Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/174 E. 2023/296 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/174
KARAR NO : 2023/296

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/03/2020
KARAR TARİHİ : 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Davalı firma, —– no ile tescilli markasının 6769 Sayılı SMK’nin 9. Maddesi uyarınca kullanmamasına rağmen; Türk Patent Enstitüsü nezdinde haksız olarak tescil ettirildiğini, 6769 Sayılı SMK’nin 9. maddesi markanın kullanılması düzenlenmiş olup, söz konusu maddede “bir markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde kullanılmaması veya bu kullanıma 5 yıllık süre için kesintisiz olarak ara verilmesi halinde “ söz konusu markanın “kullanılmama” sebebiyle iptal edileceğin belirtildiğini, davalı tarafın markasını tescil ettiği emtialar bakımından kullanmadığını, söz konusu markanın kullanımına 5 yıldan fazla ara vererek markaları kullanmayan davalı firmanın korunacak hiçbir hukuki menfaati de bulunmadığını, davalı firmanın , dava konusu markaların kullanımını ve tescilini engellemek adına bu tarz bir eylemde bulunmuş olması hukuka aykırı olup davalının serbest rekabet koşullarını kendi lehine çevirerek markaların önünü kapatmaya çalışması hukuken kabul edilemeyecek bir durum olduğunu, bu haliyle davalı tarafın ticari alanda önünü kapatarak, müvekkilin marka tesciline konu emtialarda tescilini engellediğini, 6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesi uyarınca bir markanın hükümsüzlüğünü talep etme hakkının, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurumu ile “menfaati olanlar” ı tanımladığını, menfaati olanlar kavramının, zarara uğrayan veya uğrama tehlikesi altında bulunan ya da söz konusu 2 işareti kullanabilmesi olanağı haksız biçimde kısıtlanan ya da kısıtlama tehlikesi altında olan herhangi bir gerçek ya da tüzel kişi olarak tanımlandığını, davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiği fakat kullanmadığı markaları nedeni ile ilgili sınıflarda davacının başvurularının reddedildiğini, davalı tarafın kullanma külfetini yerine getirmeksizin marka tescillerini elinde tutarak davacının söz konusu markayı tescil ettirememesi sebebi ile zarara uğradığını, davacının bu nedenle davaya konu markayı iptal ettirmek istemesinde hukuki menfaati bulunduğunu, davalıya ait “—-markası zayıf marka olup, zaten ürün adını içeren ve dolayısı ile zayıf marka konumunda olan —– marka sahibinin fiilleri ve gerekli önlemleri almamış olması nedeni ile yaygın bir ad haline geldiğini, marka olarak kullanılan— anlamına geldiğini, alkalin rezistan cam fiberin karışımı ile ortaya çıktığını, cam elyaf ile güçlendirildiğini, çimento ve kum karışımından oluşup, normal betona göre daha dayanıklı olup, üretilirken kalıp kullanıldığı için istenilen şekle girebildiğini, elastik bir yapısı olan —– 10-15 mm kalınlığında üretildiğini, binalarda dış cephelerde kullanıldığını, estetik olduğu için dünya mimarisinde en çok kullanılan yapı malzemesi olduğunu, dilekçe ekinde —-teknik özelliklerinin anlatıldığı bir slayt gösterinin yer aldığını, internette yapılacak basit bir araştırmada dahi——cins isim olarak kullanıldığının görüleceğini, hatta davalının kendi internet sitesinde —– cins isim olarak kullandığını ve tanımlandığını, birçok ihalede,—– kelimesi ürünün adı olarak geçtiğini, dilekçe ekinde —– ürünün ismi olarak geçtiği onlarca teknik şartname paylaşıldığını, kamu ihalelerinde dahi —— ürünün ismi olarak kullanıldığını, herhangi bir ayırt ediciliği olmadığını, davalının ürün adını marka olarak tescil ettirmesindeki amacın ticaret alanında diğerlerinden öne çıkmak olduğunu, davalının markasında kullandığı—- ibaresi Türkçe karşılığı “yün, elyaf” demektir, devamındaki —- ibaresi zaten bilinen — kastetmekte olup —- ise elyaf takviyeli bir beton çeşididir. İnşaat ve yapı ekipmanları alanında iştigal eden birçok firma “elyaf takviyeli” —- beton üretimi yapmakta, söz konusu beton türü için kullanılan —- ibareleri betonların elyaf takviyeli olduğunu belirttiğini, yani söz konusu ibarelerin betonun çeşit ve cinsini bildiren genel ifadeleri olduğunu, Prof Dr —–tarafından hazırlanan mütalaada —- markasının ürünün adı olduğu tespit edildiği raporun ilgili kısmında;
