Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/107 E. 2023/290 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK

ESAS NO : 2020/107
KARAR NO : 2023/290

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/03/2020
KARAR TARİHİ : 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı firma, —–no ile tescilli markasının 6769 Sayılı SMK’nin 9. Maddesi uyarınca kullanmamasına rağmen; Türk Patent Enstitüsü nezdinde haksız olarak tescil ettirildiğini, 6769 Sayılı SMK’nin 9. maddesi markanın kullanılması düzenlenmiş olup, söz konusu maddede “bir markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde kullanılmaması veya bu kullanıma 5 yıllık süre için kesintisiz olarak ara verilmesi halinde “ söz konusu markanın “kullanılmama” sebebiyle iptal edileceğin belirtildiğini, davalı tarafın markasını tescil ettiği emtialar bakımından kullanmadığını, söz konusu markanın kullanımına 5 yıldan fazla ara vererek markaları kullanmayan davalı firmanın korunacak hiçbir hukuki menfaati de bulunmadığını, davalı firmanın , dava konusu markaların kullanımını ve tescilini engellemek adına bu tarz bir eylemde bulunmuş olması hukuka aykırı olup davalının serbest rekabet koşullarını kendi lehine çevirerek markaların önünü kapatmaya çalışması hukuken kabul edilemeyecek bir durum olduğunu, bu haliyle davalı tarafın ticari alanda önünü kapatarak, müvekkilin marka tesciline konu emtialarda tescilini engellediğini, 6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesi uyarınca bir markanın hükümsüzlüğünü talep etme hakkının, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurumu ile “menfaati olanlar” ı tanımladığını, menfaati olanlar kavramının, zarara uğrayan veya uğrama tehlikesi altında bulunan ya da söz konusu 2 işareti kullanabilmesi olanağı haksız biçimde kısıtlanan ya da kısıtlama tehlikesi altında olan herhangi bir gerçek ya da tüzel kişi olarak tanımlandığını, davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiği fakat kullanmadığı markaları nedeni ile ilgili sınıflarda davacının başvurularının reddedildiğini, davalı tarafın kullanma külfetini yerine getirmeksizin marka tescillerini elinde tutarak davacının söz konusu markayı tescil ettirememesi sebebi ile zarara uğradığını, davacının bu nedenle davaya konu markayı iptal ettirmek istemesinde hukuki menfaati bulunduğunu, davalıya ait —–markası zayıf marka olup, zaten ürün adını içeren ve dolayısı ile zayıf marka konumunda olan —– marka sahibinin fiilleri ve gerekli önlemleri almamış olması nedeni ile yaygın bir ad haline geldiğini, marka olarak kullanılan —- takviyeli —- anlamına geldiğini, alkalin—- karışımı ile ortaya çıktığını, cam elyaf ile güçlendirildiğini, çimento ve kum karışımından oluşup, normal betona göre daha dayanıklı olup, üretilirken kalıp kullanıldığı için istenilen şekle girebildiğini, elastik bir yapısı olan —-10-15 mm kalınlığında üretildiğini, binalarda dış cephelerde kullanıldığını, estetik olduğu için dünya mimarisinde en çok kullanılan yapı malzemesi olduğunu, dilekçe ekinde —– teknik özelliklerinin anlatıldığı bir slayt gösterinin yer aldığını, internette yapılacak basit bir araştırmada dahi —- cins isim olarak kullanıldığının görüleceğini, hatta davalının kendi internet sitesinde —– cins isim olarak kullandığını ve tanımlandığını, birçok ihalede, —– kelimesi ürünün adı olarak geçtiğini, dilekçe ekinde —-Hizmet Binası Projesi Özel Teknik Şartnamesi ve —-ürünün ismi olarak geçtiği onlarca teknik şartname paylaşıldığını, kamu ihalelerinde dahi —-ürünün ismi olarak kullanıldığını, herhangi bir ayırt ediciliği olmadığını, davalının ürün adını marka olarak tescil ettirmesindeki amacın ticaret alanında diğerlerinden öne çıkmak olduğunu, davalının markasında kullandığı “—– ibaresi Türkçe karşılığı “—–” demektir, devamındaki —- ibaresi zaten bilinen—- kastetmekte olup “—-” ise —-takviyeli bir —-çeşididir. İnşaat ve yapı ekipmanları alanında iştigal eden birçok firma — üretimi yapmakta, söz konusu —– türü için kullanılan —– ibareleri —- olduğunu belirttiğini, yani söz konusu ibarelerin —- çeşit ve cinsini bildiren genel ifadeleri olduğunu, Prof Dr—-tarafından hazırlanan mütalaada “—–markasının ürünün adı olduğu tespit edildiği raporun ilgili kısmında;“Somut olayda ihtilafın tarafı her iki şirket de —– adı verilen ürünü piyasaya arz ettiğini, markanın tanımladığı ürünün adı —–ve bu hususta taraflar arasında bir ihtilaf da bulunmadığını, marka hukukunda jenerik isim kavramı, markanın kullanıldığı ürünü tanımlayan bir ismin marka olarak tercih olunmuş olmasını ifade eder ve ürünün kendisini ifade eden ismin marka olarak tercih edilmesi mümkün değildir. Bu tip