Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/65 E. 2023/289 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/65
KARAR NO : 2023/289

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/03/2019
KARAR TARİHİ : 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

İDDİA: Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıya ait —-tescil nolu—-markasının diğer davalı —–kuruluş tarihi olan 18.06.2012 den önce kullanımı bulunmadığı, Müvekkil şirket tarafından davalıların ——markasının müvekkil şirketin ticari faaliyetleri kapsamında kullanımından, müvekkil şirketin müşterisi olan —- İletişim Müdürlüğü tarafından 26.07.2017 gün saat 14.36 da gönderilen elektronik posta ile bilgisi olduğunu, davalının marka tescilinde kötü niyetli olduğunu, Davalı adına tescil edilmiş olan —- tescil nolu —–markasının “halkla ilişkiler” sınıfında bir faaliyetlerinin bulunmaması göz önünde bulundurularak —- Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —–sayılı dosyası üzerinden “markanın “halkla ilişkiler” sınıfında 5 yıl süre ile kullanılmamış olması nedeniyle hükümsüzlük” davası açıldığını, Müvekkil Şirket adına Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescil edilmiş olan—–tescil numaralı —-markası ve —— tescil numaralı —–markasının, davalı adına tescilli markanın hizmet sınıflarının – benzer olduğunu, halk nezdinde her iki markanın karıştırıldığını, Müvekkil —–Uluslararası Halkla İlişkiler—– nezdinde 22.10.1993 tarihinde tescil edildiğini, —–marka numarası ile tescil edilmiş olan —–markası ve—– marka numarası ile tescil edilmiş olan “—–markasının müvekkili adına tescilli olduğunu—– markasının müvekkil şirketin faaliyet konusu hizmetler ile bu hizmetlere benzer diğer hizmetler açısından müvekkil şirket ile birlikte tanındığını, —– markasının tescili olmayan fakat şirket ana faaliyet konusu olan “halkla ilişkiler ” sınıfında maruf hale getirenin müvekkil şirket olduğunu, Müvekkil şirkete ait —- markasının 1993 yılından itibaren halkla ilişkiler danışmanlığı hizmetinde faaliyet gösterdiğini, —-markasının gerçek hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu, davalıların müvekkil şirket tarafından ihdas edilmiş olan—- markasını 35. sınıfta tescil ettirmeleri ve “halkla ilişkiler” ve “halkla ilişkiler” hizmet sınıfı ile benzer sınıflarda kullanmaları hizmet alan müşteriler nezdinde karıştırma ihtimali yarattığını, bu nedenlerle davalı adına tescil edilmiş olan —–markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettikleri, —-. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin —- Sayılı ve dava konusu—–markasının kullanılmama nedeniyle hükümsüzlük davası devam ederken davalı —–tarafından Türk Patent Enstitüsü nezdinde —– başvuru nolu——- başvuru nolu—– başvuru nolu—- başvuru nolu —– başvuru nolu—-başvuru nolu —- başvuru nolu —– başvuru nolu—– başvuru nolu —- başvuru nolu —– başvuru nolu —- marka başvurularında davalının kötü niyetli olduğunu—– markalarının müvekkil şirketin uzun süredir kullanmış olduğu “tescilsiz” markaları olduğunu, davalıların, —- numaralı “—– başvuruları “tekrarlama ” niteliğinde olduğunu, Davalının müvekkil şirket “Markasını” ve “Ticari Unvanını” birebir. kopyalaması olduğunu, —– başvuru nolu —-ayrıca —– başvuru nolu—- başvuru nolu—- markalarının müvekkil şirketin uzun süredir kullandığı işaretler olduğunu, —- markasının müvekkil şirketin resmi internet sitesi ve resmi elektronik posta uzantısı—– olduğunu, İnternet alan adı ve elektronik posta adreslerinin yaratılma tarihlerinin ise 13.11.2001 olduğunu, davalının kendi adına tescil ettirmiş olduğu —- markası ile müvekkil şirketle uzun yıllar çalışmakta olan müşterilerine elektronik posta göndermek suretiyle haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, davalı tüzel kişiliğin “—– şeklindeki unvanında yer alan “—–” ibaresi müvekkil şirketin ticari unvanı ile “iltibas” yarattığını belirterek, —- tescil markanın hükümsüzlüğünü, müvekkil şirketin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, —- başvuru nolu —-başvuru nolu—- başvuru nolu —– başvuru nolu—-başvuru nolu —– başvuru nolu—-başvuru nolu—– başvuru nolu —– başvuru nolu —– başvuru nolu—- marka başvurularının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini ve sicilden terkinini, Müvekkil Şirket ile benzer ticari unvana sahip diğer davalı —–Unvanında yer alan “—- ibaresinin sicilden terkini Fazla ilişkin talep hakkı saklı tutularak 10.000-TL. maddi, 25.000-TL. manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Mahkememizce maddi ve manevi tazminat talebi yönünden dosya tefrik edilmiş ve mahkememizin—-sayılı 20/05/2019 tarihli karar ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.

