Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/85 E. 2023/131 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/85 Esas
KARAR NO: 2023/131
DAVA: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 03/02/2023
KARAR TARİHİ: 15/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının —Maddesi gereğince —– adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili——–Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; — müvekkili —- olan davalı—– tarihinde başlamak üzere %50 – %50 pay oranlı bir adi ortaklık sözleşmesi imzaladıkları ve bu sözleşme doğrultusunda birlikte işletme adı ——- olan ——— unvanlı —– kliniğini idare ettikleri, müvekkili işbu adi ortaklığa girerken esasen davalının eski ortağı olan dava dışı ——- ortaklık payını devraldığı ve bu pay devri karşılığında eski ortağa payı karşılığı 55.000-TL ödeme yaptığı, bununla birlikte müvekkilinin ortaklığa girmesi nedeniyle müvekkili ve davalı tarafından klinikte bazı değişiklikler ve yenilikler yapılmasına karar verildiği ve bu doğrultuda kliniğe yeni dolaplar, klima, 2 oda için makam takımları, güvenlik kamerası, salon mobilyası ve—– dekorasyon eşyaları alındığı, bahsi geçen ortaklığa yapılan bu alışverişın 2020 Aralık ayında yapıldığı, o tarihte toplamda yaklaşık 48.000-TL tuttuğu, ofisin ticari işleri, kira ödemeleri, ofisin idaresi için yapılan gündelik masraflar, ofiste çalışan asistanın maaş, sigorta vs. ödemeleri gibi her türlü hesaplar davalı tarafından takip edilmiş, davalı bu süreçte bütün bu giderlere ilişkin çizelgeler tutmuş ve müvekkilinin ödemesi gereken giderleri ay ay bu çizelgeler ile tespit ve talep ettiği, müvekkili de de davalının kendisine düştüğünü belirttiği gider payını hiçbir zaman aksatmaksızın davalıya düzenli olarak ödediği, bu ödemeler bazen davalının —- bulunan—- numaralı hesabına bazen de davalının isteği ile davalının annesi olan —- bulunan——- numaralı hesabına gönderildiği, ilerleyen süreçte müvekkilinin pek çok danışanı olması ve hatta kliniğe davalıdan daha çok danışan kazandırması nedeniyle davalı bu durumdan rahatsız olmaya başladığı, öyle ki danışanlarından çoğunlukla elden ödeme almayı tercih eden ve hiçbir şekilde bu elden ödemelere fatura kesmeyen davalı, bir süre sonra vergisel olarak sıkıntı yaşayabileceğini iddia ederek müvekkilinin kendi vergi açılışını yapmasını ve ticari hesapların ayrılmasını istediğini belirttiği, oysa müvekkilinin kliniğe kazandırdığı hastalardan elde edilen gelirler davalı tarafından faturalandırıldığında bu faturalardan doğan vergiler de müvekkilinin gideri kabul edilerek davalıya müvekkil tarafından eksiksiz şekilde ödendiği,
davalının bu ve daha önceki benzer davranışlarından hoşnutsuzluk duymaya başlayan müvekkili ticari hesapların tamamen ayrılması fikrine daha sıcak baktığından taraflar müvekkilinin vergi açılışı için gerekli hususları araştırdığı ve öncelikle mülk sahibi olan kiraya veren ile müvekkili arasında yapılması gereken kira sözleşmesi hakkında görüşmeye karar verdikleri, kliniğin mülk sahibi ise iş yerinde iki ayrı tacirin bulunacak olması halinde taraflarla iki ayrı kira sözleşmesi yapmayı istediği, bu teklifi ve bu değişikliğin her türlü sonucunu müvekkilinin kabul etmesine rağmen davalı hiçbir şekilde iki ayrı kira sözleşmesi yapılması hususunu kabul etmediği ve günün sonunda müvekkilinin vergi açılışı yapmasını değil klinikten tümüyle ayrılmasını talep ettiği, 2022 Haziran ayında davalı taraf ortaklığı sürdürmek istemediğini ve müvekkilinin tamamen bu klinikten ayrılmasını istediğini beyan ettiği, ortaklığın sağlıklı bir şekilde devam edemeyeceğini anlayan müvekkili de ortaklığın sona erdirilmesini ancak ortaklığa girmek için ödediği katılım payının ve yapmış olduğu masrafların ya da ofise aldığı eşyaların kendisine ödenmesi / geri verilmesi karşılığında ortaklıktan ayrılabileceğini ifade ettiği, bunun üzerine davalı taraf durumu değerlendireceğini söylemişse de müvekkili ile klinikte denk gelmekten aylarca kaçındığı ve müvekkilinin ortaklıktan ayrılış sürecini olabildiğince sürüncemede bıraktığı, ofisten eşya çıkmasını istemeyen davalı, önce müvekkiline ortaklık payı ile birlikte yeni eşyalar almayı ya da eşyaların bedelini ödemeyi teklif etmişse de sonrasında bu fikrinden de tamamen vazgeçerek hiçbir şey ödemeyeceğini ve müvekkilinin şahsi eşyalarını almak suretiyle bu şekilde ortaklıktan ayrılması gerektiğini söylediği, tasfiye alacağının ödenmesi amacı ile müvekkilinin arabuluculuğa başvurduğu ancak davalı tarafça anlaşmak mümkün olmadığı, müvekkili adi ortaklık payının tasfiyesi ile fazlaya ilişkin ıslah, talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000-TL tasfiye payının fiili ödeme tarihindeki karşılığının tasfiye tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, adi ortaklığın tesbiti, feshi ve tasfiyesi talebine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 03/02/2023 tarihinde açılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.
6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5 inci maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemeleri’nce görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı HMK’nun 1. maddesi gereğince kamu düzenine ilişkin olduğundan, ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamasında re’sen incelenir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkememizce tarafların esnaf-tacir araştırmasının yapılabilmesi için ilgili yerlere müzekkereler yazılmıştır.
Tekmil dosya kapsamından dosyamız taraflarının ikisinin de tacir olmadığı, gelen müzekkere cevaplarından tarafların esnaf olmadığı, gerçek kişi tacir olmadığı,———– bu hali ile dava tarihi itibariyle tarafların gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, serbest meslek erbabı olmakla tüccar/tacir olmadıkları mahkememizce anlaşılmış ,taraflar arasındaki uyuşmazlığın TBK’da düzenlenen adi ortaklık ilişkisinden kaynaklı olduğu, tarafların TTK’da düzenlendiği gibi tacir sıfatını taşımadığı, adi ortaklığın konusunun gelir elde etmek olmasının, davayı kendiliğinden ticari dava haline getirmeyeceği ve TTK’da ön görülen, tarafların her ikisinin de tacir olması koşulunun davada oluşmadığı, tarafların her ikisinin de tacir olmaması durumunda uyuşmazlığın çözümünde genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu mahkememizce anlaşılmış ve mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. ————
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli —— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ——— nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 15/02/2023