“Somut olayda ihtilafın tarafı her iki şirket de—– adı verilen ürünü piyasaya arz ettiğini, markanın tanımladığı ürünün adı —-ve bu hususta taraflar arasında bir ihtilaf da bulunmadığını, marka hukukunda jenerik isim kavramı, markanın kullanıldığı ürünü tanımlayan bir ismin marka olarak tercih olunmuş olmasını ifade eder ve ürünün kendisini ifade eden ismin marka olarak tercih edilmesi mümkün değildir. Bu tip ifadelerin marka olarak tescil edildiği hallerde ise ilgili markalar zayıf marka niteliğinde oldukları için koruma alanları oldukça dardır. Çünkü markanın kullanıldığı ürünü tanımlayan bir işaret hem ayırt edici olmadığını, hem de hiç kimsenin tekeline bırakılamayacağını, jenerik isim tercihi markanın tescilinde de mutlak red sebebi olarak öngörüldüğünü, verilen bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında davacı taraf, markasının oluşturulması esnasında ürünün adından—– yola çıktığını, ürünün adını ufak bir nebze de olsa farklılaşarak markasını —- şeklinde oluşturduğunu, ürünün isminden yola çıkarak bir marka oluşturma yöntemi marka hukukunda hem yaygın hem de caiz olduğunu, özellikle piyasaya sunulan yeni ürünlerde bu türden markaların yaratılması yaygın bir tercih olarak karşılarına çıktığı, bu yöntem sayesinde üretici kendi markası üzerinden tüketici ile iletişim de kurabildiğini, üretici, markası üzerinden arz ettiği malın da anlaşılabilmesini sağladığını, her ne kadar bu türden bir yöntem caiz ise de, neticesinde elde edilen marka her zaman için zayıf bir marka olarak kabul edileceği, —-klasik beton yapıya göre daha hafif olan, ısı ve ses yalıtımı sağlayabilen, dış etkenlere karşı normal betona göre çok daha dayanıklı olan, yapısı nedeniyle hava alabilen ve bu sayede küf, mantar, nem oluşumunu engelleyen bir beton çeşidi olduğu, bu bilgilere internette yapılacak kısa bir araştırma sonucu ulaşılabildiği, dolayısıyla cins ve çeşit bildirdiği uzman olmayan bir gözle dahi bu denli kolay anlaşılabilecek bir kelimeye marka hukukundan kaynaklanan sınırsız bir koruma atfedilmesi marka hukuku prensiplerine ve hukukun genel ilkelerine olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, SMK. nun 26. Maddesi ile marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad haline gelmesi durumunda ilgili kişilerin talebi üzerine markanın iptaline karar verileceği ön görüldüğünü, bir markanın toplum genelinde ayırt edici olmaktan çıkması toplumun önemli bir kesiminde o ibarenin artık bir marka olarak değil, bir ürünün veya hizmetin adı, cinsi olarak algılanması halinde markanın yaygın ad haline gelmiş olması nedeni ile iptaline karar verilmesinin gerektiğini, Dilekçeleri ekinde sundukları teknik şartnamede görülebileceği üzere—–kelimesi markasal olarak kullanılmadığını, ürün ismi olarak kullanıldığını, dolayısı ile —- kelimesinin marka olarak bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı ürünün yaygın ad haline geldiğinin kabulünün gerektiğini Bu nedenle —– no ile tescilli —–markasının SMK’nun 26/1-B maddesi “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi.” nedeni ile iptalinin gerektiğini, davalının aslında tescil edilemeyecek bir markayı bir şekilde marka olarak tescil ettirdiği ve sonrasında marka sahibinin fiilleri ve eylemleri neticesinde zaten zayıf marka konumunda olan —-ürünün yaygın adı haline geldiği ve piyasada ürünün üreticileri, satıcıları, kullanıcıları tarafından —- ürün adı