CEVAP: Davalı/karşı davacı —– vekilinin sunmuş olduğu cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle: Davacı-karşı davalı adına tescilli —– ibareli markaların 38/41/43. Sınıflarda tescilli olmasına rağmen bu kapsamda 5 yıldır kullanılmadığı gerekçesiyle—-FSHHM—–Sayılı dosyasında iptal davası açtıklarını, yerel mahkemenin davacı-karşı davalının —–markasını tescil aldığı çoğu sınıfta kullanmaması nedeniyle kısmen iptaline karar verdiğini, Müvekkilinin reklamcılık sektöründe —–markasıyla özdeşleştiğini, müvekkilimin ilk çalışma alanlarının otel lobileri olması nedeniyle 2009 yılından beri —–marka ve unvanını kullandıklarını, sosyal medyadaki reklamcılık çalışmalarında ise —-alt markalarını kullandıklarını, 2018 yılından itibaren —-markasını kullandıklarını, tüm bu faaliyetleri 2012 yılında kurduğu—–bünyesinde sürdürdüklerini, Davacı-karşı davalının son üç-dört yıldır “Ticari amaçlı ürün tanıtımı, reklamcılık, pazarlama, ürün ve hizmet bazlı halkla ilşkiler” alanında faaliyet gösterdiğini, davacının dava dilekçesinde dahi “halkla ilişkiler ve lobicilik faaliyetleri” üzerinde vurdu yapıldığını, “reklamcılık ve pazarlama hizmetleri” üzerine değinmediklerini, son üç-dört yıla kadar tarafların ana faaliyet konularının çok farklı olduğunu, hitap ettikleri müşteri kitlesinin kurumsal firmalar olduğunu, Müvekkilinin—– marka ve unvanının kullanılmasının tesadüf olduğunu, davacı-karşı davalı ile ilk olarak 2012 yılında tanıştıklarını, marka tescil tarihinde davacıdan haberdar olmadıklarını, marka başvuru tarihinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra hükümsüzlüğünün talep edilemeyeceğini, müvekkil şirketin kurulmasının üzerinden 7 yıl geçtikten sonra unvan terkini talep edilemeyeceğini, davacının hak sahibi olduğu kabul edilse dahi zamanaşımı, zımni rıza ve sessiz kalma yoluyla hak kaybı durumunun olduğu, Müvekkilin —-markasının logosunun değiştiğini, 2009 tarihli logodan çok farklı bir hale ünü, ayrıca—–vs birçok alt ve seri marka oluşturduklarını, bu markaların 2017 tarihinden çok daha öncesinde kullanıldığını,—-FSHHM—–. Sayılı dosyasında davacının müvekkile ait —- markasının yalnızca “halkla ilişkiler” — sınıfında hükümsüzlüğünü talep ettiğini, bu davada hükümsüzlük kararı verilse dahi müvekkilin —– markasını diğer – tescilli- sınıflarda kullanabileceğini, dolayısıyla seri markaların tescilinde kötü niyet yahut marka hakkına tecavüz bulunmadığını, davacının—–ibareli markasının 38/41/43. Sınıflarda tescilli olduğunu, 35. Sınıf 1. Grupta yer alan “reklamcılık ve pazarlama hizmetleri”nde tescilinin bulunmadığını, davacı-karşı davalının zaman içinde hizmetlerinin reklamcılık ve pazarlama alanına kaydırması ve bu faaliyetlerde de —- markasını kullanmasının haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini belirterek, davacı-karşı davalının eylemlerinin haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitini ve davacı-karşı davalının davasının veddini talep etmiştir.