ifadelerin marka olarak tescil edildiği hallerde ise ilgili markalar zayıf marka niteliğinde oldukları için koruma alanları oldukça dardır. Çünkü markanın kullanıldığı ürünü tanımlayan bir işaret hem ayırt edici olmadığını, hem de hiç kimsenin tekeline bırakılamayacağını, jenerik isim tercihi markanın tescilinde de mutlak red sebebi olarak öngörüldüğünü, verilen bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında davacı taraf, markasının oluşturulması esnasında ürünün adından —– yola çıktığını, ürünün adını ufak bir nebze de olsa farklılaşarak markasını —– şeklinde oluşturduğunu, ürünün isminden yola çıkarak bir marka oluşturma yöntemi marka hukukunda hem yaygın hem de caiz olduğunu, özellikle piyasaya sunulan yeni ürünlerde bu türden markaların yaratılması yaygın bir tercih olarak karşılarına çıktığı, bu yöntem sayesinde üretici kendi markası üzerinden tüketici ile iletişim de kurabildiğini, üretici, markası üzerinden arz ettiği malın da anlaşılabilmesini sağladığını, her ne kadar bu türden bir yöntem caiz ise de, neticesinde elde edilen marka her zaman için zayıf bir marka olarak kabul edileceği, —–; — yapıya göre daha hafif olan, ısı ve ses yalıtımı sağlayabilen, dış etkenlere karşı normal —- göre çok daha dayanıklı olan, yapısı nedeniyle hava alabilen ve bu sayede küf, mantar, nem oluşumunu engelleyen bir—- çeşidi olduğu, bu bilgilere internette yapılacak kısa bir araştırma sonucu ulaşılabildiği, dolayısıyla cins ve çeşit bildirdiği uzman olmayan bir gözle dahi bu denli kolay anlaşılabilecek bir kelimeye marka hukukundan kaynaklanan sınırsız bir koruma atfedilmesi marka hukuku prensiplerine ve hukukun genel ilkelerine olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, SMK. nun 26. Maddesi ile marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad haline gelmesi durumunda ilgili kişilerin talebi üzerine markanın iptaline karar verileceği ön görüldüğünü, bir markanın toplum genelinde ayırt edici olmaktan çıkması toplumun önemli bir kesiminde o ibarenin artık bir marka olarak değil, bir ürünün veya hizmetin adı, cinsi olarak algılanması halinde markanın yaygın ad haline gelmiş olması nedeni ile iptaline karar verilmesinin gerektiğini, Dilekçeleri ekinde sundukları teknik şartnamede görülebileceği üzere —– kelimesi markasal olarak kullanılmadığını, ürün ismi olarak kullanıldığını, dolayısı ile —– kelimesinin marka olarak bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı ürünün yaygın ad haline geldiğinin kabulünün gerektiğini Bu nedenle —- no ile tescilli “—– markasının SMK’nun 26/1-B maddesi “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi.” nedeni ile iptalinin gerektiğini, davalının aslında tescil edilemeyecek bir markayı bir şekilde marka olarak tescil ettirdiği ve sonrasında marka sahibinin fiilleri ve eylemleri neticesinde zaten zayıf marka konumunda olan —– ürünün yaygın adı haline geldiği ve piyasada ürünün üreticileri, satıcıları, kullanıcıları tarafından —- ürün adı olarak kullanıldığı ve iptali gerektiği , Davalı yanın ürünün yaygın adı haline gelen—–markalarını kötü niyetli bir şekilde tescil ettirdiğini, —- bir ürün cinsini ifade etmesi ve herkes tarafından kullanılabilecek olması nedeni ile bir kimsenin tekeline bırakılmasının hukuka aykırı olduğunu, ürünün kendi adını içeren markanın bir kimsenin tekeline bırakılması, piyasadaki diğer şirketleri olumsuz etkileyeceğini, özellikle —— nolu markanın sektörde yaygın ad olarak kullanılması nedeni ile SMK. nun 26. Maddesi gereğince markanın yaygın ad haline gelmesine ilişkin gerekli önlemleri almayan davalının,—— nolu markasının kötü niyetli şekilde tescil edilmiş olması sebebi ile SMK. nun 6/9 maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, sonuç olarak, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde kayıtlı bulunan; —- nolu —–markasının 19. Sınıfta “Bina kaplama elemanları, prekast elemanları, bina restarasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları, balkon, bahçe, merdiven, korkuluk ve küpeşteleri, şömine ve sütun borular ve kanaletler” Emtiaları yönünden “kullanılmamaları sebebiyle”6769 sayılı SMK 9. hükmü gereğince iptali ile sicilden terkinine, davalının kullanımları ve gerekli önlemleri almaması nedeni sektörde ürün ismi ve yaygın ad olarak kullanılan—– markasının SMK. nun Maddesi gereğince iptaline, —– bir ürün cinsini ifade etmesi ve herkes tarafından kullanılabilir olması nedeni ile bir kimsenin tekeline bırakılması hukuka aykırı olması nedeni ile özellikle—– ibareli ve kötü niyetli şekilde tescil edilen markanın SMK: nun 6/9. Maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava ettiği görüldü.