olarak kullanıldığı ve iptali gerektiği , Davalı yanın ürünün yaygın adı haline gelen —– markalarını kötü niyetli bir şekilde tescil ettirdiğini, —–bir ürün cinsini ifade etmesi ve herkes tarafından kullanılabilecek olması nedeni ile bir kimsenin tekeline bırakılmasının hukuka aykırı olduğunu, ürünün kendi adını içeren markanın bir kimsenin tekeline bırakılması, piyasadaki diğer şirketleri olumsuz etkileyeceğini, özellikle —–nolu markanın sektörde yaygın ad olarak kullanılması nedeni ile SMK. nun 26. Maddesi gereğince markanın yaygın ad haline gelmesine ilişkin gerekli önlemleri almayan davalının, —– nolu markasının kötü niyetli şekilde tescil edilmiş olması sebebi ile SMK. nun 6/9 maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, sonuç olarak, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde kayıtlı bulunan; —–nolu —- markasının 19. Sınıfta “Bina kaplama elemanları, prekast elemanları, bina restarasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları, balkon, bahçe, merdiven, korkuluk ve küpeşteleri, şömine ve sütun borular ve kanaletler” Emtiaları yönünden “kullanılmamaları sebebiyle”6769 sayılı SMK 9. hükmü gereğince iptali ile sicilden terkinine, davalının kullanımları ve gerekli önlemleri almaması nedeni sektörde ürün ismi ve yaygın ad olarak kullanılan —–markasının SMK. nun Maddesi gereğince iptaline,—– bir ürün cinsini ifade etmesi ve herkes tarafından kullanılabilir olması nedeni ile bir kimsenin tekeline bırakılması hukuka aykırı olması nedeni ile özellikle —– ibareli ve kötü niyetli şekilde tescil edilen markanın SMK: nun 6/9. Maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava ettiği görüldü.
Davalı vekilinin 10/07/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının yapı ve inşaat sektöründe ulusal ve uluslararası alanda faaliyet gösteren tanınmış bir şirket olup, —- sektöründe neredeyse ilk olarak patent tescili alan firma sıfatını haiz olup halihazırda geçerli, usulünce tescil ettirilmiş patent ve marka hakları bulunduğunu, Türkiye’nin yanı sıra —- nezdinde tescilli markalarının olduğunu, AR-GE çalışmaları kapsamında kamu kurumlarıyla yapmış olduğu iş birliklerinden, almış olunan ulusal ve uluslararası ödülleri olduğunu, Davalı şirketin ve markalarının tanınmışlığı çeşitli mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarının olduğunu, davalının tüm marka portföyünü hedef alan huzurdaki davanın reddedilmesi gerektiğini, Davalının 2020 yılı itibariyle tamamı ödenmiş sermayesi 20.000.000 TL (YİRMİMİLYONTÜRKLİRASI) olup yüzde yüz yerli sermaye olup, bu sermayenin büyük bir çoğunluğu malvarlığını oluşturan Fikri Mülkiyet Haklarından geldiğini davalı —– 1987 yılında ticari faaliyetlerine başlamış olan ve inşaat ve yapı sektöründe faaliyet gösteren köklü bir firma olup—–Ticaret Odası nezdinde 14.10.1987 tarihinden bu yana ticaret unvanında tescilli markası olan —–ibaresini kullandığını, ülkemizde ve yurt dışında tamamlanan projelerinin, sertifikaların, teşekkür belgeleri ile ödüllerinin olduğunu, ülkemizde gerekse yurt dışında ticaret unvanının esaslı unsuru olan —- markası başta olmak üzere, —– ön ekli seri markalarıyla faaliyetlerini sürdürdüğünü, yıllık cirosunun %2-2,5 oranını AR-GE çalışmalarına ayırdığını,—- bulunan dünyanın en büyük—- tesisinin sahibi olup, toplam127.000 metrekarelik alana sahip tesiste üretim ve AR-GE çalışmalarında bulunduğunu, sadece inşaat ve yapı sektöründe ticari faaliyetlerini sürdürmekle kalmamış toplumsal sorumluluk projeleri kapsamında çeşitli kurumlarla işbirlikleri içinde bulunarak önemli çalışmalara imza attığını, davalı şirket ile —- Üniversitesi arasında yapı kimyasallarının geliştirilmesi ve inşaat atıklarının geri dönüşümü konularında yürütülen ortak AR-GE ve ÜR-GE faaliyetleri kapsamında iş birliği gerçekleştirildiğini, 1987 yılında know-how, kalıp