Davacı/karşı davalı vekili cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; Davalının “taraf markalarının müşteriler nezdinde karışıklığa neden olduğu” hususunu ikrar ettiğini, bu doğrultuda iltibasın söz konusu olup olmadığı hususunda uyuşmazlık olmadığını, Müvekkil Şirket’in —-markasını 35. Sınıfta yer alan halkla ilişkiler ile 41. Sınıfta yer alan sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetlerinde ilk ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişi olduğunu, müvekkil şirketin —-markası ile “sektörde” “hizmet alıcılar” nezdinde tanınmışlık düzeyine ulaştığını, Davalıların müvekkil şirkete ait “marka” ve “unvanı” birebir alarak kendisine marka ve unvan oluşturmasının basit bir tesadüf olmadığını, Müvekkil Şirketçe 1993 yılından itibaren—- markası ile ve de —- Unvanı ile “halka ilişkiler” alanında “organizasyon hizmetleri”, “medya ilişkiler”, “kurumsal iletişim ”, “iletişim danışmanlığı”, “etkinlik yönetimi” vb. ana sözleşmesinde belirtilen faaliyet konularında hizmet verildiğini, taraflar hizmet alanlarının benzer olduğunu, Davalının da halkla ilişkiler alanında faaliyet göstermekte olduğu ve bu kapsamda hem marka hakkı ihlali hem de haksız rekabet fiilleri gerçekleştirdiğinin 2017 yılında öğrenildiğini, müvekkil şirkete öncelik hakkı sağlanması, müvekkil şirketin halkla ilişkiler alanında—- markası üzerindeki gerçek hak sahipliğinden kaynaklandığını,—-” markalarının müvekkil şirketin uzun süredir. kullanmış olduğu “tescilsiz” markaları olduğunu, – — numaralı—- başvurularının ise “tekrarlama” niteliğinde başvurular olduğunu, haksız rekabet teşkil eden fiilerin müvekkili tarafından değil bizzat davalı-karşı davacı tarafından gerçekleştirildiğini, —- isimli web sitesinin 2002 yılından beri kullanılmakta olduğunu, davalı-karşı davacının 2012 yılında müvekkil şirketten haberdar olduğunu beyan etmesi karşısında, karşı davada ileri sürülen marka hakkı ihlali ve haksız rekabet iddialarının zamanaşımına uğradığını belirterek davalarının kabulünü ve karşı davanın reddini talep etmiştir.

D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E : Dava, Asıl davanın davalı —-adına tescilli olan —-tescil no.lu —- markasının hükümsüzlüğü ve terkini, ile diğer davalı şirketin ticari unvanından —- ibaresinin terkinine ve davalılar tarafından haksız rekabet ve ticaret unvanına ve şirket markasına tecavüzde bulunduklarının tespiti, önlenmesi ve men’i ile karşı davada —- tarafından karşı davalının eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, men’i ve durdurulması taleplidir.