CEVAP : Davalı vekilinin 10/07/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının yapı ve inşaat sektöründe ulusal ve uluslararası alanda faaliyet gösteren tanınmış bir şirket olup, —–sektöründe neredeyse ilk olarak patent tescili alan firma sıfatını haiz olup halihazırda geçerli, usulünce tescil ettirilmiş patent ve marka hakları bulunduğunu, Türkiye’nin yanı sıra—- nezdinde tescilli markalarının olduğunu, AR-GE çalışmaları kapsamında kamu kurumlarıyla yapmış olduğu iş birliklerinden, almış olunan ulusal ve uluslararası ödülleri olduğunu, Davalı şirketin ve markalarının tanınmışlığı çeşitli mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarının olduğunu, davalının tüm marka portföyünü hedef alan huzurdaki davanın reddedilmesi gerektiğini, Davalının 2020 yılı itibariyle tamamı ödenmiş sermayesi 20.000.000 TL (YİRMİMİLYONTÜRKLİRASI) olup yüzde yüz yerli sermaye olup, bu sermayenin büyük bir çoğunluğu malvarlığını oluşturan Fikri Mülkiyet Haklarından geldiğini davalı—– 1987 yılında ticari faaliyetlerine başlamış olan ve inşaat ve yapı sektöründe faaliyet gösteren köklü bir firma olup —- Ticaret Odası nezdinde 14.10.1987 tarihinden bu yana ticaret unvanında tescilli markası olan —- ibaresini kullandığını, ülkemizde ve yurt dışında tamamlanan projelerinin, sertifikaların, teşekkür belgeleri ile ödüllerinin olduğunu, ülkemizde gerekse yurt dışında ticaret unvanının esaslı unsuru olan —- markası başta olmak üzere, —- ön ekli seri markalarıyla faaliyetlerini sürdürdüğünü, yıllık cirosunun %2-2,5 oranını AR-GE çalışmalarına ayırdığını, —- bulunan dünyanın en büyük —– tesisinin sahibi olup, toplam127.000 metrekarelik alana sahip tesiste üretim ve AR-GE çalışmalarında bulunduğunu, sadece inşaat ve yapı sektöründe ticari faaliyetlerini sürdürmekle kalmamış toplumsal sorumluluk projeleri kapsamında çeşitli kurumlarla işbirlikleri içinde bulunarak önemli çalışmalara imza attığını, davalı şirket ile —–Üniversitesi arasında yapı kimyasallarının geliştirilmesi ve inşaat atıklarının geri dönüşümü konularında yürütülen ortak AR-GE ve ÜR-GE faaliyetleri kapsamında iş birliği gerçekleştirildiğini, 1987 yılında —kalıp ve makinalar getirerek Türkiye’de ilk ve tek olarak —- üretimine başlamış olup tescilli buluşu ile “—– markaları ile faaliyetlerine devam ettiğini, “Kendinden ısı yalıtımlı prefabrik —– takviyeli —– cephe paneli ve bunun üretimi için usul” başlıklı patentini ülkemizde tescil ettirerek Türkiye’de inşaat sektöründe — takviyeli—- teknolojisinin icadı ve uygulanması bakımından öncü bir firma haline geldiğini, kurulduğu günden bu yana aralıksız olarak —- markasını kullandığını ve—- ibareli büyük bir marka serisi yarattığını, uzun yıllardan beri aralıksız olarak ve geniş bir coğrafyada yürütülen faaliyetler sonucunda ve gerek davalı ve gerekse unvanı ile aynı olan —-markası yüksek bir tanınmışlık düzeyine ulaştığını, sesli sözlük dijital sözlük sitesinde dahi müvekkilimize ait —-sorulduğunda; “1987 yılında kurulan —- firması tarafından üretilen —- içeren elastik bir yapı malzemesi üzerinde kullandığı markadır” yanıtının yer aldığını, ticaret unvanının esaslı unsurunu oluşturan —- markası başta olmak üzere 17. ve 19. Sınıflarda tescilli “—– ibaresini içerir birçok markanın da sahibi olduğunu, kendisiyle özdeşleşen bu markaları kurulduğu tarihten bu yana proaktif olarak korumakta, bu markalara karşı ihlal yaratan kullanımların önüne geçmek amacıyla gerekli önlemleri almakta ve bu kullanımlar hakkında hukuki yollara başvurmakta olduğunu, —- markasının tanınmışlığı mahkeme kararları/bilirkişi raporlarıyla tevsik edildiğini, —-Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —–sayılı ve 15.09.2010 tarihli kararı ile kabul edilmiştir ve Yargıtay —-Hukuk Dairesi’nin onama kararı ile kesinleştiğini,—–FSHHM’nde devam etmekte olan ——Esas sayılı dosyada Mali Müşavir, Marka Vekili ve Öğretim Üyesi bilirkişiler tarafından hazırlanan 23.01.2018 tarihli bilirkişi raporu ile, davalıya ait —-markasının tanınmış marka olduğu tespit edildiğini, —– FSHHM’nde açılan —– Esas sayılı dava reddedilmiş olup, gerekçeli kararda