ve makinalar getirerek Türkiye’de ilk ve tek olarak —- üretimine başlamış olup tescilli buluşu ile —- markaları ile faaliyetlerine devam ettiğini, “Kendinden ısı yalıtımlı prefabrik —– takviyeli beton —– cephe paneli ve bunun üretimi için usul” başlıklı patentini ülkemizde tescil ettirerek Türkiye’de inşaat sektöründe—- takviyeli beton teknolojisinin icadı ve uygulanması bakımından öncü bir firma haline geldiğini, kurulduğu günden bu yana aralıksız olarak —- markasını kullandığını ve —- ibareli büyük bir marka serisi yarattığını, uzun yıllardan beri aralıksız olarak ve geniş bir coğrafyada yürütülen faaliyetler sonucunda ve gerek davalı ve gerekse unvanı ile aynı olan —-markası yüksek bir tanınmışlık düzeyine ulaştığını—- sitesinde dahi müvekkilimize ait—-markası—–) sorulduğunda; “1987 yılında kurulan —- firması tarafından üretilen beton içeren elastik bir yapı malzemesi üzerinde kullandığı markadır” yanıtının yer aldığını, ticaret unvanının esaslı unsurunu oluşturan “—–” markası başta olmak üzere 17. ve 19. Sınıflarda tescilli “—–” ibaresini içerir birçok markanın da sahibi olduğunu, kendisiyle özdeşleşen bu markaları kurulduğu tarihten bu yana proaktif olarak korumakta, bu markalara karşı ihlal yaratan kullanımların önüne geçmek amacıyla gerekli önlemleri almakta ve bu kullanımlar hakkında hukuki yollara başvurmakta olduğunu, —- markasının tanınmışlığı mahkeme kararları/bilirkişi raporlarıyla tevsik edildiğini,—–Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —– sayılı ve 15.09.2010 tarihli kararı ile kabul edilmiştir ve Yargıtay—– Hukuk Dairesi’nin onama kararı ile kesinleştiğini,—– FSHHM’nde devam etmekte olan —– Esas sayılı dosyada Mali Müşavir, Marka Vekili ve Öğretim Üyesi bilirkişiler tarafından hazırlanan 23.01.2018 tarihli bilirkişi raporu ile, davalıya ait —— markasının tanınmış marka olduğu tespit edildiğini, —–. FSHHM’nde açılan —– Esas sayılı dava reddedilmiş olup, gerekçeli kararda davalıya ait—– markasının TANINMIŞ MARKA olduğu tespitinin yapıldığını, bu mahkeme kararları/bilirkişileri raporları ışığında dahi davacının SMK 6 /9 maddesi kapsamındaki taleplerinin reddedilmesi gerektiğini, bir markanın jenerik hale gelmesi demek, o ürünün herkes tarafından tüm ikamelere rağmen, sadece o marka ile anılır hale gelmesi ve bu durumun yıllarca düzeltilmeksizin sürmesi demek olduğunu, Jenerik olduğu düşünülen marka örnekleri ise, genellikle ilk kez piyasaya sürülen ve uzun bir süre piyasaya tek marka olarak sunulan ürün markalarının başına gelmekte, ancak bu jeneriklik halk nezdinde genellikle alışkanlık ve yanlış kullanım neticesinde yaygınlaşmakta olup, bu durum o ürün için farklı markaların çıkması ile düzelmekte olduğunu, ayrıca markanın jenerik hale gelmesi nedeniyle iptal edilebilmesi için, halk nezdinde hiçbir şekilde marka olduğu bilinmeyen bir hale gelmiş olması gerektiğini, davalı markalarının jenerik hale geldiğinin ve kimsenin tekeline verilemeyecek ibareler olduğuna dair iddiaları kesinlikle kabul etmediklerini, 6769 sayılı SMK 26/1-b maddesine göre; “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi” üzerine markanın iptaline karar verilir hükmünde açıkça belirtildiği üzere , bir markanın SMK 26/1-b maddesi kapsamında iptal edilebilmesi için, o markanın marka sahibi fiilleri veya gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın ad haline gelmesi gerektiğini, ancak sunacakları birtakım bilgi ve belgelerden görüleceği üzere davalının tanınmış markalarının piyasada korunması için gereken özeni gösterdiğini ve gerekli tedbirleri aldığını, davalı şirket marka hakkının korunması için; marka hakkını ihlal eden marka başvurularına TÜRKPATENT nezdinde itirazlarda bulunduğunu, marka hakkını ihlal eden kullanımların durdurulması için kullanım sahiplerine ihtarnameler gönderildiğini, taleplerinin