Mahkememiz dosyasından aldırılan 02/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda; Davacı/karşı davalının—–markasını her ne kadar marka olarak tescil ettirmemişse de, 35.Sınıfta yer alan “halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil”, 41. Sınıfta “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetlerinde” ilk ihdas ve istismal eden ve piyasada maruf hale getiren kişi olduğu, —– üzerindeki öncelik hakkına sahip olduğu, Davacının —- markaları ile davalının—-tescil nolu —- markaları arasında görsel, fonetik ve anlamsal benzerlik olduğu, fakat tescil kapsamlarının farklı olduğu, tescil kapsamlarının birbirine benzer olmadığı, tescil kapsamları açısından sunulan hizmetlerin özellikle kurumsal şirketlerin reklam/halkla ilişkiler ve benzeri departmanlarında çalışan uzman tüketici grubuna da hitap ettiği, bu nedenle tescil kapsamlarında kullanılmaları halinde iltibas tehlikesinin bulunmadığı,—– no ile tescilli markanın tescil tarihi 02/12/2010 ile hükümsüzlük davasının açıldığı 20/02/2019 tarihi arasında 5 yıldan fazla sürenin geçmiş olduğu, Davacı/Karşı Davalı’ya ait markaların tescil kapsamları ile söz konusu markanın içeriğinin aynı olmadığı, Davalı/Karşı davacının, aynı sektörde ve birbiri ile ilşkili olan sektörde faaliyet davacı/karşı davalı şirket ve —–markasından haberdar olması gerektiği, reklam işi ve halkla ilşkiler alanında faaliyet gösteren davalının, davacı/karşı davalı şirketin ve hizmetlerinden haberdar olmamasının düşünülemeyeceği, 35. Sınıfta yer alan “halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil)” alanında marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığının düşünülebileceği,dolayısıyla davalı/karşı davacının —-no ile tescilli —–markası kapsamında yer alan 35. Sınıftaki “halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil)” açısından hükümsüzlük koşıllarının oluştuğunun düşünülebileceği, Davalılardan —- adına Türkpatent nezdinde yapılan—- başvuru nolu—–, —- başvuru nolu—- başvuru nolu —–marka başvurularına yapılan itirazların değerlendirme aşamasında olduğu, Her iki ticaret unvanında kılavuz kelimenin —– olduğu, her iki tarafın ünvanın devamında yer alan “Halkla ilişkiler (sektörde PR olarak bilinir) ve “reklamcılık” faaliyetleri birbirinden tamamen farklı alanlar olduğu, faaliyet gösterilen sektörlerin alanlarında uzman kişilerden oluştuğu, Davalı/Karşı davacı şirketin 2012 yılında kurulduğu, ticaret ünvanının tescil ve ilan edildiği, 2012 yılından bu yana söz konusu ticaret unvanı ile tanındığıi piyasada bu unvan ve tescilli markaları ile faaliyet gösterdiği, ticaret unvanında yer alan —–ibaresinin markasal olarak kullanımının tespit edilemediği, ticaret unvanının terkini davasının ise 7 yıl sonra açılmış olduğu, tarafların ticaret unvanları arasında iltibas olduğuna ilşkin bu kadar uzun bir süre içinde taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, davalı/karşı davacının ticaret unvanının terkini koşullarının oluşmadığı, ayrıca davacının 7 yıl gibi uzun bir süre sessiz kalmasının da hak kaybı oluşturacağı, Davacı/karşı davalı şirketin, davalı/karşı davacının —- no ile tescilli —– markasının tescil kapsamında yer alan “halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil)” hizmetlerinde de faaliyet gösterdiği, Davacı/karşı davalının —- markasını her ne kadar marka olarak tescil ettirmemişse de 35. Sınıfta yer alan “halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil)”, 41. Sınıfta “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetlerinde” ilk ihdas eden ve piyasada Maruf hale getiren kişi olduğu,— üzerindeki öncelik hakkına sahip olduğu göz önüne alındığında, davalı/karşı davacının eylemlerinin davacı/karşı davalı şirketin mrka hakkına tecavüz teşkil etmesinin söz konusu olmayacağı görüş ve kanaatine varıldığına dair raporunu sunmuşlardır.
