Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/962 E. 2023/352 K. 25.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/962 Esas
KARAR NO : 2023/352

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2022
KARAR TARİHİ : 25/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (ticari satımdan kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı yan ile ticari faaliyette bulunduğunu ve toplamda davalı ile 7.930.697,41 TL tutarında ticaret faturaları düzenlendiğini ve mal teslimlerinin yapıldığını, ancak davalı yan müvekkiline yapılan ticaret karşılığında 7.858.962,96 TL ödeme yaptığını ve geriye kalan 71.344,44 TL’yi ise ödemediğini, bu durumun tarafların cari hesapları ve ticari defterleri ile de sabit olduğunu, Davalının iş bu bakiye bedelini süresinde ödememesi üzerine davalı aleyhine —— İcra Dairesi’nin—— esas sayılı dosyasında icra takibine başlandığını, Davalı tarafça icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ve herhangi bir dekont yada ödeme belgesi sunulmadığını, beyan ederek Davalı tarafından—–İcra Dairesi’nin —— esas sayılı dosyası borcuna yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, haksız ve kötü niyetli itirazdan dolayı takip toplamının %70’inden az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin 11.4 maddesi ile HMK 413.maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, tahkim şartı bakımından sundukları itirazları baki kalmak kaydıyla davacının esasa dair iddialarının haksız ve dayanaksız olduğunu, davacıların tüm iddialarının reddi gerektiğini, icra inkar tazminatı bakımından ileri sürülen iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin takibe itirazı haklı olduğundan davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, tüm bu nedenlerle davanın öncelikle usulden reddine davacının iddiaları haksız ve hukuka aykırı olduğundan davanın reddini, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Hukuki Nitelendirme, Delillerin Değerlendirilmesi ve Netice
Dava, fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe itiraz üzeri açılan itirazın iptali davasıdır.
İtirazın iptali davası, takip borçlusunun ödeme emrine süresi içinde itiraz etmesi halinde, takibin devamını sağlamak amacıyla, takip alacaklısı tarafından 2004 sayılı Yasanın 67 nci maddesine göre, itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde açılan ve genel hükümler çerçevesinde incelenen bir eda davasıdır.Borçlunun itirazı, icra dairesi tarafından alacaklıya tebliğ edilmiş olmadıkça bir yıllık süre işlemeye başlamaz; yüksek mahkeme kararlarına göre alacaklı, itirazın kendisine tebliğinden önce de itirazın iptali davası açabilir —–Bam—–.HD —— Alacaklı bir yıllık süresi içinde itirazın iptali davası açmaması halinde takip düşer ise de alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece genel hükümlere göre alacağını dava edebilir.Davanın kabul edilmesi halinde, borçlu tarafından yapılan itiraz iptal edildiğinden, itiraz üzerine duran takibe (haciz) devam edilebilir. İtirazın iptali davası devam ettiği sürece, bir yıllık haciz talebi süresi işlemez.
İspat yükünün -kural olarak- davacıda olduğu itirazın iptali davasında, alacaklı (normal bir alacak davasında olduğu gibi) alacağının varlığını usul muhakemesinde caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Davanın reddi halinde, itiraz ile duran takip iptal edilmiş sayılır ve ilam kesin hüküm teşkil ettiğinden takip alacaklısı tarafından konusu aynı olan bir dava tekrar ikame edilemez. Ayrıca borçlunun talep etmesi halinde, mahkeme, alacaklının kötüniyetle icra takibinde bulunduğu kanısına varırsa alacaklıyı yüze yirmiden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum eder (67/II). Kötüniyet olgusunu ispat yükü, tazminat talep eden davalı borçludadır. Tazminatın, asıl alacak üzerinden hesaplanması gerekir.
Davanın kabulü halinde, itiraz üzerine duran takibe devam edilir; (varsa) ihtiyati haciz, kesin hacze dönüşür. Ayrıca, alacaklı tarafça talep edilmesi halinde, takip konusu alacağın belirlenebilir (likit) olduğu durumlarda davalı (takip borçlusu) alacak miktarının asgari yüzde yirmisi oranında inkar tazminatına mahkum edilir. Yüksek mahkemenin yerleşik uygulamasına göre hüküm altına alınacak inkâr tazminatının asıl alacak üzerinden hesaplanması gerekir (Yargıtay —–.HD——
Uyuşmazlığın önce —–.Asliye Hukuk Mahkemesinde görüldüğü, mahkemenin ——sayılı ilamıyla görevsizlik kararı verdiği, talep doğrultusunda 28/11/2022 tarihinde Mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.6/12/2022 tarihli tensip tutanağı ile, ——-İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak ilgili takip dosyası talep edilmiş, ayrıca tarafların bağlı bulundukları vergi dairelerine müzekkere yazılarak BA/BS formları talep edilmiştir.Uyuşmazlığın, “28/2/2022 cari hesap alacağı” nedenine dayalı 71734,44 TL tutarlı takip nedeniyle davacının davalı yandan alacaklı olup olmadığı, davalı takip borçlusunun takibe itirazının yerine olup olmadığı, yerinde değilse inkâr tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.

Cevap dilekçesinde tahkim şartına dair ilk itiraz söz konusudur.
Tahkim sözleşme tarihi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun onbirinci kısmında 407 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümlenmesini özel kişi veya kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişi veya kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim denir. Burada söz konusu olan ihtiyari tahkim, yani tarafların rızaları ile başvurabilecekleri tahkim yoludur. Tahkim sözleşmesinin tanımı ve şekli HMK 412. maddede düzenlenmiş, yasa da tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşma olarak ifade edilmiştir. İkinci fıkrada, tahkim sözleşmesinin taraflar arasındaki sözleşmenin bir şartı veya ayrı bir sözleşme şeklinde yapılabileceğine yer verilmiştir —–Bam —–HD——-.).
