Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/953 E. 2023/341 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/953 Esas
KARAR NO: 2023/341
DAVA: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/11/2022
KARAR TARİHİ: 13/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının —–Maddesi gereğince — adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili —–Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili — davalı—– arasında, davalının iş sahibi olduğu ve ortak iş yaptığı ——- da işlerini içerir şekilde —– bulunan şantiyelerde yüklenici davacı tarafından muhtelif şekilde sıhhi tesisat, işçilik bedelleri de davacıya ait olmak üzere vitrifiye ve armatür malzemelerinin temini ile montajı, işçilik bedelleri yine davacıya ait olmak üzere doğalgaz ve yerden ısıtma işlerinin anahtar teslimi olarak yapılması hususunda anlaştığı, taraflar arasında teklif formları husunda görüşülerek teklifler onaylanmış ve———–imzalanmış, yüklenici olan davacı müvekkili sözleşme gereğini yüklendiği tüm edimi ayıpsız ve eksiksiz olarak tamamlayarak teslim ettiği ancak davalı iş sahibi tarafından teslim edilen işin bedellerinin tamamı ödenmediği, müvekkilinin yüklendiği ayıpsız ve eksiksiz teslim edilen işlerin bedeli olan alacaklarının tahsili için huzurdaki davayı açmak gerektiği, müvekkili yüklendiği işlerin bedellerinin bir kısmını davalıdan tahsil edebilmiş ise de; 179.858,00 TL asıl alacak kısmı henüz davalı tarafından ödenmediği, davalının sözleşmede kendisine yüklenen ödeme edimini yerine getirmemesi üzerine; müvekkili tarafından davalı aleyhine ———- tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı kendisine tebliğ edilen ödeme emrine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiği ve davalının itirazı üzerine takibin durduğu, müvekkili ile davalı arasında imzalanan sözleşme gereğince; müvekkili tarafından yapılan ve teslim edilen işlerin malzeme, montaj ve işçilik bedelleri ile birlikte toplam bedelin 179.858,00 TL ‘lik kısmı dava tarihi itibariyle halen müvekkiline ödenmediğinden bahisle davalının uzun bir süreçte borcunu halen ödemekten kaçınması, yargılama sürecinin uzaması ihtimali ve müvekkilinin alacak miktarının faizi ile birlikte yüksek bir bedel teşkil etmesi neticesinde, davalının şirketin ticari faaliyetlerini sona erdirme ve müvekkilinin mağduriyetleri ile zararlarının geri dönülemez şekilde artması ihtimaline binayen, davalı şirketin borca yeter miktarda mal varlığına ve banka hesaplarındaki mevduatına İhtiyati Tedbir konulmasını, müvekkilinin 179.858,00 TL asıl alacağının 11.04.2019 icra takibi tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tespiti ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin taraf sıfatı bulunmadığı, mahkemeye sunulan 10.03.2015 tarihli sözleşmede her ne kadar müvekkili şirketin unvan adres,———–bilgilerinin yer aldığı kaşe ile imzalanmış ise de kaşe üstündeki imza müvekkili şirket yetkilisi ——- ait olmadığı, müvekkili şirket yetkilisinin bu sözleşmede imzası olmadığı gibi bu sözleşmeye dayalı olarak da bir sorumluluğu olmadığı, işbu eser sözleşmesinden kaynaklı alacak davası ikame edilmeden arabulucuya başvuru yapılmadığı, davacı süresinde itirazın iptali davasını aslında alacağı olmadığından ikame etmediği, aynı alacak için alacak davası ikamesi hukuka aykırı olduğu, davacı taraf müvekkili şirket aleyhine ——–asıl alacak tutarlı ilamsız takip yaptığı, taraflarınca süresi içinde haksız ve hukuka aykırı takibe itiraz edildiği ve takibin durdurulduğu, işbu alacak davasının kötüniyetli ikame edildiği, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacının alacaklı olduğu kabul edilse dahi söz konusu borcun zamanaşımına uğramış olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147/6. maddesne göre eser sözleşmesi nedeniyle hak talepleri 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımı süresinin başlangıcı ise eserin teslim tarihinden itibaren başladığı, aksi kabul anlamına gelmemek kaydı ile eser——— tarihinde yapıldığından alacağın zamanaşımına uğradığı, zamanaşımı bir defi olduğundan davanın esasına girilmeden zamanaşımı hususunda karar verilmesi gerektiği, müvekkili şirkete teslim edilmiş bir eser olmadığı, davacı tarafın müvekkili şirkete dayandığı sözleşme kapsamında düzenlediği bir fatura bulunmadığı, davacı tarafın sunduğu sözleşme incelendiğinde aslında sözleşmenin ——ile yapıldığı tespit edileceği, davacının dava dilekçesinde sözleşmeye dayalı çalıştığını iddia ettiği taşınmazların müvekkili şirkete ait olmadığından bahisle davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine, davacı taleplerinin zamanaşımına uğraması nedeniyle reddine, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller, —— Esas sayılı dosyası ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
—– sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 179.858,00-TL Bakiye Asıl Alacağın tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 15/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 16/04/2019 tarihinde icra takibine itiraz edildiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar ————
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir.
Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nun 19/2.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında ——– re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, dava şartı olması sebebiyle davanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Mahkememizce görev husus öncelikli olarak incelenmiştir.
Somut olayda davacının tacir olmadığı, gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı, ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu, basit usulde vergilendirildiği —— müzekkere cevapları ile sabittir.
Davacı tacir olmamakla, mahkememizce de eldeki davanın ticari dava olmadığı kabul edilmiştir. ——–
Tekmil dosya kapsamından izah edilen nedenlerle; eldeki davanın ne mutlak ne nisbi ölçüde ticari dava olmadığı, davacının tacir olmadığı bu durumda genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu mahkememizce değerlendirilmiş ve açılan davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli ——– Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ———-nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.13/04/2023