Mahkememiz dosyasından aldırılan 06.04.2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;—-alan adlı sitede “—-logosunun kullanıldığını, alan adının 24.04.2014 tarihinde kayıt ettirildiği, 2014-2021 yıllarını içerir toplam 20 adet arşiv kaydının bulunduğu, —- alan adlı sitede “—–” logosunun kullanıldığı, alan adının 03.11.2001 tarihinde kayıt ettirildiği,2002-2021 yıllarını içerir toplam 233 tane arşiv kaydının bulunduğu, —-alan adlı sitede 2009 tarihi itibariyle—– ibaresinin kullanıldığı, alan adının 17.11.2009 tarihinde kayıt etttirildiği, Davalılar —-ve —–unvanı ve markasını kullanmasının davacı —– unvanını çağrıştırabilecek bir benzerlik gösterdiği ve karışıklık yaratma olasılığı bulunduğu, Bu benzerlik yoluyla eski ve köklü bir markanın bilinirliği ve güvenilirliğinden yararlanmış olabileceği, davacı şirkete maddi ve manevi zarar verebilme riskini doğurabileceği, Davalı —– reklam ve medya hizmetleri ibaresi ile birlikte kullanılsa da —–unvanı ile benzerlik gösteren unvan kullanımının tüketiciler ve kurumlar tarafından karıştırılabileceği, bu karışıklığın davalı şirkete avantaj sağlayabileceği, Davacı ve davalı şirketlerin unvanlarında yer alan faaliyet alanları her ne kadar farklıymış gibi görünse de sonra kurulan —–unvanında yer alan “Medya Hizmetleri” ibaresi davacı şirketin faaliyet konusu olan halkla ilişkiler kapsamında özellikle medya ve ilişkiler işlevine yönelik olarak tüketici ve müşteriler tarafından karıştırılabilme olasılığı yarattığı, bu karışıklığının davacı —-için bir tehdit olduğu, ayrıca bu durumun reklamcılık mesleğinin etik ilkelerine uygun olmadığı, Davacı-karşı davalı —– markası ile hakla ilişkiler alanında gerçek hak sahibi olduğu, kötü niyetle tescil edilmesi sebebiyle —- AİT —- NUMARALI “—- markası için hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, — başvuru nolu—–şeklinde seri nitelikte marka başvurularının olduğu, dosyaya taraflarca sunulmuş bilirkişi raporlarından, bu markaların bazıları için derdest davaların olduğunun anlaşıldığı, hangi markalar için derdest davanın olup olmadığının tam olarak tespit edilemediği, bu sebepten bu markalar açısından söz konusu davaların sonuçlarının beklenmesinin gerekebileceği, —- ticaret unvanında davacı —-ticaret unvanında yer alan —- kılavuz sözcüğünün kullanmasının TTK m. 52 uyarınca, yanıltıcı olduğu ve dürüstlüğe aykırılık oluşturduğu görüş ve kanaatine varıldığına dair raporunu sunmuşlardır.
Mahkememiz dosyasından aldırılan 17/04/2023 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak: Nihai takdir tamamen mahkemeye ait olmak üzere, bu açıklamalar ışığında dava konusu olay incelendiğinde, davacı tarafça sunulan deliller- bu kapsamda gazete ve dergi küpürleri, ödül ve katılım belgeleri- içeriğine ve bilişim incelemesi içeriğine göre davacının—–markası ile 1993 yılından beri “halkla ilişkiler” alanında faaliyet gösterdiği, çeşitli şirket ve kurumlar adına halkla ilişkiler yönünden ticari faaliyette bulunduğu, —- ibaresini “halkla ilişkiler” alanında Türkiye’de kullandığı ve piyasa açısından maruf hale getirdiği anlaşılmakla bu nedenle davacının “—–” ibaresine yönelik olarak “Sınıf 35: Pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri” mal ve hizmetinde gerçek hak sahibi olduğu, Tarafların iştigal alanlarının bir biriyle aynı olmasa da bir biriyle ilişkili alanlar olduğu, —- ibaresinin Tükçe’de kullanımda olduğu ancak tescil konusu —– ibaresinin — yazılış şekliyle tescilinin akla gelme olasılığının düşük olması ile 06.04.2022 tarihli bilirkişi raporunun 27. Sayfa 12. Bendinde açıklanan tespitler dikkate alındığında davalı-karşı davacı tarafın davacının sektördeki tanınmışlığından faydalanmak amacıyla dava konusu tescilin yapılmış olabileceği bu nedenle Davalı-Karşı Davacı tarafın dava konusu tescil ile davacıya ait markanın kullanım alanının sınırlanacağını bilebilecek durumda olduğu tespit edilmekle yukarıdaki açıklamalar ışığında davalı tarafın dava konusu olay bazında dava konusu —– tescil nolu markanın tescili açısından “kötüniyetli” olarak