davalıya ait—- markasının TANINMIŞ MARKA olduğu tespitinin yapıldığını, bu mahkeme kararları/bilirkişileri raporları ışığında dahi davacının SMK 6 /9 maddesi kapsamındaki taleplerinin reddedilmesi gerektiğini, bir markanın jenerik hale gelmesi demek, o ürünün herkes tarafından tüm ikamelere rağmen, sadece o marka ile anılır hale gelmesi ve bu durumun yıllarca düzeltilmeksizin sürmesi demek olduğunu, Jenerik olduğu düşünülen marka örnekleri ise, genellikle ilk kez piyasaya sürülen ve uzun bir süre piyasaya tek marka olarak sunulan ürün markalarının başına gelmekte, ancak bu jeneriklik halk nezdinde genellikle alışkanlık ve yanlış kullanım neticesinde yaygınlaşmakta olup, bu durum o ürün için farklı markaların çıkması ile düzelmekte olduğunu, ayrıca markanın jenerik hale gelmesi nedeniyle iptal edilebilmesi için, halk nezdinde hiçbir şekilde marka olduğu bilinmeyen bir hale gelmiş olması gerektiğini, davalı markalarının jenerik hale geldiğinin ve kimsenin tekeline verilemeyecek ibareler olduğuna dair iddiaları kesinlikle kabul etmediklerini, 6769 sayılı SMK 26/1-b maddesine göre; “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi” üzerine markanın iptaline karar verilir hükmünde açıkça belirtildiği üzere , bir markanın SMK 26/1-b maddesi kapsamında iptal edilebilmesi için, o markanın marka sahibi fiilleri veya gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın ad haline gelmesi gerektiğini, ancak sunacakları birtakım bilgi ve belgelerden görüleceği üzere davalının tanınmış markalarının piyasada korunması için gereken özeni gösterdiğini ve gerekli tedbirleri aldığını, davalı şirket marka hakkının korunması için; marka hakkını ihlal eden marka başvurularına TÜRKPATENT nezdinde itirazlarda bulunduğunu, marka hakkını ihlal eden kullanımların durdurulması için kullanım sahiplerine ihtarnameler gönderildiğini, taleplerinin olumsuz karşılanması halinde sulh yoluyla çözümlenemeyen davalı şirket tarafından —– markası temelinde açılan dava dosyaları ve alınan Mahkeme Kararları/ Bilirkişi Raporlarının olduğunu,—-Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —-sayılı dava dosyası,—–Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —-sayılı dosyası, —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —-sayıl dava dosyası,—–fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —– sayılı dosyası, Davalı şirkete ait —–ve seri markaları temelinde, dava dışı şahıs ve şirketler tarafından yapılan benzer markalara karşı yapmış olduğumuz itirazlar sonucundan verilmiş bulunan TÜRKPATENT kararlarında, itiraz edilen başvuruların tescili halinde, bu durumun karışıklığa sebebiyet verebileceğinin belirtildiğini, emsal TÜRKPATENT kararlarından görüleceği üzere, TÜRKPATENT tarafından davalıya ait markanın tanınmışlığı kabul edilmiş olup, üçüncü kişilerin benzer markalarına yapmış oldukları itirazların kabul edildiğini, çok tanınmış —-” markası ve—–” ön ekli seri markalarından doğan haklarına tecavüz eden hiçbir kullanıma karşı sessiz kalmamış, öncelikle bu kullanımlara son vermeyi sulhen sağlamayı amaçlamış; uyuşmazlığın sulhen çözülemediği durumlarda ise hukuki yollara başvurmak suretiyle gerekli tedbirleri almış olduğunu, davacı firma, sistematik olarak ve kötü niyetle müvekkil şirkete ait başta “—-” markası olmak üzere ayrıca—– seri markalarıyla iltibas yaratan çok benzer “—–ibareli marka başvurularında bulunmakta, davalı şirket tarafından bu marka başvurularına itiraz edildiğini, davacının “—–” ibareli marka başvurularına davalı adına TÜRKPATENT nezdinde yapmış oldukları itirazlar neticesinde itirazlarının kabul edildiğini, davacı firma tarafından TÜRKPATENT kararlarının iptali için davalar açılmış olup, davaların birçoğunun davalı lehine sonuçlanarak kesinleştiğini, davacı tarafından sistematik olarak, davalıya ait —– markası başta olmak üzere —–ön ekiyle başlayan seri markalarıyla çok benzer marka başvurularında bulunulduğunu, bahsi geçen davalarda alınan bilirkişi raporları ve Mahkeme kararları ile davalıya ait markaların sektöründe tanınmış ve ayırt edici markalar olduğuna dair tespitler yer almasına rağmen, huzurdaki davanın açılmış olması başlı başına kötü niyet göstergesi olduğunu, Davalı şirkete ait markalar tescil edildiği tarihten buyana yurt dışı dahil olmak üzere ülkemizde aktif ve ciddi bir biçimde kullanılmakta olup; kullanımı tevsik eden, faturalar , broşürler- tanıtım evrakları, müşterilere sunulan teklif belgeleri, gazete-dergi-internet sitesi haberleri, proje bilgileri dahil olmak üzere tüm delillerini sunacaklarını, davalıya ait markaların 6769 s. SMK 5/1-c kapsamında cins isim olmadığı; aksine markaların tanınmışlığı ve ayırt ediciliğinin Mahkeme kararları-bilirkişi raporları-TÜRKPATENT kararları ve sektör tarafından kabul edilmesi, davalının usulünce tescil ettirmiş olduğu markalarını piyasada aktif bir şekilde ulusal ve uluslararası alanda kullanarak tanınmış ve ayırt edici/davalı şirketle özdeşleşmiş markalar halinde getirmesi nedeniyle kötü niyetten bahsedilemeyeceği gerekçeleriyle kötü niyetle açılan huzurdaki davanın reddine karar verilmesinin talep ettiği anlaşıldı.
Mahkememiz dosyasından 08/06/2020 tarihli ara kararı gereğince davaya konu diğer markalar olan: —– no.lu markalar yönünden ayrı ayrı tefrik edilerek yeni bir esasa kayıt edilmelerine karar verilmiş olup;Mahkememiz —-esas dosyasında açılan—–numaralı marka yönünden eldeki bu davanın görülmesine bu dosya üzerinden yürütülmesine,

D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E : Dava tarafların davalıya ait —–sayılı markanın SMK.6/9 ve 26. Maddeleri gereğince hükümsüzlüğü ve iptali davadır.Mahkememizde aldırılan 26/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Davalıya ait —- no ile 19. Sınıfta yer alan emtialarda tescilli —– markasının işbu davanın açıldığı tarihte TANINMIŞ MARKA Statüsünde olduğu, Davacının —-alan adlı internet sitesinin incelemesinde: Davacının internet sitesinde yer alan logo da —– ibaresinin olduğu, Davacının internet sitesinin “Ana Sayfa”sında da —-ibarelerinin yer aldığı, “Ürünlerimiz” sayfasında “—–” ibarelerinin yer aldığı, —- alan adı kaydını yapan kişi ve yönetici bilgisinin—–olduğu, alan adının 14.10.2005 tarihinde kayıt ettirildiği ve 13.10.2021 tarihine kadar kayıtlı olduğu, Davalının —–alan adlı internet sitesinin incelemesinde: Davacının internet sitesinde yer alan logo da—– ibaresinin olduğu, Davacının internet sitesinin “Ana Sayfa”sında da—- ibarelerinin yer aldığı, “Markalarımız” sayfasında —–ile başlayan 13 adet ürün yer aldığı, bu ürünlerin; “—– şeklinde olduğu, —- alan adı kaydını yapan kişi ve yönetici bilgisinin —–olduğu, alan adının 10.10.2002 tarihinde kayıt ettirildiği ve 22.01.2023 tarihine kadar kayıtlı olduğu, —— Kullanılarak yapılan davalı ve davacının internet sitelerinin incelemesinde; —-davacının internet sitesine dair arşiv kayıtlarını 21.06.2010 ve 18.07.2021 tarihleri arasında toplam 205 adet olarak tuttuğu, ulaşılabilen en eski arşiv kaydının 21.06.2010 olduğu, incelenen arşiv kaydında davacının internet sitesinde, site tanımlamalarından biri olan başlık bölümünde—-ibaresini kullandığı, —– davalının internet sitesine dair arşiv kayıtlarını 25.11.2002 ve 07.05.2021 tarihleri arasında toplam 444 adet olarak tuttuğu, ulaşılabilen en eski arşiv kaydının 25.11.2002 olduğu, incelenen arşiv kaydında, davalının internet sitesinde —– ibaresini kullandığı. Davalı adına tescilli —-nolu —- Markasının 31/12/1998 – tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava taril le 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan “Bina kaplama elemanları, —- elemanları, bina restarasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları,” emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirdiği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olmadığı, Yapılan teknik incelemede, —–nolu Markasında yer alan —- ibaresinin esasen inşaat sektörde —– demek olduğunu ifade etmiş olmakla sözkonusu Markadaki esas unsur olan—–ibaresinin Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmemiş, yani tescilden sonra değil daha tescil başvurusu öncesinde de tescil kapsamında yer alan “Bina kaplama elemanları, —– elemanları, bina restarasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları,.” Emtiaları