“(…) Kural olarak, uyuşmazlıkların çözüm yeri mahkemelerdir. Ancak, sözleşmenin tarafları kamu düzenini ilgilendirmeyen ve arzularına bağlı olan konularda aralarında çıkacak uyuşmazlıkların halli için tahkim yolunu seçebilirler. Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenebilmesi için taraflar arasında geçerli olarak yapılmış bir tahkim anlaşmasının varlığı zorunludur. Tahkim anlaşması, bağımsız bir tahkim sözleşmesi şeklinde yapılabileceği gibi asıl sözleşmeye tahkim şartı konulması suretiyle de yapılabilir. Tahkim anlaşmasının kurucu unsuru uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesine ilişkin irade açıklaması olup, bu anlaşmanın geçerli olabilmesi için tarafların tahkim iradelerinin şüpheye ve karışıklığa yer vermeyecek şekilde açık ve kesin olması gerekir. Uyuşmazlıkların öncelikli olarak hakemlerce, olmazsa mahkemelerce çözüme bağlanacağı kararlaştırılan tahkim sözleşmeleri veya şartları açık ve kayıtsız şartsız (kesin) tahkim iradesini içermediğinden geçerli sayılamaz. Bu nedenle, tahkim sözleşmeleri ve şartlarının bu kurallar dairesinde incelenerek geçerli olup olmayacağı konusunda bir karar verilmesi gereklidir.
Taraflar arasında düzenlenen 01.11.2013 ve 03.02.2014 tarihli sözleşmelerin 44. Maddesinin (e) bendine göre; “Uyuşmazlık yukarıda belirlenen usul dairesinde çözümlenemediği takdirde aşağıda belirtilen şekilde——tarafından seçilecek tek hakem tarafından, Türk Hukuku’na uygun olarak tahkim yoluyla çözümlenecektir. Tahkim yeri —–.” Bu madde usulüne uygun olarak getirilmiş bir tahkim şartıdır. Madde hükmüne göre, taraflar arasında bir ihtilâf doğduğunda bu ihtilâfın hakem tarafından çözümlenmesi konusunda iradelerinin birleştiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça yazılı sözleşmedeki tahkim şartından haberi olmadığı, bu şartın adil olmadığı ve tahkim şartının hiç müzakere edilmediği ileri sürülmüşse de, sözleşmenin her iki tarafı da tacir olup, davacının basiretli bir tacir olarak yaptığı yazılı sözleşme hükümlerinden haberdar olmadığı iddiası dinlenemez. Bunun yanısıra davacı tarafından iradesinin sakatlandığına dair davadan önce herhangi bir itirazda bulunulmamış, dava da açılmamıştır. İtirazın iptali davalarında tahkim şartının ileri sürülebileceği Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin kararlarında kabul edilmiştir” (—– Bam —-.HD ——).
Dosya bir bütün olarak incelendiğinde, davalı tarafından cevap dilekçesi ekinde sunulan ve taraflar arasında bağıtlandığı anlaşılan 7/10/2021 tarihli “Demir Direk Mal Tedarik Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 11.4 üncü paragrafında, “Taraflar arasında Sözleşme’den kaynaklanan veye Sözleşmeyle ilişkili uyuşmazlıklar,—–uyarınca nihai olarak tahkim yoluyla ——, Türk Hukuku esasına göre çözümlenecektir” ifadeleri yer almaktadır.
Ayrıca yine ekli 21/10/2021 tarihli “Mal Tedarik Sözleşmesi Genel Hükümler Ek1” başlıklı sözleşmenin son paragrafında, “Taraflar arasında Sözleşme’den kaynaklanan veye Sözleşmeyle ilişkili uyuşmazlıklar, —–uyarınca nihai olarak tahkim yoluyla —-, Türk Hukuku esasına göre çözümlenecektir” ifadeleri yer almaktadır. Bu ve yukarıdaki maddeler usulüne uygun olarak getirilmiş bir tahkim şartlarıdır. Hükme göre, taraflar arasında bir ihtilâf doğduğunda bu ihtilâfın hakem tarafından çözümlenmesi konusunda iradelerinin birleştiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın, uyuşmazlığın halli bakımından tahkim şartının söz konusu olması nedeniyle davalı yanın ilk itirazının kabulü ile 6100 sayılı Yasanın 116/f.1-b hükmü gereği usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiş; taraflar arasında geçerli bir tahkim anlaşması bulunduğundan davalı yanın arabuluculuk toplantısına katılmaması vekalet ücreti ve yargılama giderleri bakımından aleyhine değerlendirilmemiş, davacının yaptığı yargılama giderleri üzerine bırakılarak davalı lehine AAUT 7/2 gereği maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1.-Davanın, uyuşmazlığın halli bakımından tahkim şartının söz konusu olması nedeniyle davalı yanın ilk itirazının kabulü ile 6100 sayılı Yasanın 116/f.1-b hükmü gereği usulden reddine,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.225,05 TL harçtan mahsubu ile arta kalan bakiye 1.045,15‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3.-Arabuluculuk sürecinde düzenlenmiş sarf kararında yer alan 1.560,00 TL’nin 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesi uyarınca arabuluculuk toplantısına katılmayan davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesine,
4.-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5.-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6.-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7.-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren iki hafta süre içerisinde—–Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu.