Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/25 E. 2023/512 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/25
KARAR NO : 2023/512

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 10/01/2023
KARAR TARİHİ : 15/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. Maddesi gereğince Türk Milleti adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili —– Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.

DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Dava dışı —– faaliyet gösterdiği —–adresli işyerinde yer alan ve poliçede belirtilen elektronik cihazların, müvekkili şirket nezdinde—-numaralı Elektornik Cihaz Sigortası Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalı şirket kullanımında olan—–adresinde bulunan ve sigortalı işletmenin üst komşusu olan işletmede 10.04.2021 tarihinde meydana gelen su basması olayı nedeni ile suyun sigortalı işletmeye intikal etmesi sonucu sigortalı eşyaların ciddi hasar gördüğünü, sigortalı tarafından yapılan hasar ihbarı üzerine poliçe kapsamında açılan —– sayılı hasar dosyası kapsamında ekspertiz çalışmalarına başlandığını, olaya ilişkin düzenlenen 09.06.2021 tarihli ekspertiz raporunda aşağıdaki değerledirme ve tespitler yapıldığını, ekspertiz raporu kapsamında yapılan detaylı ve yerinde incelemeler sonucu meydana gelen su sızmasının sigortalının üst katında bulunan davalıya ait işletme faaliyeti kapsamında forklift vasıtasıyla metal sepetlerin taşınması ile yapılan yükleme/depolama faaliyeti sırasında yangın vanasına darbenin gerçekleşmiş olduğunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulduğunu, nitekim ekspertiz raporunda bahsi geçen Makine Mühendisi —– tarafından düzenlenen 03.05.2021 tarihli Uzman Görüş Raporu ile olayın hemen ardından sigortalının talebi ile —— tarafından düzenlenen 15.04.2021 tarihli Tespit Tutanağı da benzer tespitler içerdiğini, olayın sorumluluğunun üst katta faaliyet gösteren davalı işletme olduğunun tespit edildiğini, ekspertiz raporunda da tespit edildiği üzere, meydana gelen su sızması neticesinde sigortalı işletmede yer alan—– marka 2 adet laptopun zarar gördüğünü ve kullanılamaz hale geldiğini, elektronik cihaz sigorta poliçesi kapsamında, laptop bedellerine ilişkin muafiyet tenzili klozu da uygulanmak sureti ile yapılan hesaplama sonucu sigortalı şirkete 28.06.2021 tarihinde 1.000,00-USD tazminat ödemesi yapıldığını, Türk Ticaret Kanunu 1472. Maddesinde; “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmü amir olduğunu, meydana gelen kaza sonucu sigortalıya ödenen tazminat tutarına ilişkin davalının kusurlu davranışları sebebiyet verdiğinden davalının TBK amir hükümleri uyarınca hukuki sorumluluğu bulunduğunu, davalı aleyhine—-. İcra Müdürlüğü—- Esas sayılı dosya ile ödeme tutarının ödeme tarihi kuru üzerinden TL karşılığı üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından icra takibine haksız ve kötüniyetli olarak icra takibine itiraz edildiğini, bunun üzerine huzurdaki itirazın iptali davası açılmadan önce —– Arabuluculuk Bürosu —– sayılı dosya ile ticari uyuşmazlıklar yönünden zorunlu arabuluculuk başvurusu yapıldığını ancak yapılan görüşme sonucu anlaşma sağlanamadığını, dosyaya konu alacağın belirlenebilir ve likit alacak niteliğinde olduğunu, davalı tarafın itirazının haksız ve kötüniyetli olduğunu, tüm bu nedenlerle—–. İcra Müdürlüğü ——Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin 8.979,66-TL üzerinden devamına, davalı aleyhine %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davada yetkili mahkemelerin —– Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle öncelikle davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, müvekkilinin davacı yanca iddia olunan zararın meydana geldiği adreste 01.10.2020 tarihinden bu yana kiracı olduğunu ve kiracı olarak yasal yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, müvekkili şirket tarafından uzman servislerden hizmet alındığını, uzman servisler tarafından yapılan inceleme neticesinde tanzim edilen detaylı raporda, dilatasyon boşluklarından ve bina ile ilgili oluşan çatlaklardan sızma olduğu binadaki çatlakların ise müvekkil şirketten kaynaklanmadığına yönelik tespitte bulunulduğunu, ayrıca müvekkili tarafından—-. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin —– dosyasından tespit talebinde bulunulduğunu, bunun üzerine tanzim edilen tespit raporunda, yangın tesisatındaki basınçlı suyun —– bulunduğu kata ve alt kattaki depolara gittiği, boru çatlamasının borunun imalatından kaynaklandığı, fabrikada imalattan çıkmış kullanılan bir borunun çatlayıp çatlamayacağı kullanıcı tarafından bilinemeyeceği ve dolayısıyla müvekkili kiracı şirketin tedbir veya önlem almasının mümkün olmadığı, zararın oluşmasındaki sebebin bina inşaatının ilk yapıldığı andaki tesisat altyapısı ile alakalı olduğu ve inşai altyapıdan kaynaklı suyun aşağı katlara akıp zarar vermesini önleyecek hiçbir izolasyona da rastlanmadığı, sonuç olarak müvekkili şirketin hiçbir kusuru olmadığı tespitlerinde bulunulduğunu, bilindiği üzere, binaların ilk projelendirmesi sırasında büyük yapıların depremden daha az etkilenmesi için ve daha az salınım yapması için belirli mesafelerde dilatasyon boşlukları bırakıldığını, bu kısımlarda uygun su yalıtım uygulanmaması durumunda yapıda büyük problemler yaşandığını, söz konusu rapor incelendiği taktirde görüleceği üzere, binanın yapımından kaynaklanan dilatasyon boşluklarındaki su yalıtımının uygulanmaması, binadaki boru ve vanaların konumlandırılması tamamen teknik bir konu olup ortak alanları ve taşınmaz malikini ilgilendirdiğini, sonuç olarak, müvekkili şirketin somut olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığını, hem yetkin servis tarafından yapılan detaylı inceleme neticesinde tanzim edilen raporda hem de —. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin—– sayılı dosyasından alınan tespit raporunda sabit hale geldiğini, bu nedenle, kusuru bulunmayan müvekkil şirket yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, TBK m.69 gereği yapı malikinin kusursuz sorumluluğu ilkesi uyarınca zarardan sorumlu olanın, binanın maliklerinin olacağı, müvekkil kiracı şirketin zarardan sorumlu tutulamayacağını, davanın, bina malikleri olan —- ve —— yöneltilmesini, kusuru ve sorumluluğu bulunmayan müvekkili şirket yönünden ise pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle davanın öncelikle yetkisizlik nedeniyle usulden reddine, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, müvekkili şirketin zararın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığından davanın esastan reddine, icra takibinin haksız ve mesnetsiz olduğundan davacı aleyhine % 20 den aşağıya olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, İİK’nun 67/1 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, ibraz ettikleri tüm deliller, —–. İcra Müdürlüğü’nün —– Esas sayılı dosyası, tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir. —. İcra Müdürlüğü’nün —– Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 8.979,66-TL’nin tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 22/06/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 22/06/2022 tarihinde icra takibine itiraz edildiği, davanın yasal 1 yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde:
Rücu ve halefiyet Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih —– sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nin “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; davacı sigorta şirketinin sigortalısı hangi görevli ve yetkili mahkemede dava açabilecek ise, sigorta şirketinin de halefiyet gereğince aynen sigortalı gibi o mahkemede dava açabileceğine işaret edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır. HMK 114/1.c maddesi uyarınca “Mahkemenin görevli olması” dava şartlarından olup, HMK 138 maddesi dikkate alınarak dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerekmektedir. HMK 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” düzenlemesi yer almaktadır.
634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 27. maddesinde; “Her kat maliki anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumludur”, aynı Kanun’un Ek 1. maddesinde, “Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Yine Yargıtay—- Hukuk Dairesi’nin emsal nitelikli 17/06/2019 tarihli —– sayılı ilamı ile; “… Dava, konut sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu ileri sürülen davalıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır… 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun’un Ek 1. maddesinde ise, kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi’nde çözümleneceği öngörülmüştür. Somut olaya bakıldığında; davalının kullanımında olan konut ile davacı sigortalısının kullanımındaki konutun da bulunduğu anataşınmazın kat mülkiyeti kurulmuş bir taşınmaz olduğu; davacıya sigortalı konutun üst katında bulunan ve davalının kullanımındaki dairenin su tesisatından sigortalı yere su sızdığı gerekçesiyle davalıya husumet yöneltildiği görülmektedir. Bu durumda, anataşınmazda kat mülkiyeti kurulmuş olması nedeniyle, davada Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu açıktır…” şeklinde karar verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ve izahatlar doğrultusunda davaya konu taşınmazda kat mülkiyetinin hasar tarihinden önce kurulmuş olduğunun tapu kayıtları ile sabit olduğu, davacıya sigortalı olan işyerinin üst katında bulunan ve davalının kullanımındaki iş yerinden sigortalı yere su sızdığı gerekçesiyle davalıya husumet yöneltildiği, bu durumda, anataşınmazda kat mülkiyeti kurulmuş olması nedeniyle, davada Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu mahkememizce değerlendirilmiş açılan davaya bakma görevi Sulh Hukuk mahkemesine ait olmakla görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli —— Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde—– BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.