için kullanılan genel teknik bir olduğu, bu nedenle sözkonusu , —–nolu Marka için için SMK 26/1-b maddesi anlamında iptal koşullarının mevcut olmadığı,—–nolu – Markasının esas unsurunun SMK .nun 5/1-c maddesinde belirtilen “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin Sözkonusu markanın tescil tarihi olan 31/12/1998 – tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıllık hükümsüzlük davası açma süresinin geçmiş olduğu , Davalının iptali talep edilen , —-nolu —- ibareli markasının tescili için yapılan başvuru tarihi olan 25/05/1998 tarihinde, marka başvurusunu olmak üzere kötüniyetle yaptığına dair bir veri tespit edilemediğine dair raporunu sunmuşlardır.
Mahkememiz dosyasından aldırılan 02/03/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda sonuç olarak: Davalı adına tescilli —- nolu —- Markasının 31/12/1998 tarihinde tescil edili iş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık – döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan “Bina kaplama elemanları, —- elemanları, bina restarasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları,” emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirdiği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/1-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olmadığıMahkememiz dosyasından aldırılan 05/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak: -Davalı adına tescilli —- – nolu —– Markasının 31/12/1998 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı tescil kapsamında yer alan emtialarda ciddi biçimde kullanma mükellefiyetinin mevcut olduğu, yapılan mali inceleme neticesinde ; dava tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye doğru 5 yıllık – döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan “Bina kaplama elemanları, —– elemanları, bina restarasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları,” emtialarında ciddi şekilde kullanma mükellefiyetini yerine getirdiği, bu nedenle sözkonusu markanın bu emtialar açısından SMK 26/l-a maddesi uyarınca iptal koşullarının mevcut olmadığına dair raporunu sunmulardır.Mahkememiz dosyasından aldırılan 22/08/2023 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak: Davalıya ait —–no ile 19. Sınıfta yer alan emtialarda tescilli —-markasının Dava tarihinde yurt içinde ve yurt dışında, inşaat sektöründe “SEKTÖRDE BİLİNEN MARKA” Statüsünde olduğu, Davalı adına tescilli —– nolu markasının 25/05/1998 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tescil tarihinden itibaren dava tarihi itibariyle 5 yıl sürenin geçmiş olduğu, ve marka hakkı sahibinin sözkonusu tescilli markayı 25.05.2018 tarihli tescil yenilemesi kapsamında kullanmakta olduğu, davaya konu —- proje bazlı projenin kalıplarına uygun ürün yapılarak doğrudan inşaatta kullanıldığı bu nedenle ürün üstünde ancak kullanıldığı binada ve faturada görüleceği, poşet veya kutuya konmadığından bu tür kullanıma dair delillerin sunulmadığı delilerin bina, sözleşmede ve faurada gösterilebileceği; Dava tarihinden tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin yapılan incelemede davalının markasını ikinci tescil kapsamında 19. Sınıfta bulunan markanın SMK m. 9 ile 26/1-a maddesi uyarınca 5 yıllık iptal süresi koşullarının mevcut olmadığı, Yapılan teknik incele nolu markasında —— nolu markasının esas unsurunun SMK .nun 5/1- c maddesinde belirtilen hukuki şartların oluşmadığı, Davalının, iptali istenilen —- nolu —– ibareli markasının tescili için yapılan başvuru tarihi olan 25/05/1998 tarihinde, marka başvurusunu nihai takdir ve karar mahkemeye ait olmak üzere kötüniyetle yaptığına dair hiçbir veri tespit edilemediği, markasının ayırt edici olduğu, satılan ürünü tanımlayıcı olduğuna dair dosyaya delil sunulmadığı, Markanın ülkemizde ve dünya genelinde bilinir hale gelmiş bir marka olduğu, bu hususun Mahkeme Kararları ve bilirkişi raporları ile tevsik edilmiş olduğu, tescilli tüm emtialar üzerinde kullanım şartını yerine getirdiği hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının yasal dayanağının bulunmadığı yönünde raporunun sunmuşlardır.
Tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, tüm usuli eksiklikler giderilmiştir. İncelenen dosya kapsamı, mevcut deliller, bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafından mahkememizin —–Esas sayılı iş bu dosyası üzerinden davalı adına tescilli —– esas unsurlu markaların kullanılmama nedeniyle iptali, —– ürününün yaygın ad haline gelmiş olması sebebiyle SMK 26/1-b maddesi uyarınca iptali, davalının piyasada tekel sağlamak amacıyla ürün ismini marka olarak tescil ettirmesinin kötü niyetli tescil olduğu iddiasıyla hükümsüzlüğüne ilişkin olup mahkememizce çok sayıda markanın davaya konu edilmesi sebebiyle ve her marka için ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerektiği için her marka yönünden tefrik kararı verilmiş iş bu esas davada davalı adına tescilli —– numaralı—–markası yönünden yargılama yapılmış mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş 26/07/2021 tarihli bilirkişi heyetince sunulan raporda sonuç itibariyle davalı adına tescilli—–numaralı markanın tanınmış marka statüsünde olduğu, marka içerisinde yer alan —–ibaresinin inşaat sektöründe —-anlamına geldiği fakat davalının fiilleri ve gerekli önlemleri almaması sebebi markanın yaygın bir isim haline gelmediğini, iptal davası bakımından ise markanın tescilli olduğu 19. Sınıfta yer alan ” bina kaplama elemanları, —— elemanları, bina restorasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları” emtialar bakımından ciddi biçimde kullanıldığı yönünde görüş bildirildiği, daha sonra aldırılan 02/03/2022 tarihli ek raporda, davalıya ait markanın cins bildiren isim olmasına rağmen kullanım sonucunda tescil edildiği emtialar bakımından ayırt edicilik kazandığı, iptal talebi yönünden kök rapordaki görüşün muhafaza edildiği, itiraz üzerine aynı heyetten ikinci defa ek rapor alındığı, 05/05/2022 tarihli raporda da önceki ek rapordaki görüşün muhafaza edildiği, daha sonra yeni bir heyetten alınan 22/08/2023 tarihli bilirkişi raporunda ise davalıya ait markanın sektörde bilinen marka statüsünde olduğu, davalının kullanma yükümlülüğünü yerine getirdiği, iptal koşullarının oluşmadığı ayrıca SMK 26/1-b) Maddesi uyarınca da iptal koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirildiği buna göre tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, davalı adına tescilli davaya konu —– numaralı —– ibareli markanın 19. Sınıfta yer alan ” bina kaplama elemanları, —-elemanları, bina restorasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları, balkon, bahçe, merdiven, korkulu ve küpeşteleri, şömine ve sütun borular ve kanaletler” emtialarında tescilli olduğu, alınan bilirkişi raporlarına göre —- ibaresinin inşaat sektöründe —- anlamına gelip sektör bakımından cins bildiren ifade olduğu tespit edilmiş ise de davalının iş bu markayı çok uzun süredir kullandığı ve bu şekilde ayırt edici hale getirdiği bilirkişi raporlarına göre markanın sektörel bakımından tanınmış marka statüsünde olduğu, öncelikle SMK 26/1-b) Maddesi uyarınca yapılan değerlendirmede davaya konu —- ibaresinin inşaat sektörü bakımından lifli —- anlamına gelip her ne kadar günümüz koşullarında tanımlayıcı mahiyette olduğu değerlendirilmişse de davalının iş bu markayı 88 yılında tescil edip kullanmaya başladığı, o dönem itibariyle bu marka adı altında çeşitli üretim ve faaliyetlerde bulunarak sektöründe tanınmış marka haline getirdiği, bu marka adı altında birçok ödül aldığı, markanın inşaat sektörü bakımından yaygın hale gelmesi hususunda davalının yeterli özeni göstermediği ve gerekli önlemleri almadığına yönelik iddianın ispatlanamadığı şöyle ki davalının bu marka adı altında uzun yıllardır çok büyük yatırımlarda