kabul edilebileceği, “kötüniyet”in varlığı ile ilgili nihai takdirin mahkemeye ait olduğu, Dava konusu—- ibareli marka başvuruları yönünden tescil mevcut olmadığından sicilden terkinin hukuken mümkün olmadığı, bunlar dışında kalan —- ibareli markalar açısından ise TPMK kararları aleyhine açılan dava akıbetlerinin araştırılması, anılan markaların dava tarihinde tescilli olmadığı hususunun mahkemece dikkate alınabileceği, Davalı unvanının markasal olarak kullanılmadığı, unvanlar arasında yapılan karşılaştırmada—- kelimesinin her iki unvanda da bulunduğu, kalan kısmın farklı olduğu, taraflar arasındaki asıl uyuşmazlığın —–markasının markasal kullanımına yönelik olduğu, davalı tarafın ticaret unvanını dürüstlüğe aykırı kullandığına yönelik delil bulunmadığı, bu nedenle TTK 52/1 maddesinin uygulanma olanağının dava konusu olayda bulunmadığı, karşı dava açısından, Karşı davalı-davacı tarafın —– ibaresine yönelik “Sınıf 35: Pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetler inde gerçek hak sahibi olduğu tespiti ve yine kötüniyete yönelik açıklama ve tespitler karşısında karşı davacı davalı tarafın marka ihlali ve haksız rekabet iddiasının yerinde olmadığı, davacı tarafın haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz iddiası açısından yapılan değerlendirmede; Davacı tarafın her ne kadar —– ibaresine yönelik “Sınıf 35: Pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri” mal ve hizmetinde gerçek hak sahibi olduğu sonuç ve kaatine varılmış ise de anılan markanın davacı adına tescili bulunmadığından marka hakkına tecavüzün mümkün olmadığı, Ancak davalı tarafın kötüniyetli olarak marka tescili yaptığı kabul edilirse TTK anlamında haksız rekabet hükümlerinin uygulanabileceği dair raporunu sunmuşlardır.
Tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, tüm usuli eksiklikler giderilmiştir.
İncelenen dosya kapsamı, mevcut deliller, bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; Dava, Asıl davanın davalı —– adına tescilli olan —- tescil no.lu —–markasının hükümsüzlüğü ve terkini, ile diğer davalı şirketin ticari unvanından—– ibaresinin terkinine ve davalılar tarafından haksız rekabet ve ticaret unvanına ve şirket markasına tecavüzde bulunduklarının tespiti, önlenmesi ve men’i ile karşı davada—– tarafından karşı davalının eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, men’i ve durdurulması taleplidir. Asıl davada maddi manevi tazminat taleplerinin tefrikine karar verildiğinden, bu dosya yönünden tazminat taleplerinin değerlendirilmediği, Mahkememizce dosya kapsamında aldırılan 02/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda, asıl dava yönünden asıl davacının —- markası üzerinde öncelik hakkına sahip olduğu fakat taraf markalarının tescil sınıfları farklı olduğundan, ayrıca 5 yıllık süre de geçmiş olduğundan —–numaralı marka yönünden hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, davalı adına tescilli diğer markalar yönünden ise 35. Sınıftaki bir takım hizmetler yönünden hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, karşı dava yönünden ise öncelik hakkının asıl davacıda olduğu belirtilerek karşı dava koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirildiği, 06/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda ise asıl davacının —– markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu ve hükümsüzlük koşullarının oluştuğu yönünde yine ticaret unvanının terki talebinin de oluştuğu yönünde görüş bildirildiği, en son aldırılan 17/04/2023 tarihli bilirkişi raporuna göre ise, asıl davacının —-markasına yönelik 35. Sınıftaki “pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyon hizmetleri” alanlarda gerçek hak sahibi olduğunun ticari unvan terki talebinin uygun olmadığı, —– markasının kötü niyetli tescili halinde haksız rekabetin olabileceği, karşı dava yönünden ise koşulların oluşmadığı yönünde görüş bildirildiği, buna göre tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, asıl davada davacı tarafından ihtilaf konusu —– markasının gerçek hak sahibinin