik hale gelmediği, davalının bu markayı tescil ettirip uzun süreli kullanım neticesi nispeten ayırt edici hale getirdiği, bu nedenle tekel oluşturmak gayesiyle kötü niyetli hareket ettiğinden bahsedilemeyeceği, davaya konu marka içerisinde yer alan—- yanında kullanılan şekil ve diğer ibareler ile birlikte farklılaştığı tescil yılının da 2001 yılı olduğu düşünüldüğünde o tarih itibariyle tekel olma gayretinden bahsedilemeyeceği, öncelikle SMK’ nın 6/9. Maddesi uyarınca kötü niyetli tescil sebebiyle hükümsüzlük iddiasının ispatlanamadığı anlaşıldığından bu talep yönünden davanın reddine karar vermek gerektiği, SMK’ nın 26/1-b) maddesi uyarınca yapılan değerlendirmede ise davaya konu—–numaralı şekil+—– ibaresinin bütün olarak değerlendirildiğinde, her ne kadar ek bilirkişi raporlarında markanın jenerik hale geldiği ifade edilmiş ise de taraflar arasında görülen diğer markalar ile ilgili olarak davalının ilk markası olan —- ibaresi yönünden markanın jenerik hale gelmediği zira —–ibaresinin lifli beton anlamına gelip teknik bir ifade olduğu, davalının bu ibarenin teknik tanımlayıcı bir ibare haline gelmesine sebebiyet vermediği yönündeki bilirkişi raporları da dikkate alındığında davalının —– esas unsurlu çok sayıda markanın tescilli sahibi olduğu, asıl markasının ve ticaret unvanının —– olmasına rağmen —–esas unsuru yanına farklı terimler kullanmak suretiyle seri marka yaratmak çabasında olduğu, bu sebeple davalının tescil ettirdiği—– unsurunun jenerik hale geldiği kabul edilirse bu halde davalının bütün —– esas unsurlu markalarının jenerik hale geldiği anlamına geleceği, davalının davaya konu —- numaralı şekil—– markasının —- markasından şekil ve ek yapılmak suretiyle farklılaştığı, markanın bir bütün halinde incelendiğinde şekil ve marka içerisinde yer alan —– ibareleri nedeniyle farklılaştığı jenerik hale geldiğinden bahsedilemeyeceği bu sebeple SMK’ nın 26/1-b) maddesi uyarınca da davanın reddi gerektiği, kullanılmama nedeniyle iptal talebi bakımından yapılan değerlendirmede ise, kullanılmama nedeniyle iptal davalarında ispat yükü davalıda olup davalının markayı kullandığını ispat etmesi gerekmekte olup markanın SMK’ nın 9. Maddesince “tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’ de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına 5 yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir. ” denilmek suretiyle markanın nasıl kullanıldığının belirtildiği buna göre davalı tarafından sunulan delillerin değerlendirilmesi bakımından aldırılan ek raporlarda davalının davaya konu markasının tescilli olduğu sınıflar bakımından kullanmadığının tespit edildiği, marka incelendiğinde, markanın 19. Sınıflarda tescilli olduğu davalının kullanıma ilişkin sunmuş olduğu deliller incelendiğinde öncelikle davalının web siteleri üzerinde yapılan incelemede tanıtım ve kullanımların —- ibaresine yönelik olduğu, incelenen ticari defterlerde de —– ibaresinin yer aldığı, incelenen web siteler i ve ticaret sicil kayıtları bakımından davaya konu —– numaralı şekil+—– ibaresinin yer almadığı yine bu isimle ile tanıtımı ve satışı yapılmış herhangi bir ürün veya hizmete rastlanmadığı, davalının kullanımlarının —–markası üzerinde yoğunlaştığı, —-markasının özellikle —- ibaresinin inşaat sektörü bakımından tanımlayıcı mahiyette veya zayıf bir ibare olduğu düşünüldüğünde markalar karşılaştırıldığında farklı olduğu bu sebeple davalının —- kullanımlarının davaya konu —- numaralı şekil+—–ibareli davaya konu markasına sirayet etmeyeceği bu sebeple ilk heyetçe sunulan ek rapordaki markanın kullanılmadığı yönündeki tespitlere katılınarak Yargıtay’ ın da sürekli kararlarında belirtildiği üzere markanın tescil edildiği hali ile tescil edildiği sınıflardaki emtia ve hizmetlerde kullanılması gerekmekte olup davaya konu markanın kullanımının ispatlanamadığı anlaşıldığından neticeten kullanılmama nedeniyle iptal talebi bakımından davanın kabulü ile neticeten davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
HÜKÜM:
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile,
1-Davaya konu davalı adına tescilli —– numaralı markanın kullanılmama nedeniyle tümden iptaline,
2-Diğer talepler yönünden davanın reddine,
3-Alınması gereken 269,85 TL harçtan alınan 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile kalan 215,45 TL harcın 2.647,90 TL nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 2.593,50 TL yargılama gideri ve 54,40 TL harç toplamı olan 2.647,90 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre 1.323,95‬ TL sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan toplam 2.307,50 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre 1.153,75‬ TL sinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, bakiye kısmın davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-Kullanılmayan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.