bulunduğu markanın kullanım sebebi ile ayırt edici hale geldiği gibi davalı şirketin ticaret unvanının da—– ibaresinden oluştuğu, tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, markanın inşaat sektöründe tanımlayıcı mahiyette olsa dahi bunun sebebinin davalıya yükletilemeyeceği bu sebeple SMK’ nın 26/1-b) maddesi kapsamında iptal talebinin reddine karar vermek gerektiği, kötü niyetli tescil sebebiyle hükümsüzlük iddiası yönünden ise davalının tescil tarihinin 1988 yılı olduğu, davaya konu—- markasının aynı zamanda ticaret unvanının da yer aldığı, aslolan iyi niyet olup, kötü niyetin tescil anında mevcut olması gerekmekte iken davalının tescil anında kötü niyetli olduğundan bahsedilemeyeceği zira tescil tarihi itibariyle—– ibaresinin özellikle ülkemizde inşaat sektöründe bu derece yoğun olarak kullanılmadığı —- ibaresinin —- bir ibare olduğu, o dönem için tekel hakkı elde etmek amacıyla kötü niyetli tescil iddiasının soyut bir iddiadan ibaret olup buna ilişkin herhangi bir delil de ileri sürülmediğinden kötü niyetli tescil talebi yönünden davanın reddine karar vermek gerektiği, kullanılmama nedeniyle iptal talebi bakımından ise 6769 Sayılı SMK’ nın 9.maddesine göre “tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’ de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına 5 yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” denilmek suretiyle markanın tescilli olduğu tüm emtia ve hizmetler bakımından kullanma yükümlülüğü olduğu yine Yargıtay —-. Hukuk Dairesinin sürekli kararlarında belirtildiği üzere tanınmış markaların dahi tescil ettiği markanın tüm emtia ve hizmetlerinden kullanma yükümlülüğü olduğu, her ne kadar mahkememizce aldırılan en son alınan 22/08/2023 tarihli bilirkişi raporunda kullanmama nedeniyle iptal koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirilmiş ise de mahkememizce iş bu raporun yeterli teknik inceleme yapılmayıp sunulan deliller ile tescil sınıfında yer alan emtialar karşılaştırılmadığından, daha önce aldırılan önceki heyetteki kök ve ek raporların özellikle kullanılmama yönünden iptal talepleri bakımından sunulan delillerin daha dosya kapsamına uygun olarak daha iyi değerlendirildiği buna göre de davalı tarafından sunulan faturalar, davalının web siteleri incelendiğinde, markanın tescilli olduğu 19. Sınıfta yer alan ” bina kaplama elemanları, prekast elemanları, bina restorasyon elemanları, hafif ara bölge ve duvar elemanları” emtiaları bakımından ciddi biçimde kullanıldığı fakat “balkon, bahçe, merdiven, korkulu ve küpeşteleri, şömine ve sütun borular ve kanaletler” bakımından ciddi biçimde kullanılmadığı yönünde görüş bildirildiği, mahkememizce de bu görüşe itibar edilerek kullanılmama nedeniyle iptal talebi bakımından davanın kısmen kabul kısmen reddi ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile,
1-Davaya konu davalı adına tescilli —- numaralı markanın 19. Sınıfta yer alan “balkon, bahçe, merdiven, korkulu ve küpeşteleri, şömine ve sütun borular ve kanaletler” emtiaları bakımından kullanılmama nedeniyle kısmen iptaline,
2-Diğer talepler yönünden davanın reddine,
3-Alınması gereken 269,85 TL harçtan alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 215,45 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 4.900,00 TL yargılama gideri ve 54,40 TL harç toplamı olan 4.954,40 TL yargılama giderinden davanın ret kabul oranına göre 2.477,20 TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan toplam 145,50 TL yargılama giderinden davanın ret kabul oranına göre 72,75 TL ‘ nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-Kullanılmayan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.