olumsuz karşılanması halinde sulh yoluyla çözümlenemeyen davalı şirket tarafından —– markası temelinde açılan dava dosyaları ve alınan Mahkeme Kararları/ Bilirkişi Raporlarının olduğunu, —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —– sayılı dava dosyası, —-Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin—- sayılı dosyası, —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —–.sayıl dava dosyası—–Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —–sayılı dosyası, Davalı şirkete ait —–ve seri markaları temelinde, dava dışı şahıs ve şirketler tarafından yapılan benzer markalara karşı yapmış olduğumuz itirazlar sonucundan verilmiş bulunan TÜRKPATENT kararlarında, itiraz edilen başvuruların tescili halinde, bu durumun karışıklığa sebebiyet verebileceğinin belirtildiğini, emsal TÜRKPATENT kararlarından görüleceği üzere, TÜRKPATENT tarafından davalıya ait markanın tanınmışlığı kabul edilmiş olup, üçüncü kişilerin benzer markalarına yapmış oldukları itirazların kabul edildiğini, çok tanınmış —- markası ve —– ön ekli seri markalarından doğan haklarına tecavüz eden hiçbir kullanıma karşı sessiz kalmamış, öncelikle bu kullanımlara son vermeyi sulhen sağlamayı amaçlamış; uyuşmazlığın sulhen çözülemediği durumlarda ise hukuki yollara başvurmak suretiyle gerekli tedbirleri almış olduğunu, davacı firma, sistematik olarak ve kötü niyetle müvekkil şirkete ait başta —-markası olmak üzere ayrıca —-” seri markalarıyla iltibas yaratan çok benzer —-ibareli marka başvurularında bulunmakta, davalı şirket tarafından bu marka başvurularına itiraz edildiğini, davacının —–ibareli marka başvurularına davalı adına TÜRKPATENT nezdinde yapmış oldukları itirazlar neticesinde itirazlarının kabul edildiğini, davacı firma tarafından TÜRKPATENT kararlarının iptali için davalar açılmış olup, davaların birçoğunun davalı lehine sonuçlanarak kesinleştiğini, davacı tarafından sistematik olarak, davalıya ait —- markası başta olmak üzere —-ön ekiyle başlayan seri markalarıyla çok benzer marka başvurularında bulunulduğunu, bahsi geçen davalarda alınan bilirkişi raporları ve Mahkeme kararları ile davalıya ait markaların sektöründe tanınmış ve ayırt edici markalar olduğuna dair tespitler yer almasına rağmen, huzurdaki davanın açılmış olması başlı başına kötü niyet göstergesi olduğunu, Davalı şirkete ait markalar tescil edildiği tarihten buyana yurt dışı dahil olmak üzere ülkemizde aktif ve ciddi bir biçimde kullanılmakta olup; kullanımı tevsik eden, faturalar , broşürler- tanıtım evrakları, müşterilere sunulan teklif belgeleri, gazete-dergi-internet sitesi haberleri, proje bilgileri dahil olmak üzere tüm delillerini sunacaklarını, davalıya ait markaların 6769 s. SMK 5/1-c kapsamında cins isim olmadığı; aksine markaların tanınmışlığı ve ayırt ediciliğinin Mahkeme kararları-bilirkişi raporları-TÜRKPATENT kararları ve sektör tarafından kabul edilmesi, davalının usulünce tescil ettirmiş olduğu markalarını piyasada aktif bir şekilde ulusal ve uluslararası alanda kullanarak tanınmış ve ayırt edici/davalı şirketle özdeşleşmiş markalar halinde getirmesi nedeniyle kötü niyetten bahsedilemeyeceği gerekçeleriyle kötü niyetle açılan huzurdaki davanın reddine karar verilmesinin talep ettiği anlaşıldı.
Mahkememizin —–esas sayılı dosyasında 08/06/2020 tarihli ara kararı gereğince davaya konu diğer markalar olan: —— no.lu markalar yönünden ayrı ayrı tefrik edilerek yeni bir esasa kayıt edilmelerine karar verilmiş olup;
Mahkememiz —- esas dosyasında açılan—– numaralı marka yönünden eldeki bu davanın görülmesine bu dosya üzerinden yürütülmesine karar verildiği görüldü.

D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E :
Tarafların davalıya ait —- sayılı markanın SMK.6/9 ve 26. Maddeleri gereğince hükümsüzlüğü ve iptali hususlarında anlaşamadıkları ilişkin davadır.
Mahkememizde aldırılan 26/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Davalıya ait —– no ile 19. Sınıfta yer alan emtialarda tescilli markasının işbu davanın açıldığı tarihte TANINMIŞ MARKA Statüsünde OLMADIĞI, davacının —— alan adlı internet sitesinin incelemesinde, davacının internet sitesinde yer alan logo da “—- ibaresinin olduğu, Davacının internet sitesinin “Ana Sayfa”sında da —-ibarelerinin yer aldığı, “Ürünlerimiz” sayfasında “—- ibarelerinin yer aldığı—- alan adı kaydını yapan kişi ve yönetici bilgisinin —- ve —- olduğu, alan adının 14.10.2005 tarihinde kayıt ettirildiği ve 13.10.2021 tarihine kadar kayıtlı olduğu, davalının —– alan adlı internet sitesinin incelemesinde, davacının internet sitesinde yer alan logo da —–ibaresinin olduğu, davacının internet sitesinin “Ana Sayfa”sında da —–” ibarelerinin yer aldığı, “Markalarımız” sayfasında —- ile başlayan 13 adet ürün yer aldığı, bu ürünlerin;—–şeklinde olduğu, —–alan adı kaydını yapan kişi ve yönetici bilgisinin——olduğu, alan adının 10.10.2002 tarihinde kayıt ettirildiği ve 22.01.2023 tarihine kadar kayıtlı olduğu, —– Kullanılarak yapılan davalı ve davacının internet sitelerinin incelemesinde;—–davacının internet sitesine dair arşiv kayıtlarını 21.06.2010 ve 18.07.2021 tarihleri arasında toplam 205 adet olarak tuttuğu, ulaşılabilen en eski arşiv kaydının 21.06.2010 olduğu, incelenen arşiv kaydında davacının internet sitesinde, site tanımlamalarından biri olan başlık bölümünde—–” ibaresini kullandığı,——davalının internet sitesine dair arşiv kayıtlarını 25.11.2002 ve 07.05.2021 tarihleri arasında toplam 444 adet olarak tuttuğu, ulaşılabilen en eski arşiv kaydının 25.11.2002 olduğu, incelenen arşiv kaydında, davalının internet sitesinde “—– ibaresini kullandığı, davalı adına tescilli—– nolu markasının 03/06/1999 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan —– mamul levhalar, düz, oluklu, kiremit görünümlü çatı plakları, ahşap dokulu, tuğla görünümlü, taş görünümlü, kaplama plakları, pencere söveleri, kat kornişleri, köşe taşları.” emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirdiği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olmadığı, yapılan teknik incelemede, —- nolu markasında yer alan —-ibaresinin başvuru zamanında veya sonrasında jenerik ve/veya teknik bir terim olmadığı bu nedenle sözkonusu marka açısından , SMK 26/1-b maddesi anlamında iptal koşullarının mevcut olmadığı davalının iptali talep edilen—–nolu ibareli markasının tescili için yapılan başvuru tarihi olan 15/05/1997 tarihinde, marka başvurusunu nihai takdir ve karar mahkemenize ait olmak üzere kötüniyetle yaptığına dair bir veri tespit edilemediği şeklinde rapor sunulduğu görüldü.
Mahkememizde aldırılan 03/03/2022 tarihli bilirkişi raporuyla; davalı adına tescilli —-nolu markasının 03/06/1999 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma 11 mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan —– mamul levhalar, düz, oluklu, kiremit görünümlü çatı plakları, ahşap dokulu, tuğla görünümlü, taş görünümlü, kaplama plakları, pencere söveleri, kat kornişleri, köşe taşları.” emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirediği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olduğu, Yapılan teknik incelemede, —-nolu markasında yer alan “—– ”ibaresinin başvuru zamanında veya sonrasında jenerik ve/veya teknik bir terim olmadığı bu nedenle sözkonusu marka açısından , SMK 26/1-b maddesi anlamında iptal koşullarının mevcut olmadığı, davalı adına tescilli—– nolu markasının tescil tarihi olan 03/06/1999 tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıllık hükümsüzlük davası açma süresinin geçmiş olduğu, davalının iptali talep edilen —- nolu—- ibareli markasının tescili için yapılan başvuru tarihi olan 15/05/1997 tarihinde, marka başvurusunu nihai takdir ve karar mahkemenize ait olmak üzere kötüniyetle yaptığına dair bir veri tespit edilemediği şeklinde rapor sunulduğu görüldü.