davacı olduğu, davalılardan —– adına tescil edilen —– markasının kötü niyetli tescil edildiği iddiasıyla hükümsüzlüğüne yine davalı tarafından başvurusu yapılan—– numaralı marka tescil başvurularının da haksız rekabet ve sulandırma niteliğinde olduğundan sicilden terkinine yine davalıların eylemlerinin marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz oluştuğu iddiasıyla tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i ve yasaklanması ile davalı şirketin ticari unvanındaki —– ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, karşı davada ise karşı davalı tarafından kullanılan —–markasının karşı davacının ticari faaliyet alanına ilişkin olduğundan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, önlenmesi ve men’ine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın öncelikle—– markasının gerçek hak sahipliği ve bu markayı kullandıkları emtia ve hizmetlerin benzer olup olmadığı hususundan kaynaklandığı, davacı şirketin —-numaralı —–ibareli markanın 38, 41 ve 43. Sınıflarda—– numaralı —– markasının ise 35, 38 , 41 ve 42. Sınıflarda tescilli sahibi olduğu, davalı – karşı davacı —- ise davaya konu—– numaralı —–ibareli markanın 35. Sınıfta tescilli sahibi olduğu, davaya konu edilen —— numaralı markaların tescil başvurusunun reddedildiği,—–numaralı marka başvurularının 02/01/2020 tarihli cevabi yazıda halen devam ettiğinin anlaşıldığı,—– numaralı markalar tescil ettirilmiş ise de tescil yayın tarihlerinin 29/11/2019 tarihi olduğu, dava tarihi itibariyle henüz tescil edilmemiş oldukları anlaşıldığından, markanın hükümsüzlüğü davalarında ancak tescil edilmiş markaların hükümsüzlüğü talep edilebileceğinden bu markalar yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiş, davalı —– ait —– numaralı markanın hükümsüzlüğü talebi yönünden ise davacının ilk tescilli markası olan —— numaralı markasının tescil sınıflarının davalının iş bu markasının tescil sınıfından farklı olduğu, davacıya ait —– numaralı markanın ise 35. Sınıfta tescilli olduğu fakat hizmet sınıflarının farklı olduğu, aldırılan tüm bilirkişi raporlarında—–markasını ilk ihdas ve istismal edenin asıl davacı şirket olduğu, ticari faaliyet alanlarının benzer olup olmadığı yönünde aldırılan bilirkişi raporlarına göre, tarafların davacı – karşı davalının halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler asıl davalının ise reklamcılık sektöründe faaliyet gösterdiği, faaliyet alanlarının benzer olduğu anlaşıldığından sınıfsal olarak yaptırılan değerlendirmede, davacının 35. Sınıfta yer alan pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonları hizmetleri bakımından her ne kadar tescilli marka sahibi olmasa da bu hizmetler bakımından markayı tescilsiz olarak ilk defa kullanıp ihdas eden olduğundan, tarafların ticari faaliyet alanlarının da bu hizmetler alanında olduğu anlaşıldığından asıl davacının —- markası bakımından asıl davalıya nazaran öncelik ve üstün hak sahibi olduğunun değerlendirildiği, bu nedenle öncelikle karşı dava yönünden, —– markasının gerçek ve üstün hak sahibinin asıl davacı olması sebebiyle karşı davacının asıl davacı – karşı davalının —– markasının kullanımlarının tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği talebinde bulunamayacağı bu sebeple karşı davadaki taleplerin reddinin gerektiği, asıl dava bakımından ise hükümsüzlüğe konu —– numaralı markanın kötü niyetli tescil edildiği iddiası bakımından, asıl olan iyi niyet olup kötü niyeti iddia edenin ispat etmesi gerekmektedir, taraf ticari faaliyet alanlarının birbiri ile ilişkisi olmasına rağmen birebir aynı olmadığı, davalının 2009 yılından beri —– markası ile faaliyette bulunduğu, diğer davalı şirketi de 2012 yılında—– esas unsurlu ticari unvanı ile kurup tescil ettirdiği, davacı tarafından davalının davaya konu —– numaralı markasına yönelik olarak TPMK nezdinde 12/10/2012 tarihinde itirazda bulunduğu, buna göre de asıl davacının davalının faaliyetlerinden en erken bu tarihte haberdar olduğunun anlaşıldığı yine davalı şahsın 2012 yılında —–esas unsurlu diğer