Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/723 E. 2023/656 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/723
KARAR NO : 2023/656

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/09/2022
KARAR TARİHİ : 21/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. Maddesi gereğince Türk Milleti adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili ——. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.

DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkiline ait —– Plaka No’lu aracın, —– plaka no’lu aracın sebep olduğu 11.06.2021 tarihli kaza nedeniyle hasarlandığını, söz konusu kazada ——plakalı aracın kusurlu olduğunu, müvekkili için davalı-borçlu sigorta şirketine 15.06.2021 tarihinde başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını(tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemek zorunda olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil etmeleri gereken tazminat alacaklarının yasal süresinde tahsil edilemediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar taleplerine ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğduğunu, karşı taraf sürücüsünün asli kusurlu olduğu, müvekkilinin ise kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında müvekkili zarara uğratmak maksadıyla herhangi bir ödeme yapmadığını, bunun üzerine taraflarınca Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde başvuru yapıldığını, 14/01/2022 Tarihinde —– sayılı dosyası ile hasar tazminatı talep edildiğini, dosya başvurusu neticesinde 09/07/2022 tarihinde —– numarasıyla: ””Yapılan değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler neticesinde; 1. Başvurunun kabulü ile 7.297,67 TL hasar bedelinin 10.01.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sigorta şirketinden alınarak başvuru sahibine verilmesine, 2. Başvurunun kabulüne karar verildiğinden, başvuran tarafın yapmış olduğu masraflardan 364,16.-TL ekspertiz ücreti, 350.-TL başvuru ücreti ve 625,00.-TL bilirkişi ücreti olmak üzere 1.339,16.-TL’nin sigorta şirketinden alınarak başvuru sahibine verilmesine, 3. Başvuru sahibi vekille temsil edildiğinden 5.100.-TL vekalet ücretinin, sigorta şirketinden alınarak başvuru sahibine verilmesine dair,”‘ şeklinde karar vererek davalı sigortanın sorumluluğuna karşı hüküm kurulduğunu, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla 15.06.2021 tarihinde borçluyu temerrüde düşürmüş ancak borcunu 21.07.2022 tarihinde tahkim başvurusu sonrası icra yolu ile tahsil edebildiğini, Müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar tazminatının temerrüte düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü de aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğradığını, müvekkilinin zarara uğrayacağını, dosyada tahsil edilen yasal faizi ile alacaklı müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, borçlunun, alacaklının temerrüt faizini aşan zararını karşılamakla yükümlü olduğunu, kaldı ki burada sigortalısı adına borçlu olan sigorta şirketi tazminat alacağını ödemeyerek kusuru ile borcun tahsil edilmesini engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu, müvekkilinin uğradığı zararın daha fazla artmaması adına dosyanın bilirkişiye gönderilmesini, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararın şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar vermesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf her ne kadar temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını iddia etmişse de; müvekkili sigorta şirketi Anayasa’nın “hak arama hürriyeti” başlıklı 36.maddesine göre: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile “adil yargılanma” hakkına sahiptir.” maddesine göre hak arama hürriyetini kullandığını, kaldı ki sigorta şirketinin her bir sigortalının kendisine yapmış olduğu başvuruyu hemen kabul ederek ödeme yapmasının mümkün olmadığını, sigorta şirketinin poliçe teminat kapsamları ve teminat limitleri dahilinde sorumluluğu bulunduğunu, bununla birlikte uğranılan zararın ödenmesi için Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde açılan dava dosyasında yapılan yargılama neticesinde hükmedilen tutarın icra kanalı ile ödenerek davacının zararıhnın giderildiğini, davacı yanın zararı giderilmiş olmasına rağmen işbu davayı açmış olmasının haksız, yersiz ve kötüniyetli olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verdiğini, davaya konu araca ilişkin taleplerin müvekkili sigorta şirketi nezdinde sigortalı araç bakımından poliçe teminat kapsamı dışında olduğunu, müvekkilinin davacının aracında meydana gelen zarara istinaden hem hasar hem de değer kaybı ödemesi yaparak tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, sigorta şirketlerinin sorumluluğunun hasara uğrayan araçların masraflarını kusuru ve limiti çerçevesinde tazmin ettiğini, aşkın zarar talebinin poliçe teminatları kapsamı dışında kaldığını, müvekkilinin sorumluluğunun davacının gerçek zararını gidermekle sınırlı olduğunu, sigorta tazminatını zenginleşme aracı olarak kullanılmaması gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, davacının faiz talebinin taraflarınca kabul edilmediğini, tüm bu nedenlerle davacının taleplerinin poliçe limiti teminatı dışında olduğundan haksız davanın esastan reddini, kusur oranlarının tespitini, müvekkilinin temerrüte düşmediği dikkate alınarak yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep ve beyan etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :
Davacı dava dilekçesinde temerrüt faizi ile karşılanmayan munzam zarar talebinde bulunmuştur.Munzam zarar borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Başka deyişle; temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı zarar şekilde tanımlanabilir. Türk Borçlar Kanunun 122. maddesi kapsamında munzam zararın talep edilebilirliği bir şartı da alacaklının mevcut olan zararını açık ve somut bir şekilde ispat etmesi gerekir. Faizi aşan zararın ödenebilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının ispatlanması gerekir. Bu açıklamalar ışığında davacının zararını somutlaştırarak zarar iddiasını ispat edecek delilleri ortaya koyması gerekir. Ancak dava dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanlar uyarınca, sadece ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeni ile paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmanın munzam zararın ispatı için yeterli değildir. Kaldı ki ekonomik olumsuzluklar karine olarak kabul edilip davacıyı somut zarar ispat yükümlülüğünden de kurtarmamaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29/03/2022 tarih —– Esas —- karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. ( —- BAM —-HD—–) Bu açıklamalar ışığında, davacı tarafın munzam zararını ispat edecek her hangi bir delil ibraz etmediği bu itibarla Türk Borçlar Kanununun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan zararın, somut ve davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gerektiği ancak davacı tarafça somut vakıalara dayanılarak bir zararın gerçekleştiği ileri sürülüp kanıtlanmadığı, bu nedenle munzam zarar iddiasının davacı tarafından kendi durumuna özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85 TL harçtan, dava açılışı esnasında peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 189,15 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Arabuluculuk sürecinde düzenlenmiş sarf kararında yer alan 1.560,00-TL’nin 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesi uyarınca, davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesine,
4-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nın 341/2 maddesi gereği miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.