Mahkememizde aldırılan 05/05/2022 tarihli bilirkişi raporuyla; davalı adına tescilli —–nolu markasının tescil tarihi olan 03/06/1999 tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıllık hükümsüzlük davası açma süresinin geçmiş olduğu, davalı adına tescilli—– nolu markasının 03/06/1999 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan —- mamul levhalar, düz, oluklu, kiremit görünümlü çatı plakları, ahşap dokulu, tuğla görünümlü, taş görünümlü, kaplama plakları, pencere söveleri, kat kornişleri, köşe taşları.” emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirediği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olduğu, Yapılan teknik incelemede, —– nolu markasında yer alan “—–” ibaresinin başvuru zamanında veya sonrasında jenerik ve/veya teknik bir terim olmadığı bu nedenle sözkonusu marka açısından , SMK 26/1-b maddesi anlamında iptal koşullarının mevcut olmadığı, davalının iptali talep edilen —- nolu—– ibareli markasının tescili için yapılan başvuru tarihi olan 15/05/1997 tarihinde, marka başvurusunu nihai takdir ve karar mahkemenize ait olmak üzere kötüniyetle yaptığına dair bir veri tespit edilemediği şeklinde rapor sunulduğu görüldü.
Mahkememizde aldırılan 22/08/2023 tarihli bilirkişi raporuyla; Davalıya ait —– no ile 19. Sınıfta yer alan emtialarda tescilli 12 marka olduğunu, davalı adına tescilli —– nolu markasının 15/05/1997 tarihinde tescil edilmiş olduğu, Davacının 8/6/2020 tarihinde tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmemiş olduğu anlaşıldığını, dava tarihinden tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin inceleme yapılması mümkün olmadığından davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan markanın SMK m. 9 ve 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olmadığı, Yapılan teknik incelemede, —- nolu markasında—– nolu markasının esas unsurunun SMK .nun 5/1-c maddesinde belirtilen hukuki şartların oluşmadığı, zira SMK m. 9, f. I gereği bu davanın açılabilmsinin ilk şartının ikinci tescilden itibaren kullanmadan 5 yıllık sürenin geçmiş olması konusundaki şart olduğunu, davalının, iptali istenilen —– nolu ibareli markasının tescilinden itibaren 5 yıllık süre geçtikten sonra dava açılabileceğinden dava şartlarının bulunmadığı (—–). Mahkeme Kararları ve bilirkişi raporları ile tevsik edilmiş olduğu, tescilli tüm emtialar üzerinde kullanım şartını yerine getirdiğine ilşkin hususların ikinci tescil tarihinden itibaren 5 yıl geçmeden değerlendirildirilemeyeceğinden davacının davasının yasal dayanağının bulunmadığı şeklinde rapor sunulduğu görüldü.
Tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, tüm usuli eksiklikler giderilmiştir.
İncelenen dosya kapsamı, mevcut deliller, bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından mahkememizin —–esas sayılı dosyası ile davalıya ait markaların tekel olmak gayesi ile kötüniyetli tescil, markanın jenerik hale gelmesi sebebiyle SMK 26/1b maddesi uyarınca iptali ve SMK 26. Maddesi gereğince kullanılmama sebebiyle iptalini talep ettiği, mahkememizce her bir marka yönünden ayrı değerlendirme yapılması gerektiğinden dosyaların tefrik edildiği, iş bu davanın davalı adına tescilli—– numaralı—– isimli markaya ilişkin olduğu, dosya kapsamında aldırılan 26/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda davaya konu markanın 19. Sınıfta yer alan emtialar bakımından kullanıldığı, —–ibaresinin başvuru tarihinde jenerik bir ibare olmadığı, bu sebeple iptal koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirildiği, itiraz üzerine aynı heyetten aldırılan 03/03/2022 tarihli bilirkişi raporunda SMK 26/1b maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olmadığı fakat davalının markasını kullanmadığı bu sebeple kullanmama nedeniyle iptal koşullarının oluştuğu yönünde rapor sunulduğu, 05/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda ise kullanmama nedeniyle iptal koşullarının mevcut olmadığı SMK 26/1 b uyarınca iptal koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirildiği, raporlar arasındaki çelişki sebebiyle taraflarında beyanları doğrultusunda yeni bir heyetten 22/08/2023 tarihli rapor alındığı, bu defa davaya konu markanın 08/06/2020 tarihinde yenilendiği belirtilerek kullanılmama nedeniyle iptal davası açılamayacağı şeklinde hem yasaya hemde yargıtay kararlarına aykırı değerlendirme sebebiyle dosya kapsamında yeterli inceleme