davalı şirketi kurup tescil ettirdiğini, tarafların benzer faaliyet alanlarında bulunduğu da düşünüldüğünde asıl davacının davalı markalarından ve faaliyetlerinden dava tarihi itibariyle yaklaşık 7 yıldır haberdar oldukları fakat buna rağmen hükümsüzlük veya başkaca bir dava açmadıkları, iş bu 7 senelik süre zarfında asıl davalıların —– markası ile ticari faaliyette bulundukları bu markanın tanıtımı için reklam harcamaları yaptığı ve —–markası ile özellikle reklamcılık sektöründe markanın belli bir bilinirliğe sahip olduğu, asıl davacı markasının da özellikle organizasyon hizmetleri bakımından sektöründe bilinir tanınmış bir marka olduğu anlaşılmış ise de aradan 7 yıl geçtikten sonra iş bu hükümsüzlük ve marka hakkına tecavüz davalarının açılamayacağı, bu yönüyle öncelikle davalının—– numaralı markasının kötü niyetli tescil iddiasının sadece asıl davacı markasından haberdar olduğu yönündeki soyut iddiaya dayadırılması sebebiyle ispat edilemediği kaldı ki ispat edilse dahi marka tescilinden ve kullanımlarından haberdar olunduktan sonra aradan 7 yıllık süre geçtikten sonra iş bu davanın açılmasının Medeni Kanunun 2. Maddesindeki hüküm gereğince iyi niyetli olmadığı yine dinlenen davalı tanık beyanlarından da davalının bu marka ile yatırım ve tanıtımlarda bulunduğu hususu gözetildiğinde mahkememizde her ne kadar marka hukukunun temel esasında markanın tekliği ilkesi geçerli ise de Medeni Kanunun 2. Maddesi uyarınca süresinde ve iyi niyetli olarak açılmadığı kanaatine ulaşılan asıl dava bakımından süresi içerisinde hükümsüzlük ve tecavüz iddiasında bulunulmadığından bu aşamadan sonra markaların teknik ilkesinin istisnai olan birlikte var olma ilkesi gereğince birlikte var olmaları gerektiği iyi niyetli olarak süresinde açılmayan dava bakımından karşı tarafın da kötü niyetli olduğundan bahsedilemeyeceğinden hükümsüzlük davasının ve buna dayanak olarak bu marka kapsamında yapılan kullanımların marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği anlaşıldığından asıl davanın da reddine karar vermek gerekmiş, neticeten hem asıl davanın hem de karşı davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
Asıl davanın REDDİNE,
Karşı davanın REDDİNE,
A) ASIL DAVA YÖNÜNDEN:
1-Alınması gereken 269,85 TL harçtan alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile kalan 225,45 TL harcın davacı – karşı davalı —– tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Asıl dava reddedildiğinden Hükümsüzlük talebi bakımından: Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin asıl davacı —–ŞİRKETİ-‘ den alınarak, karşı davacı—– ödenmesine,
3-Asıl dava reddedildiğinden Tecavüz ve haksız rekabet talebi bakımından: Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin asıl davacı —- alınarak, karşı davacı —- ve davalı —- ödenmesine,
4-Kullanılmayan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
B) KARŞI DAVA YÖNÜNDEN:
1-Alınması gereken 269,85 TL harçtan alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile kalan 225,45 TL harcın karşı davacı—– tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Karşı dava reddedildiğinden: Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 25.500,00 TL ücreti vekaletin karşı davacı —- tahsili ile davacı – karşı davalı —-ŞİRKETİ’ ne verilmesine,
3-Kullanılmayan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
C) YARGILAMA GİDERLERİ BAKIMINDAN:
Yargılama giderleri ortak olarak yapıldığından,

a) —–ŞİRKETİ tarafından yapılan 1.500,00 TL yargılama giderinin asıl davacı —- ŞİRKETİ’nden alınarak, —- ŞİRKETİ’ ne ödenmesine,
b)Asıl davacı tarafından yapılan 3.870,00 TL yargılama giderinden davanın ret ve kabul oranına göre 1/2 si olan 1.935,00 TL’ sinin karşı davacı—- alınarak asıl davacı —- ŞİRKETİ’ne ödenmesine bakiye kısmın asıl davacı üzerinde bırakılmasına,
c)—– tarafından yapılan 8.231,00 TL’ nin davanın ret ve kabul oranına göre 1/2 si olan 4.115,50 TL’ sinin asıl davacı —–alınarak —- ödenmesine, bakiye kısmın —- üzerinde bırakılmasına,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.