yapılmadığından işbu raporun mahkememizce hüküm kurmaya elverişli olmadığı sebebiyle dikkate alınmadığı, hukuki değerlendirmeler mahkememizce yapılabileceğinden ilk heyetçe alınan ve daha sonraki ek raporlardaki tespitlerde dikkate alınarak dosya kapsamı üzerinden resen değerlendirme yapıldığı, buna göre de davalının ticari unvanının esas unsurunun —– ibaresi olduğu, davalının —– numaralı —–markası ile özellikle 19. Sınıftaki emtialar yönünden çok uzun yıllardır faaliyette bulunduğu, —– ibaresinin dosyamızdaki diğer bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere özellikle beton üzerinde günümüz koşullarında —- anlamına gelip nispeten tanımlayıcı hale geldiği fakat tescil tarihi itibariyle davalının —–markası ile çok büyük yatırımlar yaptığı bu markayı sektöründe bilinir hale getirdiği, —– ibaresinin inşaat alanında teknik bir ifade olduğu, bu ibarenin tanımlayıcı hale gelmesinde davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının belirtildiği, dava konumuz olan —– markasının 19. Sınıfta —– numarasıyla tescilli olduğu, markanın ise —-ibaresi yanına —–ibaresi eklenmek suretiyle nispeten farklılaştığı inşaat sektöründe —- ibaresinin tanımlayıcı mahiyette olmadığı yönünde bilirkişi raporlarında görüş bildirildiği, bu sebeple markanın jenerik hale geldiğinden bahsedilemeyeceğinden SMK 26/1b maddesi uyarınca iptal talebinin reddine karar vermek gerektiği, kötüniyetli tescil iddiası yönünden ise davaya konu markanın tescil tarihinin 1997 yılı olduğu, dava tarihi itibariyle 23 yıl geçtiği, o tarih itibariyle davalının tekel olma gayesi ile hareket ettiği yönünde herhangi bir delil ibraz edilemediği, edilse dahil aradan 23 yıl geçtikten sonra kötüniyet iddiasında bulunmasının medeni kanunun 2. Maddesindeki iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı, kaldı ki aslolan iyiniyet olup kötüniyeti iddia eden davacının soyut iddia dışında bu iddiasını delillendiremediği bu nedenle SMK 6/9. Maddesi uyarınca kötüniyetli tescil iddiasına dayalı hükümsüzlük talebinin de reddine karar vermek gerektiği markanın kullanılıp kullanılmadığı yönündeki değerlendirmede ise SMK nun 9. Maddesi uyarınca “tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından” Türkiyede ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına 5 yıl kesintisiz ara verilen markaların iptaline karar verilir. “denilmek suretiyle markanın nasıl kullanılacağının tarif edildiği, aldırılan bilirkişi raporlarında davalı tarafından sunulan ticari evraklar ve web siteleri incelendiğinde kullanımların —– ibaresine yönelik olduğu, —– ibaresinin kullanıldığı yönünde tespit yapılamadığı yine bu isimli herhangi bir ürün örneğinin de bulunmadığı —– ibaresi ile —- markası arasındaki —- ibareleri ortak ise de —— ibaresinin tanımlayıcı veya zayıf marka olduğu, davalının—- ibaresi arkasına —-sbaresi eklemek suretiyle markanın —- markasından farklılaştığı, bu nedenle—– markasının kullanımlarının —– markasına sirayet etmeyeceği, her markanın tescilli olduğu haliyle kullanılması gerektiği özellikle tanımlayıcı mahiyette veya zayıf markalar yönünden markaların ek alarak farklılaştırılarak tescilinin sağlandığı, bu sebeple tescilli haliyle kullanılması gereken —–markasının SMK 9. Maddesi kapsamında kullanıldığı tespit edilemediğinden kullanılmama nedeniyle iptal davasından davanın kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
HÜKÜM:
Davanın KISMEN
KABUL KISMEN REDDİ ile,
1-Davaya konu davalı adına tescilli —–numaralı markanın 19. Sınıfta “—- Mamul Levhalar, Düz Oluklu Kiremit görünümlü çatı plakları, ahşap dokulu, tuğla görünümlü, taş görünümlü, kaplama plakları, pencere söveleri, kat kornişleri, köşe taşları” emtiaları bakımından kullanılmama nedeniyle iptaline,
2-Diğer talepler yönünden davanın reddine,
3-Alınması gereken 269,85 TL harçtan alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 215.45 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 2.612,00 TL yargılama gideri ve 54,40 TL harç toplamı olan 2.666,40 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre 1.333,2‬0 TL sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan toplam 2.301,50 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre 1.150,75 TL sinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, bakiye kısmın davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-Kullanılmayan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.